VEFÂ ibaresinin hem sözlük anlamı hem de mana itibariyle
içerdiği hakikatlerden söz etmek, çok da önemli olan ve neredeyse tüm hakikat
rükünlerinin insani olan karşılığının ruhunu ihtiva eden esaslarına dikkat
çekmek niyetiyle VEFÂ hasbihalimize başlıyoruz İnşallah.
VEFÂ Sözlük anlamıyla:
1. Sözünde durma, verilen sözü yerine getirme
2. Dostluk ve muhabbette sebat etme, sevgide süreklilik,
bağlılık ve sadâkat
3. Yetişmek, elvermek, kâfi gelmek
4. Sevgi ve dostluk göstermek gibi manaları içinde toplayan
bir kelimedir.
Bu kelime ibare yapısından müspet manada beşeri fiillere
döndüğünde aşağıda ifade edeceğimiz sıfatları tazammun eder.
1. Vefâ-dar (Vefâdar) : Vefâlı, dostluğunda ve
sevgisinde sebat eden, dostluğuna bağlı olan kimse
2. Vefâ-kâr (Vefâkâr) : Vefâ gösteren, vefâ sâhibi,
vefâlı kimse
3. Vefâ-perver : Sevgisinde sebat eden, sözünde
duran, vefâlı kimse
4. Vefâ-şiar : Âdeti vefâ olan, vefâ ile sıfatlanmış vefâlı
kimse anlamına gelmekle birlikte, zıddıyet itibariyle :
Vefâ-bîgâne : Sözünde, sevgisinde durmayan, vefâsız
manasıyla kendine özgü bir yapıyı tanımlar.
VEFÂ ortak değerler çerçevesinde dünya ve ahirete
kadar uzanan niteliği ile ;
1. Bezm-i elestte verilen fıtrat sözü üzerine Allah’a sâdık
kalma ( bak: A'râf Suresi – 172)
·
Bu sadakatin alameti olarak:
·
Anlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir
(2/177)
·
Verdiğiniz sözü de yerine getirin; çünkü verilen
söz sorumluluğu gerektirir (17/34)
·
Ve onlar ki emanetlerine ve ahitlerine riayet
ederler (23/8)
·
Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler
(70/32) gibi tarif edilen hasiyete uygun şuur ile hareket etmek.
2. Dini hakkı tebliğde, Marziyat-ı Rabbaniyeyi talimde, Güzel
ahlâkı tesiste, Nefs ıslah ameliyesi ile terbiyede, yüksek hasletlerin derkinde
söz ve yetkinlik sahibi olarak kendisine itaat edilmesi emredilen
Peygamberimizin A.S.M gayreti, mücadelesi, fedakarlığı, feragati, şefkati ile
ortaya koyduğu hizmete karşılık olarak sadakat ve vefa göstermek.
3. Müminlerden öyle erler vardır ki Allah'a verdikleri
sözü yerine getirdiler; kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de
beklemektedir; (verdikleri sözü) hiçbir şekilde değiştirmediler. Ahzâb
Suresi – 23
Sahabe-i Güzin’in (R.A.ecmain)
gösterdiği sadakat ve vefadarlığa hürmeten cümle varlıklarına saygılı olmak ve
onlardan mervi olan mesaile karşı tazim içinde bulmakla istifade kanallarını
açık tutmak.
4. Allah’a C.C ve Resulüne S.A.V ve tabi olanlara tabi olanlara ve elden ele
asrımıza kadar bu hakikatleri Ehl-i Sünnet Vel Cemaat denilen sırat-ı müstakim
ehli olarak istikametle taşıyan tüm zevat-ı mübarekeye hürmetkar olmak ve
miraslarına sahip çıkmak.
5. Tartışmasız sadakat vefaya layık olan anne babaya
vefadar olmak.
6. Yine emri ilahi ile belirlenmiş ve efendimizce
mükerrer dikkat çekilmiş, aile, hısım, akraba mabeynindeki münasebeti muhafaza
etmek.
7. Dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik dairesinde olan kimselere
karşı vefâlı olmak. Şeklinde özetleyebiliriz.
Bu özet açıklamanın anlam bütünlüğünü düşündüğümüzde
VEFÂ’nın tek kelime ile bilinçli kulluğu ifade ettiğini görebiliriz.
Yine insan hayatını fesada veren, yaşam kalitesini düşüren
şeyleri izlediğimiz hayat aynasının yüzünde VEFÂ’nın kendinde topladığı
sorumluluklara uygun davranmamaktan doğan sonuçları rahatlıkla tespit
edebiliriz.
Uyulmayan fıtrat ahidleri ile içtimai yükümlülüklerimize
yönelik olarak gereğini yapmamakla VEFÂSIZLIK sınıfına dahil olmamız
kaçınılmazdır.
Konuyu biraz daha derinleştirelim.
