“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
176 - *HABİB-İ EKREM* *(A.S.M)*
Anlamı: Allah’ın C.C.. Lütuf
ve cömertliği çok olan sevgili kulu Hz. Muhammed (A.S.M.)
… Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nev-i beşere muktedâ ve imam ve
rehber olarak gönderilmiştir. Lem’alar
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Bismillâhirrahmânirrahîm*
Arkadaş! Âlem-i bekaya delâlet eden
berâhinden maadâ, arkasında saflar teşkil edip dualarına bir ağızdan “Âmin!
Âmin!” söyleyen enbiya, evliya, sıddikîn imamları, Mahbub-u Ezelînin Habib-i
Ekremi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tazarruatı, duaları, âlem-i bekada
insanın bekasına pek büyük burhan ve kâfi bir vesiledir. Çünkü, kâinatı serâpâ
istilâ eden şu hüsünler, güzellikler, cemâller, kemâller, o Habibin
tazarruatını işitmemek veya kabul etmemek kadar çirkin, kabih, kusur, naks
addedilecek birşeye müsaade eder mi? Cenâb-ı Hak bütün nekaisten, çirkin
şeylerden münezzeh, müberrâ değil midir? Elbette münezzehtir. Mesnevi-i Nuriye
Yâ Rab! Habib-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm hürmetine ve İsm-i Âzam hakkına, şu risaleyi neşredenlerin ve
rüfekasının kalblerini envâr-ı imaniyeye mazhar ve kalemlerini esrar-ı
Kur’âniyeye naşir eyle ve onlara sırat-ı müstakimde istikamet ver. Âmin………… Said
Nursî R.A
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
TAZARRU VE NİYAZ:
İlâhî! İki dünyanın hayatı elimden kaçsa ve
bütün kâinat düşman kesilip beni terk etse, benim yine gam çekmemem gerekir;
çünkü Sen benim Rabbim ve Hâlıkım (Yaratıcım) ve İlâhımsın. Ve benim,
nihayetsiz isyanımla ve sair şeref vesilelerine gayet derecede uzaklığımla
beraber, Senin mahlûkun ve masnuun (san’at eserin) olmam sebebiyle, bir taallûk
(ilgi) ve intisap (bağ) cihetim var. İşte, ben de, Senin mahlûkunun lisanıyla
Sana tazarru ve niyazda bulunuyorum; ey Hâlıkım; ey Rabbim; ey Râzıkım (Rızık
Vericim) ve ey Musavvirim!
Ey İlâhım, Esmâ-i Hüsnân hürmetine,
İsm-i Âzamın hürmetine, Furkan-ı Hakîmin hürmetine, Habib-i Ekremin hürmetine,
Kelâm-ı Kadîmin hürmetine, Arş-ı Âzamın hürmetine, milyonlar “Kul hüvallahü
ehad” ile, bana merhamet etmeni istiyorum; ey bütün kemal sıfatların sahibi ve
bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah; ey iyi kötü, dost düşman ayırt
etmeden yarattığı bütün varlıklara rızıklarını yetiştiren Rahmân; ey
eserlerinde sonsuz rahmetin en lâtif cilvelerini gösteren sınırsız şefkat
sahibi Hannân; ey bitmez tükenmez ikramlarıyla ve nimetleriyle, varlıkları
terbiye edip besleyen Mennân; ey kullarının küçük büyük her türlü amellerinin
karşılığını hiç zayi etmeden hakkıyla veren Deyyân.
Beni bağışla; ey fazl ve ihsânıyla,
her türlü günahları çok çok bağışlayan Gaffâr; ey ayıp ve kusurları örten ve
çirkinlikleri perdeler altında saklayan Settâr; ey işlediği günahlardan pişman
olanların tevbelerini daima kabul eden Tevvâb; ey her varlığa tükenmez rahmet
hediyelerinden lâyık olduğu ihsanı veren Vehhâb.
Beni affet ey yarattığı varlıkları
çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd; ey her bir
canlıya hususî şefkat ve ihsanı olan ve onlar üzerinde iltifatının incelikleri
görünen Raûf; ey her türlü kusur ve günahları bolca affeden Afüvv; ey bütün
günahları bağışlayan Gafûr.
Bana lütufta bulun; ey varlıkları
nazik ve lâtif güzelliklerle yaratıp onlara lütufta bulunan ve ilmi her şeyin
bütün inceliklerine nüfuz eden Lâtif; ey bütün varlıkların küçük büyük, gizli
açık her hâlinden her an haberdâr olan Habîr; ey her şeyi, gizli açık bütün
sesleri ve yapılan bütün duaları işiten ve varlıklara işitme kàbiliyeti veren
Semî’, gizli ve açık her şeyi bütün incelikleriyle gören ve varlıklara da görme
kàbiliyeti ve basîreti ihsan eden Basîr.
Günahlarımı sil; ey zâlim ve
isyancıları hemen cezalandırmayıp yumuşaklıkla muâmele eden, tevbe etmeleri
için onlara fırsat tanıyan Halîm; ey gizli açık, küçük büyük her şeyi hakkıyla
bilen ve ilmi, ezelden ebede her şeyi kuşatan Alîm; ey bütün canlıları çeşitli
duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve
iyiliği bol olan Kerîm; ey rahmeti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı
kullarına hususî ihsan ve şefkatte bulunan Rahîm.
