19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-MUİZZ / EL-MÜZİLL

  EL-MUİZZ / EL-MÜZİLL..Bu iki esma-i İlahiye izzet ve zillet vermeyi  ait tecellileri ifade ettiğinden birlikte ele alınacak inşallah..

ANLAMI:

Muizz: Dilediği kulu, dünyevî ve uhrevî aziz, beğenilir ve üstün kılan, izzet ve şeref veren..

Müzill: Dilediği kulu dünyevî ve uhrevî zelil,hor ve hakir kılan, rezil ve perişan eden anlamlarına gelmektedir.

"De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin." Âl-i İmrân sûresi /26

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

“İzzet ve zillet, fakr ve servet doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk’ın meşietine ve iradesine bağlıdır.” (Sözler)

Yani bu her iki sonucu da veren O’dur. İzzet’e sebep olacak fiilleri, durum ve akıbetlerini o tayin etmiştir. Emir ve yasaklarına karşı uygun davranan kullarını her iki dünyada da yükseltir. Bu netice MUİZZ isminin bir tecellisidir. İnsan güven içinde bu mutlu sona ulaşmak için bu ismin tecellisine muhtaçtır. Çünkü takdir, emir O’nundur. O Hakîmdir, abes iş yapmaz; Rahîmdir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var… Sözler

İtaat fiillerinin dışında yapılan her menfi işin sonucu dünya ve ukba olarak utanç verici bir akıbettir. Bu sefil sonuç MÜZİLL ismin tecellisi ile gerçekleşir. “…fakat siz kendi kendinizi yaktınız. Hep Müslümanların felakete düşmesini beklediniz. Din hakkında şüphelere düştünüz. Sizi boş emeller aldattı. Nihâyet işte Allah’ın emri geliverdi. Allah’a karşı sizi aldatan aldattı. “ Hadîd /14

Bir diğer mana olarak da şunu söyleyebiliriz, İnsan kibirle başına gelecek büyüklenme felaketinden kurtulması bu esmanın tecellilerindendir. Çünkü yücelten odur, izzet O’dan gelir. Eğer insan haddini aşmaz ise muizz ismi kulun bu durumuna izzet nimeti ile karşılık verir. Eğer haddi aşsa kendinden olmayan bir durumu gasp etse muzill ismi onu zelil edecektir. Dolayışı ile şuurlu bir insan bu dengeyi muhafaza etmek, durum kontrolünü sağlamak için bu isimlerin ahlak iradesi üzerinde tezahürüne ihtiyaç duyar.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Allah kendisine dayanan kimseleri izzet sahibi yapar yüceltir. Kendine güvenen mağrur insanları ise alçaltır. Salih amel ve ihlas sahipleri Allah’ın izzet verdikleridir. Tüm insani değerlerini yitirmiş, fıtratındaki akdi bozmuş olan kişiler ise her şeyini kaybederek sefil olmuş ve olacaklardır. Her iki akıbetinde yaratıcısı Allah’tır.

" Müslüman kardeşine karşı tevazu gösteren kimseyi Allah yüceltir. Ve ona karşı üstünlük taslayan kimseyi ise alçaltır." Hz.Muhammed A.S.M

" Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez." Lokmân sûresi /18

…Hem sen Aziz'sin, izzet ve azamet sahibisin! Biz zilletimize bakıyoruz, üstümüzde bir izzet cilveleri var. Demek senin izzetinin âyinesiyiz… Üveys-el Karanî'nin nidasından /Mektubat

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

MUİZZ isminden ziyade hissemizi belirleyecek olan husus; iki dünyamızda da izzetimizin sebebi ibadetlerimizdeki devam, nefse itimat etmemek, İslam ahlakı ile ahlâklanmak, günahlardan çekinmek suretiyle ortaya çıkacak sonuçtur.

MÜZİLL isminden olumlu hissemizi belirleyecek husus ise; Hakiki zilletin seyyiat, heva ve heveste nefse tabi olup, şeytanın desiselerine kendini kaptırmakta olduğunu bilip, dikkat etmek ve Allah’ın inayetine sürekli müracaat etmektir…

Bununla birlikte Müslümanlar mabeyninde ki vazifemiz noktasında aşağıda arz edilen Hadis-i Şeriflerdeki hususları da nazar-ı dikkatimize almalıyız..

"Haramlardan sakın, Allah'ın en abid kulu ol! Allah'ın sana ayırdığına razı ol, insanların en zengini ol! Komşuna ihsanda bulun, mü'min ol. Kendin için istediğini başkaları için de iste, Müslüman ol! Fazla gülme. Çünkü fazla gülmek kalbi öldürür." Hz.Muhammed A.S.M

"Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde îman etmiş olmaz." Hz.Muhammed A.S.M



Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm…


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / ES-SEMÎ /EL-BASÎR / HABİR

ES-SEMΠ /EL-BASÎR ..Bu iki esma-i İlahiye rabbimizin işitme ve görmesi ile ilgili sıfatları ifade ettiğinden  birlikte ele alınacak inşallah.. Ve tüm kainatın tüm varlıkları ile şehadet ettiği bu sıfatlara ait tecellilerin hadsizliği nedeni ile meselemize taalluk eden noktalara işaret kabilinden atıflarla değinilecek inşallah.

