29.12.25

Mütalaa Ders notları 8: On dördüncü Lem’anın 2. Makamı giriş bölümünde ;

…..  Besmelenin RAHMET noktasında parlak bir nuru..olarak belirtilen şekliyle  bu dersin Allah’ın RAHMET ve MERHAMET tecellisine yönelik olduğunu anlıyoruz.

 

Bu anlayışımızı ilgili konu nezdinde - Bismillahirrahmanirrahîm – üzerinden biraz daha geliştirmemiz gerektiği düşüncesine nazaran ise ;  Bismillahirrahmanirrahîm ‘i taşıdığı anlam  yönüyle  istidadımızca tanımamız iktiza etmektedir.

 

Bu bağlamda Bismillahirrahmanirrahîm ‘e -özet ve konu özeline ait çerçeve dairesinde- maNAvi  bir şekilde – baktığımızda ;   dilimize “ Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ADIYLA”  çevrilen bir karşılık görmekteyiz. Bununla birlikte “ Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ADINA”  olarak da çevrilebilmektedir.

 

Söz konusu dizin içerisinde  3 adet Esma-i İlahiye bulunmaktadır.

 

Bunlar:

 

Bütün kemal sıfatlarına sahip bulunan, varlığı zarurî olan ve hakkiyle ibadete layık olan Rabbimizin Zatî ismi olan ALLAH,

 

Sonsuz merhameti ile lûtuf ve ihsanda bulunan RAHMAN,

 

Yaptığı işinde çok merhametli, işleyici ibad ve mahlukatına daima şefkat  eden, en büyük acıma ve esirgemenin faili RAHÎM ‘dir.

 

Yine Bismillahirrahmanirrahîm ‘e -özet ve konu özeline ait çerçeve dairesinde- *maNEvi*  bir şekilde – baktığımızda ; 

 

Allah’ın Zatının , Rahmet ve Rahimiyet tecellisi ile insanlar ile sair yaratılmış olanlar arasındaki , ihtiyaçlar, hacetleri görme , muhtaç oldukları rızık ve şifaları verme, zararları kardırma faydayı tesis etme, hayat yolculuğunun içinde bulunan bir çok tecrübelerde muhatap olanların lehinde bir yol açma, acz ve fakr içinde lisan-ı hal ve kal ile dilekte bulunanların  maddi ve manevi taleplerine şefkat ile karşılık verme gibi bağlantılarını ,

 

Felek çarklarının işleyişine mukabil yaratılanlara isabet eden iş  ve ilişkilere dair  ortaya çıkan faaliyet , etkileşimler,  say, emek, zorunluluk, ekme, biçme, üretme , adetullah kanunlarına riayet , beşeri ve medeni münasebetleri gerekli kılan sosyal yaşam prensipleri,  ve sair manevi ve içtimai yasaların hükmüne fıtraten ve irade yoluyla tabi olmak fiilinin yanında yardımcı bir kuvvet olarak bulunmaya dair muavenet rabıtalarını izleyebiliriz.

 

…………*Meselâ, bütün zîhayatın, hususan acizlerin ve bilhassa yavruların, bütün zeminde ve fezada ihtiyar ve iktidarlarının haricinde gayet harika bir tarzda hiçten ve mütemasil çekirdeklerden ve su katrelerinden ve toprak habbeciklerinden yetiştiriyor. Hatta ağacın başındaki yuvada kanatsız, zayıf kuşçuklara annelerini emirber nefer gibi gezdirir, rızıkları getirttirir. Ve aç bir arslanı yavrusuna musahhar eder, elde ettiği bir eti yemeyip yavrusuna yedirir. Ve sair hayvanatın ve insanın yavrularına memeler musluğundan Ab-ı Kevser gibi hoş, mugaddî, safî, halis, beyaz sütleri kırmızı kan ve mülevves fışkı içinden bulaşmadan, bulandırmadan imdatlarına gönderir, validelerinin şefkatlerini yardımcı verir. Ve bir nevî rızık isteyen umum ağaçlara, münasip rızıklarını onlara pek harika bir tarzda koşturduğu gibi, bir nevî maddî ve manevî rızık isteyen insanın duygularına, akıl, kalb, ruhlarına dahi pek geniş bir sofra-i erzak onlara ihsan ediliyor*.

