İnsan kendi ömür müddeti ile tanzim edilmiş hayat safha ve sayfalarından mürekkep kendi kitabını yazan şahit ve müşahit bir kalemdir…
6.6.20
19.5.20
19.05.2020 Ramazan / Kadir Gecesi .. Hayırlı Kandiller
Hakla batılı tefrik için hidayet,
Aklın istikameti olan iyi ve kötüyü ayıracak inkişaf ..
Aleyhimize olanı lehimizde zannetme gafletine feraset..
Ihtiyar ettiğimiz hakikati yapma ve tamamlama irademize ikmal
ve kuvvet..
Fıtri ve Ahd-i taahhütlerimizi ifaya dikkat ve muvaffakiyet
versin…
Heva-i nefsin huzuzat tiryakiliği ve hırsından,mugalaya
mehaz olan tevilinden,
İnfiradi menfaati nazara olan düşkünlükten,
Haddini bilmemekten,
Layık olmadığını istemekten,
Hak etmediğini hak etmiş gibi hallere girmekten,
Kuyu dibinde iken kendini minare tepesinde görme
vehimlerinden,
Mülkünde ki memlukiyeti, nisyan ile malik zannındaki
zimmetten necat ihsan etsin…
Hadsiz şefkati ile maddi manevi hastalıklarımıza şifa
lutfeylesin...
İntibahtan ve insaftan gabilerin, sırat-ı müstakimden hulul
ile azc ve fakrından âmâ olanların başı üstünde dolanan tedip ve ceza kılıcının
ürperten ışıltısından,
Fark edilmeyen ve ısrar edilen hatalardan ,
Batıl itikad ve menhus istidraçlardan doğan ve sadrımıza
oturan sıkıntı ve kararsızlıklardan ,
Bir türlü hakikati olan sürur ile kalbimize gelip yerleşmeyen,
çeşitli yeisler ve esbapları ile tazip edici
mutsuzluklara inkılap eden duygu
ve düşüncelerden kurtuluş yolları
açsın...
Yaratılışımızda ki âli maksada, imanımıza ve dinimize
ihanetten halas kılsın...
Kusurlarını gösterip tövbe-i Nasuh nasip ettiği muhibbiler
hürmetine kusurlarımız ve günahlarımızdan vaz geçmeyi, bir daha geri dönmemeyi
inayet buyursun....
Cümle sevdiklerine Selam olsun...
Bizide o zümreyi saadete idhaliyet ile şereflendirsin...Âmîn
.
12.4.20
Nezafet..
Alman âlimlerinden ve müsteşriklerinden Jochahim Du Rulph (Yoahim Dü Raf) Kur'anın sıhhate verdiği ehemmiyetten bahsederken şu sözleri söylüyor:
İslâmiyetin şimdiye kadar Avrupa muharrirlerinden hiçbirinin nazar-ı dikkatini celbetmeyen bir safhasını bahis mevzuu etmek istiyorum.
İslâmiyetin bu safhası, onun sıhhatı muhafaza için vukubulan emirleridir.
Evvelâ şunu itiraf etmek lâzımdır:
Kur'an, bu nokta-i nazardan bütün dinî kitablara faiktir.
Kur'anın tarif ettiği basit fakat mükemmel sıhhî kaideleri nazar-ı dikkate alırsak; bu mukaddes kitab sayesinde bütün dünyanın bazı kısımlarıyla, haşerat mahşeri olan Asya'nın, müdhiş bir tehlike olmaktan kurtulduğunu görürüz.
Müslümanlık nezafeti, temizliği, nezaheti bütün sâliklerine farz etmekle, birçok tahribkâr mikropları imha etmiştir.
JOCHAHİM
İşârât-ül İ'caz
İslâmiyetin şimdiye kadar Avrupa muharrirlerinden hiçbirinin nazar-ı dikkatini celbetmeyen bir safhasını bahis mevzuu etmek istiyorum.