Bizi yolun doğrusuna ilet; ey
kâinattaki her bir varlığın bütün ihtiyaçlarını giderip onları bizzat terbiye
eden ve hiçbir vezir ve yardımcısı olmayan ve asla öyle bir şeye ihtiyacı da
bulunmayan Rab; ey kâinattaki her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi
hiçbir şeye asla muhtaç olmayan Samed; ey varlıkları yaratılış gayelerine sevk
eden ve dilediğine doğru yolu gösteren Hâdî.
Fazlınla bana cevâdâne (cömertçe)
ihsanlarda bulun; ey kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir
isminin tecellileriyle süsleyen Bedî'; ey bütün isimleri, sıfatları ve zâtı ile
ebediyen var olan ve yok olması asla mümkün olmayan Bâkî; ey kâinatı ince
hesaplarla yaratan, her varlığın bütün ihtiyaçlarını adaletle veren ve
haksızları cezalandırıp iyileri de mükâfatlandıran Adl; ey Hû.
Kalbimi ve kabrimi iman ve Kur’ân
nuruyla nurlandır; ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin
tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr; ey varlığında hiçbir şüphe bulunmayan ve
varlıkların dayandıkları hakikat, Zâtının sıfât, isim ve fiillerinin tecellisi
olan Hak; ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî
ve ebedî olan Hayy; ey bütün varlıkları düzenli ve daimî bir şekilde ayakta
tutan; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm; ey ezelden
ebede kadar kâinattaki her şeyin yegâne sahibi ve mâliki olan Mâlike’l-Mülk; ey
celâl ve ikram sahibi; ey her şeyin aslını ve başlangıcını ezelî ilmiyle tespit
eden ve Kendisinden önce hiçbir şey var olmayan Evvel; ey her şeyin sonunu
ezelî ilmiyle belirleyen ve sonu gelen varlıkların neslini tohum ve çekirdek gibi
hülâsalarla tanzim eden ve her şeyden sonra yalnız Kendisi bâkî kalan Âhir; ey
her şeyin dış yüzlerini çeşitli cihazlarla ve ince nakışlarla süsleyerek
fevkalâde mükemmel ve güzel yaratan ve bütün varlıklarda ilim, irade, kudret,
rahmet gibi sıfatlarının ve varlık ve birliğinin işaretleri açıkça görünen
Zâhir; ey bütün varlıkların içyüzlerini ve bilhassa canlıların içlerini
mükemmel bir fabrikanın harika makineleri gibi yaratıp işleten ve her şeyin
içine esmâsıyla nüfuz eden Bâtın; ey her türlü âcizlik ve zayıflık
alâmetlerinden münezzeh olan yegâne kuvvet ve kudret sahibi Kavî; ey kudreti
her şeye yeten ve Kendisine hiçbir şey ağır gelmeyen Kàdir; ey herşeyin sahibi
ve dostluğu pek güzel olan Mevlâ, ey her türlü kusur ve günâhı affeden Gâfir;
ey merhamet edicilerin en merhametlisi olan Erhamü’r-Râhimîn.
Kur’ân’daki İsm-i Âzamın hürmetine
ve kitab-ı âlemdeki sırr-ı âzamın olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
hürmetine, güzel isimlerinden, bu sayfayı sanki kabrimin tavanı yapıp, bu
esmâyı da ruhuma şems-i hakikatten şualar saçan pencere haline getirecek
şekilde, kalbime ve kalıbıma ve kabrimde ruhuma İsm-i Âzamın nurlarını saçan
pencere yapmanı istiyorum.
İlâhî, dilerim ki, ebedî bir lisanım
olsun da, kıyamete kadar bu isimlerle nidâ etsin. İşte, ardımda bâki kalan bu
nakışları, benim fâni ve zâil lisanımın yerine bir nâip olarak kabul eyle.
Allahım, Efendimiz Muhammed’e öyle
bir salât ve selâm et ki, o salât ile bizi bütün korku ve âfetlerden kurtar,
bütün hâcetlerimizi gider, bizi bütün günahlardan temizle, bütün günah ve
hatâlarımızı bağışla.
Ey bütün kemal sıfatların sahibi ve
bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah; ey duâ ve ihtiyaçlara cevap veren
Mücîbe’d-Daavât! Hayatım boyunca ve öldükten sonra, her an bu dileklerimi kat
kat fazlasıyla ver!
Bir milyon salât ve selâm, bir o
kadarla çarpımından çıkan netice ve bunun da kat katı, Efendimiz Muhammed’e,
Onun Âl, Ashab, Ensar ve tabîlerine olsun! Bu salâvatların her birini, benim
ömür günlerimdeki günahkâr nefeslerim sayısınca çoğalt! Bu salâvatların her
birisi hürmetine beni affeyle, bana merhamet et. Bunu rahmetinle ihsan eyle; ey
merhamet edicilerin en merhametlisi olan Erhamü’r-râhimîn! Âmin!
Mesnevi-i Nuriye /Habbe Dua
Tercümesi