6.1.21

Bir MİZAÇ Hasbihali

Mizaç; hem psikolojik hem de fizyolojik yapının mizaç üzerindeki etkisi açıdan eski çağlardan beri  tartışılan bir fıtrat niteliğidir. Bizim ele alacağımız yönü itibariyle ve en basit tabiriyle HUY veya HUYLAR diyebiliriz.

Bu geniş konuyla ilgili olarak ortak nokta birleşen ve iki kısımda toplanan tanımları şöyle özetleyebiliriz:

Birincisi : İrade dışı olan mizaç ; doğuştan sahip olunan özellikler, yetenekler ve davranış eğilimleridir. Bunların her biri insanın tabiatına ait özelliklerdir. 

İkincisi:  Tercihler, yaşam tarzı ve etkileşimlerle elde edilen ve  ikinci tabiatı diyebileceğimiz karakterin oluşumudur. Böylelikle mizaç, hilkat altyapısı üzerine tercih edilen ve etkileşimde bulunulan şeylerin özelliğine göre  şekillenip kendini gösterir.

Bu bağlamda yaratılış ve  fıtratın mayası itibariyle mizaç nitelik ve takdir ölçüsünde adil bir denge üzerinde var edilmiştir.

Bununla birlikte, İfrat Üst ,Vasat Orta ve Tefrit  Alt da bulunma yapısı olarak : kuvve-i akliye, (iyi ve kötü şeyleri bir birinden ayıt edebilmenin akıl gücü) kuvve-i gadabiye, ( tehlikelerden korunmak, savunmaya sevk eden  kuvvet duygusu ) kuvve-i şeheviye (yemek ,içmek, iştiha, bedeni isteklere yönelik, şahsi menfaat duygusu) gibi düşünce, tasarım, niyet özelliği olan fiil merkezi kuvveleri imtihan iktizasınca insanda serbest bırakılmıştır.

Bu kuvvelerinin mahiyetinin bilinmesi, denge noktası niteliğine göre davranılması ve istikametin tesis edilmesi hayat kalitesi anlamına gelir.

Çünkü bu kuvvelere yapılan tercihler ağırlık merkezinin yerini değiştirip, temayül ve fiillerin yönünü belirler.. İnşallah bundan sonra ki hasbihalimizde bu üç kuvvenin yapısal özelliği ve iradi kullanımı üzerine dururuz.

Mizacın ham hali iyi ve kötüyü idrak etme bilincinde değildir. Ancak işlenmeye hazır hayattar kabiliyetler bütünüdür.

“Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.”

(Buhari, Tefsir (Rûm), 2.)

Demek ki Mizaç fıtrat ve gelişim noktasında değişime açık olup, mutlak değildir. Çeşitli huylar kazanma eğilimindedir. Bu yatkınlık ise; eğitim, telkinat, nasihat, ispat gibi hususlarla biçimlendirilebilir.

Durum hilkat ve adalet planında böyle olduğu gibi , hikmet planında da bireysel  özgün yapıyı ifade etmektedir.

Her insanda olan fıtri eğilimler, yaşamsal edinimler, karakteristik özellikler, zayıf ve güçlü yönleri ile kendi içinde bir denge oluşturabilecek mahiyettedir.

İradeyi besleyen hakikat analizleri, lehinde ve aleyhinde olanları ayırt edebilmenin akli özelliği, temizlik, masumiyet ve şefkati barındıran kalp penceresi, ruhun pak niteliği, insanın heva ve hevesi ile yönlendiği zararlı şeylerin önünü kesebilir ve onu hayra güzelliğe sevk edebilir.

Böylelikle sağlıklı, muhakemeli bir mizaç olumsuz etkenlerden korunabilir.

Yine bununla birlikte, insanın zaaflarının galip gelmesi, temayüllerle dengenin bozulması, iniş çıkışlardaki ağırlık etkisi, etkileşimlerin türü ve baskısı, savunma hattını kırabilir. Ortaya çıkan olumsuz tesir havası tüm asabı abluka altına alabilir. Hatalar meydana gelebilir.