Amir makamca itaat emri verilen her şeyin , memur makamınca itaati esastır. Bu meyanda Allah’tan
C.C gelen her muhatap emre itaat
farzdır. İtaat etmemenin günahı ve cezai karşılığı olması katiyesinin yanı
sıra; Fıtri ahdi bozmuş olmanın ve değerler arasında ki sıla-ı rahmi koparmanın
acil bir cezası olarak kişinin yaşamını zorlaştıracak kaideler harekete
geçecektir.
Örneğin:
·
Zekat vermeyenin, vermesi gerektiği zekat
miktarının bir musibetle elinden çıkması,
·
Sadaka ve tasadduktan kaçınanlara hastalık ve müşkülatın
isabet etmesi,
·
Ana baba hakkında riayet etmeyenlerin dünyevi
işlerinin bozulması, ( bu esas ehl-i islâm arasındadır. tüm insaniyetini
dünyaya feda edenler ve ahireti verip dünyaya talip olanlar ticaretleri gereği
dünyevi olarak söz konusu durumlarla karşılaşmayabilirler. Çünkü onların bu
ticaretlerine karşı Allah’ın taahhüt ettiği muvakkat galibiyet kendini
gösterecektir.)
·
İbadette yapılan tembelliklerle, ubudiyet
lezzetinin kaçması,
·
Uzun süren gaflet hallerinin çeşitli ruhi
hastalıklara dönmesi,
·
Şeriatı fıtriyeye muhalefet etmekten doğan kazalar,
belalar gibi birçok olumsuzluk.
Bu konuyu yukarıdaki başlıklar altında hülasa edersek
vefa ve sadakat gereken her bir rükne karşı vefasız ve bigane kalmak, ahsen-i
takvim hakikatine ters düşmek demektir. BU TERS DÜŞMENİN İNSAN HASİYETİNDE
ERİTİP YOK ETTİĞİ ESAS, HİLKATİNDE OLAN FAZİLETTİR.
Fazilet kaybı ise insanlığın mümtaz şahsiyetini faziletsizlik
denilen alçak bir kişilikle değiştirmesi anlamına gelir.
İtikadi olan ve bu çerçeveye bağlı sair rabıtalardan
ayrılarak, yukarıda 7’nci tanımda bahsi geçen konuya muhtasaran değinip
yazımızı bitireceğiz.
İnsanın yaşadığı sosyal hayat içinde üzerinde en çok
konuşulan ve birçok vesile ile dile getirilen ve hakkında en çok şikâyet
barından VEFASIZLARIN bile VEFASIZLIKTAN şikâyet ettiği bir durum gerçeği
vardır.
“Bende yok sabru sükûn, sende vefadan zerre,
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre”.....................Nâbî
“Ehibbada vefâ yok âşinâ bîgânedir Hayrî
Bu âlem bildiğim âlem değil, bilmem ne hâl oldu.”
.......Reisületıbba Hayrullah Efendi / 1866
“Lafz-ı vefayı yazsa da bilmez meâlini
Kimse güvenmesin bu zemâne kibarına”......Ahmed Cevdet
Paşa
“Ey dost! Sen, gamlar içinde bulunduğun halde neşeli ol;
vefasız olan, vefa nedir bilmeyen şu dünyada, sen vefalı ol! “.......... Hz.Mevlâna
Vb.
Efendimize A.S.M ait olan ve VEFAYA dikkat çeken bazı
Hadis-i Şerifler
“İyiliklerin en değerlisi, insanın babası öldükten sonra,
baba dostunun âilesini kollayıp gözetmesidir.” (Müslim, Birr ve Sıla,
11-13)
Hazret-i Âişe ile beraberken huzûr-i saâdetlerine ihtiyar
bir hanım gelir………………………………….. Hazret-i Âişe efendimizin ona yaptığı ihtiramı merak
ederek;
“‒Bu yaşlı hanım kimdi yâ Rasûlâllah?” diye sorar. O
da;
“‒Hatice’nin arkadaşı olup onun sağlığında bize gelip
giderdi. KUŞKUSUZ AHDE GÜZEL BİR ŞEKİLDE VEFÂ GÖSTERMEK ÎMANDANDIR.” buyurur.
(Hâkim, Müstedrek, I, 20)
“ ‒ Ben ona merhamet ediyorum, çünkü onun kardeşi (Bi’r-i
Maûne’de) benim (ashâbımla beraber şehid edilenler) arasında idi.” (Buhârî,
Cihâd, 38)
“‒ Onlar benim ashâbıma iyilik
yaptılar, ben de bizzat onlara iyilik yapmak istiyorum.”(İbn Kesîr, Bidâye,
III, 99)
“‒Kanınız kanım, mezarlığınız mezarımdır. Ben sizdenim,
siz de bendensiniz. Düşmanlarınız düşmanım, dostlarınız dostumdur.” (İbn-i
Hanbel, III, 461)
Peygamber A.S.M Allah Teâlâ’nın;
“ ‒ Ben kıyâmet günü şu üç (kısım) insanın düşmanıyım.”
buyurduğunu bildirmiş, ilk olarak da “Allah adına yemin ettikten sonra sözünden
cayan kişi”yi zikretmiştir. (Buhârî, Buyû, 106)
“ ‒ Kıyâmet günü, ahdine vefâ göstermeyen kimselerin
arkasında bir bayrak bulunacak ve vefâsızlığı ölçüsünde o bayrak
yükseltilecektir.” (Müslim, Cihâd, 15)
“ ‒ Kim ahdini bozarsa, Allah mutlaka ona bir düşman
musallat eder.” ( İbn-i Abbas R.A Muvatta, Cihâd, 4)
Resulullah (SAV) buyurdular ki:
" ‒ Allah eski dostluğu devam ettirmeyi sever. Öyle
ise onu devam ettirin." (Camiussağir - 1874).
