Değerli Dostlar..
İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur..der Üstad Bediüzzaman…Onu zâyi olmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin sevincinden bahseder…Ve ölüm meleğini ruhunu eline teslim edeceği emin bir varlık olarak görür,sevinç hisseder…
Yaşam soru ve cevapların harmanında yapılan mücadelenin sonucu ile belirginleşir kişi için.Merak ilmin hocasıdır..öğrenme iştiyakı bilginin peşinden gitme şevkini oluşturur.Hiç bir şeyin başı boş olmadığı bir evrende insanın kendini bizzat ve müstakil bilmesi ve yine Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle ,üzerinde bir rakibin,gözetleyicinin bulunmasını istememesi,beklide vurdum duymazlık savurganlığını insana yaşatan duyguların başında gelir.Heves ve arzuların hissin kör tarafına dayanan durumu,mantıksız ve düşüncesiz bir çok hareketin doğmasına sebep olur.Ve insanın hayatı güvensizlik ve endişe üzerinde akmaya başlar.
Değerli şeyler aniden oluşmaz. Ödüllerine kolayca ulaşılmaz. Kıymet bir bedelin sonucunda oluşur. Erdem tüm süreci kanıksayan bir kabulleniş fikir ve eyleminin meyvesidir. İstekler fiiler bağlamında olgunlaşır. İstek ve dileklerin ani şekilde karşılananı son nokta özelliğinde olan şeylerin karşılığıdır. Fırtına çıkmıştır ve pamuk ipliği kopma noktasına gelmiştir. Her kapı kapanmıştır vb gibi…
Dileklerin uzun yol kat edenleri ise, ihtiyaç, mana, tarz, amaç, sonuç gibi birçok menzilden geçer. Birçok usul ve fasıl ve de asıl süzgecinden süzülür. Devasa bir sistemin işleyişinde kaidelere bağlı yanı tüm kâinatı ilgilendirir ve çok geniş bir hukuk nezdinde ele alınır. Tüm bu zorluk olarak görünen kapı kapı üstüne görüntü haddi zatında bir görüntüdür. Belki yüzlerce perdenin örttüğü bir güzellik ve en gerçek keyfiyet ve maksada ulaştırır insanı… Hali hazırda acil olmayanlar, muaccel bir cennet ödeneğidir.
Ömrün uğradığı duraklar..içinde karşılaşılan durumlar.Davranış ve tutumlar..düşünceler sürekli bir alış veriştir.Ve dünya bu meyanda bir sergi bir Pazar yeridir.Bir şeyler ödenir ve bir şeyler alınır.Bazen iyi mallar ve bazen çürük şeylere talip olunur bu çarşıda.Her alış veriş ve bünyeye dahil edilen şeyler vücudun ve ruhun sağlığı ile ilgilidir.Acele tüketmek,peşinci olmak,sabırsızlık iktisadi olarak sistemi akamete uğratır.Olur olmaz her şeyi havsalaya doldurmak,gereksiz lüzumsuz şeylere yatırımlar yapmak,geliri azalttığı gideri çoğaltmak sermayenin tükenmesi ve iflasın gelmesi demektir.
Harcama alışkanlıkları sınıfların statüsünü belirler.Düşük gelirlilerin harcamaları hep bir ihtiyaç ekseninde döner.Bu durum öyle bir hale gelir ki;ucuz olarak algılanan her şey bir ihtiyaçtır görüşüyle tüm gelirlerini sarf ederler.Orta gelirli olanlar yetinmek konusundan yoksundurlar ve sürekli ulaşabilmeleri kolay olan ihtiyaçları oluştururlar.Belli olan gelirlerini tüketebilecekleri bir çok gereksinimleri vardır..örneğin var olanın yenilenme zamanının geldiği gibi…Bu nedenle sürekli yükümlülük satın alırlar.Düşük ve orta gelirliler bu bağlamda sabit bir çerçeveye dahil yaşarlar.Muhtemelen kendilerinin önceliği dışında hiçbir kimsenin de işine yaramazlar.
Diğer taraftan gerçek zengin olanlar ise, yükümlülük değil varlık niteliği olan şeylere, yani sürekli getirisi olabilecek şeylere yatırım yaparlar. Bu nedenle iyi bir finans yönetimi ile sürekli kazanırlar. İstihdam oluştururlar, vergi verirler, sosyal sorumluluk projeleri ile topluma değer üreten, fayda sağlayan bir konumda bulunurlar.
Değerli Dostlar!
Ruhumuz bize verilmiş bir varlık,bir değer bir ana sermaye…Bir emanet..ölümlü bir bedende misafir bir cevher…Ruhumuzu basit şeylere ulaşmak adına heveslerimizin oyununa getirmemek önemli..ve yukarıda söz edilen orta gelirlilerin davranışı gibi,sürekli bir ihtiyaç sürekli bir meşguliyet ve ilgi alanları üretim,ebedi bu konumda kalınacak gibi yükümlü ve yorgun bir ruha sahip olmamalıyız.
