19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-HALÎM

EL-HALÎM

ANLAMI: Hak edenleri cezalandırma imkânına ve kudretine sahipken suçluların cezasını peşinen vermeyen, gazâbın kendisine gâlip gelmediği, sapkınların, yoldan çıkmışların, âsilerin isyanlarının kendisini öfkelendirmediği, acele etmeyen ve af sahibi, kullarının suçunu anlamasına ve tövbe etmesine fırsat tanıyan, çok yumuşak davranan demektir.......... “Şüphesiz Allah, Ğafur’dur, Halîm’dir.” (Âl-i İmran Sûresi, 3/155)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

 “ Bununla beraber Allah, insanları kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet ecelleri gelince gereğini yapar. Şüphe yok ki Allah, kullarını görmektedir. Fâtır 35/45)..”

Kul bu isimle hayatının bütün dönemlerinde muhataptır. Yanlışlarını düzeltmek için ihtiyaç duyduğu imkânlar bu ismin tecellilerindendir. Ve bu esma tehir ettiği mücazat ve mühlet verdiği tasrihat ile Muhabbetullah’ın da sebeplerindedir. Çünkü ceza kudreti ve mahlûkata hâkimiyeti olduğu halde fırsat tanımak ancak sonsuz bir rahmet ve şefkatin hilm ile zuhurudur.

Bununla birlikte kul herhangi bir gaye, iktidar gerektiren bir durumu uygulama ile karşı karşıya geldiğinde tez canlılıktan uzak olarak itidal noktasını bulması ve ona göre muhakemeli ve dikkatli davranması bu ismin kulun akıl ve iradesindeki tecellisindendir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Hak eden suçluların cezasını vermeye kudreti varken bunu yapmamak, yumuşak davranmak, cezalandırmayı ertelemek bu ismin hakikati ile ilgili önemli bir durumdur. Çünkü suçluları cezalandırmaya gücü olmayan hilm sıfatı ile tesmiye edilmez.Bu noktada yumaşak muamele aczi ifade eder. Oysa bu sıfat, gerekli iktidar ve kudrete sahipken, suçun karşılığından vaz geçmeyerek hataların düzeltilmesine tanıdığı mühletle ile kendini ifade eder.

Dolayısıyla; Allah CC Halîm esmasının iktizası ile suçluları hemen cezalandırmaz, Allah’ın CC gazaplanması onu hiddete ve hemen karşılık vermeye irade ettirmez. Kullarının haddi aşan davranışları nedeniyle onların hayat levazımatlarında bir kısıtlama yapmaz, Çünkü o tüm mahlûkatına hâkimdir, dilediği zaman dilediği buyruğu gerekli mukabeleyi yapar. O telaş etmekten beridir. O her şeyi bir ölçü ve hikmetle yapar.

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle kulun kendini zilletten koruyup hesap verecek durumda bulundurmaması önemlidir. Bu İsmin tecellisindeki mühleti günahlarının tövbesi için vesile yaparak, şükürler ederek, faziletli ameller ve iyiliklerle kendini cezadan kurtaracak bir vaziyet almalıdır. Ve nefsine Allah’ın onu hatalarından dolayı hemen cezalandırmayıp imhal ile kendine fırsat tanıdığını, onun hesap görücü olarak yeteceğini, adil, hafid, kahhar, habir olduğunu, kusurlarını ihmal etmediğini hatırlatarak istikamette kalmasını, haddi aşmamasını telkin etmelidir.

Halîm isminin kulun akıl, kalp, irade ve istidat aynasında ahlâk olarak görünmesi ise;

İnsanların kusurlarını onların yüzlerine vurmamak, aşağılamamak, tenkit etmemek, hilm ile yaklaşmak, hiddet etmemek, acımak, hatalarını düzeltebilme ve özür dileyebilmeleri için zaman tanımak, kendisininde böyle bir duruma düşebileceğini düşünmek ile günahlara vesile olan tüm fitne, fesat, desise, zaaf, su-i ahlâk, menfi telkinat gibi durumlardan Allah’a sığınmak, korku ümit dengesini muhafaza etmek ve bu meyanda tavsiyelerde bulunmak şeklindedir.

Birkaç Hadis-i Şerif:

1-      Gereğini yapmaya gücü yettiği halde öfkesini yutan kimsenin kalbini Allah güven ve îmanla doldurur. Hz. Muhammed A.S.M

2-      Allah kıyamet günü insanları mahşer yerinde toplar. Bir dellal fazilet sahipleri nerede? diye seslenir. Az bir topluluk kalkıp süratle cennete giderler. Melekler onları karşılar da süratle gidişlerinin sebebini sorarlar. Biz fazilet sahipleriyiz derler. Faziletiniz nedir diye sorduklarında:

“Bize haksızlık yapıldığında sabrettik, kötülük yapıldığında affettik, cahilce muamele edildiğinde hilmettik “derler. Melekler girin cennete amel edenlerin ecri ne güzeldir derler.”……….Hz Muhammed A.S.M (Beyhaki)

3-      “Allah’ım beni ilimle zenginleştir, hilim ile süsle, takvayı ikram et, afiyetle de güzelleştir.”



