10.4.13

Gafil olan insan, kendi vazifesini terk eder,


Bismillahirrahmanirrahim

İ’lem eyyühe’l-aziz!

Gafil olan insan, kendi vazifesini terk eder, Allah’ın vazifesiyle meşgul olur. Evet, insan, gafletten dolayı, iktidarı dahilinde kolay olan ubudiyet vazifesinin terkiyle, zayıf kalbiyle rububiyet vazife-i sakîlesinin altına girer, altında ezilir. Ve aynı zamanda bütün istirahatini kaybetmekle âsi, şakî, hâin adamların partisine dahil olur.

Evet, insan bir askerdir. Askerlik vazifesi başka, hükûmetin vazifesi başkadır. Askerlik vazifesi tâlim, cihad gibi din ve vatanı koruyacak işlerdir. Hükûmetin vazifesi ise, erzakını, libasını, silâhını vermektir. Binaenaleyh, erzakını temin için askerliğe ait vazifesini terk edip ticaretle-meselâ-iştigal eden bir asker, şakî ve hâin olur. Bu itibarla, insanın Allah’a karşı ubudiyet, vazifesidir. Terk-i kebâir, takvâsıdır. Nefis ve şeytanla uğraşması, cihadıdır.

Amma gerek nefsine, gerek evlât ve taallûkatına hayat malzemesini tedarik etmek Allah’ın vazifesidir. Evet, madem hayatı veren Odur. O hayatı koruyacak levazımatı da O verecektir. Yalnız, hükûmetin asker için ofislerde cem ettiği erzakı askerlere taşıttırdığı, temizlettirdiği, öğüttürdüğü, pişirttiği gibi, Cenâb-ı Hak da hayat için lâzım olan levazımatı küre-i arz ofisinde yaratıp cem ettikten sonra, o erzakın toplanmasını ve sair ahvalini insana yaptırır ki, insana bir meşguliyet, bir eğlence olsun ve atâlet, betâlet azabından kurtulsun.

Ey insan! Rahm-ı mâderde iken, tıfl iken, ihtiyar ve iktidardan mahrum bir vaziyette iken, seni pek leziz rızıklar ile besleyen Allah, sen hayatta kaldıkça o rızkı verecektir. Baksana: Her bahar mevsiminde sath-ı arzda yaratılan enva-ı erzakı kim yaratıyor ve kimler için yaratıyor? Senin ağzına getirip sokacak değil ya! Yahu, eğlencelere, bahçelere gidip dallarda sallanan o güleç yüzlü leziz meyveleri koparıp yemek zahmet midir? Allah insaf versin!

Hülâsa: Allah’ı itham etmekle işini terk edip Allah’ın işine karışma ki, nankör âsiler defterine kaydolmayasın. (Mesnevi-i Nuriye-Onuncu Risale)

Bediüzzaman Said Nursi

8.4.13

Ey üzüntüleri gideren, kederlere son veren;