Üçüncü olarak gerçek zenginlerin varlıklarını kollayıp, işlevsellik kazandırdığı sermayelerini yönetmekte gösterdikleri dikkat nevinden, bu sermayemizi kollayarak, gözeterek, doğru yatırımlara yönlendirerek sonsuza yakışır bir özvarlığa çevirme titizliği en akıllı bir yatırım şekli olsa gerek.
Değerli Dostlar,
Dünya da her şey bir hikmet ve ölçü ile bir karara bağlanmış..ebedi bir hayatın ürününü yetiştirmekte..ve bu mezraya ekilen her insan davranışlarına bağlı olarak,celp ettiği elementlerin tesirine göre sürgün vermektedir.Cennetin tuba ağacı ile cehennemin zakkumu bu ekeneğin mahsulüdür.
Üstad Bediüzzaman’ın bir ifadesiyle hasbi halimize nokta koyalım..Demiş ki;
………………….
Eğer insan, şu dar âlem-i arzîde, hayat-ı dünyeviye toprağı altında, o cihazât-ı mâneviyesini nefsin hevesâtına sarf etse, bozulan çekirdek gibi, bir cüz'î telezzüz için, kısa bir ömürde, dar bir yerde ve sıkıntılı bir halde çürüyüp tefessüh ederek, mesuliyet-i mâneviyeyi bedbaht ruhuna yüklenecek, şu dünyadan göçüp gidecektir.
Eğer o istidad çekirdeğini İslâmiyet suyu ile, imânın ziyâsıyla, ubûdiyet toprağı altında terbiye ederek evâmir-i Kur'âniyeyi imtisâl edip, cihazât-ı mâneviyesini hakiki gâyelerine tevcih etse, elbette âlem-i misâl ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennette hadsiz kemâlât ve nimetlere medâr olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-i dâimenin cihazâtına câmi' kıymettar bir çekirdek ve revnaktar bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübârek ve münevver bir meyvesi olacaktır.
……………..
Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme……………….
Rabbimiz ebedi hayatımızın sermayesini muhafaza etmemizde bizimle olsun..Âmîn…
Selam ve dua
İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur..der Üstad Bediüzzaman…Onu zâyi olmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin sevincinden bahseder…Ve ölüm meleğini ruhunu eline teslim edeceği emin bir varlık olarak görür,sevinç hisseder…
Yaşam soru ve cevapların harmanında yapılan mücadelenin sonucu ile belirginleşir kişi için.Merak ilmin hocasıdır..öğrenme iştiyakı bilginin peşinden gitme şevkini oluşturur.Hiç bir şeyin başı boş olmadığı bir evrende insanın kendini bizzat ve müstakil bilmesi ve yine Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle ,üzerinde bir rakibin,gözetleyicinin bulunmasını istememesi,beklide vurdum duymazlık savurganlığını insana yaşatan duyguların başında gelir.Heves ve arzuların hissin kör tarafına dayanan durumu,mantıksız ve düşüncesiz bir çok hareketin doğmasına sebep olur.Ve insanın hayatı güvensizlik ve endişe üzerinde akmaya başlar.
Değerli şeyler aniden oluşmaz. Ödüllerine kolayca ulaşılmaz. Kıymet bir bedelin sonucunda oluşur. Erdem tüm süreci kanıksayan bir kabulleniş fikir ve eyleminin meyvesidir. İstekler fiiler bağlamında olgunlaşır. İstek ve dileklerin ani şekilde karşılananı son nokta özelliğinde olan şeylerin karşılığıdır. Fırtına çıkmıştır ve pamuk ipliği kopma noktasına gelmiştir. Her kapı kapanmıştır vb gibi…
Dileklerin uzun yol kat edenleri ise, ihtiyaç, mana, tarz, amaç, sonuç gibi birçok menzilden geçer. Birçok usul ve fasıl ve de asıl süzgecinden süzülür. Devasa bir sistemin işleyişinde kaidelere bağlı yanı tüm kâinatı ilgilendirir ve çok geniş bir hukuk nezdinde ele alınır. Tüm bu zorluk olarak görünen kapı kapı üstüne görüntü haddi zatında bir görüntüdür. Belki yüzlerce perdenin örttüğü bir güzellik ve en gerçek keyfiyet ve maksada ulaştırır insanı… Hali hazırda acil olmayanlar, muaccel bir cennet ödeneğidir.