 Hz Muhammed A.S.M (İhya 3/394)


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-AZÎM

EL-AZÎM

ANLAMI: Zati mükemmelliği ile kusursuz, sıfat ve fiillerinde mukaddes, hadsiz kudret ve yücelik sahibi, pek azametli, aklın büyüklüğünü ihatasından âciz kaldığı azamet-i mutlaka sahibi demektir.
BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Kul bu ismin tecellisinin cilvelerini âlemde görmekle, eserlerinin üzerinde ve mahiyetlerinde hakikatine nüfuz etmekle ve ders aldığı, müşahede ettiği, şahit olduğu ve şehadet ettiği hasiyete naşir olmakla bir değer alır. Ve kendi dünyasında Allah’ın CC emirlerini yücelterek, O’na ait değerlere saygı göstermek suretinde imanlı bir hayat sürmekle de kıymetlenir. Bu isimle irtibatın kul penceresinden bu vecihle yansıması, O’nun CC ibadı olma şerefini sahip olmak şeklindedir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

“Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur. O çok yücedir, çok büyüktür. Nerede ise gökler O'nun azametinden tâ üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." Şûrâ sûresi (42), 4, 5

Azim isminin tecellisi ve hakikati tüm kâinatı kusursuz ve mükemmel bir şekilde ihata etmiştir. Tüm yaratılanlar, gözümüzün gördükleri ve görmedikleri her ne varsa Allah’ın CC azametini gösteren mahiyettedirler. Dolayısıyla bu konuyla ilgili genişliğe vakıf olmak ilmi bir marifet silsilesine azm etmekle kısmen mümkün olur. Risale-i Nur mesleğinin tefekkür şubesi, bu isimle ilgili birçok şehadeti nazara verip, dersini talim etmektedir.

Biz sabaha girdik. Mülk Allah’a şahit, kibriya Allah’a delildir.

Azamet Allah’a şahit, heybet Allah’a delildir.

Kuvvet Allah’a şahit, kudret Allah’a delildir.

Nimetler Allah’a şahit, verilen nimetlerin devamı Allah’a delildir.

Güzellik Allah’a şahit, sermedî cemâl Allah’a delildir.

Celâl Allah’a şahit, kemal Allah’a delildir.

Azamût Allah’a şahit, ceberût Allah’a delildir.

Rububiyet Allah’a şahit, mutlak ulûhiyet Allah’a delildir.

Saltanat Allah’a şahit, yer ve göklerin orduları Allah’a delildir.

Kazâlar Allah’a şahit, takdir Allah’a delildir….. Arabi Yirmi Dokuzuncu Lem'a Dördüncü Bab Tercümesinden..

"Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler. “Rabbimiz derler, bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.." (Âl-i İmrân Suresi, 3/191).

"O halde Azîm (pek yüce olan) Rabbini ismi ile ("Subhâne Rabbiyel Azîm" diyerek) tesbih et!" Vâkıâ sûresi (56), 96

"Allah’ın nimetlerini tefekkür edin; Onun zatını tefekkür etmeyin. Çünkü buna güç yetiremezsiniz." Hz Muhammed A.S.M

"Mâ arafnâke hakka marifetike Ya Ma'rûf"  Ey bütün mahlukat tarafından bilinen Rabb'im, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık." Muhammed A.S.M

"Mâ abednâke hakka ibadetike Ya Ma'bûd” yalnızca kendisine ibadet edilen Allah'ım, Sana hakkıyla kulluk edemedik." Muhammed A.S.M

“ İnsan kendi hakikatini kavrayamaz. Kadim zat-ı Cebbar’ın keyfiyetini nasıl kavrasın? Bütün eşyayı yoktan var eden O’dur. Sonradan yaratılan O’nu nasıl kavrasın?” ..........Mesnev-i Nuriye

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle İnsan böyle bir Zat-ı Zülcelal vel Kemal’in kulu olması hasebiyle; Cenab-ı Hakk’ın şânına ulvîyetine, Azamet ve kibriyasına yakışmayan, enaniyet, kibir, ucb, riya ve kibirden, zaaf-ı imandan, mugalata ve vehimden doğmuş fikirlerden, ondan gayrısında beklenti ile ortaya çıkan ümitlerden, yeisten, hayatı zehir eden korkulardan, sapkın anlayışlardan ve düşüncelerden uzak durmalıdır. Sorumluluk dairemizde olan ne varsa O’nun emirlerine uygun hal ve durumda olmasına dikkat ve özen gösterilmelidir. Ve de O’na olan ulvi intisabın verdiği şeref ile ona ait değerlerin tercümanı olarak hayatımızı planlamalıyız. Ve unutmamalıyız ki bu isimden alacağımız, bağlılık, dayanak, umut, kuvvet, haysiyet, şeref, tevazu gibi duygular, ulvi hisler ve güzel ahlâk hissemiz, Allah’ın CC büyüklüğüne olan saygımız nispetindedir…

Hizmet bağlamında ise  Bediüzzaman’ın ifadesi ile  ;

………Cenâb-ı Hakkın emirlerine ve nehiylerine itaat ve inkıyadı tesis ve temin etmek için, Sâniin azametini zihinlerde tesbit etmeye ihtiyaç vardır….hakikatine yönelik hem enfüsi hem de harici dairede gayret içinde olmalı ve bu keyfiyet için say edilmelidir…


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-ĞAFÛR

 EL-ĞAFÛR

ANLAMI: Kulunu hak ettiği cezadan bütünüyle  kurtaran, her günahı bağışlayan, abdinin kusurlarını örterek melaike ve ruhaniyata göstermeyen, tüm hatalarından geçen manasındadır.

“... Muhakkak ki, Allah bütün günahları bağışlar. O Ğafur ve Rahîm’dir.” (Zümer Sûresi, 39/53)

“ İbn Ömer (r.a.) Rasûlullah’ı (s.a.v.) şöyle buyururken işittim: Şüphesiz Allah mümini yaklaştırıp üzerine korumasını örter gizler ve şu günahını biliyor musun, şu günahını biliyor musun? diye sorar. O da evet biliyorum ey Rabbim der, sonunda günahlarını ikrar ettiğinde içinden artık işinin bittiğini, helâk olduğunu görüp düşündüğü sırada Allah, dünyada senin üzerindeki günahları gizleyip örttüm bugün de onları bağışlıyorum buyurur, arkasından iyiliklerinin yazıldığı kitap verilir. Kâfir ve münâfıklara gelince şahitler, Rablerine yalan söyleyenler işte bunlardır, iyi biliniz ki Allah’ın lâneti zalimleredir derler…” Hz. Muhammed A.S.M..Buharî, Müslim, Hanbel, İ. Mâce,  Hûd 18

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Kulun bu isimle irtibatı hayatının neticesi ile bire bir ölçülür ve kıymeti takdir edilemeyecek kadar yüksek bir değerdedir. Affa mazhar olmak en büyük saadettir.

