“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
136 - *FAHRİ NEBİYY-İ EFHAMIMIZ* *(A.S.M)*
Anlamı: Çok büyük onur ve övünç
kaynağımız olan peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
*Elbette bu âdem, benî Âdemin
medar-ı şerefi ve bu âlemin medar-ı iftiharıdır*. Şualar
… bu arzı böyle kendine sâcid ve âbid ve ibâdına mescid ve mahlûklarına beşik ve kendine müsebbih ve mükebbir eden Zât-ı Zülcelâle, yerin
zerrâtı adedince hamd ve tesbih ve tekbir edip ve mevcudatı adedince hamd
ediyoruz ki, bize bu nevi ubudiyeti ders veren Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâmına ümmet eylemiş. Lem’alar
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Bismillâhirrahmânirrahîm*,
… Beşer, fıtraten, şu kâinatın
Hâlıkına karşı hadsiz bir muhabbet üzerine yaratılmıştır. Çünkü fıtrat-ı
beşeriyede cemâle karşı bir muhabbet ve kemâle karşı perestiş etmek ve ihsana
karşı sevmek vardır. Cemal ve kemal ve ihsan derecâtına göre o muhabbet tezayüd
eder, aşkın en müntehâ derecesine kadar gider.
Hem bu küçük insanın küçücük
kalbinde kâinat kadar bir aşk yerleşir. Evet, kalbin mercimek kadar bir sandukçası
olan kuvve-i hafıza, bir kütüphane hükmünde binler kitap kadar yazı, içinde
yazılması gösteriyor ki, kalb-i insan, kâinatı içine alabilir ve o kadar
muhabbet taşıyabilir.
Madem fıtrat-ı beşeriyede ihsan ve
cemal ve kemâle karşı böyle hadsiz bir istidad-ı muhabbet vardır. Ve madem bu
kâinatın Hâlıkı, kâinatta tezahür eden âsârıyla bilbedâhe tahakkuku sabit olan
hadsiz cemâl-i mukaddesi, bu mevcudatta tezahür eden nukuş-u san’atıyla
bizzarure sübutu tahakkuk eden hadsiz kemâl-i kudsîsi ve bütün zîhayatlarda
tezahür eden hadsiz envâ-ı ihsan ve in’âmâtıyla bilyakin ve belki bilmüşahede
vücudu tahakkuk eden hadsiz ihsânâtı vardır.
Elbette, zîşuurların en câmii ve en
muhtacı ve en mütefekkiri ve en müştâkı olan beşerden, hadsiz bir muhabbeti
iktiza ediyor.
Evet, herbir insan o Hâlık-ı
Zülcelâle karşı hadsiz bir muhabbete müstaid olduğu gibi, o Hâlık dahi
herkesten ziyade cemal ve kemal ve ihsanına karşı hadsiz bir mahbubiyete
müstehaktır.
Hattâ insan-ı mü’minde, hayatına ve
bekàsına ve vücuduna ve dünyasına1 ve nefsine ve mevcudata karşı türlü türlü
muhabbetleri ve şedit alâkaları, o istidad-ı muhabbet-i İlâhiyenin
tereşşuhâtıdır.
Hattâ insanın mütenevvi hissiyât-ı
şedidesi, o istidad-ı muhabbetin istihaleleridir ve başka şekillere girmiş
reşhalarıdır.
Malûmdur ki, insan kendi saadetiyle
mütelezziz olduğu gibi, alâkadar olduğu zatların saadetleriyle dahi mütelezziz
oluyor. Ve kendini belâdan kurtaranı sevdiği gibi, sevdiklerini de kurtaranı
öyle sever.
İşte, bu hâlet-i ruhiyeye binaen,
insan, eğer her insana ait envâ-ı ihsânât-ı İlâhiyeden yalnız bunu düşünse ki:
“Benim Hâlıkım beni zulümat-ı ebediye olan ademden kurtarıp bu dünyada bir
güzel bir dünyayı bana verdiği gibi, ecelim geldiği zaman beni idam-ı ebedî
olan ademden ve mahvdan yine kurtarıp bâki bir âlemde ebedî ve çok şâşaalı bir
âlemi bana ihsan ve o âlemin umum envâ-ı lezâiz ve mehâsininden istifade edecek
ve cevelân edip tenezzüh edecek zâhirî ve bâtınî hasseleri, duyguları bana
in’âm ettiği gibi, çok sevdiğim ve çok alâkadar olduğum bütün akarib ve ahbap
ve ebnâ-yı cinsimi dahi öyle hadsiz ihsanlara mazhar ediyor ve o ihsanlar bir
cihette bana ait oluyor. Zira onların saadetleriyle mes’ut ve mütelezziz
oluyorum.
