12.1.18

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( ZÂT-I EKREM A.S.M )

 “ Bismillâhirrahmânirrahim..”

2- ZÂT-I EKREM ( A.S.M )

Anlamı: Çok cömert, her şeyin iyisi, faydalısı. Kerem ile muttasıf, ihsan ve inayet sâhibi. Şerefli ve izzetli. Muhterem, müsamahakâr zât olan Muhammed A.S.M…

…Şimdi, şu zâtın delâil-i sıdkı ve berâhin-i nübüvveti, yalnız mu’cizâtına münhasır değildir. Belki, ehl-i dikkat için, hemen umum harekâtı ve ef’âli, ahval ve akvâli, ahlâk ve etvârı, sîret ve sureti, sıdkını ve ciddiyetini ispat eder. Hattâ, meşhur ulema-i Benî İsrailiyeden Abdullah ibni Selâm gibi pek çok zâtlar, yalnız o Zât-ı Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın simasını görmekle, “Şu simada yalan yok; şu yüzde hile olamaz” diyerek imana gelmişler. On Dokuzuncu Mektup | İkinci Nükteli İşaret

“Hiç şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” Kalem Sûresi, 68:4.


BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;

Risale-i Nur’da Peygamberimizin A.S.M kerem sıfatı en ziyade olarak Resul-u Ekrem olarak kullanılmaktadır. Bu kerem vasfı O’nun İslamiyet’i tebliğindeki feragatı,din için girilen mücadelelerdeki sebat ve fedakarlıkları,maddi ve manevi sahip olduklarını Ümmeti ile paylaşmasında cömertliği..yine “Bütün eşya ve eflâki senin için yarattım, Habibim” fermanına, “Ben de senin için onların hepsini terk ve feda ettim” diye cevap vermesi ile yüksek mertebesi aşikar olur.
Üstadımızın Şuaat, Marifetü`n-Nebi ‘de ifade ettiği şekliyle baktığımızda ise karşımıza Ahlak-ı aliyesi ile Mü’cize-i Fıtrat bir zat-ı ekrem görünecektir. Şöyle ki; 

"İnsanların sireten ve sureten en cemili (beden ve ruh güzelliği) ve en halimi (Yumuşak huylu olması) ve en sabiri (Olağanüstü bir sabır sahibi olması) ve en şakiri (İnsanların en şükredicisi olması) ve en zahidi (dünyayı kalben tam terk etmesi)ve en mütevazıı (insanların en alçak gönüllü olanı olması) ve en afifi (İnsanların en namuslu ve temizi olması) ve en cevadı ve kerimi (İnsanların en cömert ve ikram edeni olması)ve en rahimi (İnsanların en şefkatlisi olması)ve en adili; (İnsanların en adaletli olanı olması)herkesten ziyade mürüvvet, vakar, afüvv, sıhhat-i fehm, şefkat gibi ne kadar secaya-yı aliye varsa, en mükemmel bir fihriste-i nuranisidir.. A.S.M…

..Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hilkaten en mutedil bir vaziyette ve en mükemmel bir surette halk edildiğinden, harekât ve sekenâtı itidal ve istikamet üzerine gitmiştir.

Siyer-i Seniyyesi kat’î bir surette gösterir ki, her hareketinde istikamet ve itidal üzere gitmiş, ifrat ve tefritten içtinap etmiştir. Lem'alar / On Birinci Lem'a

SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;


“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:31.

âyetinde i’câzlı bir îcâz vardır. Çünkü çok cümleler bu üç cümlenin içinde derc edilmiştir. Şöyle ki:

Şu âyet diyor ki: “Allah’a (celle celâluhu) imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz. Madem Allah’ı seversiniz; Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise: Allah’ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona ittibâ etmektir. Ne vakit ona ittibâ etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten siz Allah’ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin.”


Lem’alar

.

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( MUHBİR-İ SADIK A.S.M )

“ Bismillâhirrahmânirrahim..”

1- MUHBİR-İ SADIK ( A.S.M )

Anlamı: Hep doğru söyleyen, doğru haber veren.

BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;

"Hem, bu Zâtın gidişatından görünüyor ki; O görmüş ve görüyor ve gördüğünü söylüyor." Ondokuzuncu Söz /On Birinci Reşha

“…Ve beşer için öyle bir istikbalden haber veriyor ki, dünyevî istikbal ona nisbeten bir katre hükmündedir. Ve öyle bir saadetten müjde veriyor ki, dünya saadetleri ona nazaran rüyalar gibi olur. Evet, bu kâinatın perdesi altında çok acaip şeyler vardır, bizleri bekliyorlar. Biz de onları intizar ediyoruz. Binaenaleyh, o acaibi görüp bize keyfiyetlerini hikâye etmek için hârikulâde bir insan lâzımdır ki, o harika garaibi görsün ve gördüğü gibi bize de söylesin.

Ve keza, o zat, Hâlıkımızın bizden talep ettiği şeylerden bahsediyor ve çok hakikatlerden, meselelerden haber veriyor ki, onlardan kurtuluş yoktur. Feyâ acaba! Ekser-i nâs neden böyle hak şeylerden göz yumuyorlar, hakikatlerden kulak tıkıyorlar?..” Mesnevi-i Nuriye

“….İşte bu kat’î hakikate binaen, binler feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek Muhbir-i sâdıka karşı hiçbir şüphe, hattâ vesvese vermemek lâzımken, yüz yirmi bin ispat edici ehl-i ihtisas ve Muhbir-i sâdıkın ve hadsiz ve nihayetsiz müsbit ve mütehassıs ehl-i hakikat ve ashab-ı tahkikin ittifak ettikleri erkân-ı imaniyede, aklı gözüne inmiş, kalbsiz, mâneviyattan uzaklaşmış, körleşmiş birkaç feylesofun inkârlarıyla şüpheye düşmenin ne kadar ahmaklık ve divanelik olduğunu kıyas ediniz… On Birinci Şuâ /Yedinci Mes'ele

“ İ’lem eyyühe’l-aziz! Meselâ, kamerin ahvaline veya istikbalin hakikatine dair itâ-i malûmat eden adama, bütün mâmelekini ona feda etmeye hazırsın. Amma daire-i mülkünde bir arı hükmünde bulunan kamerin Hâlıkından haber getiren ve ezel, ebede, hayat-ı ebediyeye, hakaik-i esasiyeye, azîm meselelere dair malûmat itâ eden ve seni mânevî perişaniyetlerden, dalâletlerden kurtarıp kesretten vahdete doğru yol gösteren ve hayat-ı ebediyeye iman ile mâülhayatı sana içirtmekle firak ve ayrılmak ateşlerinden kurtaran ve Hâlıkın marziyatını, metalibini tarif eden ve Sultan-ı Ezel, Ebedin muhaberesine tercümanlık yapan Resul-i Rahmân’ı dinlemeye ve o Muhbir-i Sadıka iman ile teslim olmaya mâni olan nefsin hevâ ve hevesini terk etmiyorsun.”… Onuncu Risale /Mesnev-i Nuriye

SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;

“Esselâmü aleyke yâ eyyühe’l-üstad! Hakkan, şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sadık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse lütfen bize bildiriniz... Sözler

"İşte onlar öyle kimselerdir ki, amellerinin en güzelini kendilerinden kabul ederiz ve onların kötü amellerinden (günahlarından) vazgeçeriz. Onlar Cennet ashabı arasındadır. Bu onların (dünyada iken) va'd oluna geldikleri sıdk (dosdoğru bir va'ddır)" (el-Ahkâf 46/16);

"Muhakkak ki muttâkiler cennetlerde ve ırmaklar (ın kenarın) dadırlar ".

"Sıdk makamında (doğruluk meclisinde) gayet muktedir (güçlü) bir melikin yanındadırlar" (el-Kamer, z 54/54-55);

Allah buyurdu ki: "Bu, sadıklara sıdklarının fayda sağlıyacağı gündür onlar için altlarında ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Ondan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve saadet budur" (el-Maide, 5/119)


.