….. Besmelenin RAHMET noktasında parlak bir
nuru..olarak belirtilen şekliyle bu
dersin Allah’ın RAHMET ve MERHAMET tecellisine yönelik olduğunu anlıyoruz.
Bu anlayışımızı
ilgili konu nezdinde - Bismillahirrahmanirrahîm – üzerinden biraz daha
geliştirmemiz gerektiği düşüncesine nazaran ise ; Bismillahirrahmanirrahîm ‘i taşıdığı
anlam yönüyle istidadımızca tanımamız iktiza etmektedir.
Bu bağlamda Bismillahirrahmanirrahîm
‘e -özet ve konu özeline ait çerçeve dairesinde- maNAvi bir şekilde – baktığımızda ; dilimize “ Rahman ve Rahîm olan Allah’ın
ADIYLA” çevrilen bir karşılık
görmekteyiz. Bununla birlikte “ Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ADINA” olarak da çevrilebilmektedir.
Söz konusu dizin
içerisinde 3 adet Esma-i İlahiye
bulunmaktadır.
Bunlar:
Bütün kemal
sıfatlarına sahip bulunan, varlığı zarurî olan ve hakkiyle ibadete layık olan Rabbimizin
Zatî ismi olan ALLAH,
Sonsuz merhameti ile lûtuf
ve ihsanda bulunan RAHMAN,
Yaptığı işinde çok
merhametli, işleyici ibad ve mahlukatına daima şefkat eden, en büyük acıma ve esirgemenin faili RAHÎM
‘dir.
Yine Bismillahirrahmanirrahîm
‘e -özet ve konu özeline ait çerçeve dairesinde- *maNEvi* bir şekilde – baktığımızda ;
Allah’ın Zatının ,
Rahmet ve Rahimiyet tecellisi ile insanlar ile sair yaratılmış olanlar
arasındaki , ihtiyaçlar, hacetleri görme , muhtaç oldukları rızık ve şifaları
verme, zararları kardırma faydayı tesis etme, hayat yolculuğunun içinde bulunan
bir çok tecrübelerde muhatap olanların lehinde bir yol açma, acz ve fakr içinde
lisan-ı hal ve kal ile dilekte bulunanların
maddi ve manevi taleplerine şefkat ile karşılık verme gibi bağlantılarını
,
Felek çarklarının işleyişine
mukabil yaratılanlara isabet eden iş ve
ilişkilere dair ortaya çıkan faaliyet ,
etkileşimler, say, emek, zorunluluk,
ekme, biçme, üretme , adetullah kanunlarına riayet , beşeri ve medeni münasebetleri
gerekli kılan sosyal yaşam prensipleri, ve sair manevi ve içtimai yasaların hükmüne
fıtraten ve irade yoluyla tabi olmak fiilinin yanında yardımcı bir kuvvet
olarak bulunmaya dair muavenet rabıtalarını izleyebiliriz.
…………*Meselâ, bütün
zîhayatın, hususan acizlerin ve bilhassa yavruların, bütün zeminde ve fezada
ihtiyar ve iktidarlarının haricinde gayet harika bir tarzda hiçten ve mütemasil
çekirdeklerden ve su katrelerinden ve toprak habbeciklerinden yetiştiriyor.
Hatta ağacın başındaki yuvada kanatsız, zayıf kuşçuklara annelerini emirber
nefer gibi gezdirir, rızıkları getirttirir. Ve aç bir arslanı yavrusuna
musahhar eder, elde ettiği bir eti yemeyip yavrusuna yedirir. Ve sair
hayvanatın ve insanın yavrularına memeler musluğundan Ab-ı Kevser gibi hoş,
mugaddî, safî, halis, beyaz sütleri kırmızı kan ve mülevves fışkı içinden
bulaşmadan, bulandırmadan imdatlarına gönderir, validelerinin şefkatlerini
yardımcı verir. Ve bir nevî rızık isteyen umum ağaçlara, münasip rızıklarını
onlara pek harika bir tarzda koşturduğu gibi, bir nevî maddî ve manevî rızık
isteyen insanın duygularına, akıl, kalb, ruhlarına dahi pek geniş bir sofra-i
erzak onlara ihsan ediliyor*.
*Güya kâinat, gül
çiçeğinin yaprakları ve mısır sünbülünün gömlekleri gibi birbiri içinde sarılı,
yüz binler ayrı ayrı, çeşit çeşit sofralardır ki, o sofralar adedince ve
onlardaki taamlar ve nimetler miktarınca diller ile ve ayrı ayrı, küllî ve
cüz’î lisanlar ile bir Rahman-ı Rezzak’ı, bir Rahîm-i Kerîm’i bütün bütün kör
olmayana gösterir*…… Şualar
Evet , görülüyor ki
Allah yarattığı kainatın işleyişinde , yükümlülüklere tabi tuttuğu eser ve
irade sahiplerinin bu külli kanunlar altında ihtiyaç duyacakları her şeyi ,
Hadsiz Rahmet ve sonsuz Rahimiyet sahibi olması iktizasınca onlara vermiştir.
