29.6.20

BİR ÂDEM HASBİHALİ


Âdemin bir parça sudan başlayan bedeni yolculuğu bir zamanla kayıtlı olsada..ruhi olarak hayatının başlangıç ve devamı bir ölümsüz kanunun insan mahiyet aynasında ezeli ve ebedi bir aksi göstermekte..

Bir şeyin doğrusuna varmak için,olumlu ve olumsuz yönleri karşılaştırmak ve mukayese etmek..teklifleri değerlendirmek gibi akli bir süreç gerekmektedir.Nihayetinde zararlı olan şeylerden çekilmek ve kazançlı olan şeyleri lehine çekebilmek için bu ölçütün kullanılması kaçınılmazdır.

İnsan fıtratı gereği faydacı bir mizaca sahiptir. Çünkü yaratılmış ve kendisine bedeni hayatını devam ettirebilmesi noktasında yiyecekler içecekler gibi cismani ihtiyaçlar hayatın merkezine konulmuş ve talip olunması ise hem gereksinimler hem de lezzetlerle desteklenmiştir.

İnsanin manevi yapısı, ihtiyaçları ise onun beden ihtiyaçlarını gibi organize edilmiştir.Burada da bir talep ve tedarik zinciri vardır.Her canlı ve cansız olan şeyin ihtiyacı olan şeyler karşılanmaktadır amma..bunu fark edenler ile fark edemeyenler arasında ciddi bir tat farkı vardır…

Ruhunda bir denge olmayan ve manavi ve manevi ihtiyaçlarına kulak tıkayan bir tedarik sistemi, sadece heveslerini tatmin etmek, hayvani ihtiyaçlarını gidermek açısından bir yaşam tarzı belirleyecektir.

Yemek,içmek ve lezzet almak endeksli bir hayat…Dolayısıyla bu yoldaki hacetlerini yerine getirmek ve ikmal etmek isteyen birisi için..büyük balık küçük balığı yutar..hak güçlü olandan yanadır..yaşamak için öldüreceksin gibi canavarca dürtüler sadece bu yaşamı baz alarak sahibini kuyu dibine indirmeye yeterlidir.

Diğer taraftan yaşamak için iktisadi prensiplerle hayatını tanzim eden Âdem; hayatı ,öncesi,sonrası,hali hazırı ve içindeki anlamlar dizininde ele alır.

Ruhi olan dinginliği ve akli olan düşünce sistemi ;eko sistemin işleyişi,varlıklardaki yaratılış mucizeleri,sanatsal yönleri,ergonomik yapıları,hayata sağladıkları hizmet veya kendilerinde görünen var ediliş inceliği ve estetiği gibi hayati manzarada çerçeveye yerleştirilen noktalarda ele alır.Kendi yerini tespit eder ve kabiliyetinin gözlem kulesinden iyi bir seyirlik gösterir.Hayat insanın karıştırıcı elinin karışmadığı yerde ne kadar güzel olduğunu fark eder…Ve bu karışık ve karıştırıcı elin bir mutlaka ne ile meşgul olduğu hakkındaki denetime gireceğini bilir.Çünkü yaratılış noktasında her varlığa verilen özellik ve niteliklerdeki adaletli giydiriliş ve donanım ve ihtiyaçlarına yönelik uyumlu ikmal sistemi..solum ve hayat gibi şartlardaki dikkat ve özen,fiil noktasında da bir takibi sürdürdüğü gerçeği hafızalarda yapılan kayıtlarında desteği ile görülmektedir…Kısaca hayatın sorumluluk bağlamında,ince bir hesap,dakik bir dikkat,ciddi bir sistem,kontrol altında bir idare,ihatası tam bir hakimiyet,amacı realist bir işleyiş,maksadı olan bir hedef tedbirinde olduğu ve irade edildiğine deliller çoktur.Hatta şüphe bile bir ciddi delildir.Çünkü insan, varlığı ve var olmayı kendi soyut sistemi ile somut olarak ispat edemeyeceği bir yoklukla yapmaktadır.Yani sualin merkezi bulunmak istenen bir cevabın tetiklediği başka bir menzildedir.