..İşte, bunun içindir ki, Cenâb-ı Hakkın Gafûr, Rahîm gibi iki ismi, tecellî-i âzamla ehl-i imana teveccüh ediyor….Lem’alar

..Rabbımız kendimize yazık ettik. Bizi bağışlamaz ve bize acımazsan kaybedenlerden oluruz, dediler. Araf 7/23

.. Eğer beni bağışlamazsan ve bana acımazsan kaybedenlerden olurum. Hud 11/47

.. Rabbim ben kendime yazık ettim beni bağışla dedi. Kasas 28/16

.. Sizin hatalarınızı bağışlayalım. Bakara 58

..  Günahlarınızı bağışlayalım.  A. Îmran 31

..Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.   Şuara 26/82..

Özetle Kur’an-ı Kerimde ve Hadis-i Şeriflerde bu konu çok geniş olarak ele alınmıştır. Örneğin Rabbimizin affettiği sıfatlar: -emre itaat edenler, muttakiler, hayır sahipleri, çekinenler, zikredenler, hatada ısrar etmeyenler, tövbe edenler, ümit kesmeyenler, Allah yolunda ölenler, sabredenler, salih amel işleyenler, bağışlanma dileyenler, mücahidler, başkalarının kusurlarını affedip görmezden gelenler, doğru söz söyleyenler, Resulullah’a A.S.M ittiba edenler- gibi birçok Ayet-i kerime ile bildirilmiştir. Bununla birlikte, yine bazı Ayet-i Kerimelerde şirk, zulüm, inkâr, dalaletlerini, sapkınlıklarını arttıranlar, münafıklar gibi güruh için ise affın olmadığı açıklanmıştır. Dolayısıyla kul ile Rabbi arasında bu sıfatla ilgili irtibat çok ciddi bir zemindedir. Biz ezkardaki kısıtlı durumumuz nedeniyle şümullü olarak nakl edemiyoruz.

……… Rabbimiz hesap günü beni, ana-babamı ve müminleri bağışla. İbrahim 14/41

Ayrıca bu ismin kulun fıtratı üzerinde, maddi ve manevi zararlardan kendini koruyabilecek, mani oluşturabilecek bir mahiyeti de mevcuttur. Çünkü kusur ve hataların her ne kadar af ile iştigali olsa da, özellik itibariyle ahsen-i takvimde olan bir yaratılışı menfi etkilediğinden ,kulun kendini muhafazası için fıtri hasiyetine bu ismin tecellisinden bir engellik perdesi derc edilmiş..ki bu güzel sanat,harika sıbgat rencide olmasın. Velev oldu af ile temizlenmek suretiyle yakışır nitelik lütfuna mazhar kılınır inşaallah….

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Yine onlara bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki. Bir de onlar işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler. İşte onların mükâfatı Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir. Ali İmran 135/136

Allah’tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir.  Neml 27/46

Onlar mağfiret dilerlerken Allah onlara azap edecek değildir. Enfal 8/33

Ve Allah’ın mağfiretine mazhar olanların kazandıkları şeylerin hepsi onların lehinedir. Ve dünyada ebedi değeri olan şeylerden oldukları gibi, ahirette sonsuz nimetlerdir. Konuyla ilgili detaylar Kur’an-ı Kerim ve Hadisi Şeriflerde ve de mübarek kitaplarda kesretle bulunmaktadır.

Evet bu ismin hakikati hasiyetinde şunları da söyleyebiliriz. Allah güzeldir, güzeli sever..Hadis-i Şerifi iktizasınca Allah güzelliğin görünmesini takdir etmiştir. Bu nedenle güzelliğe mahzar kıldığı her kabiliyette güzelliği ve sanatının, ilminin güzelliğini maddi manevi izhar etmiştir. (4’ncü Şua 6’nci Mertebe-i Hasbiye'nin Okunması Tavsiye Edilir)..Bununla birlikte güzelliğin güzelliğini örtecek çirkinlikleri, beşerin bulaşık eli karışmadığı müddetçe gizler. Ve güzelliği ve güzeli muhafaza etmeyi irade sahibi kullarından da ister.

Ve her yarattığına bir cild-i mahsus dokuyup onun batınındaki görüntünün zahirce olan görüntüsünü setreder. Kalplerdeki kötü hasletleri tövbe ile siler affeder. Küfürde ileri girmiş olanların kalplerinden cerihalar, akrepler ve yılanlar çıkmasın diye kalplerini mühürler ve bir nişan-ı mahsusu simalarına verir. Ve ehl-i iman basiret ve feraseti ile avam-ı müminin ise safiyeti ile onları tanır hisseder.

