19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-BERR

EL-BERR

ANLAMI: Tüm iyilik ve güzelliklerin sahibi, kullarına karşı bağışı, ihsanı, keremi çok olan…

“Şüphesiz, biz bundan önce (dünyada iken) O’na (Allah’a) dua ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olandır.”( Tûr Sûresi, 52/28)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Berr esması Rabbimizin mutlak iyiliğini, iyi oluşunu, eşsiz ihsan ve kerem sahibi olduğu anlatır. Her kimden her kime karşı tüm iyilikler onun iyiliğinden ve iyiliği takdir edişinden sudur eder. Ve insan tüm mahiyetiyle, bu isimin tecellisiyle iyilikten ikram edilen her şeye ebedi ihtiyacı vardır. Elhasıl uçsuz bucaksız bir iyiliğin insanın sonsuz hacetlerine taalluku ne kadar büyük bir lütuf ve ihsandır. Ve insan iyi bir insan olmak için ve iyiliğe ulaşmak ve iyiliklerde bulunabilmek için bu ismin nuruna hadsiz muhtaçtır.

Ebü'l–Abbâs Abdullah İbni Abbâs İbni Abdülmuttalib (ra)'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ'dan rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurdu:

"Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı: Kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa, Cenâb–ı Hak bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet bir kimse iyilik yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb–ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar.Kim bir kötülük yapmak ister de vazgeçerse, Cenâb–ı Hak bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet insan bir kötülük yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb–ı Hak o fenalığı sadece bir günah olarak yazar." (Buhârî, Rikâk, 31; Müslim, Îmân, 207, 259.)

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Bu isim Rabbimizin iyiliğini ve iyiliğin kaynağı ve sahibi O olduğunu anlatan bir esmadır. Ezelden ebede her iyiliği kuşatmıştır. Nasıl .....
De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.”Kehf sûresi /109...... öylede O'nun kudret kelimeleri olan  nimetleri de saymak  ile bitmez.

O kendisinden başka ilah olmayan,İyilik ve güzelliğin sahip ve ihsan edicisidir. Mutlak iyilik onun zatındandır ve o’nun lütfundan sadır olur.O’nun iyiliği herşeyi kuşatmıştır.Beşerin bulaşık eliyle tahrip ettiği düzen ve intizamı,açılan yaraları,harap edilen tabiatı tamir eden,iyileştiren O’dur.Kederli kalpleri teselli eden o’dur.Ayrılıklara karşı visali ihsan eden odur.Hacetler ihtiyaçlar O’nun iyiliği ile giderilir,karşılanır.O iyilik edenleri sever ve mükafatlandırır.

Ey insan! Bu süslü masnuatı envâ-ı mehasinle tezyin eden ve bütün zîhayat olanların zevklerine, iştahlarına göre bu kadar nimetleri in’âm eden Sâni’in en kâmil, en cemîl ve ibadetine kemal-i iştiyakla teveccüh eden ve Sâni’in mehasin-i san’atına takdir ve istihsanatıyla arş ve ferşi taraba, sevinmeye getiren ve Sâniin ihsanatına yaptığı teşekkürat ve tekbirat ile berr *( berr:kuru çorak yerler anlamına da gelmektedir,böylelikle bu yerlerin rahmet yağmurları gibi ihsana olan muhtaciyeti ve ihsan edilmesiyle de mazhariyeti  düşünülebilir ve ayrıca insan kendi letaifindeki manevi susuzluk ve ihtiyaç özel manasını tevil edebilir ve iman ile bulduğu hayatı ve iyili  tefekkür edip şükre vesile bir pencere açabilir )* ve bahri cezbeye getiren şu güzel mahlûk ve masnuuna iltifat edip sözünü nazar-ı itibara almaması ve teşekküratına mukabele ve teveccüh etmemesi ve kendisiyle konuşmaması ve iktidarına göre bütün mahlûkata bir imam ve mürşid yapmaması imkânı var mıdır?... Mesnevî-i Nuriye

"Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah'a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller." Bakara sûresi / 112

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Evet, bu isimden ahlak cihetinde müstefid olan bir insan, kendisinden emin olunan, kötülük beklenilmeyen, muhtaç olan olmayan herkese, her canlıya iyilikle muamele eden, iyilik için çalışan, iyilikle meşgul olup, iyilerle beraber olan, tevazu ve teşekkür sahibi, kendisinden iyilik tezahür edip görünen bir insan olur.

………… Kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân kâinatı okuyor, onu dinleyelim nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup Haktan gelip hak diyen ve hakikati gösteren ve nuranî hikmeti neşreden odur…..  Sözler :

"Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve iyilik edin. Çünkü Allah iyilik edenleri (ve işlerini iyi yapanları ) sever." Bakara sûresi / 195

"Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir." Âl-i İmrân sûresi / 92

"O (Allah'tan hakkıyla korka)nlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever." Âl-i İmrân sûresi /134

"Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiret nimetinin güzelini verdi. Allah güzel davrananları sever." Âl-i İmrân sûresi / 148

"Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır; onlar haksızlığa uğratılmazlar." En'âm sûresi /160

"Gündüzün her iki tarafında (öğle ve ikindi) ve gecenin saçaklarında (akşam, yatsı ve sabahda) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür." Hûd sûresi /114

"Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte bulunanlarla beraberdir." Nahl sûresi / 128

"Eğer iyilik ederseniz, kendi lehinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz kendi aleyhinizedir." İsrâ sûresi / 7

"Kim iyilikle gelirse, ona daha iyisi verilir ve onlar o gün korkudan da emin kalırlar." Neml sûresi /89

"Hem iyilik de bir değildir, kötülük de. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle kendi arasında bir düşmanlık olan kişinin, sanki samimi bir dost gibi olduğunu görürsün." Fussilet sûresi /34

"İşte Allah iman edip salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: "Ben bu tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa Biz onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir." Şûra sûresi / 23

"...Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!.." (Bakara sûresi / 201

"Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al." (Âl-i İmrân sûresi/193.)



Âmîn.

.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / ET-TEVVÂB

ET-TEVVÂB

ANLAMI: Kusurlarından, günahlarından nedamet edip, tövbe edenlerin tövbesini kabul edici, kendine rücu ve yöneliş yolunu kolaylaştırıcı, çeşitli nimetler ile karşılayıcı demektir.

“Ancak, tövbe edip hareketlerini düzeltenler ve hakikati gizlemeyip açıklayanlar(agelince); artık Ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben, Tevvâb ve Rahîm’im.” (Bakara Sûresi, 2/160)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

İnsanın tüm hayatınca karşılayan, onun kusurlu yolculuğunda yanında olan, ona dönüş yollarını kolaylaştıran ve bu karşılayış ve dönüş kabulünü merhametiyle, şefkatiyle yapan O’dur. İşte insan mahiyetindeki eksiklikler, fena temayüller sonucu hacaletli yüzünü döneceği, onu her haliyle kabul eden O’dur…

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

TÖVBE yapılan fena fiilden geri dönmek anlamına gelmektedir. İnsan bu dönüş ve yönelişle fıtratında ki masumiyete teveccüh eder..o vaziyetten önceki halini tahattur eder..o asli hüviyete kavuşmak ister. Allah’ın C.C bu fiilin karşılığında takdir ettiği ceza ve gadabını, kulun pişmanlıkla yaptığı tövbesi, Tevvâb ismi ile karşılattırır. Ceza affa, gadap şefkate mağfirete döner… Ve unutmamalı ki; tövbe etmek nasip olmuş ise, bu merhametli bu yönlendiriş kabulün sebebi addedilmiştir………… Sonra da ona (o kişiye) günâhını ve takvâsını (neyin isyan, neyin itâat olduğunu bildirerek) ilhâm edene (yemîn olsun)! Şems/8

Ve Allah (c.c) TEVVÂB ismi ile; İbadını günahlarından temizlenmeye, rücuya davet edendir bağışlayandır. Tertemiz kılandır. Yeniden başlamanın tek mercii, yol ayrımı, dönüş noktası O’dur…

…………………..