İslâmiyetin bu safhası, onun sıhhatı muhafaza için vukubulan emirleridir.
Evvelâ şunu itiraf etmek lâzımdır:
Kur'an, bu nokta-i nazardan bütün dinî kitablara faiktir.
Kur'anın tarif ettiği basit fakat mükemmel sıhhî kaideleri nazar-ı dikkate alırsak; bu mukaddes kitab sayesinde bütün dünyanın bazı kısımlarıyla, haşerat mahşeri olan Asya'nın, müdhiş bir tehlike olmaktan kurtulduğunu görürüz.
Müslümanlık nezafeti, temizliği, nezaheti bütün sâliklerine farz etmekle, birçok tahribkâr mikropları imha etmiştir.
JOCHAHİM
İşârât-ül İ'caz
Arama Sonuçları
Web sonuçları
20.12.19
8.11.19
4 / 1 Hasbihal...
· ....................... Ancak insan bu bir bakışta anlaşılması kolaylık olan
iradenin karşısında ayak diredi..çünkü kavrama teklifinde sunulan suhulet ,ona
BEN yatırımı yapmıyordu. Beş şart altı esasla çevrilen çeperin âdemin egosunu burnunu
sürtmekten başka bir işe yaramadığı aşikardı.
Oysa şu dimağda olan kargaşa, zihindeki
curcuna, her şeye bir kulp takan cerbeze, savlar arasındaki itiş kakış daha
çekiciydi.
Güya bu akılcıl divanelik, sümüklü beşerin fikir
babalarını aristokratik bir
seviyeye taşıyacak, tâbi kölelerin hikayelerle beyinlerinin sömürülmesiyle de
hayatlarını devam edecekti…Öyle de oldu…. İnsan kendini bu kaos içerisinde daha
iyi hissetti…. varlık aynasındaki yaratış prospektüsünde okuduğu hilkat
yazılarını zimmetine geçirdi….Haris elini yıldızlara uzattı, galaksiler
arasında at koşturdu, cennetten bir bidon su alıp, cehennemim ateşini
söndürdü……..Eline geçirdiği İKRA yazıtlarını harabeye çevirdi…….sor bi niye
???? Çünkü ;…evet, evren önünde ki kahve net diğeri fulü tüm müştemilatıyla bir
planlayıcı ve yaratıcı meşietin eseriydi..fakat o meşiet hiç bir şey karışmıyor,
İNSAN DENİLEN SIRRIN iradesine işini bırakmıştı……………… Bu adı olan Abdullah’ı kaybetmiş azgın özgürlüğün
sapkın yorumundan doğan gayri meşru ihtilal beslemeleri kendilerini ortaya atıp
ilahlıklarını ilan ediyor ve her şeye küçük küçük tanrılıklar vererek, -siz
kendinizin idarecisi ve sahibisiniz- mavalını düğümlüyor, sihir yaparak boyunlarına
muskalarını asıyordu………………………..
Bu
yağmanın kanı herkesin üzerine sıçradı….Tabiat bundan payını aldı…ceylan
yavrularını parçalayan Aslan da……bir kısım kendi kendine kutsiler de
hisselerini istediler…vs ıslah ediciler tasrih işine giriştiler…..Konuştular…konuştular….konuştular……
O ise ;Heybemize beş şartın küskünlüğünü,
altı esasın ardını dönük resmini, ve kendi suskunluğu ile susmuş nicelerinin sessizliğini
bıraktı………….
