“Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et!”
O dedi:
“Yok, ben bırakmayacağım. Belki zayi olur. Ben kuvvetliyim,
malımı belimde ve başımda muhafaza edeceğim.”
Yine ona denildi:
“Bizi ve sizi
kaldıran şu emniyetli sefine-i sultaniye daha kuvvetlidir, daha ziyade iyi
muhafaza eder.
Belki başın döner, yükünle beraber denize düşersin.
Hem gittikçe kuvvetten düşersin.
Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın, gittikçe ağırlaşan şu
yüklere takat getiremeyecek.
Kaptan dahi, eğer seni bu hâlde görse ya divanedir diye seni
tard edecek; ya “Haindir, gemimizi itham ediyor, bizimle istihza ediyor,
hapsedilsin!” diye emredecektir.
Hem herkese maskara olursun.
Çünkü ehl-i dikkat nazarında
zaafı gösteren tekebbürünle,
âczi gösteren gururunla,
riyayı ve zilleti gösteren tasannuunla kendini halka müdhike
yaptın, herkes sana gülüyor.” denildikten sonra o biçarenin aklı başına geldi.
Yükünü yere koydu, üstünde oturdu.
“Oh, Allah senden razı olsun. Zahmetten, hapisten,
maskaralıktan kurtuldum.” dedi.
İşte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklını başına
al, tevekkül et! Ta bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hadisenin karşısında
titremekten ve hodfuruşluktan ve maskaralıktan ve şekavet-i uhreviyeden ve
tazyikat-ı dünyeviye hapsinden kurtulasın.
Sözler