Gibi birçok hakikat meselenin ciddiyetini ve vefanın tüm
sosyal hayat kalitesini belirleyen çeşitli yönlerini göstermek için yeterlidir.
Biz şimdi konuyu daha yakına taşıyalım. Şöyle ki:
Yaşadığımız sıkıntıları, yalnızlık hislerini, sadık
dostluktan yakınmalarımızı, gördüğümüz ilgisizlik ve samimiyetsizlikleri insaf
ölçüsü ile değerlendirdiğimizde, her şeyi bünyesinde toplayan VEFÂ hakikatine
muhalefet ettiğimiz gerçeğini gayet açık göreceğiz.
Dostluklarımıza gerekli sadakat de olmamak ve dostluğun devam
etmesini temin etmek için bir çaba göstermemekle içine düşeceğimiz mazeret
bataklığı bir karşılık olarak bizi bulacaktır.
Kendini düşünmek hissinin galibiyeti sonucunda, kendini
düşünmenin menfaat ötesi ağırlığı ruhu ezecek bir kütleye ulaşacaktır.
Kaçınılan fedakarlıklar sonucunda birçok fenalıklar ortaya
çıkarak yeni ve sıkıntılı meşguliyetler olarak bizi saracaktır.
İlişkilerimizde korumadığımız nezaket ve sorumlu geri
dönüşler olmadığında, muhalefet etmiş olduğumuz hayırlı karşılıklar yerine
kaybettiğimiz şeylerin önemi çok fazladır.
Güzel ve bereketli bir ilişkiyi devam ettirmek için tercih
edilecek sözlere olan dikkat bağlamında:
Şeytan, aralarını bozmaması için, kullarım güzel
konuşsun! (İsra 53)
Ve en muhtaç olduğun bir zaman nimeti olarak:
“ ‒ Kıyamette hiçbir himayenin bulunmadığı zaman, Allahü
teâlânın himayesinde bulunacak yedi kişiden biri, birbirini [sırf Allah rızası
için] sevenlerdir. “ (Buhari) Gibi değerleri yitirmenin pişmanlığı sarsıcıdır.
Yine insanın vefâ planında sorumlu olduğu, fakat türlü
bahanelerle görmezden geldiği ve bedbin niyetlerin bezediği birçok girişimin aksul-amel
yapması yine peşin cezalardandır.
Hülasa huzursuzlukların, sıkıntıların, kargaşaların,
istikrarsızlıkların ve daha nice olumsuzlukların sebebi ne görünürse görünsün,
hakikati ilgili dairesine karşı yapılan VEFASIZLIKTIR.
Kaderle her efal’e bir karşılık takdir edilmiştir.
Meşru olmayan yollarla -pişmanlık ve vazgeçmek olmaksızın-
doğru neticeye varmak imkansızıdır.
Hakikate ve şer-i şeraite RAĞMEN muhalefet etmenin bir
özrü yoktur.
Gerçekler zanlarla mahiyetlerini değiştirmezler.
Kanunlar şahısların keyiflerini tabi değildir.
Teklife tabi tutulan insandır. Dolayısıyla sorumlu
davranmak onun vazifesidir.
Tevile sapmak, özürler icat edip onlara sığınmanın
karşılığı güzel yaşama konusunda birçok engele takılmak olacaktır.
Birçok sıkıntının beceriksizlik ve ortaya koyulan
kabiliyetsizlik ve yanlış işlerle telebbüs etmekten neşet ettiği bir hakikattir.
Unutmamalı ki ; yalnız iyilik iyilik getirir.
Vefalı olanlar vefa bekleyebilir ve vefa umud edebilir.
Vefalılar velev vefa görmeseler de bu yüksek hasletlerine
karşılık VAFî olan ALLAH onlara KÂFİ gelecektir.
İnsanın en büyük engeli kendi nefsi olduğu gibi düşmanı
da emmare namıyla kulak verip her zaman dinlediği vesvastır.
YOKSA İNSAN FITRAT KANUNLARINA MUVAFIK DAVRANSA NEDEN BU
ÇARKLARIN ALTINDA KALIP EZİLSİN Kİ…
BAŞINIZA GELEN HER MUSİBET KENDİ
YAPIP ETTİKLERİNİZ YÜZÜNDENDİR; KALDI Kİ ALLAH BİRÇOĞUNU DA BAĞIŞLAR……….
Şûrâ Suresi – 30
Vesselam
.