“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
154 - *FERD-İ MÜMTAZ* *(A.S.M)*
Anlamı: Eşsiz benzersiz seçkinlikte
olan Hz. Muhammed (A.S.M.)
Hikmet-i Mirac nedir?
Elcevap: Miracın hikmeti o kadar
yüksektir ki, fikr-i beşer ulaşamıyor. O kadar derindir ki, ona yetişemiyor. O
kadar incedir ve lâtiftir ki, akıl kendi başıyla göremiyor. Fakat bazı
işaretlerle, hakikatleri bilinmezse de vücutları bildirilebilir. Şöyle ki:
Şu kâinatın Hâlıkı, şu kesret
tabakatında nur-u vahdetini ve tecellî-i ehadiyetini göstermek için, kesret
tabakatının müntehâsından tâ mebde-i vahdete bir hayt-ı ittisal suretinde bir
Miracla, bir ferd-i mümtazı, bütün mahlûkat hesabına kendine muhatap ittihaz
ederek, bütün zîşuur namına makàsıd-ı İlâhiyesini ona anlatmak ve onunla
bildirmek ve onun nazarıyla âyine-i mahlûkatında cemâl-i san’atını, kemâl-i
rububiyetini müşahede etmek ve ettirmektir.
Sözler
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Bismillâhirrahmânirrahîm*
Madem şu kâinatın Hâlıkı, her nevide
bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi halk edip, o nev’in medar-ı fahri ve
kemâli yapar. Elbette, esmâsındaki İsm-i Âzam tecellîsiyle, bütün kâinata
nisbeten mümtaz ve mükemmel bir ferdi halk edecek.
Esmâsında bir İsm-i Âzam olduğu
gibi, masnuatında da bir ferd-i ekmel bulunacak ve kâinata münteşir kemâlâtı o
fertte cem edip kendine medar-ı nazar edecek.
O fert, herhalde zîhayattan
olacaktır. Çünkü envâ-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır. Ve herhalde, zîhayat
içinde o fert zîşuurdan olacaktır.
Çünkü, zîhayatın envâı içinde en
mükemmeli zîşuurdur. Ve herhalde, o ferd-i ferid, insandan olacaktır. Çünkü,
zîşuur içinde hadsiz terakkiyâta müstaid, insandır.
Ve insanlar içinde, herhalde o fert
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olacaktır. Çünkü, zaman-ı Âdem’den şimdiye
kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez.
Zira, o zât, küre-i arzın yarısını
ve nev-i beşerin beşten birisini saltanat-ı mâneviyesi altına alarak, bin üç
yüz elli sene kemâl-i haşmetle saltanat-ı mâneviyesini devam ettirip, bütün
ehl-i kemâle, bütün envâ-ı hakaikte bir üstâd-ı küll hükmüne geçmiş.
Dost ve düşmanın ittifakıyla,
ahlâk-ı hasenenin en yüksek derecesine sahip olmuş; bidâyet-i emrinde, tek
başıyla bütün dünyaya meydan okumuş; her dakikada yüz milyondan ziyade
insanların vird-i zebânı olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânı göstermiş bir zât,
elbette o ferd-i mümtazdır, ondan başkası olamaz. Bu âlemin hem çekirdeği, hem
meyvesi odur.
*Kâinatın adedi ve mevcudatı adedince
salât ve selâm onun ve âl ve ashabının üzerine olsun*.
İşte böyle bir zâtın mevlid ve
miracını dinlemek, yani terakkiyâtının mebde’ ve müntehâsını işitmek, yani
tarihçe-i hayat-ı mâneviyesini bilmek, o zâtı kendine reis ve seyyid ve imam ve
şefî telâkki eden mü’minlere ne kadar zevkli, fahirli, nurlu, neş’eli, hayırlı
bir müsamere-i ulviye-i diniye olduğunu anla.
Yâ Rab! Habib-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm hürmetine ve İsm-i Âzam hakkına, şu risaleyi neşredenlerin ve
rüfekasının kalblerini envâr-ı imaniyeye mazhar ve kalemlerini esrar-ı
Kur’âniyeye naşir eyle ve onlara sırat-ı müstakimde istikamet ver. Âmin.
Bâkî olan sadece Odur.
Said Nursî R.A
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
… Evet, madem dost ve düşmanın
ittifakıyla, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) mehâsin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine
mazhardır. Ve madem bil’ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir
şahsiyettir.
Ve madem, binler mucizâtın
delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemâlâtının şehadetiyle ve
mübelliğ ve tercüman olduğu Kur’ân-ı Hakîmin hakaikinin tasdikiyle, en mükemmel
bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir.
Ve madem semere-i ittibâıyla
milyonlar ehl-i kemal, merâtib-i kemâlâtta terakki edip saadet-i dâreyne vâsıl
olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktidâ edilecek en güzel
nümunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz
edilecek en muhkem kanunlardır.
*Bahtiyar odur ki, bu ittibâ-ı
Sünnette hissesi ziyade ola*….. Lem’alar