ANLAMI:

ES-SEMÎ: Kâinattaki her sesi eksiklik ve noksanlıktan münezzeh olarak ;saklansın yahut açıkça söylensin, gizli aşikâr her şeyi işiten..

EL-BASÎR: Her şeyin her şeyini vasıtasız gören, bilen, hiçbir şey kendisinden saklanamayan, aydınlık karanlık, uzak yakın, büyük küçük her şeyi gören, her şey müşahedesinde olan anlamına gelmektedir.

“...Allah’ın âyetleri hakkında münakaşa edenlerin sinelerinde, ancak, yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, Semi’dir, Basîr’dir.” (Mü’min, 40/56)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu iki ismin üzerimizdeki tecellisi hem bizim görme ve işitme fiiline sahip olmamızı meydana getirdiği gibi, hem de Rabbimizin bu sıfatlarını gösterme manasında, Allah’ın her şeyi işiten ve gören sıfatlarını isbat eden onun mahlûkatı olan delilleriz.

"Ve bilhassa zîhayattan insanın mahlûkiyeti arkasında gayet âşikâr bir tarzda o mânevî teşahhus, o kudsî taayyün, sırr-ı tevhidle, imanla müşahede olunur. Çünkü o teşahhus-u ehadiyetin esasları olan ilim ve kudret ve hayat ve sem' ve basar gibi mânâların hem numuneleri insanda var; o numunelerle onlara işaret eder. Çünkü, meselâ, gözü veren Zat, hem gözü görür, hem ince bir mânâ olan gözün gördüğünü görür, sonra verir. Evet, senin gözüne bir gözlük yapan gözlükçü usta, göze gözlüğün yakıştığını görür, sonra yapar. Hem kulağı veren Zat, elbette o kulağın işittiklerini işitir, sonra yapar, verir. Sair sıfatlar buna kıyas edilsin." Şualar

“O cüz’î zîhayatlarda pek zâhir bir surette anlaşılır ki, onun Sânii onu görür, bilir, dinler, istediği gibi yapar. Âdetâ, o zîhayatın masnûiyeti arkasında muktedir, muhtar, işitici, bilici, görücü bir zâtın mânevî bir teşahhusu, bir taayyünü îmâna görünür…Şualar

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Sem’: Allah CC’nün  her şeyi işitmesidir. Allah CC her şeyi işitir. Onun işitmesi için herhangi bir sebebe ihtiyaç yoktur. Ve O’nun işitmesi yarattıklarının işitmesi gibi değildir Kendine mahsus bir hasiyet ile her şeyi işiticidir.

Allah CC’nün her şeyi görmesidir. Allah CC her şeyi görür. O’nun görmesi için bir sebebe ihtiyaç yoktur. O’nun bütün esması nurdur. O ‘nun görmesi göz ile değildir.

“Allah, göklerin ve yerin nurudur.” (Nur, 24/35)

“ ………Madem ki kesretin böyle uzak, ince, geniş ahval ve etvarında da tesadüfün müdahalesine imkân yoktur. Ve tesadüfün elinden mahfuzdur. Ve ancak bir Hakîmin kasdı ve bir Muhtarın ihtiyarı ve Semî, Basîr bir Mürîdin iradesinin dâire-i tasarrufundadır…”Mesnevi-i Nuriye

“…Bütününü birden görür, bütün sesleri birden işitir. Yakın uzak birdir. İsterse bütününü birinin imdadına gönderir. Her şey ile her şeyi görebilir, seslerini işitebilir ve her şey ile her şeyi bilir ve hâkeza…” Sözler

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

“ İnsana verilen numuneler nevinden cüz’î ilim, kudret, basar, sem’, mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz’iyat ile kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem’ine, hâkimiyet-i rububiyetine âyinedarlık eder. Onları anlar, bildirir. Mesela ben, nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun mâlikiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder ve hâkeza…”Sözler

…Demek, nasıl esmada bir ism-i a’zam var, öyle de o esmanın nukuşunda dahi bir nakş-ı a’zam var ki o da insandır.Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku… Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var. Sözler

Ey göz, güzel bak...

Meselâ göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder.

Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, geçici, devamsız bazı güzellikleri,manzaraları seyirle şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve Onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir mütalâacısı ve şuâlemdeki mucizât-ı san’at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar.

Ve daha bunlar gibi başka aletleri ve âzâları kıyas etsen anlarsın ki, hakikaten mü’min Cennete lâyık ve kâfir Cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder. Ve onların herbiri öyle bir kıymet almalarının sebebi, mü’min imanıyla Hâlıkının emanetini Onun namına ve izni dairesinde istimal etmesidir. Ve kâfir hıyanet edip nefs-i emmâre hesabına çalıştırmasıdır….