Ey üzüntüleri gideren, kederlere son veren; ey dünyada da, ahirette de Rahman ve Rahîm olan; Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve benim üzüntümü gider, kederime son ver.
Ey bir; ey tek; ey samed (ihtiyaçlar için başvurulan mutlak gani); ey doğurmamış, doğmamış ve dengi olmayan (yüce Allah)! Beni koru, temizle ve üzüntümü gider.
(Bu arada Ayete’l-Kürsi ile Nâs, Felak ve İhlas surelerini okuyup sonra şöyle de:)
Allah’ım, ben; oldukça muhtaç, gücü az, günahları çok ve senden başka ihtiyacını giderecek, güçsüzlüğünü güçlendirecek ve günahlarını bağışlayacak birini tanımayan biri olarak senden rahmetini dileniyorum.
Ey celal ve ikram sahibi, senden; yapanını sevdiğin bir amel ve emrinin geçerliliği hususunda gerçek yakine sebep olacak bir yakin istiyorum.
Allah’ım, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve canımı doğruluk üzere al; dünyadan ihtiyacımı kes (dünyaya ihtiyacım kalmasın); katındakini arzu etmeye ve sana kavuşmaya müştak kıl beni ve gerçek anlamda sana güvenmeyi nasip et bana.
(Allah’ım,) Bu güne kadar yazılmış (mukadder edilmiş) olan en iyi şeyi senden istiyorum ve bu güne kadar yazılmış olan en kötü şeyden sana sığınıyorum. Senden; sana kulluk sunanların korkusunu, yüceliğinin önünde alçalanların ibadetini, sana güvenenlerin (tevekkül edenlerin) yakinini ve sana inananların güvenini (tevekkülünü) istiyorum.
Allah’ım, dileklerime olan rağbetimi, dostlarının dileklerine olan rağbeti gibi; korkumu da dostlarının korkusu gibi kıl. Hoşnutluğun doğrultusunda beni öyle bir amele muvaffak et ki, artık yaratıklarından herhangi birisinin korkusuyla dininden hiçbir şeyi terketmeyeyim.
Allah’ım, işte benim isteklerim! Onlara karşı içimde büyük bir rağbet oluştur; onlardan dolayı beni mazur gör; onları istemek için ileri süreceğim delilleri bana ilham et ve o isteklerde bedenime bağışıklık ver (onlara layık olduğumu sınamak için bedenimi musibetlere duçar etme).
Allah’ım, kim senden başkasına güveni veya ümidi olarak sabahlarsa sabahlasın, ben, tüm işlerde sana güvenerek ve sana ümidim olarak sabahlamışımdır. Şu halde, işlerin sonuç bakımından en iyi olanını benim hakkımda mukadder eyle ve rahmetinle beni saptırıcı fitnelerden kurtar; ey rahmedenlerin en merhametlisi!
Allah, efendimiz olan elçisi Muhammed Mustafa’ya ve onun tertemiz âline salat etsin.
Amin..Amin..Amin...

Zeynelabidin RA

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve kazâna gönül hoşluğuyla razı olmamı sağla;


Allah’ın hükmüne hoşnutluğumun ifadesi olarak, Allah’a hamd olsun. Şehadet ederim ki Allah, kullarının geçimliklerini aralarında adaletle paylaştırmış ve tüm yaratıklarına lütfuyla davranmıştır.
Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve beni insanlara verdiklerinle, onları da benden esirgediklerinle sınama; sonra insanları kıskanır, hükmünü yadırgarım.
Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve kazâna gönül hoşluğuyla razı olmamı sağla; hükmünün gerçekleştiği hususlarda göğsümü aç; bana, kazân sadece hayır üzere cari olur, dedirtebilecek bir güven ver; benden esirgediklerin için sana şükrümü, bana verdiklerin için olan şükrümden bol eyle. Yoksul biri için aşağılık, servet sahibi biri için de üstünlük düşünmekten beni koru. Çünkü gerçek şeref sahibi, sana itaat edişi sebebiyle şereflenen; gerçek izzet sahibi ise sana ibadet edişi sebebiyle izzet bulan kimsedir. Şu halde, Muhammed ve âline salat eyle ve bizi tükenmeyen bir servetle faydalandır; yitirilmeyen bir izzetle destekle; ebediyet yurduna salıver. Hiç kuşkusuz, sen; birsin, teksin, samedsin (herkes sana muhtaçtır, senin kimseye ihtiyacın yoktur), doğurmamışsın, doğmamışsın ve kimse senin dengin olmamıştır.

Amin..Amin..Amin...

Zeynelabidin RA

Senden Hayrı İstiyorum...


