26.12.25

Mütalaa Ders notları 5: Berk/Burak

 

………

Burada beyan edilen berk ve burak dan maksat, İMAN ve MARİFET SAHİBİ OLUP VE SALİH AMEL İŞLEYEN BİR İNSANIN, EBED YOLCULUĞUNDA KENDİSİNİ BEKLEYEN ALEM VE BERZAHLARI GEÇİŞİNDE KAZANACAĞI SÜRATİ İFADE ETMEK İÇİNDİR.

 

Bunu daha net anlayabilmek için bu paragraftan öne gelen 3 paragrafa bakmamız gerekiyor.

 

*Birinci paragraftan kısmi alıntı ile*: *Kur’ân-ı Hakîm*, (Sâd Sûresi, 38:24; İnşikak Sûresi, 84: 25; Tîn Sûresi, 95:6; Asr Sûresi,103:3. gibi ayetlerin nassı ile bildiriyor ki; )  *İMAN VE AMEL-İ SALİHLE* , *o esfel-i sâfilîne sukuttan, insanı âlâ-yı illiyyîne çıkarır. Ve delâil-i kat’iye ile çıkarmasını ispat ediyor ve o derin kuyuyu terakkiyât-ı mâneviyenin basamaklarıyla ve TEKEMMÜLÂT-I RUHİYENİN* ( ruha ait mükemmel ilerleyiş)  *cihâzâtıyla dolduruyor*.

 

Yine Kur’ân-ı Hakîmin, Meâric Sûresi 1 ve 44 Ayetlerde, Ehl-i İman ve Ehli Küfrün Ahirete hayatına taalluk eden hadiseleri beyanından iktibas edilen *İkinci Paragrafta*: 

 

*Hem beşerin uzun ve fırtınalı ve dağdağalı olan ebed tarafındaki yolculuğunu gayet derecede teshil eder ve kolaylaştırır. BİN, BELKİ ELLİ BİN SENELİK MESAFEYİ BİR GÜNDE KESTİRECEK VESAİTİ GÖSTERİR*.

 

Burada söz edilen ELLİ BİN SENELİK mesafe Meâric Sûresinin:  *Melekler ve ruh, O’na, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir*. şeklinde beyan buyrulan dördüncü ayeti den  zaman ve menzile vasıl olmaktaki suhulete istinaden bu hakikattar manayı nazara vermek için istimal edilmiş.

 

*Üçüncü paragrafta ise*: Hem *SULTAN-I EZEL VE EBED OLAN ZÂT-I ZÜLCELÂLİ TANITTIRMAKLA*,

*İNSANI ONA BİR MEMUR ABD VE BİR VAZİFEDAR MİSAFİR VAZİYETİNİ VERİR*.

HEM DÜNYA MİSAFİRHANESİNDE,

HEM BERZAHÎ VE UHREVÎ MENZİLLERDE *KEMÂL-İ RAHATLA SEYAHATİNİ* TEMİN EDER.

NASIL Kİ, BİR PADİŞAHIN *MÜSTAKİM BİR MEMURU*, ONUN DAİRE-İ MEMLEKETİNDE, HEM HER VİLÂYETİN HUDUTLARINDAN *SUHULETLE VE TAYYARE, GEMİ, ŞİMENDİFER GİBİ SÜR’ATLİ VASITA-İ SEYAHATLE GEZER, GEÇER*.

……………..

Aynen …… *ÖYLE DE*,

Sultan-ı Ezelî'ye İMAN İLE İNTİSAB EDEN ve AMEL-İ SÂLİH İLE İTAAT EDEN BİR İNSAN,

Şu MİSAFİRHANE-İ DÜNYA MENZİLLERİNDEN ve

 ÂLEM-İ BERZAH VE ÂLEM-İ MAHŞER DAİRELERİNDEN ve hâkeza

KABİRDEN SONRAKİ BÜTÜN ÂLEMLERİN GENİŞ HUDUDLARINDAN *BERK ve BURAK SÜR'ATİNDE* GEÇER.

*Yani berk ve Burakla geçer manası değil,  şimşek ve cennet bineği olan Burak’ın sahip olduğu hıza sahip gibi o berzah ve menzilleri süratle geçer demektir.*

Sonuç olarak:

 

Allah’a iman etmiş, O’nu hak mabud bilmiş, Emir ve Yasaklarını Hırz-ı can etmiş, O’nu tanımakla ona bağlanmış ve itaat etmiş ve Rabbinin rızasına ermiş bir kul;

 

*TÂ SAADET-İ EBEDİYEYİ BULUR. VE ŞU HAKİKATI KAT'Î İSBAT EDER VE ASFİYA VE EVLİYAYA GÖSTERİR*.   ( Keşfen ve Şuhudla)

 

Evet:

 

*Ebedî, baki bir cennette, Rahîm ve Kerîm bir Rahmân’ın rahmetinde ve hayal süratinde, ruhun vüsatinde, aklın cevelanında, kalbin bütün arzularında, mülk ve melekûtunda tenezzühe, seyerana ve cevelana muvaffak olduğun gibi, saadet-i ebediyede rüyet-i cemaline de muvaffak olursun*. (Sözler)

 

*Şimdi bu konuya MEYVE olarak bu sürat meselesi hakkında birkaç hakikati alıntılıyalım ve sadet bağlamında kısa bir varidat girelim İnşâallah*.