6.Söz'den

Ve insan böyle ahlaklanırsa;

...........İsterse bedenin her cüz’ü ile bilebilir, hissedebilir, idare edebilir. Hattâ, çok nuraniyet kesb etmişse, herbir cüz’ü ile görebilir ve işitebilir…Otuzüçüncü söz


EL-HABÎR

ANLAMI: Gizli ve aşikâr, kalbi, ruhi, akli, dünyevi ve uhrevi her şeyin, tüm işlerin, olanların, olacak olanların her şeyini bilen ve mülkünde olup biten her şeyden haberdar olan.. Zahiri ve batınî hiçbir şey kendinden saklanamayan anlamına gelmektedir.

“Ey iman edenler, Allah’tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah’tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”(Haşr Sûresi, 59/18)

 "Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını (görülmeyen esrarını) bilir. Allah yaptıklarınızı görendir." (Hucurât sûresi 49/18)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu isimle bağımızın iman ile tezahür eden hakikati penceresinden, kulluk şuurumuza taalluk eden irtibat hasiyeti ile idrak edeceğimiz şey şudur ki; her şeyimize muttali olan ve tüm ihtiyaçlarımızdan haberdar bir Rabbimiz var. Dolayısıyla gizli ve açık durumlarımızı onun nazarı altında olduğumuz bilinci ile rızası dairesinde tutmaya gayret ederiz. Ve var olduğumuz değerlerimizi koruma yönünde hassasiyet gösteririz. Bununla birlikte acz ve zaafımızın onun bilgisi dâhilinde oluğuna yakinimizle emniyet içinde kalırız.

Ayrıca planladığımız bir işimiz veya beklentilerimiz noktasında muhteviyat öngörümüz ve tecrübemizden aldığımız deneyimsel destek oluşturan özellik, Habîr isminin mazi ve istikbali nazarımızdaki tecellisindendir…

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. ( Mülk/14)

Yavrucuğum! Yaptığın bir hardal tanesi ağırlığında olsa, bir kaya içinde veya göklerde yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir! Şüphesiz Allah Latif’tir ve Habir’dir. (Lokman 16)

Ey sırları ve gizlenenleri en iyi bilen! Ey gizli her yalvarış ve yakarışı işiten! Ey her şeyi görüp, kendisi görülmeyen! Ey ilmi her şeye ulaşan! Ey nazarı her şeye nüfuz eden! Ey sükût edenlerin vicdanlarındaki saklı her gizliyi bilen! Ey isyan ve günahlardan pişman olup nedamet edenlerin halini gören! Ey kalpleri istediği gibi çevirip kişiye kalbinden daha yakın olan!..Cevşen-ül Kebir

Allah’tan başka ilâh yok; Odur varlıkları, nazik ve lâtif güzelliklerle yaratıp onlara ihsanda bulunan ve ilmi bütün varlıkların inceliklerine nüfuz eden Lâtîf ve bütün varlıkların küçük büyük, gizli açık her hâlinden her an haberdâr olan Habîr…29’ncu Lem’a 4’ncü Bab Tercümesinden

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan kendi ile ilgili eksiklerini bu esma ile bilir. Noksanlarını görür. Hayatını bu esmanın ihbar ettiği hakikat ve bildirdiği akıbetlerdeki sonuçlara göre tanzim eder. Allah’ın nazarı altında olduğu bilinci ile dikkatli olur. Onun razı olacağı işleri memnuniyetle yapar. Manevi dünyasını da tazarru ve niyazla arındırır.

Bununla birlikte; kötülükten men etmek, hayrı tavsiye etmek, duyduğu gördüğü ve haberdar olduğu yanlışlıklara karşı bir duruş göstermek, eliyle, lisanıyla, kalbiyle, duasıyla düzelmesine gayret etmek, Habîr isminin kulun iman ve İslamiyet’inde tecellisindendir. Ve bu ismin İnsan cüz-i iradesi penceresinden himmet şefkat, hikmet ve gayret olarak tezahürüdür.

……………..

Ey her şeyi her haliyle bilen Alîm ve her şeyi kuşatan Muhît ve her şeyi hakkıyla gören Basîr; ey her şey her an Kendisinin nazar-ı şuhudunda olan Şehîd ve her şeyi görüp gözeten Rakîb ve ilmi her şeyin bütün inceliklerine nüfuz eden Lâtif ve herşeyden hakkıyla haberdar olan Habîr! Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde, günah ve hatâ olarak her neyim varsa hepsini bağışla. Hiç şüphesiz, Senin her şeye kudretin yeter… Mesnevi-i Nuriye / Şemme /Dua Meali



İlâhî! Şerden mutlak kurtuluş Senin kudretinle, hayırların aslına erişmek ancak Senin kuvvetinledir, ey bütün hayır elinde bulunan Zât, ey gücü herşeye yeten Kadîr, ey kullarını her haliyle gören Basîr, ey mahlûkatının bütün ihtiyaçlarından haberdar olan Habîr! 29’ncu Lem’a 6’ncı Bab Tercümesinden


.
.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-HAKEM

 EL-HAKEM

ANLAMI: Hüküm kendisine ait olan, hüküm yetkisini elinde tutan, nihai hükmü verecek olan, hükmünde adil olan, hakkı yerine getiren, ilmi, hükmü geri çevrilemeyen, verdiği hüküm tamamen yerine getirilen, icra ettiği işler tam ve doğru olan anlamına gelmektedir.