Ve mizaç bu enkaz altından inaç ve umutla çıkamaz ise, mağlup hislerin ümitsizliği ile tüm donanımsal niteliğini kaybederek bozulur.

Kendisine mutluluk verecek, yaşantısının iki kapılı tüm menzillerini aydınlatarak asalet ve güven ışığını temin edebilecek zenginliği, nefsi tercihleri ile sefalete dönüştürüp aleyhine çevirir.

İnsanın varlık itibariyle yapısında olan aczi, temayüllerinde etkili olacak sebeplerin harici etki mahiyeti, nefsini dinlemeye olan yatkınlığı.. bencillik ve gurur kapısından şeytani telkine açık cihetleri itibariyle ortaya çıkan düşkünlüğü, mizaç bileşenlerine ait bir yaratılış gerçeğidir ve buna karşılık;  Allah’ın rahmeti, siyaneti,affediliciliği,hakkında ki tek hüküm ve yetki mercii olması ve kendine doğru olan bütün yolların sıla yolcularını beklemesi gibi bir dayanak noktası ihsan edilmiş ve davete müheyya kılınmıştır.

“Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıktan, eşi-ortağı olmaktan uzaksın. Şüphesiz ben kendine yazık edenlerden oldum” (Enbiyâ 21/87)

Ancak inat, garaz, kin, kendini beğenmişlik, nefsi had ve hükümler ile hırpalanmış bir irade ve yitik muhakeme, müptelalık meydana getiren tiryakilikler ve hata da ısrar, KIRMIZI GÜL İLE KANLI YARAYI tefrik edemeyen bir aymazlığı bekleyen şeyler ise zifiri ve mesuliyetli bir karanlık olacaktır. İnsanın cüz-i iradesine teslim edilmiş fıtratı, mahiyetine muhalif olarak gördüğü nefsi muamele nedeniyle zulme uğramıştır. Fıtratın masumiyeti adına bu hesap kendisine sorulacaktır.

"Gördün mü hevasını ilah edinip Allah'ın bir ilim üzerinde saptırdığı ve kulağı ve kalbi üzerine mühür koyup görme gücünün üzerine de perde çektiği kimseyi?Fıtratını bozup, yeteneklerini doğru kullanmayıp, mizacını yanlış, yasak tercihler ile tahrip edip, hayra olan kabiliyetini yitirerek kendi hakkında verdirdiği iki dünya saadetini mahvedecek hükümün sahibi olan kişiyi  -  Artık, Allah'tan sonra onu kim hürriyete erdirir? Düşünüp hatırlamaz mısınız?" (el-Casiye: 45/23).

Evet;

Mizacımızın yapısal niteliğinde olan saflık, birçok faktörlerle çeşitli formlara girmektedir. Her girilen etki alanı fıtratın uygun olmayan şeyleri ret etme ikazı ile karşılaşır. Kalbe yük olan ve rahatsızlık veren her şey bir yanlışlıktan haber verir. Bu alarm hali kendi dili ile dönüş zamanına işaret eder.

…………… İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içi sinen şeydir. Kötülük ise, insanlar sana fetva verseler (onaylasalar) bile gönlü(nü) huzursuz eden ve içinde bir şüphe bırakan şeydir.” Hz. Muhammed Sallâllâhu Aleyhi Ve Sellem ……… (Ahmed bin Hanbel, Müsned)

....

…………………………İşte küfür bir divâneliktir,

dalâlet bir sarhoşluktur,

gaflet bir sersemliktir ki, bâki metâ yerine fâni metâı alır.

İşte şu sırdandır ki, ehl-i dalâletin hissiyatları şiddetlidir. İnadı, hırsı, hasedi gibi her şeyi şediddir.

Bir dakika meraka değmeyen bir şeye bir sene inat eder.