"Allah'ü Teâlâ, gündüz günah işleyip, gece tevbe edenin tevbesini kabul etmekle ve gece günah işleyip, gündüz tevbe edenin tevbesini kabul etmekle kerem sahibidir. Güneş batıdan doğuncaya kadar böyledir." Hz.Muhammed A.S.M

"Gündüzün her iki tarafında (öğle ve ikindi) ve gecenin saçaklarında (akşam, yatsı ve sabahda) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür." Hûd sûresi / 114

" Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin." Hûd sûresi /52

" Ey mü'minler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz." Nûr sûresi /31

" Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün." Tahrim sûresi / 8

" Ancak Allah'ın kabul etmesini vaad buyurduğu tevbe, o kimseler içindir ki, bilmeyerek günah işleyip hemen tevbe edenlerin tevbesidir.İşte Allah bunların tevbelerini kabul eder. Allah alîmdir hakîmdir. (Her şeyi bilendir, hikmet sahibidir)." Nisâ sûresi / 17

Bakara sûresi (2), 160: "Ancak tevbe edip halini düzelterek gizlediği gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben tevbeleri çokça kabul ederim, çok merhamet ediciyim."

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan tövbe etmeyi kendinde sürekli kılmalıdır. Tövbe şuuruna erildiğinde insanı fenalıklardan koruyan bir kalkandır. Kusurlarını küçük görmek bir aldanıştır. Çünkü ;………….. "Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor."….Lem’alar

"Vallahi ben Allah'a günde yetmiş defadan çok istiğfar ediyorum." Hz.Muhammed A.S.M

“ Bir başka hadis-i şerifte, Hz. Peygamberin (asm) günde yüz defa istiğfar ettiği belirtilir..” (Müslim)

" Peygamberden daha çok istiğfar edeni görmedim." Ebu Hureyre (ra)

………..Ey insan! Senin elinde gayet zayıf, fakat seyyiâtta ve tahribâtta eli gayet uzun ve hasenâtta eli gayet kısa cüz-i ihtiyârî nâmında bir irâden var. O irâdenin bir eline duâyı ver ki, silsile-i hasenâtın bir meyvesi olan Cennete eli yetişsin ve bir çiçeği olan saadet-i ebediyeye eli uzansın. Diğer eline istiğfarı ver ki, onun eli seyyiâttan kısalsın ve o şecere-i mel’unenin bir meyvesi olan zakkum-u Cehenneme yetişmesin.

Demek, duâ ve tevekkül meyelân-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi, istiğfar ve tevbe dahi meyelân-ı şerri keser, tecavüzâtını kırar…………Yirmi Altıncı Söz

Şûra sûresi (42), 25: "Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptıklarınızı bilen O'dur."

Bakara sûresi (2), 222: "...Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever."

"Bütün insanlar hatalıdır; hatalı insanların Allah (cc) katında en makbul olanları tevbe edenleridir." Hz.Muhammed A.S.M

………………Ve insanın günahtan içtinap etmesi,tövbeden elini gevşetmemesi,başkaları içinde engel olmaya çalışması ve kendine karşı yapılan haksızlıkları da  bağışlayıcı affedici olması bu isimden ahlak noktasında  istifadeli olduğunu gösterir…

.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-MÜNTAKİM

EL-MÜNTAKİM

ANLAMI: Hatalarından pişman olmayıp devam edenlere tevbe için mühlet veren, ısrar edip haddi aşanları adaletiyle cezalandıran, cürm-ü azim sahiplerine, asilere, canilere zulüm etmeksizin şiddetli azap eden, haksızlık etmeyen …

 “Vakta ki, bizi böylece gazaba davet ettiler; biz de onlardan intikam aldık, böylece onları toplu olarak suda boğduk.” (Zuhruf Sûresi, 43/55)

"Andolsun ki Biz, senden önce birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık delillerle vardılar. Onun üzerine günah işleyenlerden intikam aldık. Mü'minlere yardım ise, bizim nezdimizde bir hak oldu." (Rûm sûresi 30/ 47)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

İnsan hakkını almaktan aciz, uğradığı zulümden mağdur olduğu durumlarda O’nun hukukunu muhafaza edecek, hakkını alacak, adalet edip cezalandıracak, hesap soracak olan O’dur.