Sadede gelirsek,varlık,var olmak,yaratılmak,yaşamak ve ölmek..ölümden sonrası,tarihsel deneyimler,felsefeler,hayata dair söylemler,ahlaka ait insanlık mazi ve geleceğini kapsayan bir etik literatür..erdemler vs vs vs…Tüm insani olgular ve Âdemin yaşam serüveni insanın iki hayatını çerçeveleyen bir plan…

Ve anlatılar,nasihatler,uyarılar hep bu iki hayatın gereksinimlerinde ki doğru tercihin nasıl olmasıyla ilgili şeyler…

Peki hayatı kötü yaşamak için ne yapmak yada ne yapmamak lazım…Hiçbir şey yapmamak hayatı kötü yaşamak için en kestirme yol..Veya iyi yaşam koşul ve önerilerini aksine sadece bedeni bir hayat tercihi ile yaşamak yeterli…

Evet Dostlar! İnat etmek, göz kapamak, hayvani yaşayışı savunmanın neticesi sıkıntılı bir ömür sefih bir yaşamdır. Hissi ve düşünceyi iptal etmek için sarhoşluklar, eğlenceler geçici uyuşma metotlarıdır.

Yukarıda konuya girerken değindiğimiz kıyaslamalar noktasında..var olmanın gerçekçiliği ile cismani yaşayış kıyaslanarak bir ölçümleme yapıldığında,taraflar arasında vaad edilen yaşam koşullarının arasındaki uçurum net gözükür…

Bir tarafta hayvanca yaşamak arzusunun tüm değerleri arzularının arkasındaki mezarlığa gömen yanı..diğer tarafta meşru bir dairenin hatlarını çizdiği,sağlıklı ve esenlik dolu yaşam alanı…

Yani Ey Âdem..Cismani ve hayvani yaşayışı bırak,kalp ve ruhunun derece-i hayatından hayata bak…….

Çünkü sen hayvan gibi olamazsın..lezzetlerin geçiciliğinden gelen elemler ve alakadar olduğun dünyadaki hızlı değişim ve müdahale edemediğin şeyler senin hayatı yaşanmaz bir hale getirir..Aklın seni tazip eder..kalbin mahkum..ruh sıkıntın seni, ne yapacağını bilemez duruma sürükler..Böylelikle devamlı bir şekilde eğlence ve sarhoşluğa kaçmak zorunda kalırsın…

Neden bu yoldan gidesin ve ne zorun var ki..?

Evet Âdem..hayatı yaratan, hayatın gerçek ihtiyaçlarını kendi gerçeği içerisinde belirlemiş..O’dan başka bir ilah olmadığından hayata başka bir müdahale söz konusu değil.

Dolayısıyla O’nun emrine muti ol..yani itaat et kurtul…

Çünkü;Ölüm ölmüyor,kabir kapısı kapanmıyor..İnsanın ahiret yolculuğu kesilmiyor sürat peyda ediyor…

_____________________-
Gecenin hayli yarısı..Ruhumun menfezlerini süpüren rüzgarları içime çekecek bir şeylere ihtiyacım var.

Bir zaman öğrendiklerin bir zaman sonra yaşadıkların hayat sırlarına dönüyor. Bir yolunu buluyor ve o sırların esini ile bazen anlık, bazen günlük, bazen haftalık, aylık, yıllık ve yaşanmışlık ile beraber yaşanacaklara kadar geniş bir atıfla insan dünyasında temizlik yapabiliyor.

Atılacak şeyler atılarak, ortadan kaldırılacak şeyler ortadan kaldırılarak bir düzen sağlanabiliyor. Her deneyimin kalan etkisi, kendinde bulunan özellikler ile insanı meşgul edebiliyor. Ancak geçmiş şeylerin geçmiş olması ve bugün için sadece hayali bir durumda bulunması, gelecek günlerin gelmemişliliği ve bizim için gelip geleceğinin bilimiyen olması görüş açısını belirleyen bir çizgi. Hazır gün ise bu ölçülerle arınan ve üstesinden gelinecek bir konuma bürünüyor.

Yani gereksiz olasılıklar ve geçen şeylerin bıraktığı izler ile meşgul olarak hazır günü örümcek ağına düşünmenin bir anlamı yok.Bu manasız ihtimaller dünyası ve elden çıkmış gitmiş şeylerin ardından gereksiz bir ilgiyle ah vah etmek sadece bugünü öldürmekle kalmayıp,gelecek günlerinde aynı süzekte ele alınmasına neden olan bir düşünce hastalığına dönüşen hastalıklı bir bakış açısı…

Yenilenmek,elini hava boşluğunda boş ver deyip sallamak önemli..ya da hayata katkı boyutunu “bir şey daha öğrendim” deyip arşivlemekte doğru bir yaklaşım.Çünkü bulaşıklığın devamı söz konusu ise buna bir mazi tanımı ve tecrübe kimliği verip layık olduğu rafa kaldırmak yolu açan bir başka eylem..