Ve her şeyle yabancılaştık. Kendi
varlığımızı hayale sardık..ama ayaklarımız dışarıda kaldı…..Bir türlü gözümüze
gelmeyen baharlar toplayıp çoluk çocuğu olan çiçeklerini ve dirilişini ülfet
perdesi ile gözümüzden nikaplandı….O kadar takdir ettik ki yapmadığımız şeyleri,
yapabileceklerimiz gözümüze gelmedi…..Koskoca bir yaz geçti önümüzden sırtında küfesi,
içinde binler çeşit meyvesi ile dudak bükümü bir besmele alamadı…..dürülüp
dürülüp açıldı ve saçıldı üzerimize gece gündüz de alışkanlığın ölü toprağı
kılımızı bile kımıldatamadı…..Her nefesle bir HAY geldi bir HU’ya gitti de bir
iç çekemedik…..
Sonra başımızı gerçeğe çarptık…beynimize
tünemiş mal-i hülya kuşları havalandı…..aklımız çıplak kaldı…o kadar üşüdü
ki..ellerini kalbimizin içine uzattığında kalbimizde zemherir bir mevsim
başlamıştı…….Hiç bir şeyin dilini bilmediğimizi anladığımızda şüphe Mieszko'nun
Mızrağı böğrümüze saplandı……hayat boyu elde ettiğimiz varidatımız bitkisel
hayata girmemize mani olacak can suyunu ruhumuza emziremedi …
Şimdi içimizde ve fikrimizde
biriktirdiğimiz tortuları tahliye edip, temiz bir dolaşım sistemi ile
yakabildiğimiz kadar ben’ii yakıp, neyi susturduysak hepsiyle tokalaşıp …………… yeni şeyler söylemek lazım………………
Mesela :
Hoş
geldin, sefa geldin ey sabah ve ey yeni gün! Merha-ba ey mutlu gün! Ve merhaba
ey kâtip ve şahit melek! Şu söy-lediklerimizi bizim için yaz:
Ezelden
ebede kadar varlıkların halleriyle ve dilleriyle yaptıkları sonsuz hamdler,
şükürler ve övgüler yalnız Kendisine ait olan Hamîd; her şeyin üstünde sonsuz
derece bir şeref sahibi ve sonsuz takdis ve övgülere lâyık olan Mecîd;
dilediğini dilediği şekilde yükselten, yücelten ve herkese lâyık olduğu rütbeyi
ve mertebeyi veren Refî’; yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini
her vesileyle sevdiren Vedûd; bütün sıfat, isim ve fiilleriyle her şeyi kuşatan
Muhît; mahlûkatı hakkında dilediğini yapan Fa’âl Allah’ın adıyla.
O
kuluna şah damarından daha yakındır.
Allah’a
îman etmiş, Ona kavuşmaya inanmış ve delillerini kabul etmiş, Allah’ın
ulûhiyeti dışında başka ilâhları inkâr etmiş ve Allah’a tevekkül etmiş olarak
sabahladık.
Allah’ı,
meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini, Arşını taşıyan meleklerini şâhid
tutuyoruz ki: O bütün mükemmel sıfatlara sahip ve noksan sıfatlardan münezzeh
olan Allah’tır. Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur, O tektir. Onun ortağı
yoktur. Ve yine şahadet ediyoruz ki: Muhammed (a.s.m.) Onun kulu ve Resulüdür.
Cennet haktır. Cehennem haktır. Kevser Havuzu haktır. Şefaat haktır. Kabirde
sorguya çeken Münker ve Nekir melekleri haktır. Allah’ın verdiği söz haktır.
Muhakkak Kıyamet Günü gelecektir ve bunda hiçbir şüphe yoktur. Allah, kabirde
yatanları da diriltecektir. İşte biz bu inançla yaşıyor, bu inançla öleceğiz,
bu inançla yarın diriltileceğiz ve azap da görmeyeceğiz, inşaallahu teâlâ.
Evrad-ı Kudisye
9.9.19
Muhasebe ...
..........Ebu Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
..........Saîd b. Abd’ul-Aziz, Rabîa b. Yezîd’den, o da Ebi İdris el-Havlâni’den, o da Ebu Zerr Cündüb b. Cünâde’den (r.a), o da Nebi’nin (sav) Allah Teâlâ’dan yaptığı rivâyette ( Hadis-i Kudsî) şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
*Ben sizin görmediğinizi görür, işitmediğinizi işitirim*.