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu isimle en temel bağımız; hilkatimizden hakkımıza ve alakadar olduğumuz her şey için takdir edilen tüm hükümlere kadar ve iki hayat sahamızda da bulunan maddi ve manevi her şeye hâkim galip olan tecellisi iledir. Bu münasebetin geniş açılımı ; “BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR ” kısmında kısa bir not ile ilgili derse atfen yapılacaktır inşallah.

Bununla birlikte bu ismin üzerimizdeki tecellisinin bir tezahürü, kader planını ve uygulanma sahasındaki takdiri idrak etmemize, ilgi ve istidadımıza göre pencere açarak kendini göstermesi şeklindedir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Allah kulları arasında ihtilafı ortadan kaldıracak hükümleri koymuş ve bunu şeriati ile ifade etmiştir. Ayrıca kâinatta her şeyde o’nun hükmü galiptir. İnsan isterse tabi olsun isterse olmasın, itaat veya muhalefet ile aldığı pozisyon ne olursa olsun her duruma karşı cari olan hüküm Allah’ındır. Bu esma bu cihetiyle asıl tecellisini ahirette yapacaktır. Dünya imtihan dünyası olduğu cihetle bazı hükümler kendini imhal ile (Mühlet verme. Sonraya kalmasına müsaade etme) âlem-i bekaya tevdi etmiştir…

Aşağıda nazara atfedilen konu önemlidir!

Bu isim Hazreti Ali KV tarafında İsm-i Âzam olarak ifade edilmiş olan 6 isimden birisidir. Bu konuyla ilgili çok istifadeli olan ders Lem’alar 30’ncu lem’adır. “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs”olan bu 6 isimin hakikatleri bu bölümde anlatılmaktadır. Hakem ismi Üçüncü Nükte olarak beyan edilmiştir. Okunması tavsiye edilir.

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle iman ve marifetle kader rüknü imaniyesi ile de bağı olan bu ismin hayat sahasındaki tezahürlerini, ilim ve ibret ile tefekkür ederek marifetullahta hakkaniyetli ve hakiki bir taraftarlık kazanır. Çünkü âlemde abesiyet yoktur, her şey iktizası ile yerli yerindedir. Her fıtratın hakkını yaratılışında almış olması, akıbetinde de alacağına şehadet eder. Bunu müşahede edebilen bir insan bu esmadan; bilmek, bulmak, takdir, tesbih, tazim, tevhid, teslim, tevekkül manasında ziyade müstefid olmuştur.

Daha sonra; Din-i Mübin-i İslâm’ın hükümlerine uymak ve uygulayabilmek önemli bir kazanımdır. Çünkü fikrin düşkünlüğünden, kişisel zaaflardan kurtulmak ve doğru karar sahibi olabilmek bu itaat ve tatbikin sonucunda elde edilir. Diğer hususlar irade sahibi olmanın sorumlulukları dairesinde, hayat imtihanı içinde karşılaşılacak durumlara göre doğru noktada durabilme hassasiyet ve muhakemesinin edinmiş olmakla ilgilidir.

Yine bununla birlikte ;Bu esmadan hisse almış bir irade ve muhakeme ihtilafa sebep olmaz..Fıska düşmez. Hakkaniyet sahibi olur. Nefsi yanlılıklar göstermez. Hakkın yüksek hatırını gözetir. Kuvvetin haktan yana olduğunu bilir. Ve Hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etme tevessülü göstermez. (Mana iktibası yaptığımız bu konuların muhteviyat ve asli ibareleri Risale-i Nur’un muhtelif derslerinde vardır. Kasden ilgilenilmesi ve tevafuken isabet ettiğinde dikkat edilmesi tavsiye olunur.)




.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-ADL

EL-ADL

ANLAMI: Tüm fiil, icraat ve icatlarında çok adil olan, adaletle hükmeden, asla zulmetmeyen, mahlûkatına layık oldukları adalet ile muamele eden, hak sahiplerine haklarını verip, haklılara mükâfat ve haksızlara mücazat eden, kullarına da âdil olmayı, adaletle davranmayı emreden anlamına gelmektedir. O mutlak adalet sahibidir. Ve bütün yaratılış sistemini tüm muhteviyatı ile adalet ile tesis etmiştir.

