İnsanın yaşam kalitesi tercihleri ile belirginleşir.Ne kadar
nasihat ve öğretiden hoşlanılmasa da bilgi ve tecrübenin haddi zatında böyle
bir misyonu var.Bilen konuşur..tecrübe paylaşılır..ilim akla kapı açar ve irade
müstakildir.
İnsan yönlendirilmesinde meyiller neticeyi belirler. Tercih önüne koyulan veya iradeye teklif edilen her ne ise oluşturduğu etki kişinin elini uzatacağı, fikrini yolculuğa çıkaracağı, hislerini serbest veya tutacağı konumu oluşturur.
Var olmak, hayat meydanına koyulmak asla basit ve sıradan bir iş değildir. Bunun sıradan olmadığını ölüm gibi bir hakikat tüm açıklığı ile ortaya koyar. Tüm değerler, görünen ve görünmeyen âlemler, duygu dünyası, emeller, kaybetmekten korkulan şeyler, üzerine titrenen sevgililer bir anda toprak arkası ile yer değiştirir. İnsanın kendince tüm önemli meseleleri hayal derecesine düşer. O nedenle hayatında ölümünde insandan beklediği ve istediği şeylere karşı, tanılar, anlatılar ve önem sırasını yapılandıran düzenlemeler yapılmıştır.
En belirgin sınıflandırma şüphesiz yaratıcı tarafından ortaya koyulan, Peygamberleri, kitapları, seçkin ve sadık kullarıyla desteklenen ve varlık âleminde bulunan her şey ile kuvvetli bir delil hükmüne getirilen maddi ve manevi bir teşekkül ile tanzim edilen bir sistem ve organizasyonla kendini göstermiştir.
Yani madem insan ve diğer canlı ve cansız varlıklar bir amaç ve kimlikle var edilmişlerdir. Öncelikle bunun açıklanması ve neden, niçin, nereden nereye gibi ciddi soruların cevaplarının verilmiş olması lazımdır. İşte yaratıcı kudret bunu gayet sonsuz bir rahmet ve nihayetsiz bir şefkat ve rahmani bir adaletle açıklamıştır. Bu açıklamanın doğruluğuna hayatın kendisi şahit olduğu gibi, yaratıcının varlığı, birliği ve bu değerlerin temsilciliği ile diğer hayatın gerçeği ve sorumluluklar ve de neticenin ele alınacağı gibi konularda, tüm temsilcilerin görüş, görünüş ve ifade birlikteliğinde hareket etmeleridir.
Bu birlikteliğin diliyle ifade edilen gerçekler herkes tarafından az çok bilinmektedir. Az bilenlerin az bilgilerini çoğaltmak, çok bilenlerin ise bildikleri ile hareket etmeleri bu az ve çok bilmenin gerekli ve gerekçeli fiilidir. Dolayısıyla anlaşılması mümkün ve yapılması imkân dâhilinde olan ve içeriği sorumluluk barındıran her şey kişiye özel bir karşı ödemenin sayısal ve saygısal tablosunu oluşturur.
Az bilen az bildiği ile aldığı veya alacağı sorumlulukla yola çıkar ve bilgisini hareket ile birlikte bir niteliğe ulaştırmak gayesi ile yürümeye başlar. Bilenler ise buna yetinmeyerek sonsuz satırlara muhatap olmanın çekici ve öğrenmenin zevkli adımlarıyla hedeflenen noktaya doğru gider.
Bunun dışında kalanlar yani her şeye kulak tıkayan zümre belirli bir vakte kadar kendilerine mühlet verilen güruhu temsil eder. Bu güruhun gizli lideri kendisine ilk mühlet verilen şeytan’dır.
Yukarıda hayatın ve neticesine yönelik sonucu oluşturan şeylerin asla basit olmadığını ifade etmiştik.
Burada en ciddi olan konu bu kendisine ilk mühlet verilen en eski düşmanın, kendisine mühlet verilen ama bu mühletin farkında olmayan güruhun yönetilmesi işidir. Bu tepkisiz, sağır ve kör gurubun komutası şeytan ve onun temsilcilerinin elindedir.
Aklın ve muhakemenin doğru ölçme ve doğru bilgi temelli yaşamanın hayat alanı ile ölçmeme düşünmeme, önemsememe, görevsizlik olarak hayat sürmenin değerleri bir birinden çok başkadır.