Belki biraz tecrübe, biraz dert, biraz umut lazım galiba…Yada güç yönetimi..Kuvvetler dağılımının kontrolü..bir nevi stratejik cephe savaşları..sahip olunan ilgi olgusunu alakadarlık saflarında konumlandırırken,geçmiş ve geleceğin sadece silueti ve vehmi görünen cenahlarına asker sevk etmemek gerekli.Merkez zayıfladığında hayalet saldırısı başlar ve insan yoklarla savaşmaktan halüsinasyona inkılap eden ve zoraki oluşturulan bir düşman ve fısıltılarla boğuşmak zorunda kalır.Boşluğa yumruk sallamak ne hasmı mağlup eder ne de dövüşçüyü galip..yorgunluk ve düşüş…

Hayatı olmadığı gibi yorumlayanlar ve hayatın görsel,işitsel,fikirsel etki alanında bulunanların felsefi bir cephesi oluşturduğu bu hayali düşmanlıklar ve bu düşmanlıkları yorumlamakla var ettikleri adem gölgelerine karşı ya yandaş ya da o düşmanlıkları körükleyen kurgularla insan ömrünün içine akınlar düzenlediler.

Hayat bir mücadele, büyük balık küçük balık, tesadüf şebekeleri, yaşamak için öldür,hayata bir defa geldin,dilediğince yaşa,kendini düşün,önemli olan sensin,hiçbir şeyin değeri yok,sadece senin lezzet ve çıkarların doğrultusunda karşıla hayatı..Al sana oyalanacağın şeyler..Öfke,şiddet ve şehvet…………

Bu üç unsusu kullan ve kendini kullandır..dolayısıyla bu sentez bu sistemin bir parçası..sonunu düşünme..böyle gelmiş böyle gider diye hayvanları bile dehşete düşürecek fikri saldırılar…Bu düşüncelerin arkasında sizce kim olabilir…Gerçek insanlar mı..yoksa insan suretine girmiş şeytanlar mı?Ya da şeytanlaşmış İnsanlar mı?

İnsanları aldatan bir diğer konu şu olsa gerek..yapılan her taarruzun bir plan dahilinde ve şuurlu bir şekilde yapıldığı gerçeğinin göz ardı edilmesi..

Bir ürün reklamı bile bir çok strateji barındırır.Bir tatil köyü müşteri çekmek için bir çok aktiviteler hazırlar..bir gazete okunmak,bir tv seyredilmek,bir radyo dinlenmek bir site izlenmek için kendilerine göre bir talep oluşturmak için çalışırlar.

Bunun gibi bazı felsefi,siyasi düşünceler lobiler oluşturur.Savaşlara, düşüncelere kaynaklar aktarırlar.Eylemleri desteklerler..eylemcileri yetiştirirler.Bu etkinlikler ülkeler mabeyninde organize edilir büyük planlardır.Küresel hakimiyet veya ülkeler nezdinde bir sömürü düzeni…

Din savaşlarının hâlâ değişik elbiseler giyerek devam ettiği malum.Karışıklıkların İslam ülkelerindeki durumunu tesirli hale getiren yüz yıllar süren kargaşa alt yapısının hazırlanmış olmasıdır.Artık zemin müsait olduğundan ve tahrip etmenin kolaylığı kaosu derhal etkin bir şekilde sağlamaktadır.

Buna hayır diyebilir misiniz? Dünyanın kanayan yarası her türlü sömürünün hakim olduğu ülkeler değil mi?

İster insan olsun,istese bir ülke..tüm varlık ve oluşumlar bir fikrin etrafında yaşar ve ırsi bir bağlılıkla hayatlarını canlı tutarlar.Dünyada hakim olan her devletin ulusal bir stratejisi ve onu hayatta tutacak bir uygulaması vardır.Terör,İslam,Elmas,Madenler vs..Her birinin temelinde çıkarlarına ulaşmak için bir neden ve bu nedeni besleyen bir düşmanlık mutlaka olmalıdır.Sömürü ve hakimiyet felsefesini meşrulaştırmak için felsefi bir sebep kaçınılmazdır.Ve insanlar buna inandırılır..Size özgürlük getireceğiz…ABD’nin ve diğer kan emici ülkelerin IRAK’ta ki özgürleştirme hareketi bu konuya ciddi bir örnektir.

