İnsanın kendi içindeki iç savaşla başa çıkması zordur.
Doğrular, eğriler her şeyin kendine göre bir tanımı ve sağladığı etkisi vardır.
İnsan her iki akımın karşında alıcı veya tepki gösteren bir iradeyle durur. Ve
bu irade her zaman en kolay olan öneriyi kabul eder.
Hazzı peşin olan ve direk damak tadı oluşturan şeyler tercih sebebidir. Oysa her kolaylığın elde ettiği neticede iğreti bir konumdadır.
Mesela sürekli eğlenme, giyim kuşam, gezme tozma, yeme içme gibi tercihler olay mahallinden uzaklaşmakla birlikte boşluklar ve pozisyon değişiminden sıkıntılar bırakırlar. Yani kazanım olarak elde edilen sonuç havadır. Ve insan bu kullanımdan hayati önemi olan bir şey sermayeye sahip olamaz. Yaşandı ve bitti…
Ancak her biten şeyin insan üzerinde bıraktığı geçiş izleri unutulmaz. Ve o izdüşümü onunla ilgili duyguda kendine bir yer bulur. Vakti geldiğinde buradayım der. Niteliği ne ise onunla insanı karşılar. Bir zaman sonra ise, yani insanın heveslerine arzularına bakan ve onları tatmin için harcadığı özkaynağı tükendiğinde koskocaman bir hiçlik kucağına düşer. Gençliği, hislerinin canlılığı, tad alma duyusu, bıkkınlık, pişmanlık, doyumsuzluk, yetersizlik gibi taşıyıcı kolanlar yıkılmaya yüz tutmuştur.
İdraki yıpranmış, kalbi yorulmuş, aklı karışmış, ruhu sersemleşmiş ve boynunda bir tükenmişlik yaftası asılı olarak kendini bulur.
Eğer insan kendi tercihleri önünde bir gelir gider tablosu oluşturmaz, ne kazanır ne kaybederim diye bir durum değerlendirmesinde bulunmaz ve eğilimini bir kıymetli bir katkıdan yana yönlendirmez ise, kolay gelen şeyler peşin hükümlülükle ileride edilecek iflasın, görünüşteki şatafatıyla muhatabını avlamış olur.
Netice itibariyle insan kendi yol ayrımına geldiğinde,önündeki uzun sefer için insanlık heybesinde bulması gereken bir şeyler vardır.Bunlar ona ebedi olarak lazım olacak kumanyalar sayılırlar.Madem sonluluk hayatın bir gerçeğidir.Madem film biter..şarkı susar..resim eskir..yaz geçer kış gelir..madem çocukluk gençlikle,gençlik yaşlılıkla,yaşlılık ölümle yer değiştirir..insan uğrayacağı her durak için oraya uygun bir malzeme seçimi yapmalıdır.Yoksa bu yolculuğa lakayt kalmakla,o yolda yürünmeyecek düşüncesi bir vehimden ibarettir.İster hazırlıklı isterse hazırlıksız olsun herkes bu hendekten atlamak zorundadır.
Güçlenmiş iradeler, bilgi sahibi olmuş bir dimağ, açlığını gidermiş bir ruh arayışı, sevgi ve ilgiyi yönetebilmiş bir kalp, cehaletini mağlup edebilmiş bir ilmi titizlik, insanı mükemmel bir donanıma sahip kılar.
Kendinle savaşmak ne kadar zor olsa da, iyi ve kötünün irade önünde mihenge vurulması aklı tercih noktasında galip kılabilir. Geçici olan zevklerin yerine kalıcı ve kaliteli eylem ve sorgulamaların peşine düşen insanlarda nitelikli yaşam bir refleks haline gelebilir. Ve ayrıca savaşın zorluğunu unutturan ve mücadeleyi kutsayan şey ise zaferin kendisidir.