 

*Güya kâinat, gül çiçeğinin yaprakları ve mısır sünbülünün gömlekleri gibi birbiri içinde sarılı, yüz binler ayrı ayrı, çeşit çeşit sofralardır ki, o sofralar adedince ve onlardaki taamlar ve nimetler miktarınca diller ile ve ayrı ayrı, küllî ve cüz’î lisanlar ile bir Rahman-ı Rezzak’ı, bir Rahîm-i Kerîm’i bütün bütün kör olmayana gösterir*…… Şualar

 

Evet , görülüyor ki Allah yarattığı kainatın işleyişinde , yükümlülüklere tabi tuttuğu eser ve irade sahiplerinin bu külli kanunlar altında ihtiyaç duyacakları her şeyi , Hadsiz Rahmet ve sonsuz Rahimiyet sahibi olması iktizasınca  onlara vermiştir.

 

Bu nedenle halk edilmiş olan canlı cansız, şuurlu veya şuursuz her şey ; bu şefkat ve merhamet kuşatmasından medet alır, o tezahüre dayanır, hayatları o  tecellilerin yardımı ile devam eder, tüm mevcudat ,mahlukat ve masnuat bu lutf-u şahaneden, in’amı uluhiyet ve ihsan-ı rububiyetten faydalanır.

 

Haşiye: Eğer dünya hayatında  bu tecelli ve tezahüre yönelik imani bir farkındalık olursa bu ihatanın  ebediyetteki asli kaynağından sonsuz bir şekilde istifade edilmesi umulur…

 

Evet, konuya ilgili bölümdeki satırlarla devam edelim:

 

BİRİNCİ SIR:

 

   "Bismillahirrahmanirrahîm"in bir cilvesini şöyle gördüm ki: Kâinat sîmasında, arz sîmasında ve insan sîmasında birbiri içinde birbirinin numunesini gösteren üç sikke-i rububiyet var.

 

Yukarıda ifade edildiği üzere Bismillahirrahmanirrahîm mahiyetinde bulundurduğu özellikler ve tecelli edip gösterdiği kuşatıcılığın bir cilvesini gördüğünü..

 

Bu cilve de :  ( Sima ibaresi anlamı itibariyle tevafuk ettiği manaya göre tabir edilmiştir)

 

Zerrelerden kürelere kadar geniş bir daire ile yaratılan kainatta ,

 

Arz yüzüne serpilmiş olan mahlûkat, mevcudat ve sanat eserlerde,

 

Şahsiyet-i insaniyenin sima-i maneviyesi ve suret-i ahsen-i takvimiyesi üzerinde   bir biri içine girmiş ,bir birine şahit bir şekilde  mahzar oldukları bu ulvi rahmet ve merhamet bağlantılarının numunelerini  gösteren ; her zaman, her yerde ve her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri veren,  onları yetiştirip büyüten , besleyip geliştiren, ihtiyaç duydukları şekil ve sureti, silah ve elbiseyi ihsan eden,  halk ettiği ne varsa onlara sahip çıkan Allah’ın varlık ve keyfiyetli iradesini ifade eden 3 damgayı müşahede ettiğini nazara veriyor..

 

Bunlardan ,

 

v  Biri: Kâinatın heyet-i mecmuasındaki teavün, tesanüd, teanuk, tecavübden tezahür eden sikke-i kübra-i uluhiyettir ki, "Bismillah"  ona bakıyor.  

 

Yani en geniş olan ve her şeyi kendi içinde toplayan sistemin varlık ve işleyiş bütünlüğünde görünen:

 

Yardımlaşma, dayanışma, omuz omuza verip bir birinin ihtiyacına cevap verilmesi … - şems ve kamerden tut, tâ nebâtât hayvânâtın imdadına ve hayvânât insanın imdadına, hattâ zerrât-ı taamiye hüceyrât-ı bedenin imdadına ve muavenetine koşturulan düstur-u teâvün, kanun-u kerem, namus-u ikram…. Sözler -  Allah’ın ilim, irade, kudret, sem, basar, kelam ve hayat sıfatları dâhilinde olduğudur.

 

Bismillahirrahmanirrahîm’ deki Bismillah ( Allah’ın adıyla, Allah’ın namıyla  anlamına gelen kısım ) bu tezahürü ifade ediyor.…………………….. Öyle de, herşey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar…………Sözler

 

 

*Atıf manasıyla*:

 

………….. *Eğer kâinattan bir dakikacık olsun o nisbet-i kayyûmiyet* ( bu makamda Bismillahirrahmanirrahîm  külli kayyumiyetin bir bağıdır. Maadi ve manevi bu rabıta ) *kesilse, kâinat mahvolur*….lem’alar

 

Bu Rahmet ve Merhamet Damgalarından,

 

v  İkincisi: Küre-i arz sîmasında nebatat ve hayvanatın tedbir ve terbiye ve idaresindeki teşabüh, tenasüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezahür eden Sikke-i Kübra-i Rahmaniyettir ki,  "Bismillahirrahman" ona bakıyor.