İçsel sömürü aynı stratejiyle hayata geçirilir.Cezayir de tüm gençlerin rüyası Fransa da yaşamak..Amerika hala özgürlükler ülkesi..İngiltere sinsi savaşlarıyla beraber tüm entelektüel görünen insanların vatan özlemi çektiği yer..İtalya hasret diyarı..Sizce başaramadılar mı?

Fakat burada göz ardı edilen ve planlanamayan geçek bu tür bir idari yapı ve işlevsel felsefenin bumerang etkisi..Avrupa toplumundaki sosyal ve ahlaki çöküntü.Son zamanlarda ekonomik yıkımlar.Sefil gençlik..yüksek intihar oranları..Ağlayan ihtiyarlar..yaşlanan nesil..uyuşturucu vs vs vs…

Biraz inceleme imkanı olan dostlarımız incelerse görecekler ki;bu yıkıma karşı hiçbir stratejileri ve gerekçeli bir planları yok.Çünkü tüm fikirleri tahrip etmek üzere yapılandığından,olumlu bir şeyin ruhu hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller.Fiziksel düzenlemelerin yeterli olabileceği ahmaklığı ile ortada kalmış durumdalar.Ve bu çöküntüyü hükumet stratejileri olarak gizlemektedirler.Hayata sunacak hiçbir değer kalmamıştır.

Yukarıda söz ettiğimiz;ye iç keyfine bak..kendini düşün vs. dünyası batmaktadır.Oyunları kendi başlarına dönmüş ve kendi toplumlarını çökertmiştir.İnsan oh olsun demek istiyor aslında..ancak insaniyetin masumiyet tarafına olan şefkat potayı dikkatli tutmanın gereğini ve dikkatini düşüncemizde oluşturuyor.Dedelerinin hatalarını masumiyetini koruyan torunlarına düşmanlık şeklinde değerlendiremeyiz.

Gecenin bu hayli yarısında hayırsız bir evlat hakkında duyulan endişeye benzer duygular sardı zihnimi. Kendi ülkemizin gençleri, hiçbir gayesi kalmamış yaşlıları ve kendi ölümümü ve öteki dünya yolculuğumu anlamlandıracak bir gaye tefekkürü…

Blogum,yaşam kültürü vs…Bunalımlı insanlar..Yine canına kıyanlar hakkında güncel bir şeylere baktım…

Güç dağılımının ve cephe savaşlarında mağlup olan düşüncenin ardında bıraktı metruk insan enkazları her yere dağılmış, saçılmış…

Duyarsız kalmak,bana dokunmayan bin yaşasın fikri,bana bir şey olmaz düşüncesinin asla çözüm olmadığı bir meydana çıkıyor insan..göz kapamanın sadece kendine gece yaptığı bir alan..ve mutlaka sırası geliyor ve bir tarafından yara alınabiliniyor.

Bu şeytani ve nefsani meşum kurgu ile kontrat imzalamış olmak bir dizi yok oluşu peşinden getirmektedir. Gençliğin, namusun, değerlerin vs… Körpeliğini yitirmiş her şey yeni gelenlerle yer değişir. Döngü böyle…

Öncelikle hayatın mücadele olduğunu kabul ettiğinde, kendi harcanman için bu sözleşmeyi kabul etmiş olursun…

Hayata düşmanlık yapan mezatçılarının vaatleri, övgüleri ve cazip hayaller ve tükeniş. Biraz bu vaatlere bakıldığında ise tüm hayati noktalara,değerlere,iki dünyayı ilgilendiren ilkelere karşı bir savaş açılmış olduğu görünmektedir.Bunun savaşın adının ne olduğu önemli değil. Hedef tahtasına oturtulmuş olan insanın,yalnızca çıplak olmalısı,fikirden, ardan, inançtan soyutlanmış olarak ortada kalması yeterli.

Bunun için önce mücadelesini kutsallaştıracak bir sorun lazım..insanı açığa alacak kutsal bir amaç…Özgürlük mü? Çağdaşlık mı? Haksızlık mı? Siyaset, adalet, hak mı? Sadece insanı insanlığından uzaklaştıracak ve taraftarları olan küresel bir neden bir vehim gerekmektedir.Bu gereksinim giderildiğinde;Artık her yapılacak kötü bir şeyi meşrulaştıran ve güzel gösteren bir neden vardır.