Ömrün uğradığı duraklar..içinde karşılaşılan durumlar.Davranış ve tutumlar..düşünceler sürekli bir alış veriştir.Ve dünya bu meyanda bir sergi bir Pazar yeridir.Bir şeyler ödenir ve bir şeyler alınır.Bazen iyi mallar ve bazen çürük şeylere talip olunur bu çarşıda.Her alış veriş ve bünyeye dahil edilen şeyler vücudun ve ruhun sağlığı ile ilgilidir.Acele tüketmek,peşinci olmak,sabırsızlık iktisadi olarak sistemi akamete uğratır.Olur olmaz her şeyi havsalaya doldurmak,gereksiz lüzumsuz şeylere yatırımlar yapmak,geliri azalttığı gideri çoğaltmak sermayenin tükenmesi ve iflasın gelmesi demektir.
Harcama alışkanlıkları sınıfların statüsünü belirler.Düşük gelirlilerin harcamaları hep bir ihtiyaç ekseninde döner.Bu durum öyle bir hale gelir ki;ucuz olarak algılanan her şey bir ihtiyaçtır görüşüyle tüm gelirlerini sarf ederler.Orta gelirli olanlar yetinmek konusundan yoksundurlar ve sürekli ulaşabilmeleri kolay olan ihtiyaçları oluştururlar.Belli olan gelirlerini tüketebilecekleri bir çok gereksinimleri vardır..örneğin var olanın yenilenme zamanının geldiği gibi…Bu nedenle sürekli yükümlülük satın alırlar.Düşük ve orta gelirliler bu bağlamda sabit bir çerçeveye dahil yaşarlar.Muhtemelen kendilerinin önceliği dışında hiçbir kimsenin de işine yaramazlar.
Diğer taraftan gerçek zengin olanlar ise, yükümlülük değil varlık niteliği olan şeylere, yani sürekli getirisi olabilecek şeylere yatırım yaparlar. Bu nedenle iyi bir finans yönetimi ile sürekli kazanırlar. İstihdam oluştururlar, vergi verirler, sosyal sorumluluk projeleri ile topluma değer üreten, fayda sağlayan bir konumda bulunurlar.
Değerli Dostlar!
Ruhumuz bize verilmiş bir varlık,bir değer bir ana sermaye…Bir emanet..ölümlü bir bedende misafir bir cevher…Ruhumuzu basit şeylere ulaşmak adına heveslerimizin oyununa getirmemek önemli..ve yukarıda söz edilen orta gelirlilerin davranışı gibi,sürekli bir ihtiyaç sürekli bir meşguliyet ve ilgi alanları üretim,ebedi bu konumda kalınacak gibi yükümlü ve yorgun bir ruha sahip olmamalıyız.
Üçüncü olarak gerçek zenginlerin varlıklarını kollayıp, işlevsellik kazandırdığı sermayelerini yönetmekte gösterdikleri dikkat nevinden, bu sermayemizi kollayarak, gözeterek, doğru yatırımlara yönlendirerek sonsuza yakışır bir özvarlığa çevirme titizliği en akıllı bir yatırım şekli olsa gerek.
Değerli Dostlar,
Dünya da her şey bir hikmet ve ölçü ile bir karara bağlanmış..ebedi bir hayatın ürününü yetiştirmekte..ve bu mezraya ekilen her insan davranışlarına bağlı olarak,celp ettiği elementlerin tesirine göre sürgün vermektedir.Cennetin tuba ağacı ile cehennemin zakkumu bu ekeneğin mahsulüdür.
Üstad Bediüzzaman’ın bir ifadesiyle hasbi halimize nokta koyalım..Demiş ki;
………………….
Eğer insan, şu dar âlem-i arzîde, hayat-ı dünyeviye toprağı altında, o cihazât-ı mâneviyesini nefsin hevesâtına sarf etse, bozulan çekirdek gibi, bir cüz'î telezzüz için, kısa bir ömürde, dar bir yerde ve sıkıntılı bir halde çürüyüp tefessüh ederek, mesuliyet-i mâneviyeyi bedbaht ruhuna yüklenecek, şu dünyadan göçüp gidecektir.
Eğer o istidad çekirdeğini İslâmiyet suyu ile, imânın ziyâsıyla, ubûdiyet toprağı altında terbiye ederek evâmir-i Kur'âniyeyi imtisâl edip, cihazât-ı mâneviyesini hakiki gâyelerine tevcih etse, elbette âlem-i misâl ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennette hadsiz kemâlât ve nimetlere medâr olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-i dâimenin cihazâtına câmi' kıymettar bir çekirdek ve revnaktar bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübârek ve münevver bir meyvesi olacaktır.
……………..
Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme……………….
Rabbimiz ebedi hayatımızın sermayesini muhafaza etmemizde bizimle olsun..Âmîn…
Selam ve dua