“Hesap sorucu olarak Allah yeter (Nisa 6, Ahzab 39).

Mazlumun ahı ile ilgilenen O’dur…

Bununla birlikte İnsanın kendini nefsin kötülüğü emrettiği fenalıklardan korumak amacıyla, bu ismin adalet ve takibinden elde ettiği marifet şuurundan istifade eder.

………..Elbette insanları ve insanların amellerini görür ve insanlar neye lâyık ve müstehak olduklarını bilir; hikmet ve rahmetinin muktezasına göre onlarla muamele eder ve edecek. Ey insan! Aklını başına al, dikkat et: Nasıl bir Zât seni bilir ve bakar, bil ve ayıl! ……Mektubat | Yirminci Mektup

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

"Haberin olsun ki, kâfirler hep hile kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı." Târık sûresi 86/ 15-17

"Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanın ona ne yararı var?" Fecr sûresi 89/23

"Rabbinin âyetleriyle kendisine öğüt verilip de, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Gerçekten Biz, günahkârlardan intikam alıcıyız." Secde sûresi 32/ 22

Evet, Allah C.C bağışlanmayan günahları hesaba çekendir. Suç sahiplerini cezalandırmaya gücü yetendir. Zulüm etmeyendir. Çünkü O tüm uyarıları yapmış, doğru ve yanlışı takdir etmiş ve talim ettirmiştir. Emrettikleri kul için mutlak hayır olduğu gibi dünya hayatında huzura, ahiret hayatında sonsuz nimetlere vesiledir. Kural tanımaz asilere muvakkat ömürlerinde muvakkaten hayat hakkı tanınır. Adalet ile fırsatlar verilir. Ancak kalbinin kapısını hatmettiren zalim ve facirler, sebep ve fail oldukları cinayetlerinin elbette karşılığını bulacaklardır.

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Bu isimin nurundan en büyük istifade kulun nefsini gemlemesidir. Bilerek ve bilmeyerek birçok hukuku ihlal etmek anlamına gelen vazifesizlik ve gaflet şer hesabına geçer şerirlere kuvvet verir, âleme manen kargaşa, elem olarak akseden bir ciheti vardır. Hem kendi de zarar eder. Hem de fıtratındaki cevhere yakışmaz bir zaaftır. Bu nedenle insan bir abd-i külli gibi davranmalı, alakadar ve sorumlu olduğu dünyaya karşı Ahlaki yükümlülüğünü yerine getirmelidir.

Bununla birlikte Allah’ın düşmanlarına düşman olmak, sevmediği şeyle buğz etmekte bu ismin, kul üzerindeki iktizasındandır.

Ancak şu hassasiyetleri de göz önünde bulundurmak lazımdır:

Şahsi çıkarlarımız için,dünyaya bakan neticeler, fena ve fani şeyler için intikam peşinde, planında olmamak önemlidir…………….. Sen yine de affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir…. A'RAF-199

Yine bununla birlikte geldiği zaman mazlumlara da isabet eden musibetlerden insanları ikaz etmekte gerekmektedir………… Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele yap! NAHL Suresi 125

Ve insan başına gelen şeyleri Allah’ın intikamı anlamında değerlendirmekten de çekinmelidir.Çünkü bazı sıkıntılar dereceleri yükselmek,bazıları temizlemek,bazılarıda umumun hatasına terettüp eder.Hüsn-ü zannı ve sabrı ve şükrü elden bırakmamak lazımdır…

……….. İçimizden bazı beyinsizlerin yaptığı şeyler yüzünden bizi helâk mı edeceksin? (Helâk etme yâ Rabbî!) Bu, senin imtihânından başka bir şey değildir. Onunla kimi dilersen(küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) dalâlete atar, kimi de dilersen (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirsin. Sen bizim velîmizsin; artık bize mağfiret eyle; ve bize merhamet buyur; çünki sen bağışlayanların en hayırlısısın!'…. A'RAF-155

.