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu isimle en temel bağımız; yaratılışımız ve hayatımızın sürdürülmesi ve maddi manevi hayatımızda münasebettar olduğumuz tüm yaşam dairesinde bulunanlar üzerindeki tecellidir. Bu direk irtibatın geniş açılımı ; “BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR ” kısmında kısa bir not ile ilgili derse atfen yapılacaktır inşallah.

Bununla birlikte kul kâinatta iş başında bulunan adaleti anlayabilmek ve kavraya bilmek için bu ismin tecellisine muhtaçtır. Bu ismin tecellisinden istifadeye mazhar olmuş bir nazar mutlak adaletin tecellisini zahirde müşahede ettiği gibi, batında da seyreder ve Ahiret nokta-i nazarında adaletin mutlak adalet olduğuna yakin kesbeder ve itikadında öyle de hükmeder.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Bu isimde Hakem ismi gibi Hazreti Ali KV tarafında İsm-i Âzam olarak ifade edilmiş olan 6 isimden birisidir. Bu konuyla ilgili çok istifadeli olan ders Lem’alar 30’ncu lem’adır. “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs”olan bu 6 isimin hakikatleri bu bölümde anlatılmaktadır. ADL ismi İkinci Nükte olarak beyan edilmiştir.

Konunun geçtiği derste bu ismin hem kâinat yüzünde hem de şuur sahibi mahlûkatın hayatlarına ve akıbetlerine taalluk eden yönü ile alınmıştır…

“Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın. Herşeyi Biz belirli bir miktarla indiririz.” Hicr Sûresi, 15:21…âyetinin bir nüktesi ve bir İsm-i Âzam veyahut İsm-i Âzamın altı nurundan bir nuru olan Adl isminin bir cilvesi, Birinci Nükte gibi, Eskişehir Hapishanesinde uzaktan uzağa göründü. Onu yakınlaştırmak için yine temsil yoluyla deriz:

Şu kâinat öyle bir saraydır ki, o sarayda mütemadiyen tahrip ve tamir içinde çalkanan bir şehir var. Ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var. Ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir âlem var.

Halbuki, o sarayda, o şehirde, o memlekette, o âlemde o derece hayret-engiz bir muvazene, bir mizan, bir tevzin hükmediyor; bilbedâhe ispat eder ki, bu hadsiz mevcudatta olan hadsiz tahavvülât ve vâridat ve masarif, herbir anda umum kâinatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir birtek Zâtın mizanıyla ölçülür, tartılır. ………………………………………Hâşâ, yüz bin defa hâşâ! Bir sineğin hakk-ı hayatını rahîmâne muhafaza eden bir rahmet, bir hikmet, acaba haşri getirmemekle, umum zîşuurların hadsiz hukuk-u hayatlarını ve nihayetsiz mevcudatın nihayetsiz hukuklarını zayi eder mi?..........İlgili ders’ten… Okunması tavsiye edilir.

“Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız.) Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz." Enbiyâ sûresi (21)

"O gün kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür." Zilzâl sûresi (99), 7, 8

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan bu tecelli ile adaletli bir nazar ve fiile meleke sahibi olmalıdır. Bu melekeye sahip olmak ise alemde ve kendi üzerinde bu ismin tecellilerini müşahede etmek yakin kazanmak  ile gelişecek bir durumdur. Kul sahibinin ADL ismini hakikati işe müşahede ettiğinde, Allah’ı bilmesine bu isimle ilgili insibağ Boyanma,renklenme) meydana gelir.

Böylelikle nefsi bu isim ile beslenmeye başlar. Kalbinde takva esasları yerleşir. Amelinde ihlas ve ruhunda güzel ahlâk tezahür eder. Sonuç olarak da kendi güven ve sükûnet bulmuş itminanı ile birlikte, bulunduğu cemiyet içinde kendine taalluk eden insani meselelerde ifrattan ve tefritten uzak durup, insaflı bir nazara malikiyetle müstakim davranır ve adaleti muhafaza etmeye muktedir olur.

.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-LATÎF

 EL-LATÎF

ANLAMI: Sonsuz lütuf ve kerem sahibi, her şeyi en ince teferruatına kadar bilen ve tüm detay ve de derinliğine nüfuz eden, mahlûkatının ihtiyaçlarını en ufak noktasına kadar gözeten ve yumuşaklıkla letafetle karşılayıp muamele eden, Kullarına umulmadık yollar ile faydalar, nimetler ulaştıran anlamına gelmektedir.

 "Görmedin mi Allah'ın gökten indirdiği su ile yeryüzü (nasıl) yem-yeşil oluyor? Gerçekten Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır. el-Latîf'tir O!" Hacc sûresi (22), 63


BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Öncelikle kul bu ismin lütfuna tüm varlığı mahzardır. İhtiyaçlarının bilinmesi, gözetilmesi ve verilmesi gibi hususlarla bu ismin tecellisinden tümüyle istifade eder. Hacetleri ve kalbindeki en gizli hatıratı Latif olan Allah’ın nazarı altındadır. Dolayısıyla Lâtif ismi Habir esması ile tüm mahlûkatının durum ve ihtiyaçlarını kuşatmıştır.