Ve o öyle Gâfurdur ki; kulun kusuruna şahit olan zişuur ve ziruha ve seyyiat sahibine nisyan ile unutturur… "Nisyan dahi bir nimettir. Yalnız her günün âlâmını çektirir, müterâkimi (birikmiş olanları) unutturur... Bediüzzaman

Ve kulunu, affediciliğini, lütfunu ve ihsanını göstererek tevazu ile terbiye eder. O’na seyyiatından özür dilemesini sevdiğini söyler. Gönüllerine güzellikler serperek onlara günahların çirkin yönlerindeki elemi hissettirip, maddi manevi maniler yaratarak fenalıklardan uzaklaştırır. Kusurlarından temizlenip tap taze ve sonsuz nimetlere, yeniden başlangıçlara mazhar olacağını belirtip bağışlar ve onure edip, şükre davet eder. Yani nimet üstüne nimet verip hadsiz şefkat sahibi olduğunu, kullarına acıdığını ve onları sevdiğini gösterir…

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Bu noktada ise, öncelikle insan, nefsi şeytani vesilelerle oluşmuş günahlarından, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyecek şekilde tövbe ederek onun merhamet ve affediciliğine ve şefkatine sığınmalıdır. Aynı hataları yapmamak adına azmetmelidir. Diğer müminlerinde affedilmesi için dileklerde bulunarak al-i cenap olmalıdır. Anne Baba ve akrabalarının bağışlanmasını da istemeli bunu bir alışkanlık haline getirmelidir. Kusur ve ona neden olan her şeyle arasını açmalıdır.

Başkalarına ait kusurları örtücü olmalı, kendine karşı olanları ise intikam hissinden kurtulup affedebilmelidir. Çünkü bu haslet kendisi içinde şefaat edici bir haslet olacaktır.

 “ Rasûlullah (s.a.v.) (Hz. İbrahim’in duası olan): Ey Rabbim şüphesiz ki o putlar insanlardan çoğunu saptırmıştır. Kim bana uyarsa muhakkak ki o bendendir. Kim de emirlerime karşı gelirse şüphesiz sen çok bağışlayıcı çok merhamet edicisin (İbrahim 36) mealindeki ayet-i ile Hz Îsâ’nın duası olan “Eğer onlara azap edersen onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan elbette sen dilediğini yapmaya kadirsin ve sen her şeyi hikmetle yaparsın” (Maide 113) mealindeki ayeti tilavet buyurdu ve ellerini kaldırdı, şöyle yalvardı:



Allah’ım ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfire et) ve ağladı. Allah Teâlâ hazretleri: Ey Cibril Muhammed’e git dedi –Rabbin bildiği halde- niye ağladığını sor diye emretti. Cebrail (a.s.) Ona gelip niye ağladığını sordu. (Rabb Teâlâ’ya dönüp Muhammed’in) ne söylediğini o çok iyi bildiği halde haber verdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hazretleri: Ey Cebrail Muhammed’e git ve ona söyle ki: Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz, asla kederlendirmeyeceğiz. (Müslim Ktb. Stt. Terc. 12/407)


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EŞ-ŞEKÛR

 EŞ-ŞEKÛR ( konu çok geniş olduğundan hulasa notlar şeklinde ele alınacaktır. İnşaallah Rabbimiz mahiyeti ile ilgili etraflı talim için gayretlerimizi arttırsın. Bu esmadaki marziyatına bizi layık eylesin ..Âmîn)

ANLAMI: Emrine muti, nehyettiklerinden çekinen ibadının yaptıkları kulluk fiillerine ve helal çalışma ve gayretlerine maddi manevi karşılık ve ecirleri ziyadesiyle bol bol lütfeden, şükreden kullarına bereketler ve külli nimetler ile mukabele eden mükâfatlar veren anlamına gelmektedir.

“Eğer Allah’a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr’dur, Halîm’dir.” (Teğâbün Sûresi, 64/17)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Rabbimizin lütfettiği nimetleri tefekkür etmek ve şükürler ile mukabelede bulunmak en önemli kulluk vazifelerimizdendir. Eğer bu vazife ihmal edilirse insan nankörlük damgasını yer Allah muhafaza etsin.

Bu geniş konu ile ilgili bağlantılarımızı ve bize taalluk eden irtibat noktalarının mahiyetini aşağıda atıf yapılan dersten talim etmek çok isabetli olacaktır İnşaallah..

Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, Beşinci Risale olan Beşinci Mesele Şükür Risaleside ;

“Hâlâ şükretmezler mi?” Yâsin Sûresi, 36:35, 73. “Şükredenleri elbette mükâfatlandıracağız.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:145. “Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım.” İbrahim Sûresi, 14:7. “Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.” Zümer Sûresi, 39:66…………… gibi âyetlerle gösteriyor ki, Hâlık-ı Rahmân‘ın, ibâdından istediği en mühim iş şükürdür. Furkan-ı Hakîmde gayet ehemmiyetle şükre davet eder. Ve şükür etmemekliği, nimetleri tekzip ve inkâr suretinde gösterip, “Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?” Rahmân Sûresi, 55:13 vd. fermanıyla, Sûre-i Rahmân’da şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu âyetle tehdit ediyor, şükürsüzlüğün bir tekzip ve inkâr olduğunu gösteriyor. Evet, Kur’ân-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor………….(konun ilgili yerden okunması önemle tavsiye edilir)

Bununla birlikte şükre sebep olan nimetler o kadar çoktur ve o kadar kıymetlidir ki Rabbimiz birçok konuda bizi ayetleri ile ve kader programında bulunan kanunların işleyişi ile ikaz eder ve şükrün ehemmiyetine dikkat çeker. Çünkü muhtevi olduğu hakikat noktasında hayatın merkezi mutlak şükrü iktiza eden ikramlar, lütuflarla doludur. İnsanın bu nimetlerin farkında olması onu aziz kılar. Hakkında birçok ihsana ulaşmasında vesile olur. Yukarıdaki ders atfında Üstadımızın ifade ettiği vecihle; Hâlık-ı Rahmân‘ın, ibâdından istediği en mühim iş şükürdür. Furkan-ı Hakîmde gayet ehemmiyetle şükre davet eder……………

Bakara sûresi (2), 158: "...Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah Şâkir'dir (iyiliğin karşılığını kat kat verendir), o Alîm'dir (her şeyi bilendir).

Bakara sûresi (2), 152: "O halde Beni anın, Ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin."