Madem “İnsan iyilik ve ihsanın
kölesidir.” sırrıyla, herkeste ihsana (iyiliğe,ikrama) karşı perestiş var.
Elbette, böyle hadsiz ebedî ihsânâta karşı, kâinat kadar bir kalbim olsa, o
ihsana karşı muhabbetle dolmak iktiza eder ve doldurmak isterim. Ben bilfiil o
muhabbeti etmezsem de, bil’istidat, bil’iman, binniyet, bilkabul, bittakdir,
bil’iştiyak, bil’iltizam, bil’irade suretinde ediyorum……………… Lem’alar
….Ve kezâ, bütün nimet hazinelerini
açmak salâhiyetinde olan, nimet-i imana vesile olan Hazret-i Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâm dahi öyle bir nimettir ki, nev-i beşer ilelebed o zâtı
(a.s.m.) medh ü senâ etmeye borçludur. Yirmi
Dokuzuncu Lem'a / İkinci Bab
Sabah nurunu O’nun çehresinden aldı
Gece ise karanlığını O’nun siyah
saçlarından aldı
O fazilet ve ulviyeti ile bütün
resullerden üstün oldu
Hidayete erenler yolunu O’nun
delaleti ile buldu
Cömertlik hazinesi o hazineden ihsan
edendi
Toplumları dinine ve hidayetine
erdirdi
Soyu çok temiz, şerefi pek yücedir
Bütün Araplar O’nun hizmetindedir.
Ağaçlar huzurunda koştu, taşlar dile
gelip konuştu
O’nun (mucizevi) işareti ile ay
ikiye yarıldı
İsra gecesi Cebrail (a.s.) O’na
geldi.
Ve Rabbi O’nu huzuruna davet etti
O büyük rütbelere nail oldu.
Allah (c.c.) da O’nun ümmetini
affeti
Bizim Muhammedimiz (s.a.v.) ki O
bizim efendimizdir.
O’nu Kabul Ettiğimiz için şeref bize
aittir…
Abu Abdullah Muhammed İbn Said
ul-Bûsiri eş-Şâzeli K.S
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
… Sen bütün kusurlardan, noksan
sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Kâinat, Habib-i Ekreminin (a.s.m.)
bütün tesbihleriyle ve Resul-ü Âzamının ettiği bütün hamdleriyle -en üstün
salavât ve rahmetin, ve en mükemmel selâmların ve selâmetin onun ve âlinin üzerine
olsun- Seni hamdinle tesbih eder.
Sen bütün kusurlardan, noksan
sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle bir celâl sahibi Zâtsın ki,
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihlerinin sadâlarıyla bu kâinat Seni hamd
ile tesbih eder. Evet, tesbihlerinin sadâlarıyla asırları dalga dalga ve
milletleri bölük bölük çınlatan odur. Allah’ım, Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâmın tesbihlerinin sadâlarını, kıyamet gününe kadar kâinatın sayfalarında
ve zamanın yapraklarında devam ettir.
Sen bütün kusurlardan, noksan
sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle bir celâl sahibi Zâtsın ki,
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın şeriatının eserleriyle dünya Seni hamd ile
tesbih eder. Allah’ım, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın diyanetinin
eserleriyle dünyayı kıyamet gününe kadar süsle.
Sen bütün kusurlardan, noksan
sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle celâl sahibi bir Zâtsın ki,
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla dünya Senin kudretinin büyüklük
arşının altında daima secde ederek Seni hamd ile tesbih eder. Allah’ım, dünyayı
baştan başa kıyamet ve diriliş gününe kadar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın
lisanıyla, hep böyle konuştur.
Sen bütün kusurlardan, noksan
sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle celâl sahibi bir Zâtsın ki, her
yerde ve her zamanda bütün mü’min erkekler ve bütün mü’min kadınlar, Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla seni hamd ile tesbih eder. Allah’ım, erkek
ve kadın bütün mü’minleri, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihlerinin
yankılarıyla kıyamet gününe kadar hep böyle konuştur.
Yirmi Dokuzuncu Lem'a / Birinci Bab
Tercümesinden