“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
23 - *TERCÜMAN-I KELÂM-I EZELÎ (A.S.M)*
Anlamı: Allah’ın ezelî kelamını şuur
ve teklif sahibi mahlûkatına, muhteviyatı, maksadı, anlamı ile dile getiren Hz.
Muhammed A.S.M
………….Üstâd-ı Ezelîsinden ders alır,
sonra ders verir………….Mektubat
Allahım! Ona ve âline, ümmetinin
hasenâtı adedince salât ve selâm et….Bediüzzaman Said Nursî R.A
BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;
“(De ki:) Rabbimin sözlerini yazmak
için bütün denizler mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden o denizler
tükenirdi.” Kehf Sûresi, 18:109.
“Madem bu cismânî âlem-i şehadette,
bu kadar ziynetli ve san’atlı hadsiz masnularıyla kendini tanıttırmak ve bu
kadar tatlı ve süslü ve nihayetsiz nimetleriyle kendini sevdirmek ve bu kadar
mu’cizeli ve maharetli, hesapsız eserleriyle gizli kemâlâtını bildirmek,
kavilden ve tekellümden daha zâhir bir tarzda fiilen isteyen ve hal diliyle
bildiren bir Zât, perde-i gayb tarafında bulunduğu bilbedahe anlaşılıyor.
Elbette ve her halde, fiilen ve halen olduğu gibi, kavlen ve tekellümen dahi
konuşur, kendini tanıttırır, sevdirir. Öyle ise, âlem-i gayb cihetinde Onu,
Onun tezahüratından bilmeliyiz” dedi. Kalbi içeriye girdi, akıl gözüyle gördü
ki:
Gayet kuvvetli bir tezahüratla,
vahiylerin hakikati, âlem-i gaybın her tarafında, her zamanda hükmediyor.
Kâinatın ve mahlûkatın şehadetlerinden çok kuvvetli bir şehadet-i vücud ve
tevhid, Allâmü’l-Guyûbdan vahiy ve ilham hakikatleriyle geliyor. Kendini ve
vücud ve vahdetini, yalnız masnularının şehadetlerine bırakmıyor. Kendisi,
kendine lâyık bir kelâm-ı ezelî ile konuşuyor. Her yerde ilim ve kudretiyle
hâzır ve nâzırın kelâmı dahi hadsizdir. Ve kelâmının mânâsı Onu bildirdiği
gibi, tekellümü dahi Onu sıfâtıyla bildiriyor…” Yedinci Şua
…Hem getirdiği dine herkesten ziyade
itaati ve Hâlıkına karşı herkesten ziyade ubûdiyeti ve menhiyâta karşı
herkesten ziyade takvâsı kat’iyen gösterir ki, o, Sultan-ı Ezel ve Ebedin
mübelliğidir, elçisidir. Ve o, Mâbud-u Bilhakkın en hâlis abdidir ve Kelâm-ı
Ezelînin tercümanıdır…. Mektubat
……….İnsanı halk edip Kur’ân’ı ona
talim eden Zât-ı Zülcelâlin Rahmân ismiyle tecellî-yi kübrasına, rahmetin
tecelliyatı adedince ona hamd ü senâ ederek ve Seyyidü’l-beşer Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâmı Rahmeten Lil’âlemîn gönderdiği o Resul-i Ekremine Risaletin
semereleri adedince ona, âl ve ashabına salât ü selâm ve hadsiz şükrediyoruz
ki, onun mu’cize-i kübrası ve hakaik-ı kâinatın remizleri ve işaretleri ile
tamamıyla cem edilen Kur’ân-ı Azîmüşşan asırların geçmesi ile dâim, bâkî ve
nev-i beşere mürşid, tâ kıyamete kadar beka vermiş. Ve o Resul-i Ekremi onlara
Üstad-ı Azam eylemiş… (Emirdağ Lâhikası / Bir arabi bölüm tercümesidir)
SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN HİSSEMİZ;
….. İ’lem eyyühe’l-aziz! Meselâ,
kamerin ahvaline veya istikbalin hakikatine dair itâ-i malûmat eden adama,
bütün mâmelekini ona feda etmeye hazırsın. Amma daire-i mülkünde bir arı
hükmünde bulunan kamerin Hâlıkından haber getiren ve ezel, ebede, hayat-ı
ebediyeye, hakaik-i esasiyeye, azîm meselelere dair malûmat itâ eden ve seni
mânevî perişaniyetlerden, dalâletlerden kurtarıp kesretten vahdete doğru yol
gösteren ve hayat-ı ebediyeye iman ile mâülhayatı sana içirtmekle firak ve
ayrılmak ateşlerinden kurtaran ve Hâlıkın marziyatını, metalibini tarif eden ve
Sultan-ı Ezel, Ebedin muhaberesine tercümanlık yapan Resul-i Rahmân’ı dinlemeye
ve o Muhbir-i Sadıka iman ile teslim olmaya mâni olan nefsin hevâ ve hevesini
terk etmiyorsun…Mesnevi-i Nuriye
" Şeriat-ı garrâ, kelâm-ı
ezelîden geldiğinden ebede gidecektir. Nefs-i emmârenin is-tibdâd-ı
rezîlesinden selâmetimiz, İslâmiyet'e istinat iledir. O hablü'l-metine temessük
iledir. Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek îmandan istimdad iledir.
Zira Sâni-i Âlem'e hakkıyla abd ve hizmetkâr olanın halka ubudiyyete tenezzül
etmemesi gerektir.
Herkes kendi âleminde bir kumandan
olduğundan, âlem-i asgarında cihad-ı ekberle mükelleftir. Ve ahlâk-ı Ahmediyye
ile tahalluk ve sün-net-i nebeviyeyi ihya ile muvazzaftır."….. Hutbe-i
Şamiye'nin Zeylinin Zeyli
.
.