Enfâl sûresi (8), 26: "Düşünün ve hatırlayın o zamanları ki, hani bir vakitler siz yeryüzünde güçsüzdünüz, hor görülen bir azınlıktınız. İnsanların sizi tutup kapmasından korkuyordunuz, öyle iken O, sizi barındırdı ve sizi yardımıyla destekleyip güçlendirdi ve şükretmeniz için temizlerinden rızık verdi."

İbrâhîm sûresi (14), 7: "Ve hatırlayın ki Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."

A'râf sûresi (7), 10: "Doğrusu Biz sizi yeryüzünde, yerleştirdik, orada size geçimlikler verdik; ne kadar da az şükrediyorsunuz!"

Mü'minûn sûresi (23), 78: "Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri ve o gönülleri yaratan O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz!"

Neml sûresi (27), 73: "Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat onların çoğu şükretmezler."

El hasıl; nimet ve rahmeti ilahiyenin fiyatı, şükürdür.( Emirdağ Lahikası) buyurulduğu üzere, şükürsüzlük tüm yaratılış gayesi ve hayat ahengi bozan bir zehir gibidir. Bu nedenle mazhar olunan maddi manevi nimetlere şükür ile mukabele etmek yaratılış vazifemizdir. Bu vazife bu esma ile aramızdaki irtibatı lehimizde tesis eder mahiyettedir. Çünkü nimetlere şükürle verilen karşılık sonsuz nimetlerin kapısını açacak bereketli bir anahtardır.


BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Beşinci Kelime

“Lehülhamd” Yani, hamd ve senâ, medih ve minnet Ona mahsustur, Ona lâyıktır. Demek nimetler Onundur ve Onun hazinesinden çıkar. Hazine ise daimîdir. İşte şu kelime şöyle müjde verip diyor ki:

Ey insan! Nimetin zevâlinden elem çekme. Çünkü rahmet hazinesi tükenmez. Ve lezzetin zevâlini düşünüp o elemden feryad etme. Çünkü o nimet meyvesi, bir rahmet-i bînihayenin semeresidir. Ağacı bâki ise, meyve gitse de yerine gelen var. Nimetin lezzeti içinde, o lezzetten yüz derece daha ziyade lezzetli bir iltifat-ı rahmeti hamd ile düşünüp, lezzeti, birden yüz derece yapabilirsin. Nasıl ki, bir padişah-ı zîşânın sana hediye ettiği bir elma lezzeti içinde, yüz, belki bin elmanın lezzetinin fevkinde, bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder. Öyle de,  “Lehülhamd”  kelimesiyle, yani hamd ve şükürle, yani nimetten in’âmı hissetmekle, yani Mün’imi tanımakla ve in’âmı düşünmekle, yani Onun rahmetinin iltifatını ve şefkatinin teveccühünü ve in’âmının devamını düşünmekle, nimetten bin derece daha leziz, mânevî bir lezzet kapısını sana açar….Mektubat

Özetle Allah sonsuz nimetler sahibidir. Ve nimetlerin maliki olduğu gayet bedihi bir şekilde görülmektedir. Maddi manevi yarattığı her nimet muhataplarının gerek üzerlerinde, gerek istidatlarında, gerek ihtiyaçlarında gerekse umutlarında izlenmektedir…

Örneğin; Allah CC maddi nimetlerini tartabilecek cihazatı insanlara, göz, kulak, burun, dil ve vücut donanımı olarak uygun bir şekilde vermiştir. Manevi nimetleri için ise, akıl, kalp, vicdan, his gibi onlarca latifeyi hayatlandırarak iman ve şuur sahiplerine bu külli ihsan ile tefekkür ve şükrün geniş kapısını açmıştır. Ve tüm bu letaife uygun nimetleri, ilim, islâm, iman, marifet, yakin, şuur, idrak, muhabbetin vd.  mahiyetlerine yerleştirmiştir.

Ayrıca; Allah CC nimetlerine şükürle mukabele eden kullarına, memnuniyeti izhar eden bolluk, bereket, huzur, emniyet, af gibi nimetleri ile karşılık vererek kutlu bir alışverişin yolunu açmıştır.

“Fıtrat-ı beşeriyede cemâle karşı bir muhabbet ve kemâle karşı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır. ”Bediüzzaman

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle Allah’ın CC verdiği nimetleri şükür ve kanaat ile karşılamak ve gerek kendine gerek ebnayı cinsine gerekse sair mahlûkata verilen nimetleri tefekkür ederek bir nevi halifelik şuurunu elde etmelidir. Nazar-ı dikkatini nefsin ülfetinden ve gafletinden kurtararak uzak yakın, iç dış niamı ilahiyeye farkındalık oluşturarak istidat ve kabiliyetine genişlik kazandırmalıdır.

“İ’lem eyyühe’l-aziz! Sem’, basar, hava, su gibi umumi nimetler daha ehemmiyetli, daha kıymetli olduklarına nazaran, hususi, şahsi nimetlerden kat kat fazla şükre istihkak ve liyakatleri vardır. Binaenaleyh, o gibi umumi nimetlere karşı nankörlük edip şükran etmemek, en büyük küfran-ı nimet sayılır.

Hal bu merkezde iken, bazı insanlar şahıslarına ait hususi nimetlere karşı Allah’a şükrederlerse de, şu umumi nimetler onlara şümulü yokmuş gibi, fikirlerine bile gelmiyor. Hâlbuki en büyük nimet, amm ve daimi olan nimetlerdir.” Mesnevi-i Nuriye

Bununla birlikte,

Allah’ın CC verdiği veya vermediği maddi ve manevi nimetlerine şükürle mukabele ederken, her birini kendine uygun bir şekilde meşru dairede muhafaza etmekle çok önemlidir.

