“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
161- *DELLÂL-I A'ZAM* *(A.S.M)*
Anlamı: Hak ve hakikatin en
büyük duyurucusu olan Hz. Muhammed (A.S.M.)
… kitab-ı kebirin âyet-i kübrâsı ve o Kur’ân-ı Kebirdeki ism-i âzamı ve
o şecere-i kâinatın çekirdeği ve en münevver meyvesi ve o saray-ı âlemin güneşi
ve âlem-i İslâmiyetin bedr-i münevveri ve rububiyet-i İlâhiyenin dellâl-ı
saltanatı ve tılsım-ı kâinatın keşşâf-ı zîhikmeti olan Seyyidimiz
Muhammedü’l-Emin Aleyhissalâtü Vesselâm……………………
Sözler
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Bismillâhirrahmânirrahîm*
İ’lem eyyühe’l-aziz! Nübüvvet-i
Ahmediyeyi (a.s.m.) ispat eden delillerden biri de tevhiddir. Evet, merâtibiyle
tevhid bayrağını kâinatın en üst tepesi üstünde dikmiş olan ve enzâr-ı âleme
karşı makamlarıyla beraber tevhide dellâllık eden ve enbiyanın mücmel
bıraktıkları hakaiki tafsilâtıyla beyan eden ve açıklayan, ancak ve ancak
Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Binaenaleyh, tevhidin hakikat ve
kuvveti nisbetinde nübüvvet-i Ahmediye (a.s.m.) hak ve hakikattir. Mesnevi-i Nuriye
…Ve bu kâinatın Sahibi (celle
celâluhu) o şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediyeyi (a.s.m.) saltanat-ı
rububiyetine bir yüksek dellâl ve kâinat tılsımının ve hilkat muammasının bir
doğru keşşafı ve lütuf ve rahmetinin bir parlak misali ve şefkat ve
muhabbetinin bir beliğ lisanı ve âlem-i bâkideki hayat-ı daime ve saadet-i
ebediyenin en kuvvetli müjdecisi ve elçilerinin en son ve en büyük bir resul
eylemiş……………..Şualar
… Hem hiç bir cihet-i imkânı var mı
ve hiç akıl kabul eder mi ki, bütün masnuatıyla kendini tanıttırana ve
sevdirene ve teşekküratı fiilen ve halen isteyene mukàbil, kâinatı velveleye
veren hakikat-i Kur’âniye ile Zülcelâl o San’atkârı ekmel bir tarzda tanıyıp ve
tanıttırıp ve sevip ve sevdirip ve teşekkür edip ve ettirip ve Sübhânallah,
Elhamdü lillâh, Allahu ekber’lerle küre-i arzı semâvâta işittirecek derecede
konuşturup ve kara ve denizleri cezbeye getirecek bir vaziyetle, bin üç yüz
sene zarfında nev-i beşerin kemiyeten beşten birisini ve keyfiyeten ve
insaniyeten yarısını arkasına alıp o Hâlıkın bütün tezahürat-ı rububiyetine
geniş ve küllî bir ubudiyetle mukabele eden ve bütün makàsıd-ı İlâhiyesine
karşı Kur’ân’ın sûreleriyle kâinata ve asırlara bağıran, ders veren, dellâllık
eden ve nev-i insanın şerefini ve kıymetini ve vazifesini gösteren ve bin
mu’cizatıyla tasdik edilen Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, en müntehap mahlûku
ve en mükemmel elçisi ve en büyük resûlü olmasın? Hâşâ ve kellâ, yüz bin defa
hâşâ!
Demek, Eşhedû en lâ ilâhe illâllah
hakikati, bütün hüccetleriyle ve eşhedû enne Muhammede’r-Resulullah hakikatini
ispat eder. Şualar
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
… Muhammed Senin kulun, peygamberin,
âlemlerde seçkin kıldığın kulun, dostun, mülkünün güzelliği, san’atının melîki,
inayetinin pınarı, hidayetinin güneşi, muhabbetinin lisanı, rahmetinin misali,
mahlûkatının nuru, mevcudatının şerefi, kâinatının tılsımının keşfedicisi,
rububiyet saltanatının dellâlı, isimlerinin hazinelerinin tarif edicisi,
kullarına Senin emirlerini talim edici, kâinat kitabının âyetlerinin tefsir
edicisi, yarattığın varlıklar üzerindeki tecellilerini görmek ve şuurlu
kullarına göstermek için medar yaptığın zat, kendi cemâline ve isimlerine olan
muhabbetinin ve san’atına ve san’at eserlerine ve mahlûkatının güzelliklerine
olan muhabbetinin aynası; âlemlere rahmet olarak ve bu âlem sarayının
nakışlarındaki renk ve san’atların hikmetleriyle rububiyet saltanatının mükemmel
yapısındaki güzellikleri beyan etmek ve kâinat kitabının kelimelerindeki,
âyetlerindeki ve satırlarındaki hikmetlerin işaretiyle Senin isimlerinin
hazinelerini tarif etmek ve razı olduğun şeyleri bildirmek üzere gönderdiğin
sevgilin ve resulündür, ey Göklerin ve Yerlerin Rabbi! Ona ve âline ve ashabına
ve kardeşlerine, her anda ve her zamanda milyonlar salât ve selâm olsun… 29’ncu
Lem’adan