 

Yani , Allah’ın yerküre üzerine serpiştirdiği, yayıp geliştirdiği, büyütüp kemal noktasına ulaştırdığı, ihtiyaçları karşıladığı, can  ve vazife verip hayata hizmetkâr kıldığı bitkiler ve hayvanların idaresinde görünen ; 

 

Bir birine benzetilerek temin edilen nev ve türler arasında ünsiyet, birlikte yaşama ve ırkın devamı için bir araya gelme ile birlikte nevler arasında tasnif edilen sınıflar ile tefrik edilen nizam altına alınan düzen,

 

Coğrafi uyumluluk ile temin edilen sanatsal intizam ve bütünsel estetik,

 

Arzın kendine münasip varlıklar tezyin edilip süslenmesi,

 

İşleyici ve seyircilerin hacet ve nazarlarına münasip bir şekilde vücuda getirilmesi Allah’ın Rahmetinin her şeyi kuşattığını ibraz eden büyük bir damgası, lütuf ve merhametini gösteren azim bir mührüdür.

 

Bismillahirrahmanirrahîm’ deki "Bismillahirrahman" ibaresi bu rahmet damgasını ifade etmektedir.

 

……………..Öyle de, herşey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç "Bismillâh" der; hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.

 

Herbir bostan "Bismillâh" der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar "Bismillâh" der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzak namına en latîf, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları "Bismillâh" der, sert taş ve toprağı deler, geçer. "Allah namına, Rahmân namına" der; herşey ona musahhar olur………… Sözler

 

…………."Gökten de bir su indirdi ki, onunla sizin için rızık olarak meyvelerden bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye gemileri sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. • Birbiri ardınca dönüp duran güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize verdi. • O, sözünüz ve halinizle istediğiniz herşeyden size verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz." İbrahim Sûresi, 14:32-34.

 

Şu kâinattaki mevcudatın birbirine teâvünü, tecavübü, tesanüdü gösterir ki, umum mahlûkat birtek Mürebbînin terbiyesindedirler, birtek Müdebbirin idaresindedirler, birtek Mutasarrıfın taht-ı tasarrufundadırlar, birtek Seyyidin hizmetkârlarıdırlar. Çünkü, zemindeki zîhayatları levazımat-ı hayatiyeyi emr-i Rabbânî ile pişiren güneşten ve takvimcilik eden kamerden tut, tâ ziya, hava, mâ, gıdanın zîhayatların imdadına koşmalarına ve nebâtâtın dahi hayvânâtın imdadına koşmalarına ve hayvânat dahi insanların imdadına koşmalarına, hattâ âzâ-yı bedenin birbirinin muavenetine koşmalarına ve hattâ gıda zerrâtının hüceyrât-ı bedeniyenin imdadına koşmalarına kadar câri olan bir düstur-u teâvün ile, câmid ve şuursuz olan o mevcudat-ı müteâvine, bir kanun-u kerem, bir namus-u şefkat, bir düstur-u rahmet altında, gayet hakîmâne, kerîmâne birbirine yardım etmek, birbirinin sadâ-yı hâcetine cevap vermek, birbirini takviye etmek, elbette, bilbedâhe, birtek, yektâ, Vâhid-i Ehad, Ferd-i Samed, Kadîr-i Mutlak, Alîm-i Mutlak, Rahîm-i Mutlak, Kerîm-i Mutlak bir Zât-ı Vâcibü'l-Vücudun hizmetkârları ve memurları ve masnuları olduklarını gösterir…… Sözler

 

 Allah’ın C.C Rahmet ve Merhamet Damgalarından Üçüncüsü:

 

v  Sonra insanın mahiyet-i câmiasının sîmasındaki letaif-i re'fet ve dekaik-ı şefkat ve şuâat-ı merhamet-i İlahiyeden tezahür eden sikke-i ulyâ-i rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahîm"deki "Er-Rahîm" ona bakıyor.

 

Yani,   İnsanın çok vasıfları içinde toplayan yaratılış özelliği  ve  kapsamlı iç yapı niteliğinin manevi yüzünde görünen şefkat ve merhamete ait incelik ,zarafet ve güzellikler; Cenab-ı Hakkın şefkat ve merhametine ait pırıltıları  ( hem mazhar olma hem de Allah’ın sıfatları ile ahlaklanma – tahalluk-  ) cihetiyle göstermesi cihetiyle  Rahimiyetinin ne kadar yüksek olduğunu ifade eden yüce bir damgasıdır.

"Bismillahirrahmanirrahîm"deki "Er-Rahîm" bu şefkati ifade eden Allah’ın merhamet sıfatıdır.