Her şeyin iyisine bak kaidesi nazarına sahip olmak, şükürde devamlılığı temin edecek bir hakikatlı nazar olduğundan bu bakış açısını meleke haline getirmek de ayrıca çok değeri olan bir kazanımdır.

Cemiyet hayatında nezaket ve letafet sahibi olmak, iyiliklere teşekkürle mukabele etmek, Allah’a CC şükür edebilmenin de estetiğini kazanmak için önemlidir….“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a (c.c) da şükretmez”…Hz.Muhammed A.S.M

Yine bununla birlikte kendine ihsan edilenlerden ihsanda bulunmak, şükre vesile olmak ayrıca kazanılacak ulvi neticelerdendir.


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-ALİYY

EL-ALİYY

ANLAMI: Zatındaki mükemmelliğiyle, sıfat ve fiilleriyle; akılların idrak ve tasavvurundan, tahayyül edeceği her şeyinden mualla, zaman ve mekândan münezzeh, yücelerden yüce olan, kendinden daha üstün hiçbir şey olmayan anlamına gelmektedir.

"Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur. O çok yücedir, çok büyüktür." Şûrâ sûresi (42) 4

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Aliyy ismi en yüce, yüceler yücesi anlamıyla ancak Allah’a CC mahsus bir sıfattır. Kulun bu sıfatla irtibatı, Böyle bir Allah’ın kulu olmak, O’nun ilim, irade ve desti kudretinden çıkmak, O’nun sanatı, mahlûku olmak, ihsan ve keremine mazhar olmak gibi şeref duyulacak bir mazhariyet mertebesindedir. Yoksa O’dan gayri hiçbir şey bu sıfata sahip olamaz. Aliyy yalnızca O’dur.

“O’nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O Aliyy’dir, Azîm’dir.” (Bakara, 2/255)

Evet, İnsan böyle bir Allah’a aidiyetten ziyade hissedar olması ancak Aliyy ve Azîm olan Rabbinin marifetiyledir. Ve mahiyetindeki insani deracata, terakkide bu ismin tecellisine muhtaçtır. Ahsen-i takvim hilkatinde diğer mahlûkata hilafet ile rüçhaniyet kesbetmesi yine bu ismin insanın hasiyetindeki tecelli lütfundandır. Bununla birlikte süfliyattan uzak kalmak, manen yükselmek yine bu ismin insanın mahiyet aynasındaki tezahürlerindendir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Allah azamet ve Kibriya sahibidir. Mutlak vücup mertebesi (Hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu olan ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen) O’nundur.Mümkünle kıyas olmayacak kadar Aliyy’dir.

“Bu böyledir. Allah (cc) hakk’ın  ta kendisidir. O’ndan başka yalvardıkları batıldır. Gerçekten Allah (c.c.) alî’dir, kebirdir.” Lokman 31/30

“O alîyy hakîmdir ; Allah (c.c) bir insana ancak vahiy yoluyla veya bir perde arkasından hitap eder, yahut ona izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir.” Şura 42/51

Özetle;

Allah en yücedir. Dengi yoktur. Tüm noksan sıfatlardan münezzehtir. Yarattığı her şey kabzayı tasarrufundadır.

………….Yani, ne zâtında, ne sıfâtında, ne ef’âlinde nazîri yoktur, misli olmaz, şebîhi yoktur, şerîki olmaz. Evet, bütün kâinatı bütün şuûnâtıyla ve keyfiyâtıyla kabza-i rububiyetinde tutup bir hane ve bir saray hükmünde, kemâl-i intizamla tedbir ve idare ve terbiye eden bir Zât-ı Akdese, misil ve mesîl ve şerîk ve şebîh olmaz, muhaldir…Lem’alar


İradesi hiçbir iradeye bağlı değildir. O, Fa'âlün limâ yürîd’dir..(Kayyumiyet sırrıyla ve faaliyet-i daimesiyle her an istediğini istediği gibi yapar.) Hiç bir vasıtaya ihtiyacı yoktur. Kün emrine malik Sultan-ı Zişan’dır.


“A’lâ rabbının ismini tesbih et” A’lâ 87/1

…………….Sübhanerabbiye'l-a'lâ: "En yüce olan rabbim her türlü kusurdan uzaktır ...

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan, inancına, ulvi değerlerine ters olan şeylere karşı dikkatli olmalıdır. Çünkü kendisine ihsan edilen bu ehemmiyetli nimetler Aliyy isminin kulunu sufliyattan uzaklaştırıp, hilkatindeki hakikate terakki ettirmek mahiyetinin lazımıdır. İnsan bu duruma hassasiyet göstermediğinde ciddi olarak bu merhametli iradeye muhalefette bulunmuş olur. Bu nedenle insan kendini tedenniden korumak için, Sünnet-i seniye dairesinde, ilim, salih amel, ihlas ve takva ile tekâmülüne doğru olan yolculuğunu mütevaziyane sürdürmelidir….

………………iman-ı tahkikînin kuvvetiyle ve marifet-i Sânii netice veren masnuattaki tefekkür-ü imanîden gelen lemeât ile bir nevi huzur kazanıp, Hâlık-ı Rahîmin hazır, nâzır olduğunu düşünüp, Ondan başkasının teveccühünü aramayarak, huzurunda başkalarına bakmak, medet aramak o huzurun edebine muhalif olduğunu düşünmekle o riyâdan kurtulup ihlâsı kazanır…Lem’alar

Bununla birlikte şunu da ifade etmek gerekir ki; Rabbimizin hilafet rütbesini verdiği bir mahlûk olarak, onun bu nimetine yakışır vaziyet almak, bu ihsanı temsil etmek şerefi ile yaşamak tarifi imkânsız bir nimettir.

"Madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında gök, yıldızlarıyla beraber içine girip gark oluyor. Hardal gibi küçük kuvve-i hafızanda, senin sahife-i a'mâlin ekseri ve sahaif-i ömrün ağlebi içine girdiği gibi, çok cüz'î küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder."Lem’alar


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-KEBÎR

EL-KEBÎR

ANLAMI: Zat, Sifat, ef’âli; nihayetsiz mükemmellikte olan, eşsiz ululuk sahibi, kabili kıyas olmayan büyüklüğe malik, şanı, haşmeti, celali pek yüce anlamına gelmektedir.

"O, (Allah) görünmeyeni de bilir, görüneni de. O, çok büyüktür ve yücelerden yücedir." Ra'd sûresi (13) 9

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu esmanın Allah’ın CC zati olan mükemmelliğine delâlet ettiği ifade edilmiş. Kulun bu sıfatla irtibatı, Böyle bir mükemmelliğin sahibi Allah’ın kulu olmak, O’nun ilim, irade ve desti kudretinden çıkmak, O’nun sanatı, mahlûku olmak, ihsan ve keremine mazhar olmak gibi şeref duyulacak bir mazhariyet mertebesindedir.

Evet, İnsan böyle bir Allah’a aidiyetten ziyade hissedar olması ancak Allah’ın sonsuz büyüklüğüne olan marifetinin ziyadeleşmesiyle ilgilidir. Ve zatının mahiyetindeki yükselme istidadı olan derecelere terakki ve tekâmül de bu ismin tecellisi ile gerçekleşir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Allah CC Mutlak büyüklük sahibidir, büyüklüğü karşısında her şey küçüktür ve semavat, zemin kâinatta ne varsa bu büyüklüğün şahididir.

……. Cenâb-ı Hakkın kudreti ve ilmi herşeyin fevkinde büyüktür; hiçbir şey daire-i ilminden çıkamaz, tasarruf-u kudretinden kaçamaz ve kurtulamaz. Ve korktuğumuz en büyük şeylerden daha büyüktür. Demek haşri getirmekten ve bizi ademden kurtarmaktan ve saadet-i ebediyeyi vermekten daha büyüktür. Her acip ve tavr-ı aklın haricindeki herşeyden daha büyüktür… Asa-yı Musa

Ve izhar edilen bu büyüklük kulunu, umud, bekleyiş, ihtiyaç, güven, beka, cennet vd. gibi neye ihtiyacı varsa kudretinde bulunduğu irşadı ile kendine ilticaya davet eder… Günde 5 vakit okunan ezanlar bu davetin en açık dellallardır.

Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubûdiyet boşu boşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâlin vaadine iman ve itimad et. Ona, vaadinde hulf etmek muhaldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyet yoktur. İşlerine acz müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, Cenneti dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana vaad etmiş. Ve vaad ettiği için, elbette seni onun içine alacak.

Madem bilmüşahede görüyoruz: Her senede, yeryüzünde hayvânat ve nebâtâtın üç yüz binden ziyade envâlarını ve milletlerini kemâl-i intizam ve mizanla, kemâl-i sür'at ve suhuletle haşredip neşreder. Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl, vaadini yerine getirmeye muktedirdir……………Mektubat

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Allah CC ait kibriyanın kulluk penceresinden ibadına ihsan ettiği manaların başında, kulun tezkiyeyi nefis ile kalp ve ruhun dereceyi hayatına yükselmek suretiyle kemal sıfatlarını kendi üzerinde toplaması olarak özetlenebilir.

Allah’tan gafil olmayacak huzur yakinliği ayrıca bir değerdir. Korku ve ümit dengesi istikametli hayatın dikkati için önemli bir kazanımdır.

Enaniyetine mahkûm olmamak, tevazu halinde bulunmak, kimseye kibirlenmemek, mülkün ve kudretin Allah’ın olduğunu unutmamak ve takva dairesinde kalmak bu ismin tecellisinden kulca hissedar olunduğunun göstergesidir.

Evet, Rabbimizdeki sonsuz büyüklüğün tecellisi, nefis, enaniyet ve noksanlıklarımız itibariyle küçüklüğümüzü gösterdiği gibi, İman, marifet, muhabbet, güzel ahlâk, ihlas, itaat ve ubudiyet gibi hasletlerin insanın üzerinde içtima etmesi ise kulu İnsan-ı Kamil sıfatına taşır…


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-HAFÎZ

EL-HAFÎZ

ANLAMI: Mevcudatı, zevalden hıfzeden, tüm fiil ve amelleri hesaba çekmek için muhafaza eden, kendinden gizli hiçbir şey bulunmayan, kullarını ve mahlûkatını genel olarak, dostlarını ise özel olarak koruyup gözeten anlamına gelmektedir.

Yûsuf sûresi (12), 64: "...En hayırlı koruyucu Allah'tır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir."

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Özet olarak bu isimle kulların irtibat noktasında yukarıda ismin anlamı içinde söz edildiği gibi, bir genel husus birde özel husus olarak bağlantımız vardır. Genel husus noktasında Rabbimizin koymuş olduğu tüm mahlûkat ve mevcudata ait hayat kanunları, nebatat hayvanat tümüyle yaşam şartlarının muhafazası gibi durumlar genel irtibatımızı ifade eder. Ancak asl olan bu genel hıfzın içinde hususi korunmaya mazhar olmaktır. Bu ise ancak ona Halil ve yakın olabilmekle mümkündür. Yani dünyevi ve uhrevi zarar ziyandan korunma noktasındaki bir mazhariyet tartışmasız en büyük nimetlerdendir.