Bu iki cenahın idaresi ve hayat tanımları ve vaad ve teklifleri de bir birinden doğu batı gibi uzaktır. Varlık ve yokluk kadar ayrıdır…
Bizim burada ki konumuz bu mühlet süresinin bilinçli tüketilen ömür dakikaları değil, bilinçsiz ve hazırlanan bir oyun çerçevesinde heba edilmesidir.
Bitmeyen oyunun sanal dünya perdesi… Bu perde de oyun her şeyi önemsizleştirmek ve önemsizleştirilen her şey içinde küçük değerlerin varlığını özgür göstermektir.
Tüm yüksek değerlerinizi paylaşan ancak bu değerlerinizin yanında kendi değerlerini fikre değil hislere etki eden bir plan ile yerleştiren bir sistem çalışmaktadır. Bunun örneğini çok yaygın olarak kullandığımız “sosyal ağlarda” görebiliriz.
Kısa ifadeler, hazır cevaplar, düşünceye meydan vermeden tetiklenen kendini ifade etmeler, resimler, reklamlar, kaynaştırma sistemleri, arkadaşlıklar, önermeler, dürmeler, oyunlar, gizemlilik, cazip olgular ve kimliğini gizleyebilmenin getirdiği serbestiyet dürtüsü ve daha bilinen bir yığın strateji...
Sürekli güncellik, haberdar etme, mesaj göndermeler, ekleyenler, etiketleyenler, takip edenler vs ile ilgili mailler vb…
Değerli Dostlar! Sizce bunlar masum hareketler mi?
Sosyal ağları kullananlar olarak kitap okuma alışkanlığımız ne seviye de ?
Önem verdiğimiz konular kaçıncı önem sırasında?
Bizleri ilgilendirmediğini düşünüp yanından vakarla geçebildiğimiz kaç meseleye şimdi dönüp bakmıyoruz?
Heyecanlandığımız, feyiz aldığımız ulviyetiyle bir edebi örtü altına girdiğimiz duygusal etkileşimlerimiz neler ile yer değiştirdi?
Bir birine selam vermekten çekinen insanlar hiç tanımadıkları insanlara oyun daveti veya özel mesaj yoluyla teklif ettikleri perdesizlik nasıl kazanıldı?
Erkek ve Bayanlar arasında olan veya olması gereken en önemli mesafe, ne ile ve ne için aradan kalktı?
Bütün insanlığı ilgilendiren olaylar nasıl servis ediliyor fark ediyor muyuz?
Mesela İslam dünyasında olan bir parçalanma, akan gözyaşı hakkında içimiz acıdığından bir dakika sonra herhangi bir şarkı, komik bir paylaşım, bir entrika haberi, ünlü biriyle ilgili bir duyuma kendimizi kaptırıyor muyuz?
Sistem artık içinde olmadan küçük dokunuşlarla biz tarafında yürütüle biliyor mu?
Büyük ve kurumsal işletmelerde şirketler sistemle çalışır. Departmanlarda tanımlanan görevler yerine getirildiğinde faaliyetler aksamadan yerine getirilir. Patronun iş yerinde olmasına gerek yoktur.
Şimdi dünyanın en çok kullandığı, ancak İslam ülkelerindeki kullananların kullanıldığı bu sistemin gerçek sahipleri kim bunu bilmiyor fakat kurdukları oyunların içerisinde bizlere verdikleri oyunculuk sorumluluklarını yerine getiriyoruz.
Genel itibariyle ne zaman sevineceğimizi ve ne kadar sevinebileceğimizi, ne kadar ve nası üzelebileceğimiz kısa videolar, paylaşımlarla bizlere kontrol ettiriliyor. Çok sıkılırsak bir oyuna başlar sonra da başka arkadaşlarımızı davet ederiz. Başımızı kaldırmadan bir ömür sürecek bir oyunun içine dalar gideriz…
Binlerce arkadaşımız olur ama 5-10-20 ‘sini ancak tanırız. Tüm insanlığa rahmet olan peygamberin A.S.M buyurduğu “Kişinin çok arkadaşının olması riyakârlık alametidir” hakikat ölçüsüyle kendimizi, paylaşımlarımızı beğendirmeye çalışırız.
Değerli Dostlar!