Allah'ım, bildiğin için, senden hayrı istiyorum. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve benim için hayrı mukadder et; iyiyi seçebilme bilgisini bana ver; bunu, bizim için mukadder ettiğin şeye hoşnutluk ve hakkımızda hükmettiğin şeye teslimiyet vesilesi kıl. Kuşkulanma kaygısını bizden uzaklaştır; ihlaslı kullarının yakiniyle bizi destekle. Senin seçtiğini anlayamama aczine düşürme bizi. Yoksa, takdirini küçümser; hoşnutluğunun bulunduğu şeylerden hoşlanmaz; güzel sonucu olmayanı, selamete aykırı olanı seçeriz. Hoşlanmadığımız yargını sevdir bize; güç bulduğumuz hükmünü kolaylaştır bize. Hakkımızda geçerli olan iradene teslimiyeti bize ilham et; böylece öne aldığının gecikmesini, geciktirdiğinin öne alınmasını istemeyelim; sevdiğinden hoşlanalım, sevmediğini seçmeyelim. İşimizi sonuç olarak en övgün, dönüş olarak en saygın olan ile bitir. Hiç kuşku yok, sen, büyük ve değerli nimetler verir, dilediğini yaparsın. Çünkü sen, her şeye kadirsin.

Amin..Amin..Amin...

Zeynelabidin R.A

6.4.13

Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.


hasbunallah ve nimel vekil
hasbunallah ve nimel vekil

Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.

HASBUNALLAHU VE Nİ'MEL VEKİL

"Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; 'Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!' dediklerinde,
bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler."
(Âl-i İmrân: 3/173) 



"De ki: sizi bu zor durumdan ve bütün sıkıntılardan Allah kurtarır." (Enam Suresi 64 )



"...Her kim de Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu sağlar." (Talak Suresi 2 )



"...Her kim Allah'a tevekkül ederse O ona yeter..." (Talak Suresi 3 )



"...Her kim Allah'tan korkarsa, Allah onun işine bir kolaylık verir." (Talak 4 )


,"...Her kim Allah'tan korkarsa, Allah onun kabahatlerini örter ve mükafatını büyütür." (Talak 5)

"Ey Rabbim! Bana bahşedeceğin her hayıra öyle muhtacım ki." (Kasas 24)


ALLAH’ım, senden (bir şey) istememe üç haslet engel oluyor; bir haslet de senden (bir şey) istemeye itiyor beni.

(Rabbim,) Yerine getirmediğim, getirmekte ağır davrandığım emirlerine, tereddüt etmeden işlediğim yasaklarına ve şükrünü eda etmekte kusur ettiğim nimetlerine bakınca, senden (bir şey) istemeye utanıyorum. 


Sana yönelenlere, hüsnü zanla dergâhına gelenlere olan lütuf ve fazlını görünce de, senden istekte bulunmaya cüret ediyorum. Çünkü, senin bütün ihsanların bir lütuf, bütün nimetlerin karşılıksız bir bağıştır.

Ey mâbudum, şimdi ben, zilletle boyun eğmiş bir halde izzet kapının önünde durmuş, çoluk çocuğu çok, fakr-u zaruret içindeki biri gibi utanarak senden (lütuf ve merhametini) dileniyorum ve itiraf ediyorum ki, bana ihsanda bulunduğun zaman sana karşı gelmemeye gayret etmekten başka bir şey yapmış değilim ve hiçbir zaman da senin lütuf ve fazlından mahrum kalmamışım.



Şimdi ey Rabbim, katında kötü şeyler kazandığımı ikrar etmek, bana bir yarar sağlar mı? 


Çirkin işler yaptığımı itiraf etmek, beni senden (senin azabından) kurtarır mı? 


Yoksa, bulunduğum durum itibariyle gazabını mı hakkettim?! Yoksa seni çağırırken gazabınla mı cevap vereceksin?!


Seni tenzih ediyorum! 