Evet, sevgili dostlar asıl özgürlük ve bağımsızlık; insani donanımın kendine has nitelikte bulunan işlerle meşgul olması ve kendini keşfetmesiyle mümkündür. Yoksa bir ömür kendine ninni söylemek, her şeyden kulağını ve gözünü kapamak en muhtaç olunan zamanda müflis bir teselliye insanı mahkûm eder… Velhasıl bir ömre yazık olur…
Hazzı peşin olan ve direk damak tadı oluşturan şeyler tercih sebebidir. Oysa her kolaylığın elde ettiği neticede iğreti bir konumdadır.
Mesela sürekli eğlenme, giyim kuşam, gezme tozma, yeme içme gibi tercihler olay mahallinden uzaklaşmakla birlikte boşluklar ve pozisyon değişiminden sıkıntılar bırakırlar. Yani kazanım olarak elde edilen sonuç havadır. Ve insan bu kullanımdan hayati önemi olan bir şey sermayeye sahip olamaz. Yaşandı ve bitti…
Ancak her biten şeyin insan üzerinde bıraktığı geçiş izleri unutulmaz. Ve o izdüşümü onunla ilgili duyguda kendine bir yer bulur. Vakti geldiğinde buradayım der. Niteliği ne ise onunla insanı karşılar. Bir zaman sonra ise, yani insanın heveslerine arzularına bakan ve onları tatmin için harcadığı özkaynağı tükendiğinde koskocaman bir hiçlik kucağına düşer. Gençliği, hislerinin canlılığı, tad alma duyusu, bıkkınlık, pişmanlık, doyumsuzluk, yetersizlik gibi taşıyıcı kolanlar yıkılmaya yüz tutmuştur.
İdraki yıpranmış, kalbi yorulmuş, aklı karışmış, ruhu sersemleşmiş ve boynunda bir tükenmişlik yaftası asılı olarak kendini bulur.
Eğer insan kendi tercihleri önünde bir gelir gider tablosu oluşturmaz, ne kazanır ne kaybederim diye bir durum değerlendirmesinde bulunmaz ve eğilimini bir kıymetli bir katkıdan yana yönlendirmez ise, kolay gelen şeyler peşin hükümlülükle ileride edilecek iflasın, görünüşteki şatafatıyla muhatabını avlamış olur.
Netice itibariyle insan kendi yol ayrımına geldiğinde,önündeki uzun sefer için insanlık heybesinde bulması gereken bir şeyler vardır.Bunlar ona ebedi olarak lazım olacak kumanyalar sayılırlar.Madem sonluluk hayatın bir gerçeğidir.Madem film biter..şarkı susar..resim eskir..yaz geçer kış gelir..madem çocukluk gençlikle,gençlik yaşlılıkla,yaşlılık ölümle yer değiştirir..insan uğrayacağı her durak için oraya uygun bir malzeme seçimi yapmalıdır.Yoksa bu yolculuğa lakayt kalmakla,o yolda yürünmeyecek düşüncesi bir vehimden ibarettir.İster hazırlıklı isterse hazırlıksız olsun herkes bu hendekten atlamak zorundadır.
Güçlenmiş iradeler, bilgi sahibi olmuş bir dimağ, açlığını gidermiş bir ruh arayışı, sevgi ve ilgiyi yönetebilmiş bir kalp, cehaletini mağlup edebilmiş bir ilmi titizlik, insanı mükemmel bir donanıma sahip kılar.
Kendinle savaşmak ne kadar zor olsa da, iyi ve kötünün irade önünde mihenge vurulması aklı tercih noktasında galip kılabilir. Geçici olan zevklerin yerine kalıcı ve kaliteli eylem ve sorgulamaların peşine düşen insanlarda nitelikli yaşam bir refleks haline gelebilir. Ve ayrıca savaşın zorluğunu unutturan ve mücadeleyi kutsayan şey ise zaferin kendisidir.
Evet, sevgili dostlar asıl özgürlük ve bağımsızlık; insani donanımın kendine has nitelikte bulunan işlerle meşgul olması ve kendini keşfetmesiyle mümkündür. Yoksa bir ömür kendine ninni söylemek, her şeyden kulağını ve gözünü kapamak en muhtaç olunan zamanda müflis bir teselliye insanı mahkûm eder… Velhasıl bir ömre yazık olur…
...