Birkaç yıl önce birilerine fikri bir kitap okuma tavsiyesinde bulunmak noktasında olsaydım..gayet titiz ve seçici bir şekilde bir şeyler söylemeye gayret ederdim.Ancak bugün ne okuyayım diye biri bir şey sorsa,istediğin her fikri kitabı oku derim.Çünkü bu tür kitaplar genelde insanların düşünce yapılarına seslenir.Akıl bu durumda doğru şeyleri ölçme ve değerlendirme niteliği ile kendi lehinde karar verebilir.Kabul etmeyebilir veya benimser.Nihayetinde fikri olarak bir yol bulabilir.
Ancak eğer insanlar hislerine yönelik bir stratejiye hedef olmuşlar ve orada yakalanmışlarsa; his muhakemeyi dinlemediğinden yanlışlar ve hatalar kaçınılmaz olur. Zaten tüm hatalar akla hâkim olan duygular yüzünden yapılır dersek mübalağa etmiş olmayız.
Tüm sapkılıklar da aklın devreden çıkarılması noktasında çalışmış ve felsefeleştirilmişlerdir. Evet, kendine kıyamete kadar mühlet verilen şeytan ve temsilcileri, kendilerine bir ömürlük mühlet verilenleri yönetmek azminde en eski düşmanlıklarını gayet sinsi bir şekilde sürdürüyorlar.
İnsanları yalnızlaştırarak,bağlı bulundukları değerlerden uzaklaştırarak,tüm çirkinliklere masumiyet elbisesi,aşk vs..kisvesi giydirerek ,ibadetten,duadan,itiraf ve sığınmaktan koparıyorlar.Yüz elli harflik dava kahramanları oluşturuyorlar.
Değerli Dostlar!
Bir tarafta;
Her şeyin nefesini elinde tutan bir Rab..
Yüz yirmi dört bin temsilci enbiya..
Âlemlere Rahmet bir Muhammed A.S.M
Kâinat kitabını okuyan bir Kur’an..
Yüz binlerce Üstatlar.. âlimler.. pirler..
Ulvi besteler,gerçek şiirler,kasidelerimiz,yol gösteren sözler..
Ölümle başlayan sonsuz bir hayat..
Diğer tarafta;
Nefsani,fani,günahlı,geçici,çirkin,haram,seviyesiz ,hayvani bir yaşam..İnsan ruhundan beslenen acımasız düşman ve düşmanlıklar…Uğursuz oyuncaklar ve bitmeyen oyunlar…Kaybedilen bir ebed………………
Evet Dostlar;
Artık eve dönme vakti…………….
İnsan yönlendirilmesinde meyiller neticeyi belirler. Tercih önüne koyulan veya iradeye teklif edilen her ne ise oluşturduğu etki kişinin elini uzatacağı, fikrini yolculuğa çıkaracağı, hislerini serbest veya tutacağı konumu oluşturur.
Var olmak, hayat meydanına koyulmak asla basit ve sıradan bir iş değildir. Bunun sıradan olmadığını ölüm gibi bir hakikat tüm açıklığı ile ortaya koyar. Tüm değerler, görünen ve görünmeyen âlemler, duygu dünyası, emeller, kaybetmekten korkulan şeyler, üzerine titrenen sevgililer bir anda toprak arkası ile yer değiştirir. İnsanın kendince tüm önemli meseleleri hayal derecesine düşer. O nedenle hayatında ölümünde insandan beklediği ve istediği şeylere karşı, tanılar, anlatılar ve önem sırasını yapılandıran düzenlemeler yapılmıştır.
En belirgin sınıflandırma şüphesiz yaratıcı tarafından ortaya koyulan, Peygamberleri, kitapları, seçkin ve sadık kullarıyla desteklenen ve varlık âleminde bulunan her şey ile kuvvetli bir delil hükmüne getirilen maddi ve manevi bir teşekkül ile tanzim edilen bir sistem ve organizasyonla kendini göstermiştir.
Yani madem insan ve diğer canlı ve cansız varlıklar bir amaç ve kimlikle var edilmişlerdir. Öncelikle bunun açıklanması ve neden, niçin, nereden nereye gibi ciddi soruların cevaplarının verilmiş olması lazımdır. İşte yaratıcı kudret bunu gayet sonsuz bir rahmet ve nihayetsiz bir şefkat ve rahmani bir adaletle açıklamıştır. Bu açıklamanın doğruluğuna hayatın kendisi şahit olduğu gibi, yaratıcının varlığı, birliği ve bu değerlerin temsilciliği ile diğer hayatın gerçeği ve sorumluluklar ve de neticenin ele alınacağı gibi konularda, tüm temsilcilerin görüş, görünüş ve ifade birlikteliğinde hareket etmeleridir.