Bu esma iki mana ile ele alınabilir. Bir manası ile ifade edildiği gibi yarattıklarının her şeyine ıttıla-ı ve ihatası vardır. Zahir batın, gizli açık her şey nazarı altındadır.

Diğer anlamı ise ;Bediüzzaman’ın ifadesi ile ”.. lütuf lâtiften zuhur eder..”manasına gelen yönüdür. Burada esas olan ise lütf-u hakikiye mazhar olacak bir mahiyette olmaktır. Bu nedenle azami istifade razı olunmuşluk ve yakınlık ve dostluk ile çok ilgilidir. Acz, fakr edep, tevekkül, şükür gibi seciyeye sahip bir insan bu isimden her iki hayatını da bağlayan daimi tecellisi şekliyle kemal noktasında istifade eder.

Bununla birlikte kulun bu isimle bir diğer irtibatı kendinden zuhurudur. Ve bu tecelli ile eşyanın hakikati ile ilgili muhteviyata vakıf olur.

El Hâsıl; Latif isminin tecellisi kul için mutlak hayırdır…

…..Evet, “Hayr-ı mutlaktan hayır gelir, Cemîl-i Mutlaktan güzellik gelir, Hakîm-i Mutlaktan abes bir şey gelmez...

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

"Rabbınız Allah (c.c) işte budur. Ondan başka tanrı yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Ona kulluk edin. O her şeye vekîldir. Gözler onu görmez. O gözleri görür. O latîf, her şeyi haber alandır." (En'am 6/(102-) 103)

"Allah (c.c) kullarına lütfukârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, galiptir." (Şurâ 42/19)

"Görmedin mi Allah (c.c) gökten bir su indirdi de yer yeşeriyor. Doğrusu Allah (c.c) lâtîftir, habîrdir." (Hacc 22/63

"Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun, çünkü o göğüslerin özünü bilir. Yaratan bilmez mi ? O latîftir, habîrdir." (Mülk 67/13-14)

Özetle ifade etmek gerekirse tüm ihsan ve gınada, kulu ve mevcudatından haberdar olma ve onları gözetme ve de ihtiyaçlarını lütfetme de latif isminin iktizası esastır. Ve Allah’ın kullarına teveccühünde görünen her ihsan, taleplerinin karşılanması, maddi ve manevi ihtiyaçlarının verilmesi, derdinin dinlenmesi, nazının çekilmesi Latîf isminin hakikatlerindendir.

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle, İnsan kendinde ve ebna-yı cinsinde ve sair mahlûkat ve mevcudatta Allah’ın lütfu ile ilgili marifete sahip olması, bu esmanın onun istidadına nüfuzunu temin eder ve böylelikle gerçek letafete ulaşır…

İkinci olarak, Allah’ın latif esmasının tecellisi altında her haline muttali olunduğunu, hiçbir durumun gizli kalmadığını bilerek dikkatli olunarak yaşanması bu isimden iman ve yakin olarak istifade edildiğini gösterir.

Söz edilen iki mananın tesis edildiği bir mahiyet-i insaniye ,kendi aynasında mahzar olduğu lütfun tezahürü ile yaşar ve bunu efalinde hissettirir.. Taassub ve baskıdan uzak olarak mutlak faydalılık ilkesi ile çalışır. Sevgi saygı, merhamet ve hoşgörü ile Kavl-i Leyyin bir usluba sahip olup kimseyi incitmez bir davranış ruhu kazanır. Haddi aşan şımarık durumlara girmez. Kendisine lütfedilen bu ahlaki yapıyı tevazu ile muhafaza eder. İhsan edilen her şeyin Allah’ın fazlından olduğu idraki ile nimet-i ilahiye-ye ihtiram gösterir. Rabbinin rızasını ve hoşnutluğunu isteyen şuurlu hayırhah bir insan olur…Böyle Ahlâk sahiplerine de diğer insanların kalpleri teveccüh eder.Biiznillah,kaviyyen muhtemel ( kendi konumunu  bozmazsa) eşyanın hakikati kendine  ihsan olunur.


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-HALÎM

EL-HALÎM

ANLAMI: Hak edenleri cezalandırma imkânına ve kudretine sahipken suçluların cezasını peşinen vermeyen, gazâbın kendisine gâlip gelmediği, sapkınların, yoldan çıkmışların, âsilerin isyanlarının kendisini öfkelendirmediği, acele etmeyen ve af sahibi, kullarının suçunu anlamasına ve tövbe etmesine fırsat tanıyan, çok yumuşak davranan demektir.......... “Şüphesiz Allah, Ğafur’dur, Halîm’dir.” (Âl-i İmran Sûresi, 3/155)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

 “ Bununla beraber Allah, insanları kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet ecelleri gelince gereğini yapar. Şüphe yok ki Allah, kullarını görmektedir. Fâtır 35/45)..”

