Fâtır-ı Hakîmin senin mahiyetine koyduğu en garip
bir hâlet şudur ki:
Bazan dünyaya yerleşemiyorsun, zindanda boğazı sıkılmış adam
gibi "of, of" deyip dünyadan daha geniş bir yer istediğin halde; bir
zerrecik, bir iş, bir hatıra, bir dakika içine girip yerleşiyorsun. Koca
dünyaya yerleşemeyen kalb ve fikrin o zerrecikte yerleşir. En şiddetli
hissiyatınla o dakikacık, o hatıracıkta dolaşıyorsun.
Hem senin mahiyetine öyle mânevî cihazat ve lâtifeler vermiş
ki, bazıları dünyayı yutsa tok olmaz; bazıları bir zerreyi kendinde
yerleştiremiyor. Baş bir batman taşı kaldırdığı halde, göz bir saçı
kaldıramadığı gibi; o lâtife, bir saç kadar bir sıkleti, yani, gaflet ve
dalâletten gelen küçük bir hâlete dayanamıyor. Hattâ bazan söner ve ölür.
Madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir
lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma.
Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok
büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında gök, yıldızlarıyla
beraber içine girip gark oluyor. Hardal gibi küçük kuvve-i hafızanda, senin
sahife-i a’mâlin ekseri ve sahaif-i ömrün ağlebi içine girdiği gibi, çok cüz’î
küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder.
Mesnevi-i Nuriye Zühre