Bu nedenle halk
edilmiş olan canlı cansız, şuurlu veya şuursuz her şey ; bu şefkat ve merhamet
kuşatmasından medet alır, o tezahüre dayanır, hayatları o tecellilerin yardımı ile devam eder, tüm
mevcudat ,mahlukat ve masnuat bu lutf-u şahaneden, in’amı uluhiyet ve ihsan-ı
rububiyetten faydalanır.
Haşiye: Eğer dünya
hayatında bu tecelli ve tezahüre yönelik
imani bir farkındalık olursa bu ihatanın ebediyetteki asli kaynağından sonsuz bir
şekilde istifade edilmesi umulur…
Evet, konuya ilgili
bölümdeki satırlarla devam edelim:
BİRİNCİ SIR:
"Bismillahirrahmanirrahîm"in bir cilvesini şöyle gördüm ki: Kâinat sîmasında, arz sîmasında ve insan
sîmasında birbiri içinde birbirinin numunesini gösteren üç sikke-i rububiyet var.
Yukarıda ifade edildiği üzere Bismillahirrahmanirrahîm
mahiyetinde bulundurduğu özellikler ve tecelli edip gösterdiği kuşatıcılığın
bir cilvesini gördüğünü..
Bu cilve de : ( Sima
ibaresi anlamı itibariyle tevafuk ettiği manaya göre tabir edilmiştir)
Zerrelerden kürelere kadar geniş bir daire ile yaratılan
kainatta ,
Arz yüzüne serpilmiş olan mahlûkat, mevcudat ve sanat
eserlerde,
Şahsiyet-i insaniyenin sima-i maneviyesi ve suret-i ahsen-i
takvimiyesi üzerinde bir biri içine girmiş ,bir birine şahit bir
şekilde mahzar oldukları bu ulvi rahmet
ve merhamet bağlantılarının numunelerini gösteren ; her zaman, her yerde ve her mahluka,
muhtaç olduğu şeyleri veren, onları
yetiştirip büyüten , besleyip geliştiren, ihtiyaç duydukları şekil ve sureti,
silah ve elbiseyi ihsan eden, halk
ettiği ne varsa onlara sahip çıkan Allah’ın varlık ve keyfiyetli iradesini
ifade eden 3 damgayı müşahede ettiğini nazara veriyor..
Bunlardan ,
v
Biri: Kâinatın heyet-i mecmuasındaki teavün, tesanüd, teanuk, tecavübden tezahür
eden sikke-i kübra-i uluhiyettir ki, "Bismillah" ona bakıyor.
Yani en geniş olan ve her şeyi kendi içinde toplayan
sistemin varlık ve işleyiş bütünlüğünde görünen:
Yardımlaşma, dayanışma, omuz omuza verip bir birinin
ihtiyacına cevap verilmesi … - şems ve kamerden tut, tâ nebâtât hayvânâtın
imdadına ve hayvânât insanın imdadına, hattâ zerrât-ı taamiye hüceyrât-ı
bedenin imdadına ve muavenetine koşturulan düstur-u teâvün, kanun-u kerem,
namus-u ikram…. Sözler - Allah’ın ilim,
irade, kudret, sem, basar, kelam ve hayat sıfatları dâhilinde olduğudur.
Bismillahirrahmanirrahîm’ deki Bismillah ( Allah’ın adıyla,
Allah’ın namıyla anlamına gelen kısım )
bu tezahürü ifade ediyor.…………………….. Öyle de, herşey Cenâb-ı Hakkın namına
hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca
ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar…………Sözler
*Atıf manasıyla*:
………….. *Eğer kâinattan bir dakikacık olsun o nisbet-i
kayyûmiyet* ( bu makamda Bismillahirrahmanirrahîm külli kayyumiyetin bir bağıdır. Maadi ve
manevi bu rabıta ) *kesilse, kâinat mahvolur*….lem’alar
Bu Rahmet ve Merhamet Damgalarından,
v
İkincisi: Küre-i arz sîmasında nebatat ve hayvanatın tedbir ve terbiye ve
idaresindeki teşabüh, tenasüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezahür
eden Sikke-i Kübra-i Rahmaniyettir ki,
"Bismillahirrahman" ona bakıyor.
Yani , Allah’ın yerküre üzerine serpiştirdiği, yayıp
geliştirdiği, büyütüp kemal noktasına ulaştırdığı, ihtiyaçları karşıladığı, can
ve vazife verip hayata hizmetkâr kıldığı
bitkiler ve hayvanların idaresinde görünen ;
Bir birine benzetilerek temin edilen nev ve türler arasında
ünsiyet, birlikte yaşama ve ırkın devamı için bir araya gelme ile birlikte
nevler arasında tasnif edilen sınıflar ile tefrik edilen nizam altına alınan
düzen,
Coğrafi uyumluluk ile temin edilen sanatsal intizam ve
bütünsel estetik,
Arzın kendine münasip varlıklar tezyin edilip süslenmesi,
İşleyici ve seyircilerin hacet ve nazarlarına münasip bir
şekilde vücuda getirilmesi Allah’ın Rahmetinin her şeyi kuşattığını ibraz eden
büyük bir damgası, lütuf ve merhametini gösteren azim bir mührüdür.
Bismillahirrahmanirrahîm’ deki "Bismillahirrahman"
ibaresi bu rahmet damgasını ifade etmektedir.
……………..Öyle de, herşey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder
ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor,
dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç "Bismillâh" der;
hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.
Herbir bostan "Bismillâh" der, matbaha-i kudretten
bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber
pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar
"Bismillâh" der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzak
namına en latîf, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. Herbir
nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları
"Bismillâh" der, sert taş ve toprağı deler, geçer. "Allah
namına, Rahmân namına" der; herşey ona musahhar olur………… Sözler
…………."Gökten de bir su indirdi ki, onunla sizin için
rızık olarak meyvelerden bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye
gemileri sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. •
Birbiri ardınca dönüp duran güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi. Geceyi ve
gündüzü de sizin hizmetinize verdi. • O, sözünüz ve halinizle istediğiniz
herşeyden size verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla
bitiremezsiniz." İbrahim Sûresi, 14:32-34.
Şu kâinattaki mevcudatın birbirine teâvünü, tecavübü,
tesanüdü gösterir ki, umum mahlûkat birtek Mürebbînin terbiyesindedirler,
birtek Müdebbirin idaresindedirler, birtek Mutasarrıfın taht-ı
tasarrufundadırlar, birtek Seyyidin hizmetkârlarıdırlar. Çünkü, zemindeki
zîhayatları levazımat-ı hayatiyeyi emr-i Rabbânî ile pişiren güneşten ve
takvimcilik eden kamerden tut, tâ ziya, hava, mâ, gıdanın zîhayatların imdadına
koşmalarına ve nebâtâtın dahi hayvânâtın imdadına koşmalarına ve hayvânat dahi
insanların imdadına koşmalarına, hattâ âzâ-yı bedenin birbirinin muavenetine
koşmalarına ve hattâ gıda zerrâtının hüceyrât-ı bedeniyenin imdadına
koşmalarına kadar câri olan bir düstur-u teâvün ile, câmid ve şuursuz olan o
mevcudat-ı müteâvine, bir kanun-u kerem, bir namus-u şefkat, bir düstur-u
rahmet altında, gayet hakîmâne, kerîmâne birbirine yardım etmek, birbirinin
sadâ-yı hâcetine cevap vermek, birbirini takviye etmek, elbette, bilbedâhe,
birtek, yektâ, Vâhid-i Ehad, Ferd-i Samed, Kadîr-i Mutlak, Alîm-i Mutlak, Rahîm-i
Mutlak, Kerîm-i Mutlak bir Zât-ı Vâcibü'l-Vücudun hizmetkârları ve memurları ve
masnuları olduklarını gösterir…… Sözler
Allah’ın C.C Rahmet
ve Merhamet Damgalarından Üçüncüsü:
v
Sonra insanın mahiyet-i câmiasının sîmasındaki letaif-i re'fet ve dekaik-ı şefkat ve
şuâat-ı merhamet-i İlahiyeden tezahür eden sikke-i ulyâ-i rahîmiyettir ki,
"Bismillahirrahmanirrahîm"deki "Er-Rahîm" ona bakıyor.
Yani, İnsanın çok
vasıfları içinde toplayan yaratılış özelliği
ve kapsamlı iç yapı niteliğinin
manevi yüzünde görünen şefkat ve merhamete ait incelik ,zarafet ve güzellikler;
Cenab-ı Hakkın şefkat ve merhametine ait pırıltıları ( hem mazhar olma hem de Allah’ın sıfatları
ile ahlaklanma – tahalluk- ) cihetiyle
göstermesi cihetiyle Rahimiyetinin ne
kadar yüksek olduğunu ifade eden yüce bir damgasıdır.
"Bismillahirrahmanirrahîm"deki
"Er-Rahîm" bu şefkati ifade eden Allah’ın merhamet sıfatıdır.
