Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı.
İhlâs meselesi bir mü ‘minin hayatının hayatıdır.
Bu esasın anlaşılması, kavranması içselleştirilmesinin
ehemmiyeti çok büyüktür.
Bazı kardeşlerimiz ihlas risalesini üstadın “ Bu Lem'a
lâakal her on beş günde bir defa okunmalı.” Tensibinden iktibas ile bir evrad gibi okumak suretiyle iktifa
ederler.
Oysa bu tedbir meselesinin idrak edilmesini salık veren bir
manaya hamildir.
Tekrardan maksat anlayışın (izdiyadı) ziyadeleşmesi,
detayların fark edilmesi, ehemmiyetin temin ve tesis edilmesi ile ilgilidir.
Yine tekrar etmekte teenni (acele etmeden) okuma meselenin
özüne nüfuz etmekte bir dikkate işaret eder bir usuldür.
Bu dersin her satırı ,her cümlesi bir ciddi kaideyi nazara
verir. Böyle olması nedeni ile de ( kafi miktarda okumuş, kelime ve bölümlere
ülfet ve aşina olmuş kişiler için) yavaş ve kontrollü bir mütalaayı zaruri
kılar.
Örneğin,
Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı.
İşte bu giriş cümlesi tüm risalenin kalbini oluşturmaktadır.
Eğer bu cümle doğru noktada konumlanırsa, eserde ders verilen her meselenin niyet
fiil düsturunun bilincini ve şuuru ihya olur.
Çünkü fiillerinizde ve fiillerinizi meydana getiren
niyetlerinizde Allah’ın rızası gözetilmiyor, onun adına ve namına bir işe
başlanmıyorsa o iş güdüktür, verimsizidir.
Eğer hizmetler, bir araya gelmeler, birlikte hareket
etmelerde yine Allah’ın hoşnutluğu ve rızası esas alınmıyorsa ve onun rızasına
uygun bir davranış yolu tutulmuyor hissiyatla , görenek ve gelenekle hareket
ediliyor, dinin temel prensiplerine dikkat edilmiyor, hizmetin ahlak-ı
islamiyeden mülhem düsturları alışkanlıklara feda ediyorsa ; kemiyeten bir
birliktelik ve çokluk görünse de hakikatte ve keyfiyette o içtimada sıhhat
yoktur.
Sıhhati olmayan hizmetler, başıboş hareketler, Keyfe-mâ-yeşâ tavırlar inkişafa manidir. Çünkü usulü terk edilmiş bir yolculuğun vusulü yoktur.
Allah’ın C.C kabul şeraitine uygun olmayan,
Tensip edilmemiş,
Kılavuzca adımları ve ilerleyişi belirlenmiş bir plan ve
uygulamaya muvafık hareket etmeyen hiçbir girişim ne kadar büyük iddialar
taşısa da.. içinde hüküm elbisesi giymiş teviller bulunsa da .. kulağa hoş gelse nefisler tarafında kabul
edilse de.. herkes bir araya gelip binleri bulsa da , meşru olmayan bir başarı
ışığı görünse de çok kısa zamanda mesuliyetli bir karanlığa inkılap eder.
Bu sadetle, her ne yapılıyor ve yapılacaksa ilk soru ve iç
muhasebe “ bu yaptığım işte Allah’ın rızası var mıdır veya yapacağım işten
acaba Allah razı olur mu? Üzerinde olmalıdır.
Bu anahtar nefsin pek hoşuna gitmeyen hareket dişlilerine sahiptir. Çünkü bir çok parlak fikir görünümlü teşebbüsün önünü keser, bir çok işlenen işin de tashihini ,yeniden düzenlenmesini, belki en başa dönülmesini gerekli kılar. Bu nefisler tarafından bir zorluk olarak göründüğünden tevile sapılır.
Ancak İhlas meselesi Tevil kaldıracak bir mesele değildir.
Yalındır ve nettir.
Eğer amelinizde rıza-i ilahi maksad edilmemiş ise
teşebbüsünüzde Rıza-i ilahi yoktur.
Allah’ın rızasının olmadığı bir iş bırakın muvaffak olmayı,
tedibe tebeddül edecek bir mahiyettedir.