18.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-AFÜVV

EL-AFÜVV

ANLAMI: Hiçbir sorumluluk ve bir iz kalmayacak şekilde kullarının günahlarını affedip silen…

“Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, Afüvv ve Kadîr’dir.” (Nisâ Sûresi, 4/149)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

İnsanın bu isimle münasebeti, tüm hayatını kuşatmıştır. Ve insan bu ismin tecellisine her daim muhtaçtır…....Ey herşeyi bilen, herşeyi kuşatan, herşeyi gören, herşeye şâhid olan, herşeyi gözetip kontrol eden, herşeye lütûfta bulunan, herşeyden haberdar olan Allah'ım! Bütün günah ve hatâlarımı bağışla! Öyleki, beni hesâba çekeceğin hiçbir şey kalmasın……………Şemme/Bediüzzaman

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Allah affettiğinde kulunu mükellefiyetten kurtarır… Tazipten, gönül ezikliğinden azad eder… O’nu meleklerine ve şahitlere unutturur. Kulun kalbini af nimetinin tezahürü ile kendine döndürür. Ve günahlarını sadece silmekle bırakmaz sevaba çevirir…………

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım. Allah’ın (c.c.) rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah (c.c.) bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Zümer 39/53

“Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışlarda bulunanlar başkadır. Allah (c.c.) onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah (c.c.) çok bağışlayandır, engin merhamet sahibidir. Furkan 25/70

“….Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah (c.c.) denemek için sizi onlardan alıkoydu. Ve andolsun sizi bağışladı. Zaten Allah (c.c.) müminlere karşı çok lütufkârdır.” Al-i İmran 3/152

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan affı kabil olmayan günahlardan azami çekinmelidir. Kendisi de bu ismin tecellisindeki lütfu düşünüp, kimsenin kusuru, hatası üzerinde durmayarak affedici olmalıdır.

Özürleri kabul etmesi gereklidir…… “Özür dilemek üzere gelen din kardeşiniz, niyetinde samimi olmasa da, özrünü kabul edin. Böyle yapmayan Kevser havuzu başında yanıma gelemez." Hz. Muhammed A.S.M

"Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur." Hz. Muhammed A.S.M

"Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmemek günahtır." Hz. Muhammed A.S.M

"Allah Teâlâ özür dileyenin özrünü kabul eder(Allah son nefeslerini vermeden önce kulunun yaptığı tövbesini kabul eder)." Hz. Muhammed A.S.M

……………. O (Allah'tan hakkıyla korka)nlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever…. Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler…. ALİ İMRAN Suresi 134-135

Ve İnsan mahzar olduğu af nimetinden dolayı şükür ehli olmalıdır….Özetle bu isimdeki İlahi Ahlâktan istifade eden bir kişi affedici olur..en önemli aksediş budur……………….

.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / ER-RAÛF

ER-RAÛF

ANLAMI: Yarattıklarına karşı çok şefkatli, merhametli ve çok cömert olan, kulları için kolaylıklar dileyen ve bunu herşeyi ile gösteren, re’fetini esirgemeyendir…

“Allah, sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz, Allah, Raûf’tur, Rahîm’dir.”

(Bakara Sûresi, 2/143)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Kul bu ismin mazharı olmak tecellisinden istifade etmekle, şefkat, merhamet, acımak, ihsan ve kerem bulmak lütfuna gark edilmiştir. Ve her lahza ve an, tüm hayatında muhtaç olduğu bir irtibat söz konusudur. Bu isimin manevi sofrasından yoksun olmak ne azim bir mahrumiyettir.

"Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir." (Hadîd sûresi 57/9)

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Rabbimiz kâinatı ve insanı yaratmaktaki amacını gizli bırakmayarak hikmetini izhar etmiştir. Böylelikle iman ve hayat sahasında tüm âlemi ve şuur sahiplerinin akıl ve kalplerini aydınlatmış, vicdanlarını nurlandırmıştır.