Bu birlikteliğin diliyle ifade edilen gerçekler herkes tarafından az çok bilinmektedir. Az bilenlerin az bilgilerini çoğaltmak, çok bilenlerin ise bildikleri ile hareket etmeleri bu az ve çok bilmenin gerekli ve gerekçeli fiilidir. Dolayısıyla anlaşılması mümkün ve yapılması imkân dâhilinde olan ve içeriği sorumluluk barındıran her şey kişiye özel bir karşı ödemenin sayısal ve saygısal tablosunu oluşturur.
Az bilen az bildiği ile aldığı veya alacağı sorumlulukla yola çıkar ve bilgisini hareket ile birlikte bir niteliğe ulaştırmak gayesi ile yürümeye başlar. Bilenler ise buna yetinmeyerek sonsuz satırlara muhatap olmanın çekici ve öğrenmenin zevkli adımlarıyla hedeflenen noktaya doğru gider.
Bunun dışında kalanlar yani her şeye kulak tıkayan zümre belirli bir vakte kadar kendilerine mühlet verilen güruhu temsil eder. Bu güruhun gizli lideri kendisine ilk mühlet verilen şeytan’dır.
Yukarıda hayatın ve neticesine yönelik sonucu oluşturan şeylerin asla basit olmadığını ifade etmiştik.
Burada en ciddi olan konu bu kendisine ilk mühlet verilen en eski düşmanın, kendisine mühlet verilen ama bu mühletin farkında olmayan güruhun yönetilmesi işidir. Bu tepkisiz, sağır ve kör gurubun komutası şeytan ve onun temsilcilerinin elindedir.
Aklın ve muhakemenin doğru ölçme ve doğru bilgi temelli yaşamanın hayat alanı ile ölçmeme düşünmeme, önemsememe, görevsizlik olarak hayat sürmenin değerleri bir birinden çok başkadır.
Bu iki cenahın idaresi ve hayat tanımları ve vaad ve teklifleri de bir birinden doğu batı gibi uzaktır. Varlık ve yokluk kadar ayrıdır…
Bizim burada ki konumuz bu mühlet süresinin bilinçli tüketilen ömür dakikaları değil, bilinçsiz ve hazırlanan bir oyun çerçevesinde heba edilmesidir.
Bitmeyen oyunun sanal dünya perdesi… Bu perde de oyun her şeyi önemsizleştirmek ve önemsizleştirilen her şey içinde küçük değerlerin varlığını özgür göstermektir.
Tüm yüksek değerlerinizi paylaşan ancak bu değerlerinizin yanında kendi değerlerini fikre değil hislere etki eden bir plan ile yerleştiren bir sistem çalışmaktadır. Bunun örneğini çok yaygın olarak kullandığımız “sosyal ağlarda” görebiliriz.
Kısa ifadeler, hazır cevaplar, düşünceye meydan vermeden tetiklenen kendini ifade etmeler, resimler, reklamlar, kaynaştırma sistemleri, arkadaşlıklar, önermeler, dürmeler, oyunlar, gizemlilik, cazip olgular ve kimliğini gizleyebilmenin getirdiği serbestiyet dürtüsü ve daha bilinen bir yığın strateji...
Sürekli güncellik, haberdar etme, mesaj göndermeler, ekleyenler, etiketleyenler, takip edenler vs ile ilgili mailler vb…
Değerli Dostlar! Sizce bunlar masum hareketler mi?
Sosyal ağları kullananlar olarak kitap okuma alışkanlığımız ne seviye de ?
Önem verdiğimiz konular kaçıncı önem sırasında?
Bizleri ilgilendirmediğini düşünüp yanından vakarla geçebildiğimiz kaç meseleye şimdi dönüp bakmıyoruz?
Heyecanlandığımız, feyiz aldığımız ulviyetiyle bir edebi örtü altına girdiğimiz duygusal etkileşimlerimiz neler ile yer değiştirdi?
Bir birine selam vermekten çekinen insanlar hiç tanımadıkları insanlara oyun daveti veya özel mesaj yoluyla teklif ettikleri perdesizlik nasıl kazanıldı?
Erkek ve Bayanlar arasında olan veya olması gereken en önemli mesafe, ne ile ve ne için aradan kalktı?