Tövbe kapısını yüzüme açık bıraktıktan sonra senden ümit kesmem. Aksine, günahları büyük, bahtı dönmüş, amel zamanının bittiğini, ömrünün sona erdiğini görüp senden kurtulamayacağını, senden kaçamayacağını anlayınca, tertemiz bir kalple sana dönüp ihlasla tövbe eden, sonra da karşında eğilip bükülerek, başını aşağı salarak, korkudan dizleri titreyerek gözyaşları suratını ıslatmış bir halde kısık bir sesle seni çağıran, sana yalvaran, kendine zulmetmiş, Rabbinin saygınlığını küçümsemiş hakir bir kul gibi; 


“ey merhametlilerin en merhametlisi; ey merhamet arayanların yöneldiği en merhametli zat; ey mağfiret dileyenlerin etrafında dolaştığı en şefkatli Zât-ı Kibriya; 

ey affı cezalandırmasından çok olan; ey rızası gazabından bol olan; 

ey güzel affıyla yaratıklarına minnet koyan; ey kullarını tövbelerinin kabul olacağına alıştıran; 

ey kötülerin tövbeyle ıslah olmalarını sağlayan; ey kullarının az amellerine razı olan; 

ey onların az amellerine çok mükâfat veren; 

ey dualarına icabet etmeyi onlar için tazmin eden ve ey lütfuyla onlara en iyi ödülü vereceğini vaad eden (yüce ALLAH)!” diyerek seni çağırırım, sana yalvarırım. 

Çünkü ben, sana isyan edip de bağışladığın en isyankâr, mazeret gösterip de mazur gördüğün en kötü ve tövbe edip de tövbesini kabul ettiğin en zalim kişi değilim.


Buradan sana yönelerek, kaçırdığı fırsatlara pişman olan; 

devşirdiği günahlardan korkan; 

yaptıklarından utanç duyan; 

senin indinde büyük günahı affetmenin büyük bir şey olmadığını, bunun sana göre kolay bir iş olduğunu, hadsiz hesapsız suçlara göz yumabileceğini bilen ve sana en sevimli kulun; 

sana karşı büyüklük taslamayı terkeden, günahlardan sakınan ve sürekli bağışlanma talebinde bulunan kul olduğunun bilincinde olan biri olarak tövbe ediyorum.

(Ey Rabbim,) Büyüklük taslamaktan, günahlara devam etmekten sana sığınırım. Kusur ettiğim hususlarda senden bağışlanmamı dilerim. Âciz olduğum, güç yetiremediğim konularda senden yardım isterim.


ALLAH’ım, MUHAMMED ve âline salat eyle ve üzerime farz ettiklerini bana bağışla; hakkettiğim cezalandırmalarından beni kurtar; günah ehlinin korktuğu (cehennem azabı)ndan bana güvence ver. Çünkü sen, af ile dolusun; mağfiret için umulansın; bağışlama ile tanınmışsın; hacetimi senden başka kimseden dilemem; günahımı senden başka bağışlayacak olan yoktur. Her türlü eksiklik sıfatından münezzehsin sen. Senden başka kimse bana zarar veremez, senden başka kimseden korkmam. Hiç şüphesiz, sen takva ehlisin; mağfiret ehlisin. 


MUHAMMED ve âline salat eyle ve hacetimi gider, dileğimi kabul et; günahımı bağışla, korkumu güvene çevir. Hiç kuşku yok, sen her şeye kadirsin ve bunlar sana pek kolaydır.


Âmin, ya Rabbe’l-âlemin.



Zeynelabidin (ra)

Amin..Amin..Amin...Ya Müsteân...




5.4.13

Erdem Duası..

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve benim imanımı en kâmil iman, yakinimi en üstün yakin kıl; niyetimi niyetlerin, amelimi amellerin en güzeline ulaştır. Allah’ım! lütfunla niyetimi halis kıl; katındakine (rahmetine) yakinimi doğrult; kudretinle bozulan durumumu düzelt. 