“Allah (c.c) sevdiklerini dünyadan, siz hastalarınızı sudan nasıl korursanız öylece korur.” (Hz. Muhammed A.S.M)

“Sen Allah’ı (c.c) koru ki o da seni korusun, Allah’ı (c.c) koru ki onu yanında bulasın” (Hz. Muhammed A.S.M) Yani onu imanında tut, emirlerini uygula, hukukunu gözet, rızasını esas alarak ona yaklaş, dostluğunu kazan, sendeki varlığını aziz bir münasebetle sürdür, hususi imdat ve inayetine mazhar ol…

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Allah CC Hafîz isminin tecellisi ile tüm yarattıklarının evvel, ahir, zahir, batın her şeylerine hâkimdir. Her bir varlığa hayatını idame edecek, donanım ihsan etmiş, onlara hıfzı hayat noktasında en uygun şekilde lazım olan maddi manevi, dünyevi uhrevi teçhizatlarını vermiştir. Nebatattan hayvanata, hayvanattan insanlara her ne yarattıysa onların hayatlarına ve hayatlarının neticesinde lazım olan her şeyin şartlarını da yaratmış ve döngüsel anlamda, nutfeden tohuma, özellikten niteliğe, uygunluktan ayrıcalıklık durumuna ne varsa tüm plan ve uygulama gözetilmektedir. Ve Allah CC bunu her şeyi ile göstermektedir. Risale-i Nur Külliyatı/Sözler Kitabında /Onuncu Söz: YEDİNCİ HAKİKAT/Bâb-ı Hıfz ve Hafîziyet olup ism-i Hafîz ve Rakîbin cilvesidir… Diye olan ders bu hakikati muazzam şekilde izah etmektedir. Okunması tavsiye edilir… Yine Risale-i Nur’un İsmi kayyum gibi muhtelif derslerinde bu hakikat hem hikmet, hem hâkimiyet, hem rububiyet, hem ulûhiyet, hem kerem, hem inayet hem de merhamet gibi birçok hususta ele alınmıştır…

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikte insan kendine emanet olarak verilen azalarını, zahiri, bâtıni hasselerini yanlış kullanmaktan korumalı, emanete sahip bir halife-i arz olmalıdır. Maddi ve manevi kazanımlarını, dini olan bir hassasiyet ve imani olan özenle ve azami titizlikle muhafaza etmelidir. Amel-i Salih, takva ve şükür ehli olmalıdır. Ve bu titizliğini maddi manevi hukuku ibadı gözeterek çevresine de göstermelidir.

Bununla birlikte bu ismin tecellisinden en büyük istifade ve hisse şudur ki; Allah’ın dostluğunu kazanarak has kullarına ihsan ettiği şümullü hıfz ve inayetin içine dâhil olabilmektir.

“Ey insan! Mâdem rahmet böyle kuvvetli ve câzibedar ve sevimli ve mededkâr bir hakikat-i mahbubedir;  Bismillâhirrahmânirrahîm.. de, o hakikate yapış ve vahşet-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyacâtın elemlerinden kurtul. Ve o Sultan-ı Ezel ve Ebedin tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatiyle ve şuââtıyla o Sultana muhatap ve halîl ve dost ol.”...Lem'alar

……………

Allah'ım! bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.

Allah'ım! bizi her çeşit ateşten halâs eyle.!

Allah'ım! bizi dînî ve dünyevi fitnelerden muhafaza eyle!

Allah'ım! bizi âhir zaman fitnesinden koru!

Allah'ım! bizi Mesih-ı Deccâl ve Süfyan fitnesinden kurtar.

Allah'ım! bizi dalaletlerden, Bid'atlardan ve belâlardan halas eyle.

Allah'ım! bizi kötülüklere iten Nefs-i Emmarenin şerrinden muhafaza eyle.

Allah'ım! bizi firavunlaşmış Nefs-i Emmarelerin şerlerinden koru.

Allah'ım! bizi şerli kadınların şerrinden kurtar.

Allah'ım!' bizi belâlı kadınların belâsından halâs eyle.

Allah'ım! bizi fitnekâr kadınların fitnesinden muhafaza eyle.

Allah'ım! bizi kabir azabından kurtar.

Allah'ım! bizi kıyamet gününün azabından halas eyle.

Allah'ım! bizi cehennem azabından muhafaza eyle.

Allah'ım! bizi kahrının azabından koru.

Allah'ım! bizi kahrının ateşinden koru.

Allah'ım! bizi kabir azabı ve ateşlerden kurtar.

Allah'ım! bizi riyadan, yalancı şöhretten, kendimizi beğenmekten, övünmekten muhafaza eyle.

Allah'ım! bizi inkarcıların tecâvüzünden koru.

Allah'ım! bizi münafıkların şerrinden koru.

Allah'ım! bizi fasıkların fitnesinden koru.

Allah'ım! bizi, anne-babamızı, Kur'ân ve iman hizmetinde çalışan sâdık Risale-i Nur Talebelerini. ihlâslı, imanlı dostlarımızı, akrabalarımızı ve ecdadımızı Cehennem ateşînden kurtar.

Affınla kabul buyur ey halas eden, kurtaran Mücîr! Fazlınla kabul buyur ey günahları bağışlayan Gaffâr! Allah'ım! bizleri Ebrar olan iyilerle Cennet'e idhal eyle. Allah'ım! bizi, Üstadımız Said Nursi'yi (Allah ondan razı olsun) ana - babamızı, sadık Risalei Nur Talebelerini, erkek ve kadın kardeşlerimizi akrabalarımızı, ecdadımızı, iman ve Kur'ân hizmetinde çalışan ihlâslı, imanlı dostlarımızı, Seçkin Peygamberinin şefaatî, Onun pak, âli ve hayırlı Sahabilerinin hürmetine, iyilerle beraber Cennet'e idhal eyle.

Gece ve gündüz devam ettikçe bu saydıklarımıza iyilik ve Selamet ihsan eyle. Âmin.. Hamd olsun Âlemlerin Rabbi olan Allah'a ki, hamd ancak kendisine mahsustur....Tesbiha'tan...


.