Bütün insanlığı ilgilendiren olaylar nasıl servis ediliyor fark ediyor muyuz?
Mesela İslam dünyasında olan bir parçalanma, akan gözyaşı hakkında içimiz acıdığından bir dakika sonra herhangi bir şarkı, komik bir paylaşım, bir entrika haberi, ünlü biriyle ilgili bir duyuma kendimizi kaptırıyor muyuz?
Sistem artık içinde olmadan küçük dokunuşlarla biz tarafında yürütüle biliyor mu?
Büyük ve kurumsal işletmelerde şirketler sistemle çalışır. Departmanlarda tanımlanan görevler yerine getirildiğinde faaliyetler aksamadan yerine getirilir. Patronun iş yerinde olmasına gerek yoktur.
Şimdi dünyanın en çok kullandığı, ancak İslam ülkelerindeki kullananların kullanıldığı bu sistemin gerçek sahipleri kim bunu bilmiyor fakat kurdukları oyunların içerisinde bizlere verdikleri oyunculuk sorumluluklarını yerine getiriyoruz.
Genel itibariyle ne zaman sevineceğimizi ve ne kadar sevinebileceğimizi, ne kadar ve nası üzelebileceğimiz kısa videolar, paylaşımlarla bizlere kontrol ettiriliyor. Çok sıkılırsak bir oyuna başlar sonra da başka arkadaşlarımızı davet ederiz. Başımızı kaldırmadan bir ömür sürecek bir oyunun içine dalar gideriz…
Binlerce arkadaşımız olur ama 5-10-20 ‘sini ancak tanırız. Tüm insanlığa rahmet olan peygamberin A.S.M buyurduğu “Kişinin çok arkadaşının olması riyakârlık alametidir” hakikat ölçüsüyle kendimizi, paylaşımlarımızı beğendirmeye çalışırız.
Değerli Dostlar!
Birkaç yıl önce birilerine fikri bir kitap okuma tavsiyesinde bulunmak noktasında olsaydım..gayet titiz ve seçici bir şekilde bir şeyler söylemeye gayret ederdim.Ancak bugün ne okuyayım diye biri bir şey sorsa,istediğin her fikri kitabı oku derim.Çünkü bu tür kitaplar genelde insanların düşünce yapılarına seslenir.Akıl bu durumda doğru şeyleri ölçme ve değerlendirme niteliği ile kendi lehinde karar verebilir.Kabul etmeyebilir veya benimser.Nihayetinde fikri olarak bir yol bulabilir.
Ancak eğer insanlar hislerine yönelik bir stratejiye hedef olmuşlar ve orada yakalanmışlarsa; his muhakemeyi dinlemediğinden yanlışlar ve hatalar kaçınılmaz olur. Zaten tüm hatalar akla hâkim olan duygular yüzünden yapılır dersek mübalağa etmiş olmayız.
Tüm sapkılıklar da aklın devreden çıkarılması noktasında çalışmış ve felsefeleştirilmişlerdir. Evet, kendine kıyamete kadar mühlet verilen şeytan ve temsilcileri, kendilerine bir ömürlük mühlet verilenleri yönetmek azminde en eski düşmanlıklarını gayet sinsi bir şekilde sürdürüyorlar.
İnsanları yalnızlaştırarak,bağlı bulundukları değerlerden uzaklaştırarak,tüm çirkinliklere masumiyet elbisesi,aşk vs..kisvesi giydirerek ,ibadetten,duadan,itiraf ve sığınmaktan koparıyorlar.Yüz elli harflik dava kahramanları oluşturuyorlar.
Değerli Dostlar!
Bir tarafta;
Her şeyin nefesini elinde tutan bir Rab..
Yüz yirmi dört bin temsilci enbiya..
Âlemlere Rahmet bir Muhammed A.S.M
Kâinat kitabını okuyan bir Kur’an..
Yüz binlerce Üstatlar.. âlimler.. pirler..
Ulvi besteler,gerçek şiirler,kasidelerimiz,yol gösteren sözler..
Ölümle başlayan sonsuz bir hayat..
Diğer tarafta;
Nefsani,fani,günahlı,geçici,çirkin,haram,seviyesiz ,hayvani bir yaşam..İnsan ruhundan beslenen acımasız düşman ve düşmanlıklar…Uğursuz oyuncaklar ve bitmeyen oyunlar…Kaybedilen bir ebed………………
Evet Dostlar;
Artık eve dönme vakti…………….