Evet küfrün divaneliğiyle,

dalâletin sekriyle,

gafletin şaşkınlığıyla,

fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir lâtife-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fâni şeyler alır, yüksek fiyat verir.

FAKAT MÜ'MİNDE DAHİ BİR MARAZ-I ASABÎ BULUNUYOR VEYA MARAZ-I KALBÎ VAR.

O DAHİ, EHL-İ DALÂLET GİBİ, EHEMMİYETSİZ ŞEYLERE ZİYADE EHEMMİYET VERİR. LÂKİN ÇABUK KUSURUNU ANLAR, İSTİĞFAR EDER, ISRAR ETMEZ.

"Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düşer de bir kusur işlersek, bizi onunla hesaba çekme." Bakara Sûresi, 2:286.

Barla L.

Evet;

Huylar tutkuların bağlandığı direklerdir.

Tercihler huyların nev’ini belirler.

Zaaflar iradenin kırılma noktasıdır.

Mizacın bozulması ve iflah olmaz bir hale dönüşmesinde en büyük etki düşkünlüklerle göz bağlayan gaflet halinin devamıdır.

Gaflet halinin inatlı direnişi, gabaveti (kalın kafalılık, anlayış kıtlığı, anlayışsızlığı) , gabavet ise isyan eşiğine gelmeyi netice verir.

Çok küçük şeylerle başlayan nice alışkanlıklar, pişmanlık gösterilmez ise bir zaman sonra baş edilemez bir hale dönüşür.

………………………… bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler-neûzu billâh-mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak susturuyorlar.

Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor.

Meselâ, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicap ettiği zaman, melâike ve ruhaniyâtın vücudu ona çok ağır geliyor. Küçük bir emâre ile onları inkâr etmek arzu ediyor…….. Lem’alar

Evet, doğru ve istikametli yaşamanın tek yolu Allah’ın emir ve yasaklarına karşı olan dikkat ve kabul ile birlikte, Efendimizin Sallâllâhu Aleyhi Ve Sellem den mervi olan sünnet-i seniyeye elden geldği kadarıyla ve fazlasına azm ederek ittiba etmek esastır ve mutlaktır.

İnsan mizacı , fıtratı ve temayülleri, gerçekleştireceği fiilleri ve işledikleri ile bir bütün olarak ele alınmış, zaafları ve muhtemel hatalarına yönelik yalnız bırakılmamıştır. Her eğilim ve yeteneği uygun olarak meşru bir kifayet hususu belirlenmiş ve teşvik edilmiştir. Bununla birlikte sapmalara karşı af ve merhamet kapıları bir vade kadar açık bırakılmıştır. Aleyhinde olanları lehine çevirecek külli inkılaplar vaad edilmiş ve imtihan süreci çok yönlü desteklenmiştir. Bu ikincil durumdan daha ileri olan durum ise, yara almadan yaşama gayretidir.

Fıtratı korumak ve mizacı doğru ve güzel şeylerle beslemek, yetenekleri hayra sevk edip bu meyanda bir karakter ortaya koymak mümtaz bir şahsiyet oluşumunda hakiki bir değerdir.

Zaman ve zemin tercihlerimiz ve bu tercihlerle ortaya çıkan yaşam tarzımız, düşünce dünyamızın meşgul olduğu şeyler, takip ettiğimiz konular, izlediklerimiz, ilgilendiğimiz şeyler ..tür ve nitelik açısından manevi yapımızı yoran ve üzerimize bir çok ağırlık bırakıp kalbimizi ezen bir yapıya sahiptir.

Yukarıda verilen örnekler nev’inden çabuk bir firar gerçekleştirmek için acil modlu bir öncelik akla görünmektedir.

Hayatımızın saadetli niteliği fıtrata uygun şekilde yaşamakta ve bu şekilde güzel huylar, hisler kazanmakla ve muhafaza etmekle mümkündür.

Fe firru illallah………… ÖYLEYSE ALLAH’A KOŞUN…… Zariyat Suresi /50

 

Vesselam


.