İmtihan iktizasınca da hakiki kullarına lütfettiği ve edeceği nimetlerin, rızasını ve muhabbetini kazanmakla mümkün olacağı o güzel, tazim, takdir, tesbih, tahmid, ubudiyet, şükür yolunu açmış ki, herşey hakiki kıymetini ve sahibini bulsun.

İnsanın bu yolculuğunda ise, rıfk, şefkat ve merhametini ona refik etmiş, ne ihtiyacı olacaksa onu azık torbasına koymuştur. Karanlıkları aydınlığa döndürüp, ihtiyaçlarına, arayışlarına yoldaş olmuştur.

Evet, İnsaniyet-i Kübra olan İslamiyet onun, kulundan talep ettiği marziyatını gösteren bir fiiller manzumesidir, Peygamberler A.S ve peygamberimiz A.S.M ve inzal edilen kitaplar, insanın hıfzına vazifeli melekler, mürşidler, veliler onun Rehberleri, yol göstericileri, uzattığı dostluk ve merhamet elidir.

İyi ve kötünün ne olduğunu tefrik etmesi, makuliyet içerisinde güzelliğin tercihine davet etmesi, her vesile ile kulunu sakınması, fenalıklardan esirgemesi, yanlış yollara gitmesin diye yaptığı tahşidatı, affediciliğini noksanlıklarına karşı hazır tutması, kâinatı insana musahhar etmesi, taşıyamayacağı yük yüklememesi, kederli kalbini teselli etmesi hep onun ibadına şefkatindendir.

“ Herkesin iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir..”(Âl-i İmran/30)

"...Çünkü O, gerçekten onlara çok şefkatli, çok merhametlidir." Tevbe sûresi / 117

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Bu isimle ahlaklanan bir insanda en bariz hasiyet; müminlere şefkat merhamet sahibi olması, mahlûkata acımak hissi ile kendini gösterir.

Şefkat ve merhamete layık olmayan şuur sahiplerine karşı Allah C.C ve Mümin kulları için, adavet, buğz etmek, mesafeli durmak yine hak ve şefkate layık olanlar safında olduğunu, yersiz bir şefkat sahibi olmadığını izhar eden dengeli bir özelliğin varlığını gösterir.

Ayrıca tevazu ve cömertlik sahibi olmak, zorlukları kolaylaştırıcı davranmak bu isimden müstefid olmuş bir kuldan görünen tezahürlerdendir.

"Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok şefkatlidir." Bakara sûresi /207

Evet,Rabbimizin isimlerinden isim verdiği ve İlahi ahlaka mazhariyette en cami olana Peygamberimizin S.A.S bu külli mazhariyetini gösteren bir ayetle bitiriyoruz:

“Andolsun ki size kendinizden bir peygamber gelmiştir. Sizin sıkıntıya uğramanız kendisine çok ağır gelir, sizin üzerinize/size çok düşkündür. Mü’minlere Raûf ve Rahîm’dir.”

 (Tevbe Suresi, âyet: 128)

Allahümme salli ve sellim ve barik alâ seyyidina muhammedinil fatihi limâ uğlika vel hâtimi limâ sebeka ven nâsırıl hakkı bil hakkı vel hâdi ila sırâtikel müstekıymi sallellahü aleyhi ve alâ âlihi ve eshâbihi hakka kadrihi ve miktârihil aziym.



(“Allah’ım, kapalılıkları açan, geçmişe son veren, hakka hakikatle destek olan, mahlûkatı senin doğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed’e, onun âline ve ashabına onun yüce kadrü kıymetince salât eyle, selam eyle ve onu mübarek kıl!)