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve beni meşgul edecek sorunların çözümünde bana yet; yarın hesabını soracağın şeylerle uğraştır beni; günlerimi yaratılışımın amacı olan ibadetle geçirmemi sağla; beni zenginleştir; rızkımı bol eyle; rızkı beklemekle beni imtihan etme; beni aziz kıl; kibre duçar eyleme; Sana kul olmaya muvaffak eyle; kulluğumu, ibadetimi ucb (kendinden ve yaptığından hoşlanmak) ile fasit etme; benim elimle insanlara hayır ulaştır; minnet edip de onu batıl etmeme engel ol; yüce huyları bana ihsan et ve övünmekten beni koru.

Allah’ım! Ayıplandığım kötü hasletimi ıslah et; kınandığım çirkin huyumu güzelleştir ve eksik olan güzel sıfatımı tamamla. Allah’ım! Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve düşmanların bana olan buğzunu muhabbete, zulüm ehlinin hasedini sevgiye, iyilerin kötü zanlarını güvene, yakınlarımın düşmanlığını dostluğa, akrabalarımın kötü davranışlarını iyiliğe, dostların ilgisizliğini yardıma, müdara edenlerin zahirî dostluklarını gerçek dostluğa, muaşeret edenlerin yüz ekşitmelerini güler yüzlülüğe ve zalimlerden korkmanın acılığını emniyet tatlılığına dönüştür.

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve beni; beni aldatana karşı dürüst ve samimi davranmaya; beni terkedene iyilikle karşılık vermeye; benden esirgeyeni bağışla ödüllendirmeye; benimle ilişkisini keseni, ilişkide bulunmakla mükâfatlandırmaya; gıybetimi edene, güzellikle anmakla muhalefet etmeye ve iyiliğe teşekkür edip kötülüğe göz yummaya muvaffak eyle.

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve adaleti yaymada, öfkeyi yutmada, kin ve adaveti söndürmede, ayrılıkçıları birleştirmede, kırgınların arasını bulmada, iyilikleri ortaya çıkarmada, kötülükleri gizlemede, yumuşak huylulukta, alçakgönüllülükte, güzel muaşerette, ağırbaşlılıkta, insanlarla iyi geçinmede, erdemlere doğru koşmada, (her halükârda) iyilik etmeyi yeğlemede, insanların kabahatini yüzlerine vurmamakta, müstahak olmayana bağışta bulunmamakta, güç de olsa hakkı söylemede, çok da olsa iyi söz ve fiillerimi az bulmada, az da olsa kötü söz ve işlerimi çok bulmada salihler gibi olmaya, onların süsüyle süslenmeye, muttakilerin ziynetini kuşanmaya muvaffak eyle beni. İtaatimin devamlılığı, cemaatten ayrılmayışım ve kendi uydurdukları görüşlerle amel eden bidat ehlinden uzak duruşumla da bu sıfatları bende kâmil eyle.

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve bana en bol rızkı yaşlandığım zaman ve en kuvvetli gücü bitkin düştüğüm zaman ver. Beni, Sana kullukta tembelliğe, yolunu bulmakta körlüğe, sevginden başka bir şeyi talep etmeye, Senden uzaklaşanla bir arada olmaya ve Seninle birlikte olandan ayrılmaya müptela etme.

Allah’ım! Beni zor durumda kaldığımda Senin (gücün)le hamle eder, ihtiyacım olduğunda Senden ister ve düşkünlüğümde Sana yalvarır kıl. Beni, zor durumda kaldığım zaman Senden başkasından yardım dilemekle, ihtiyacım olduğu zaman Senden başkasından istemeye tenezzül etmekle ve korktuğum zaman Senden başkasına yalvarmakla sınama. Yoksa, beni yardımsız bırakmanla, ihsanını benden esirgemenle ve benden yüz çevirmenle karşı karşıya kalırım; ey merhametlilerin en merhametlisi.