Kul bu isimle hayatının bütün dönemlerinde muhataptır. Yanlışlarını düzeltmek için ihtiyaç duyduğu imkânlar bu ismin tecellilerindendir. Ve bu esma tehir ettiği mücazat ve mühlet verdiği tasrihat ile Muhabbetullah’ın da sebeplerindedir. Çünkü ceza kudreti ve mahlûkata hâkimiyeti olduğu halde fırsat tanımak ancak sonsuz bir rahmet ve şefkatin hilm ile zuhurudur.

Bununla birlikte kul herhangi bir gaye, iktidar gerektiren bir durumu uygulama ile karşı karşıya geldiğinde tez canlılıktan uzak olarak itidal noktasını bulması ve ona göre muhakemeli ve dikkatli davranması bu ismin kulun akıl ve iradesindeki tecellisindendir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Hak eden suçluların cezasını vermeye kudreti varken bunu yapmamak, yumuşak davranmak, cezalandırmayı ertelemek bu ismin hakikati ile ilgili önemli bir durumdur. Çünkü suçluları cezalandırmaya gücü olmayan hilm sıfatı ile tesmiye edilmez.Bu noktada yumaşak muamele aczi ifade eder. Oysa bu sıfat, gerekli iktidar ve kudrete sahipken, suçun karşılığından vaz geçmeyerek hataların düzeltilmesine tanıdığı mühletle ile kendini ifade eder.

Dolayısıyla; Allah CC Halîm esmasının iktizası ile suçluları hemen cezalandırmaz, Allah’ın CC gazaplanması onu hiddete ve hemen karşılık vermeye irade ettirmez. Kullarının haddi aşan davranışları nedeniyle onların hayat levazımatlarında bir kısıtlama yapmaz, Çünkü o tüm mahlûkatına hâkimdir, dilediği zaman dilediği buyruğu gerekli mukabeleyi yapar. O telaş etmekten beridir. O her şeyi bir ölçü ve hikmetle yapar.

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle kulun kendini zilletten koruyup hesap verecek durumda bulundurmaması önemlidir. Bu İsmin tecellisindeki mühleti günahlarının tövbesi için vesile yaparak, şükürler ederek, faziletli ameller ve iyiliklerle kendini cezadan kurtaracak bir vaziyet almalıdır. Ve nefsine Allah’ın onu hatalarından dolayı hemen cezalandırmayıp imhal ile kendine fırsat tanıdığını, onun hesap görücü olarak yeteceğini, adil, hafid, kahhar, habir olduğunu, kusurlarını ihmal etmediğini hatırlatarak istikamette kalmasını, haddi aşmamasını telkin etmelidir.

Halîm isminin kulun akıl, kalp, irade ve istidat aynasında ahlâk olarak görünmesi ise;

İnsanların kusurlarını onların yüzlerine vurmamak, aşağılamamak, tenkit etmemek, hilm ile yaklaşmak, hiddet etmemek, acımak, hatalarını düzeltebilme ve özür dileyebilmeleri için zaman tanımak, kendisininde böyle bir duruma düşebileceğini düşünmek ile günahlara vesile olan tüm fitne, fesat, desise, zaaf, su-i ahlâk, menfi telkinat gibi durumlardan Allah’a sığınmak, korku ümit dengesini muhafaza etmek ve bu meyanda tavsiyelerde bulunmak şeklindedir.

Birkaç Hadis-i Şerif:

1-      Gereğini yapmaya gücü yettiği halde öfkesini yutan kimsenin kalbini Allah güven ve îmanla doldurur. Hz. Muhammed A.S.M

2-      Allah kıyamet günü insanları mahşer yerinde toplar. Bir dellal fazilet sahipleri nerede? diye seslenir. Az bir topluluk kalkıp süratle cennete giderler. Melekler onları karşılar da süratle gidişlerinin sebebini sorarlar. Biz fazilet sahipleriyiz derler. Faziletiniz nedir diye sorduklarında:

“Bize haksızlık yapıldığında sabrettik, kötülük yapıldığında affettik, cahilce muamele edildiğinde hilmettik “derler. Melekler girin cennete amel edenlerin ecri ne güzeldir derler.”……….Hz Muhammed A.S.M (Beyhaki)

3-      “Allah’ım beni ilimle zenginleştir, hilim ile süsle, takvayı ikram et, afiyetle de güzelleştir.”



 Hz Muhammed A.S.M (İhya 3/394)


.