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / MÂLİKÜ'L-MÜLK

MÂLİKÜ'L-MÜLK

ANLAMI: Kâinatın ve içindeki tüm varlıkların tek malik ve hâkimi, mülkünde istediği gibi tasarruf eden irade ve kudret sahibi…

“De ki: Ey mülkün sahibi Allah’ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil edersin; ‘hayır’ senin elindedir. Gerçekten sen, her şeye kâdirsin.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3/26)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

En özet ifadeyle;

….Sen, hem onun mülküsün, hem memluküsün, hem mülkünde çalışıyorsun..Mektubat

…. Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.. Mektubat

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

En özet ifadeyle;

…………..Yani: MÜLK UMUMEN ONUNDUR. Sen, hem onun mülküsün, hem memluküsün, hem mülkünde çalışıyorsun. Şu kelime, şöyle şifalı bir müjde veriyor ve diyor:

Ey insan! Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünki sen kendini idare edemezsin, o yük ağırdır. Kendi başına muhafaza edemezsin, belalardan sakınıp, levazımatını yerine getiremezsin. Öyle ise beyhude ızdıraba düşüp azab çekme, mülk başkasınındır. O Mâlik, hem Kadîr'dir, hem Rahîm'dir; kudretine istinad et, rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safayı bul.

Hem der ki: Manen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîm'in mülküdür. Mülkü sahibine teslim et, ona bırak.. cefasını değil, safasını çek. O hem Hakîm'dir, hem Rahîm'dir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler" de, pencerelerden seyret, içlerine girme……… Mektubat

………… Yani, ferşten Arşa, serâdan Süreyya’ya, zerrattan seyyârâta, ezelden ebede kadar herbir mevcut, semâvât ve arz, dünya ve âhiret, herşey Onun mülküdür… İlgili yerdeki ( 20’ni Mektup İkinci Makam 4’ncü Kelime) Arabi Fıkra meali:

“Mülk umumen Ona aittir. Zira şu büyük âlem, tıpkı bu küçük âlem gibidir; her ikisi de Onun kudretinin masnuu ve kaderinin mektubudur. Şu büyük âlemi ibdâ ederek onu bir mescid haline getirmiş, bu küçük âlemi icad ederek onu da bir sâcid kılmıştır. Şunu bir mülk şeklinde inşa etmiş, bunu da bir memlük olarak icad etmiştir. Şundaki san’atı bir kitap olarak tezahür etmiş, bundaki sıbğası ise hitap çiçekleri suretinde açmıştır. Şunda kudretiyle haşmetini gösterir; bunda ise rahmetiyle nimetlerini tanzim eder. Şundaki haşmeti Onun vâhidiyetine şehadet eder; bundaki nimetleri ise Onun ehadiyetini ilân eder. Şu büyük âlemin küll ve eczalarında Onun sikkesi okunduğu gibi, bu küçük âlemin cisim ve âzâlarında da Onun hâtemi vardır..”

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Risale-i nurdan naklettiğimiz ve yukarıda iki kez geçen ve burada anahtar olan cümle şudur:

“……Sen, hem onun mülküsün, hem memluküsün, hem mülkünde çalışıyorsun..”

 Bu mana insanın aleminde hakim olsa,kendini ve elinde olanları,yaşadığı çevrede olup bitenleri ve dahi dünyayı muvakkat olduğunu hakikatiyle kabul etse,yine yukarıda alıntıladığımız cümleye uygun olarak “……….dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.......... Şeklinde bilerek huzur ve huşu ve tevekkül ile yaşayabilse ,şuurlu bir kul olarak Allah'ın C.C mülkünde,rızasına uygun memlukiyet vazifesini ifa etmiş olur.

Ve bununla birlikte nefsine olan hakimiyeti ile alem-i asgarında, kendine vedia olarak verilen mülkü ,Rabbisinin istediği şekliyle idareye malik bulunduğunun tezahürü ise bu isimden istifade etmiş bir iradeyi gösterir.


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / ZÜLCELÂLÎ VE-L’İKRÂM

ZÜLCELÂLÎ VE-L’İKRÂM

ANLAMI: Azamet ve Kibriya’sıyla tüm ihsanın tam sahibi, Celâl ve cemâl sıfatları ile kaim, her nimet ve ikram zatından gelen, sonsuz kerim olan…

“Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir!”(Rahmân Sûresi, 55/78)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

İnsan Celal ve İkram sahibi Rabbinin keremine her zaman sonsuz derece muhtaçtır. Her nimet onun hazinesinden çıkar ve onun iradesiyle dilediğine dilediği ölçüde verilir. İnsan ve tüm varlıkların hayati hacetleri O’nun lütfu ile giderilir.