Allah’ım! Şeytanın kalbime attığı arzu, zan ve hasedi; büyüklüğünü anmaya, kudretin hakkında düşünmeye, düşmanlarına karşı tedbir almaya dönüştür. Onun (şeytanın) dilime akıttığı çirkin ve saçma lafları, ırz sövüşünü, haksız tanıklığı, bir müminin arkasında ettiğim gıybeti, birinin yüzüne karşı ettiğim küfrü ve bunlara benzer şeyleri Senin hamdini dile getirmeye, Seni çokça övmeye, Seni yüceltme çabasına, nimetlerine şükretme gayretine, ihsanını itiraf etmeye, nimetlerini saymaya çevir.

Allah’ım! Dilime, kullarının hidayetine vesile olacak sözleri cari kıl; bana takvayı ilham et; beni en temiz şeye muvaffak et ve en beğenilen işe ata. Allah’ım! beni örnek yola sevket; dinin üzere ölüp, dinin üzere dirilmeyi hakkımda kararlaştır. Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve beni ifrat ve tefrite düşmekten koru, itidalli olmaya muvaffak et. Beni dürüstlük ehlinden, doğruluk kılavuzlarından ve salih kullarından kıl. Kıyamette felahı ve cehennemden kurtuluşu bana nasip et. Allah’ım, kurtuluşuma sebep olacak şeyi Kendin için benden al; ıslah olmama vesile olacak şeyi de bırak bana kalsın. Senin koruman olmazsa, hiç şüphesiz ben helak olurum.

Allah’ım! Üzüldüğüm zaman hazırlığım Sensin; mahrum edildiğim zaman ihsanını umacağım Sensin; gamlanıp kederlendiğim zaman imdada çağıracağım Sensin! Kaybedilenin yerini dolduracak; bozulanı düzeltecek ve hoşlanmadığını değiştirecek olan, Senin yanındadır. O halde, beladan önce afiyet, istemeden önce zenginlik, sapıklıktan önce hidayet nimetiyle minnet et bana. Kulların eziyetlerine karşı bana yet; dönüş (kıyamet) gününün emniyetini bana ihsan et ve irşad (doğruya ve kemale iletme) görevini iyice yerine getirmeye muvaffak et beni.

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve lütfunla tüm kötülükleri benden uzaklaştır; nimetinle beni besle; kereminle beni ıslah et; ihsanınla beni tedavi et; rahmetinin gölgesine al beni; rızanla kuşat beni; işler karıştığı zaman en doğrusunu, ameller benzeştiği zaman en temizini yapmaya, yollar çeliştiği zaman en beğenilmişini seçmeye muvaffak et beni.

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve bana ihtiyaçsızlık tacını giydir; beni üstlendiğim görevleri layıkıyla yerine getirmeye muvaffak et; bana gerçek hidayeti merhamet et; zenginlikle azdırma beni; güzel bir yaşantı nasip et bana; yaşantımı zorluklarla dolu bir yaşantı kılma ve duamı geri çevirme. Çünkü ben Senin karşında birini tanımıyor, Seninle birlikte birini çağırmıyorum.

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve Sana ibadette yararlanacağım sıhhat, dünyaya meyilsizlikte faydalanacağım boş vakit, amele dönüştüreceğim ilim ve itidalli olmamı sağlayacak takva ver bana. Allah’ım! Ömrümü affınla sona erdir; emelimi rahmetini ummaya yönelik kıl; rızana ulaşma yollarını benim için kolaylaştır ve bütün hallerimde amelimi güzelleştir.

Allah’ım! Muhammed ve âline salat eyle ve gaflet ettiğim zamanlarda Seni anmak için beni uyar; mühlet verdiğin günlerde (dünya hayatında) beni, Sana itaatte kullan; sevgine doğru düz bir yol göster bana; o yolda yürümekle dünya ve ahiret hayrını tastamam ver bana. Allah’ım! Muhammed ve âline, ondan önce yaratıklarından herhangi birine ettiğin ve ondan sonra herhangi birine edeceğin en üstün salat ile salat eyle. Dünyada bize güzellik ver, ahirette de güzellik ver ve rahmetinle beni cehennem azabından koru.

Amin..Amin..Amin...

Zeynelabidin R.A