İnsan bu yıkım için önemlidir..içebilir,kırabilir ve yakabilir..Annesine küfür edebilir,babasını küçük görebilir,kız kardeşine karışmaya bilir..O kadar büyük amaçlar vardır ki,onlara ulaşmak için her şeyini satabilir…

Yani dostum! Bu insan yaşamaktan vazgeçebileceği her nedeni boynuna asabilecek şeylere kavuşturulur. İsyankar olmanın uğursuz ve sarhoşluğu içerisinde yaptığı meydan okuma birikimleri kişiliğinden tahsilata geldiğinde, o insan kendinde bulunan şeylerle müdafaa yapacak durumda değildir. Ele geçmiş, kullanılmış ve iflas ettirilmiştir.

İnsan nerede olursa olsun ne makamda bulunursa bulunsun bu tükenişten kaçamaz.Zenginler,şöhret sahipleri,fakirler,kariyerli insanlar fark etmez.Bir eşeğin yapmayacağı şeyleri kolayca yapabilirler.Kıstasları kaybolmuş,elif ba’sını unutmuş her insan hayvandan aşağı bir durumda ömrünü tamamlamak zorunda dır.

Aldanmak,kullanılmak ve bir köşeye atılmak acı bir şey…Sevilmek beklerken nefret edilmek korkunç..korunamayan iffetin ayaklar altında bir saygısızlığa dönüşmesi berbat bir durum.Onurun peşkeş çekildiği geçici hevesler,deli saçması cesaretler,mukaddesatı çiğnemeye kalkmak vs…Asıl dehşetli olan ise tüm bunları yaparken senin hakkında verilen kararın sessizlikle ömrünü takip etmesidir...

Ne istersen yap..ne düşünürsen söyle..ne çalacak san çal,neyini pazara çıkaracaksan çıkar,neyini satacak san sat..ancak bil ki:derin bir sessizlik seni izlemektedir.Çıldırtan ve etrafını çeviren bir sessizlik…

Bu duruma razı olmakla asla kalbine bir teselli, ruhunu aydınlatan bir ışık, aklını bunalımdan kurtaracak bir pusula bulamayacaksın.

Çünkü teselli ve aydınlık hakikate başkaldırışın değil,ancak ona itaatin bahtına yazılmıştır.

İnsan, insaniyet itibariyle bu feci duruma şefkat ediyor. Hatta düşmanlarına bile acıya biliyor. Kat kak karşılık alınacak ve perişan olunacak bir yola girenlere karşı her ne kadar müstahak denilse de insan içinden yazık demekten geçemiyor.

Bir bar köşesinde rezil bir adam..Bir kafeteryada sefil bir kız,bir şişe dininde dumana sarılı bir genç…Nerede gözünü açtığı belli olmayan bir insan..güneşin doğuşunu göremeyen bir yolcu..Boynunda ip ile bir ihtiyar..Beylik silahını alnına dayamış bir polis..bir yol kenarında cesedi bulunan kadın…

Evet dostlar manzara kötü..hayat simsarları kumara davet ettikleri ve vaatlerle oyuna soktukları insanları bu akıbete getirip bırakıyorlar…Posasını çıkardıktan sonra bir çöp poşetine çok rahatlıkla sokabiliyorlar.Bu o yolun kanunu..savaş gibi görünen veya gösterilen mücadele dayatması,hayatın olumsuzluklarına ,gelecek güzellikler hesabına sabırla tahammül etmek ve umudla beklemenin yerini alarak kendi sonucunu insanın kimsesiz kalmış kucağına bırakıyor.Hiç bir güzelliği yaşayacak görecek bir açı kalmamacasına duvarlar örüyor…

İnsanın heveslerine, kibirine, kendini beğendirme duygusuna bağlı işlenen bu cinayetle ulaşmak zor değil. Sadece yapılması gereken insani görevlerin yapılmasını terk etmek yeterli…

Oysa güzel yaşamak adına vaad edilen her şeyin altında yatan mutluluk, hayata dair barış dolu bir sorumluluğu üzerine almakla ilgilidir…

Fiziksel ve içsel her türlü özekıyıma karşı direniş……………….


Sevgiyle Kalın…