Ayrıca insan, insanlar mabeyninde bulduğu hürmet ve saygı ve sair mahlukatın kendine musahhar edilmesi bu ismin tecelli nimetlerindendir.


BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR; (Saymakla bitmeyecek hadsiz geniş bu hakikate Risale-i Nurdan damlalar şeklinde iktifa edeceğiz)

……. her bahar ve yazı birer sofra yapan ve nimetlerle dolduran bir Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve’l-İkramın ziyafetleri kurulmuş ve ihsanlarının sergileri açılmış,…Şulalar

…….Şu koca dağları şu suretle hane-i hayatımız olan zemine direk yapan ve maişetimize hazinedar tayin eden Sâni-i Zü’l-Celâl ve’l-İkrâma, kemâl-i tazimle hamd ü senâ eder…Sözler

……. Mâlikü’l-Mülk-i Zü’l-Celâli ve’l-Cemâli ve’l-İkramın bârgâh-ı merhametine en lâtif bir tesbihi, en lâtif bir şevk içinde, gül gibi en lâtif bir yüzde takdim etmektir…Sözler

…… rüzgârın tasrifiyle hadsiz Rabbânî hizmetlerde istimal ve bulutların teshiriyle, hadsiz Rahmânî işlerde istihdam ve havayı o surette icad eden, ancak Vâcibü’l-Vücud ve Kàdir-i Külli Şey ve Âlim-i Külli Şey bir Rabb-i Zülcelâl-i ve’l-İkramdır der, hükmeder…Şualar

…..Evet, kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahmân, Rahîm ve Lâtif ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelâli ve’l-İkram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet lâtif bir surette gönderir…….Mektubat

Bununla birlikte bu esma içerisinde hem celal hem de cemal vardır.Bu konunun bu boyutuna yine Nurlar’dan tefekküre bir atıfta değinip bir alt başlığa geçeceğiz..

Arkadaş! Cenab-ı Hakkın sıfat-ı ezeliye aleminde biri celali, diğeri cemali, iki türlü tecellisi vardır. Celal ile cemalin sıfat-ı ef’al aleminde tecellisinden lütuf ve kahır, hüsün ve heybet tezahür eder. Ef’al alemine tecelli edince, tahliye ile tahliye, tezyin ile tenzih doğar. Asar ve a’mal aleminden alem-i ahirete intıba’ edince, lütuf Cennet ve nur olarak, kahır da Cehennem ve nar olarak tecelli eder. Sonra alem-i zikre in’ikas edince, biri hamd, diğeri tesbih olmak üzere iki kısma ayrılır. Sonra alem-i kelamda tecelli edince, kelamın emir ve nehye taksimine sebep olur. Sonra alem-i irşada intikal edince, irşadı tergib ve terhib, tebşir ve inzara taksim eder.

Sonra vicdana tecelli edince, reca ve havf husule gelir.

Sonra irşadın iktizasındandır ki, havf ile reca arasındaki müvazene devamla muhafaza edilsin ki, reca ile doğru yollara süluk edilsin, havf ile de, eğri yollara gidilmesin; ne Allah’ın rahmetinden me’yus, ne de azabından emin olunsun. İşarat’ül İ’caz

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Bu isimden istifade etmiş olmanın en önemli tezahürü, nefsi kontrolün sağlanması ve kişinin dünyasında korku ve ümit dengesinin varlığıdır.

İkinci olarak, kendinde, nev’inde, yaşadığı dünyada nimetlerin farkına varacak, ahiret âleminde ehl-i imana vaad edilen niam-ı İlahiyeyi tefekkür edecek ve şükründe bulunacak bir yapıya kavuşmuş olmaktır.



Üçüncü olarak kendisine verilen nimetlerden dengeli bir şekilde ikram edebilmektir.

.