*Nitekim sema uğuldadı, uğuldamak da ona hak oldu.* (Uğuldama;
Meleklerin kesretli ve tesbihatı manasıyla)
*Semada dört parmak sığacak kadar boş bir yer yoktur,her
tarafta Allah'a secde için alnını koymuş bir melek vardır.*
*Allah'a yemin olsun, benim bildiğimi siz bilse idiniz az
güler, çok ağlardınız, yataklarda kadınlarla telezzüz etmezdiniz, yollara,
çöllere dökülür,(belanızı defetmesi için) Allah'a yalvar yakar olurdunuz.*
[Ebu Zerr (radıyallâhu anh) ilâve etti:] *Keşke sökülen bir
ağaç olsaydım.*
[Tirmizî, Zühd 9, (2313); İbnu Mâce, Zühd 19, (4190).]
"Nev-i beşerin en büyük meselesi Cehennemden kurtulmaktır.”
Bediüzzaman
..........Saîd b. Abd’ul-Aziz, Rabîa b. Yezîd’den, o da Ebi İdris el-Havlâni’den, o da Ebu Zerr Cündüb b. Cünâde’den (r.a), o da Nebi’nin (sav) Allah Teâlâ’dan yaptığı rivâyette ( Hadis-i Kudsî) şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
“Ey kullarım! Şüphesiz Ben zulmü kendime haram kıldığım gibi,
onu aranızda da haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyiniz.
Ey kullarım! Benim hidâyet ettiğim kimseler hariç, hepiniz
yolunuzu sapıtmışsınız. O halde Ben’den hidâyet isteyin ki, sizi doğru yola
ileteyim.
Ey kullarım! Benim doyurduklarımdan başka hepiniz açsınız.
Ben’den rızık isteyin ki sizi yedireyim.
Ey kullarım! Giydirdiklerim dışında hepiniz çıplaksınız. O
halde Ben’den giyecek isteyin ki, sizi giydireyim.
Ey kullarım! Sizler gece-gündüz günah işlersiniz. Ben de günahların
tamamını affederim. Bu sebeple, Benden bağışlanmanızı isteyin ki, size mağfiret
edeyim.
Ey kullarım! Hiçbir zaman, Bana zarar vermeye gücünüz yetmez
ki, veresiniz. Bana fayda verecek hale ulaşamazsınız ki, Bana faydanız
dokunabilsin.
Ey kullarım! Sizden öncekiler ve sonrakiler, ins ve cinniniz,
içinizden muttakî bir adamın kalbinin en iyi hâli üzere onun kalbi gibi olsa,
bu durum Benim mülkümde en küçük bir şey artırmaz.
Ey kullarım, sizden öncekiler ve sonrakiler, ins ve cinniniz,
bir alanda toplansalar, sonra Ben’den dileklerini isteseler, mahlûkatın
tamamına istediklerini versem, bu, Benim katımdaki hazineyi ancak, iğnenin
denize sokulup çıkartıldığında, denizden eksilttiği kadar eksiltebilir.
Ey kullarım, sizden öncekiler ve sonrakiler, ins ve cinniniz,
içinizden en kötü bir adamın kalbinin bulunduğu en kötü niyyeti üzere toplansa,
bu durum benim mülkümden bir şey eksiltmez.
Ey kullarım, sizin amellerinizi adınıza zabteder, onların
karşılığını eksiksiz size veririm. O halde kim hayır bulursa hemen Allah’a
hamdetsin. Kim de kötülükle karşılaşırsa kendi nefsini kınasın.”
Saîd der ki: “Ebu İdris bu hadisi rivayet ederken diz üstü
çökerdi”. Müslim: 2577. R. Salihîn: 1/111.)
.
7.7.19
???
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)