 

……………Demek bu kâinatta bulunan bütün güzelliklerin envâı ve çeşitleri, âlem-i gayb arkasında tecellî eden ve kusurdan mukaddes, maddeden mücerret bir cemâlin esmâ vasıtasıyla cilveleri ve işaretleri ve emârâtlarıdır…… Şualar

 

………………Cemîl-i Zülcelâlin nihayet derecede güzel olan Esmâ-i Hüsnâsının güzellikleri dahi ayrı ayrı olduğundan, mevcudatta bulunan hüsünler ayrı ayrı düşmüş.

 

Eğer Cemîl-i Zülcelâlin esmâsındaki hüsünlerin mevcudat âyinelerinde bir cilvesini müşahede etmek istersen, zeminin yüzünü bir küçük bahçe gibi temâşa edecek bir geniş, hayalî gözle bak. Ve hem bil ki, rahmâniyet, rahîmiyet, hakîmiyet, âdiliyet gibi tâbirler, Cenâb-ı Hakkın hem isim, hem fiil, hem sıfat, hem şe’nlerine işaret ederler.

 

İşte, başta insan olarak bütün hayvanatın muntazaman bir perde-i gaybdan gelen erzaklarına bak, RAHMÂNİYET-İ İLÂHİYENİN cemâlini gör.

 

Hem bütün yavruların mu’cizâne iaşelerine ve başları üstünde ve annelerinin sinelerinde asılmış tatlı, sâfi, âb-ı kevser gibi iki tulumbacık süte temâşâ eyle, RAHÎMİYET-İ RABBÂNİYENİN câzibedar cemâlini gör.

 

……….

 

Demek, Bismillâhirrahmânirrahîm, sahife-i âlemde bir satır-ı nuranî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvanıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır.

 

Yani..Demek ki Bismillâhirrahmânirrahîm ;  kainat kitabının alemler sahifesinde nurani bir satır oluşturan üç  Ehadiyet damgasını  ( Allah’ın her bir varlık üzerinde, Halıkı ,Rabbi , Müdebbiri, maliki rezzakı gibi  tüm esması ile tecelli eden birliğini gösteren )  mührünün unvanıdır.. O’nu hakim-i mutlak, her şeye her şeyden , kendi nefislerinden bile yakın, tek yaratıcı, bilici  ve idareci olarak  tanıtan parlak  bir levhadır.

 

Yani, Bismillâhirrahmânirrahîm, yukarıdan nüzul ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musaggarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar, insanî arşa çıkmaya bir yol olur……………. On Dördüncü Lem’anın İkinci  Makamı

 

Bu nokta da kısa bir izahla iktifa edilecek ve bu satıra ait şekli olarak bir tarife işaret edilecek ..

 

Şöyle ki;

 

İnsanın  mazhar olduğu mahiyet ve ahsen-i hilkat olması, hilafet-i arz hasiyetiyle sahip olduğu seçkinliği, kainatın ekser mahlukatının ona musahhar edilmesi ve tüm bu yaratılışta insanın merkez neden olarak belirlenmesi ile bu derece yüksek bir keyfiyetin ona verilmesinin sebebi Allah’ın kuluna olan rahmet ve merhametinin en cami bir tezahüdür… Bu yönüyle yeri arşa bağlar… Bunun farkında olabilenler için… acz ve fakr ile  Allah’ın şefkat ve merhametine sığınarak, Rahmetinin tecellisinden kulca ubudiyetle istifade etmekle birlikte  teşekkür ve tefekkür ile mukabelede bulunarak  rızasına ulaştıracak bir  yoldur…

 

 

Efendimizin Besmelenin hat olarak temsil ettiği ehemmiyeti gösteren ve önemi belirten bir hadis-i şerif :

 

Vahiy kâtibi Muâviye b. Ebû Süfyân’a,

 

 “Hokkaya lika (ham ipek) koy, kalemi usulüne uygun aç, besmelenin “bâ”sını dik yaz, “sin” harfinin dişlerini açıkça göster, “mim”in gözünü köreltme (kapalı yazma), Allah lafzını özenerek yaz, Rahmân kelimesinde mürekkebi tazele (veya keşîde vererek uzat), Rahîmi de güzelce yaz”…. dediği rivaye edilmektedir…

 

“İnsanın nefsi, rahmâniyetin cilveleriyle, kalbi de rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi, insanın aklı da hakîmiyetin letâifiyle zevk alır, telezzüz eder.” Lem’alar

 

Rabbimiz ezvak-ı  maneviye ve lezzet-i  maddiyemizi meşru ve bereketli kılsın…Âmin