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-AZÎM

EL-AZÎM

ANLAMI: Zati mükemmelliği ile kusursuz, sıfat ve fiillerinde mukaddes, hadsiz kudret ve yücelik sahibi, pek azametli, aklın büyüklüğünü ihatasından âciz kaldığı azamet-i mutlaka sahibi demektir.
BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Kul bu ismin tecellisinin cilvelerini âlemde görmekle, eserlerinin üzerinde ve mahiyetlerinde hakikatine nüfuz etmekle ve ders aldığı, müşahede ettiği, şahit olduğu ve şehadet ettiği hasiyete naşir olmakla bir değer alır. Ve kendi dünyasında Allah’ın CC emirlerini yücelterek, O’na ait değerlere saygı göstermek suretinde imanlı bir hayat sürmekle de kıymetlenir. Bu isimle irtibatın kul penceresinden bu vecihle yansıması, O’nun CC ibadı olma şerefini sahip olmak şeklindedir.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

“Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur. O çok yücedir, çok büyüktür. Nerede ise gökler O'nun azametinden tâ üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." Şûrâ sûresi (42), 4, 5

Azim isminin tecellisi ve hakikati tüm kâinatı kusursuz ve mükemmel bir şekilde ihata etmiştir. Tüm yaratılanlar, gözümüzün gördükleri ve görmedikleri her ne varsa Allah’ın CC azametini gösteren mahiyettedirler. Dolayısıyla bu konuyla ilgili genişliğe vakıf olmak ilmi bir marifet silsilesine azm etmekle kısmen mümkün olur. Risale-i Nur mesleğinin tefekkür şubesi, bu isimle ilgili birçok şehadeti nazara verip, dersini talim etmektedir.

Biz sabaha girdik. Mülk Allah’a şahit, kibriya Allah’a delildir.

Azamet Allah’a şahit, heybet Allah’a delildir.

Kuvvet Allah’a şahit, kudret Allah’a delildir.

Nimetler Allah’a şahit, verilen nimetlerin devamı Allah’a delildir.

Güzellik Allah’a şahit, sermedî cemâl Allah’a delildir.

Celâl Allah’a şahit, kemal Allah’a delildir.

Azamût Allah’a şahit, ceberût Allah’a delildir.

Rububiyet Allah’a şahit, mutlak ulûhiyet Allah’a delildir.

Saltanat Allah’a şahit, yer ve göklerin orduları Allah’a delildir.

Kazâlar Allah’a şahit, takdir Allah’a delildir….. Arabi Yirmi Dokuzuncu Lem'a Dördüncü Bab Tercümesinden..

"Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler. “Rabbimiz derler, bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.." (Âl-i İmrân Suresi, 3/191).

"O halde Azîm (pek yüce olan) Rabbini ismi ile ("Subhâne Rabbiyel Azîm" diyerek) tesbih et!" Vâkıâ sûresi (56), 96

"Allah’ın nimetlerini tefekkür edin; Onun zatını tefekkür etmeyin. Çünkü buna güç yetiremezsiniz." Hz Muhammed A.S.M

"Mâ arafnâke hakka marifetike Ya Ma'rûf"  Ey bütün mahlukat tarafından bilinen Rabb'im, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık." Muhammed A.S.M

"Mâ abednâke hakka ibadetike Ya Ma'bûd” yalnızca kendisine ibadet edilen Allah'ım, Sana hakkıyla kulluk edemedik." Muhammed A.S.M

“ İnsan kendi hakikatini kavrayamaz. Kadim zat-ı Cebbar’ın keyfiyetini nasıl kavrasın? Bütün eşyayı yoktan var eden O’dur. Sonradan yaratılan O’nu nasıl kavrasın?” ..........Mesnev-i Nuriye

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle İnsan böyle bir Zat-ı Zülcelal vel Kemal’in kulu olması hasebiyle; Cenab-ı Hakk’ın şânına ulvîyetine, Azamet ve kibriyasına yakışmayan, enaniyet, kibir, ucb, riya ve kibirden, zaaf-ı imandan, mugalata ve vehimden doğmuş fikirlerden, ondan gayrısında beklenti ile ortaya çıkan ümitlerden, yeisten, hayatı zehir eden korkulardan, sapkın anlayışlardan ve düşüncelerden uzak durmalıdır. Sorumluluk dairemizde olan ne varsa O’nun emirlerine uygun hal ve durumda olmasına dikkat ve özen gösterilmelidir. Ve de O’na olan ulvi intisabın verdiği şeref ile ona ait değerlerin tercümanı olarak hayatımızı planlamalıyız. Ve unutmamalıyız ki bu isimden alacağımız, bağlılık, dayanak, umut, kuvvet, haysiyet, şeref, tevazu gibi duygular, ulvi hisler ve güzel ahlâk hissemiz, Allah’ın CC büyüklüğüne olan saygımız nispetindedir…

Hizmet bağlamında ise  Bediüzzaman’ın ifadesi ile  ;

………Cenâb-ı Hakkın emirlerine ve nehiylerine itaat ve inkıyadı tesis ve temin etmek için, Sâniin azametini zihinlerde tesbit etmeye ihtiyaç vardır….hakikatine yönelik hem enfüsi hem de harici dairede gayret içinde olmalı ve bu keyfiyet için say edilmelidir…


.