İşte bu ders ihlas cilvesini , AMELİNİZDE RIZA-İ İLAHİ
OLMALI diyerek basiretin ve fuad’ın ( kalbin ve latife-i idrakin ruhani
boyutunun) göz bebeğine yerleştirmektedir.
Siz bu kandili elinize ve gönlünüze aldığınızda tüm diğer düstur ve talimlerin vermek istediği dersi en tesirli bir şekilde alırsınız.
Evet,
Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı.
Çünkü onun rızasını gözeterek, emir dairesinde bir hareket yaptığınızda o sizin bu girişim ve teşebbüsünüzden razı, hoşnut ve memnun olacaktır.
Hem,
Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. … Çünkü onun rızası ve hatırı herşeyden daha üstündür ve rızasının gözetilmesi onun kulları üzerinde bir Uluhiyet ve Rububiyet hakkıdır.
Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok…. Çünkü ondan başka her şey helak olucudur… Onunla olan intisap yeryüzündeki tüm ikbal ,hedef ve hayalden değerlidir….Varlıklarının değeri ve etkisi kabir kapısına kadar gelemeyen aciz ve miskinlerin , Onun gözetilen rızasına rağmen yapılanları tenkid etse, beğenmese, karşı dursa ,eleştirse hiçbir önemi yoktur, bağlayıcı değildir.. ne kadar gürültülü olsa da ehemmiyet de verilmez…
İ'lem eyyühe'l-aziz! Ey nefis! Eğer takvâ ve amel-i salih ile Hâlıkını razı ettiysen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kâfidir. Eğer halk da Allah'ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse, iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa, kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi âciz kullardır. Maahaza, ikinci şıkkı (halkın rızasını) takip etmekte şirk-i hafî olduğu gibi, tahsili de mümkün değildir. Evet, bir maslahat için sultana müracaat eden adam sultanı irzâ etmiş ise, o iş görülür. Etmemişse, halkın iltimasıyla çok zahmet olur. Maamâfih, yine sultanın izni lâzımdır. İzni de rızasına mütevakkıftır.
Hem,
O razı olduktan ve kabul ettikten sonra,
İSTERSE ( iradesi hiçbir iradeye ram olmaz) ve HİKMETİ İKTİZA ( halk ettiği, prensiplerini belirlediği ve ilişkilendirdiği bir denge ve ölçüye uygunluğuna muvafık görür ve müsaade) ederse,
Sizler İSTEMEK TALEBİNDE ( yani hiçbir şeyi onun rızasından üstün tutmadığınız ,onun rızası dışında bir beklenti içinde ) OLMADIĞINIZ HALDE, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder.
Evet, o razı olduğunda razı olmayanları da razı ettirir. Ve sizi böyle de memnun eder.
Çünkü Allah kendisi için yapılan hiçbir şeyi cevapsız bırakmaz, her feda edilene misli ile ihsan eder.. Allah onun rızasını gözeterek gerçekleştiren veya girişilen hiçbir şeyin altında kalmaz.. bereketle, inayetle, sıhhatle, afiyetle, muvaffakiyet ile mukabele eder.
Onun için,
Şimdi Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı… miftahını
hizmetimizde istimal edersek;
……….bu hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk'ın rızasını esas maksad yapmak gerektir.
Ki, vazifemizn sadece onun adıyla,namıyla işlemek olduğunun bilinci ile kalkıştığımız küçük büyük her işte onun yarenliğini yanımızda hissedelim ,desteğinin yardımı ile sarsılmadan yolumuza devam edelim…
Evet, ihlası kaybetmeye neden olan , kudsi mana kuşlarını kaçıran, ittihadı bozan, birlikteliğin tadını kaçıran süfli hisler, enaniyetli inatlar, şan şöhret ve şeref gibi beklentiler, tekebbür, tekeffül gibi sıhhatsiz hastalıklı haller, uhuvvet ve muhabbeti rencide eden tavırlar, kırılganlığı arttıran nazlar sitemler, ilgi beklentileri, saygı istekleri gibi ruhi marazlar, iki yüzlülüğe sürükleyen rekabetlerden mürekkep sağlıksız duygu ve düşüncelerden kaçınmak gayet ehemmiyetlidir.
Öyleyse bu büyük hasaretler içine düşmemek için Amelimizde
rıza-yı İlahî olmalı… ve minallahi't-tevfik…
..
.