 

“ *Zaman öyle yaklaşır /peş peşe gelir / hızlanır ki, bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur*.”  Hz. Muhammed A.S.M (Tirmizi, Zühd,24)

 

1-      *BEŞER YOLCULUĞU KESİLMİYOR, SÜRAT PEYDA EDİYOR*. SÖZLER

 

2-      *İ’lem eyyühe’l-aziz*!  *Tevfik-i İlahi refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur’an’dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza, maksud-u bizzat olan ilimlere ulüm-u aliyeyi okumaksızın isal edici bir yol buldum*.

 

 

*SERİÜSSEYİR OLAN BU ZAMANIN EVLADINA, KISA VE SELAMET BİR TARİKİ İHSAN ETMEK RAHMET-İ HAKİMENİN ŞANINDANDIR*. Mesnevi-i Nuriye

 

*Aynen öyle de, mânevî bir elektrik olan Resâili'n-Nur dahi gayet yüksek ve derin bir ilim olduğu halde, külfet-i tahsile ve derse çalışmaya ve başka üstadlardan taallüm edilmeye ve müderrisînin ağzından iktibas olmaya muhtaç olmadan, herkes derecesine göre o ulûm-u âliyeyi, meşakkat ateşine lüzum kalmadan anlayabilir, kendi kendine istifade eder, muhakkik bir âlim olabilir*. S.T.Gaybi

 

Aşağıda  3 Nolu olarak paylaşılacak satırlar, Fıtrat ve Fatırı arasında olan kalbi ve ruhi hayattar rabıtaların ;  Allah’ı bulmaya, O’nu tanımaya, O’nu sevmeye, O’na itaat etmeye olan sevk-i inayet-i Rabbaniye olan delâletine ait çok sırrı tazammun eden satırlardır.

 

3-      *Akıl tâtil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de onu görür. Onu düşünür. Ona müteveccihtir*. *HADS—Kİ, ŞİMŞEK GİBİ SÜR'AT-İ İNTİKALDİR* — *daima onu tahrik eder. *HADSİN MUZAAFI OLAN İLHAM*, *onu daima tenvir eder*.

 

*MEYELÂNIN MUZÂAFI olan ARZU ve onun muzaafı olan İŞTİYAK ve onun muzaafı olan AŞK-I İLÂHÎ, onu daima MÂRİFET-İ ZÜLCELÂLE sevk eder*.

 

 

*Şu fıtrattaki incizap ve cezbe, bir hakikat-i câzibedarın cezbiyledir*.

 

Yani; İnsanın fıtratında bir latife-i Rabbaniye olan vicdan, daim hakkı arayan, bundan vaz geçmeyen ve  başka bir şey kanmayan mahiyetiyle Allah’ın varlığının, uluhiyet ve rububiyetinin lehindedir. İnsan bu cevherini su-i ihtiyariyle ref etmediği müddetçe, Allah’ta bu yönelişin lehinde ve karşılık veren veçhindedir. Bu noktada bulunun sevk, ilham, şevk, istek, cezb , cazibe ezelden ebede uzanan sonsuz bir muhabbet hattının cereyanını temin tesis eden hayt-ı nuranidir. Ve O’nu bulmakta, tanımakta, hoşnutluk dairesine girip, muhabbetine mazhar olmakta , HADS—Kİ, ( birden bire, def-i ve ani bir şekilde) ŞİMŞEK GİBİ SÜR'AT-İ İNTİKALDİR ….

 

Haşiye: Risale-i Nur dersleri bu intikal ve sevkleri, meyil ve isaleyi, şevk ile cazibeyi teknik ve manevi bir plan dahilinde içermektedir. Hem usulleri : sadakat, dikkat, teenni, teveccüh , sünnet-i seniye , meşguliyet, şuur, acz-fakr- şeflat –tefekkür, dua, münacat, idrak, tahayyül, hissiyat, hizmet, feragat, isar,ihlas gibi anahtarlar beyninde ilim ve amel bileşenleri talim ve tarif etmektedir.

 

Konular bazen direkt, bazen dolaylı bazen ise aktarımda kaidelerinden olan belagat-ı bir nevi hâl dili meyil, hissiyat gibi melekut veçhine hitap eden manalar içine derç edilmiştir.

 

Bu noktada istifade temel prensip , ciddiyet, ihtiyaç bilinci ile iştiyaka ve kanaat ile sükre bağlıdır. Bu noktada inkişaf ise takvanın prensipleri ile bire bir ilgilidir.

 

Evet,

 

De ki: “ *Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir*.” Âl-i İmrân Suresi - 31 .

 

*Şu âyet diyor ki*: “ *Allah’a (celle celâluhu) imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz. Madem Allah’ı seversiniz; Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise: Allah’ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona ittibâ etmektir. Ne vakit ona ittibâ etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten siz Allah’ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin.* ” Lem’alar