19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-VEKÎL

EL-VEKÎL

ANLAMI: İlmiyle irade, kudretiyle İcra ettiği her şeye kefil olan, güvenilip dayanılan, mutlak yöneliş ve tevekkül ile işlerini kendisine bırakanın işlerini, tüm fayda, hak ve hukuku muhafaza ederek en iyi şekilde yapan demektir.

" O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka ilâh yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut.." Müzzemmil sûresi (73/9)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Hayatımızı kuşatan fıtrat kanunları O’nun irade ve icrası, plan ve programı ile olduğundan en geniş dairede tüm bu faaliyetlere kefil ve vekil olan O’dur..ki kâinat mahiyetinde olan tanzime bağlı olarak işlemektedir.

Diğer açıdan Rabbimizin Vekil ismiyle münasebetimizi direk olarak tevekkül hususu belirlemektedir. Kulun iman ve yakin noktasında elde ettiği güven, onu takatinin yettiği veya yetmediği, yâda bir maksadına ulaşmak noktasında istinad ve istimdat almak için ihtiyaç duyduğu her şey için mütevekkil bir konuma taşır. Dolayısıyla bu bağlılık insan ile sahibi arasında munis bir alış verişi temin eder.

Eğer yakin olmaz ama muvaffak olunursa o, O’nun koyduğu rububiyet kanunlarına olan kefaletindedir. Ancak vekil olarak kendinden iman ile istimdat edildiğinde gelişen muvaffakiyet ise, kanunlar nezdinden ziyade, O,nun bu kefaleti, kulundan razı olarak kabul ettiği manasına gelen, içinde şefkat, merhamet, Nusret, muhabbet olan hakiki vekilliktir…

“ Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır…” (Bakara Suresi/ 257)

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Vekil isminin ehli iman mabeynindeki tahakkuku, onların istiane ve sığınmalarını, tevekküllerine vekâlet edip, işlerini üzerine alarak, Veli isminin taalluku ile yegâne dost hasiyetini izhar ettiğini söyleyebiliriz. Aşağıda arz ettiğimiz ayetleri bu manaya delalet eden nitelikte olan ayet-i kerimelerdir.

" İnsanlar onlara: "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun." dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve şöyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.."  (Âl-i İmrân sûresi / 173)

" İşte Rabbiniz Allah bu! O'ndan başka ilâh yoktur; O, her şeyin yaratanıdır. O'na kulluk edin, O her şeye vekildir.." (En'âm sûresi / 102)

" Sen, ölümsüz ve daima diri olan (Allah)'a tevekkül et/Allah'ı Vekîl kıl (Allah'a güvenip dayan)..." (Furkân sûresi / 58)

" O tevekkül edenleri sever.." (Al-i İmran 3/159)

"...Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter..." (Talâk sûresi / 3)

" Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.." (Nisâ sûresi /132)

*Ve net olarak şunu da ifade edebilirz ki: Vekil ile Mütevekkil arasında tek hakiki ve müessir bağlantı; Şuur-u imani - intisab-ı imani - iman ve amal-i salih - intisab-ı ubudiyet gibi noktalarda olan bağlantıdır.*

Bu konu Risale-i Nur’da Dördüncü Şua olarak ele alınmıştır. Bu harika dersin okunması önemle tavsiye edilir.

Hulasa olarak buradan anlaşılan şudur ki; Bu ismin insanların mutlak faydasına yönelik tahakkuku, kulların Allah’a C.C tevekkül etmeleri ve vekil olarak,işlerin,ihtiyaçların,isteklerin,dertlerin  kendisine arz edilmesiyle mümkündür….

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan imanının tezahürü noktasında Allah’ı mutlak vekil bilmelidir. Ve bu intisabın gereğince hareket etmeli, O’nun lütfu ihsanı ile dostluğu kazanılmalıdır.

Örneğin; Ne olursa olsun ümitsizliğe, telaşa düşmemeli, güven ve emniyetini asla yitirmemelidir. * Zira benim velim, o kitabı indiren Allah'tır. Ve O, salih kullarına sahip çıkar..*.. A'RAF Suresi 196.

Evet, O’nun izni olmadan hiçbir şey olmaz. Her şey ilmi ve kontrolü altındadır. Mühim olan, iman ve tevekkülümüzle Rabbimizle aramızda olan, Vekillik ve Velilik münasebetini; Basit istekler, muvakkat arzular, geçici işlerimize bağlanarak, enaniyetimize itimat ederek kaybetmemektir.

Bir başka açıdan ise insan bu isimin tecellisi ve ayinesindeki tezahürü noktasında, kendisine tevdi edilen vazifelere sorumluluk ve ahlak prensipleri ile vekillik eder.İşleri uhdesine tevekkül ile alır ve gereğini yapar…

 …………..“Tevekkül, esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbabı dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek ve esbaba teşebbüs ise bir nevi dua-yı fiilî telâkki ederek, müsebbebatı yalnız Cenâb-ı Hakk’dan bilmek, neticeleri O’ndan istemek ve O’na minnettar olmaktan ibarettir.”… Sözler


.