……………Demek bu kâinatta bulunan bütün güzelliklerin envâı ve
çeşitleri, âlem-i gayb arkasında tecellî eden ve kusurdan mukaddes, maddeden
mücerret bir cemâlin esmâ vasıtasıyla cilveleri ve işaretleri ve emârâtlarıdır……
Şualar
………………Cemîl-i Zülcelâlin nihayet derecede güzel olan Esmâ-i
Hüsnâsının güzellikleri dahi ayrı ayrı olduğundan, mevcudatta bulunan hüsünler
ayrı ayrı düşmüş.
Eğer Cemîl-i Zülcelâlin esmâsındaki hüsünlerin mevcudat
âyinelerinde bir cilvesini müşahede etmek istersen, zeminin yüzünü bir küçük
bahçe gibi temâşa edecek bir geniş, hayalî gözle bak. Ve hem bil ki,
rahmâniyet, rahîmiyet, hakîmiyet, âdiliyet gibi tâbirler, Cenâb-ı Hakkın hem
isim, hem fiil, hem sıfat, hem şe’nlerine işaret ederler.
İşte, başta insan olarak bütün hayvanatın muntazaman bir
perde-i gaybdan gelen erzaklarına bak, RAHMÂNİYET-İ İLÂHİYENİN cemâlini gör.
Hem bütün yavruların mu’cizâne iaşelerine ve başları üstünde
ve annelerinin sinelerinde asılmış tatlı, sâfi, âb-ı kevser gibi iki tulumbacık
süte temâşâ eyle, RAHÎMİYET-İ RABBÂNİYENİN câzibedar cemâlini gör.
……….
Demek,
Bismillâhirrahmânirrahîm, sahife-i âlemde bir satır-ı nuranî teşkil eden üç
sikke-i ehadiyetin kudsî ünvanıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir
hattıdır.
Yani..Demek ki Bismillâhirrahmânirrahîm ; kainat kitabının alemler sahifesinde nurani
bir satır oluşturan üç Ehadiyet
damgasını ( Allah’ın her bir varlık
üzerinde, Halıkı ,Rabbi , Müdebbiri, maliki rezzakı gibi tüm esması ile tecelli eden birliğini
gösteren ) mührünün unvanıdır.. O’nu
hakim-i mutlak, her şeye her şeyden , kendi nefislerinden bile yakın, tek
yaratıcı, bilici ve idareci olarak tanıtan parlak bir levhadır.
Yani,
Bismillâhirrahmânirrahîm, yukarıdan nüzul ile, semere-i kâinat ve âlemin
nüsha-i musaggarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar, insanî arşa
çıkmaya bir yol olur……………. On Dördüncü Lem’anın İkinci Makamı
Bu nokta da kısa bir izahla iktifa edilecek ve bu satıra ait
şekli olarak bir tarife işaret edilecek ..
Şöyle ki;
İnsanın mazhar olduğu
mahiyet ve ahsen-i hilkat olması, hilafet-i arz hasiyetiyle sahip olduğu
seçkinliği, kainatın ekser mahlukatının ona musahhar edilmesi ve tüm bu
yaratılışta insanın merkez neden olarak belirlenmesi ile bu derece yüksek bir
keyfiyetin ona verilmesinin sebebi Allah’ın kuluna olan rahmet ve merhametinin
en cami bir tezahüdür… Bu yönüyle yeri arşa bağlar… Bunun farkında olabilenler
için… acz ve fakr ile Allah’ın şefkat ve
merhametine sığınarak, Rahmetinin tecellisinden kulca ubudiyetle istifade
etmekle birlikte teşekkür ve tefekkür
ile mukabelede bulunarak rızasına
ulaştıracak bir yoldur…
Efendimizin Besmelenin hat olarak temsil ettiği ehemmiyeti
gösteren ve önemi belirten bir hadis-i şerif :
Vahiy kâtibi Muâviye b. Ebû Süfyân’a,
“Hokkaya lika (ham
ipek) koy, kalemi usulüne uygun aç, besmelenin “bâ”sını dik yaz, “sin” harfinin
dişlerini açıkça göster, “mim”in gözünü köreltme (kapalı yazma), Allah lafzını
özenerek yaz, Rahmân kelimesinde mürekkebi tazele (veya keşîde vererek uzat),
Rahîmi de güzelce yaz”…. dediği rivaye edilmektedir…
“İnsanın nefsi, rahmâniyetin cilveleriyle, kalbi de
rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi, insanın aklı da hakîmiyetin
letâifiyle zevk alır, telezzüz eder.” Lem’alar
Rabbimiz ezvak-ı
maneviye ve lezzet-i maddiyemizi
meşru ve bereketli kılsın…Âmin