“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
16- BÜRHAN-I NÂTIK-I SADIK VE
MUSADDAK (A.S.M)
Anlamı: Doğru ve doğruyu konuşan, bütün
hakikatleri delilleri ile isbat ve izhar eden. Doğruluğu tasdik edilmiş.
Sadakati ve doğruluğu tanınmış, isbat edilmiş olan Hz. Muhammed A.S.M
………..Ve onun elinde bulunan ferman-ı
Rahman olan Kuran-ı Mucizü1-Beyanın haşmet-i saltanat-ı maneviyesinin nısf-ı
arzı istilası ve şahsi kemalatı ve yüksek hasletleri gösteriyor ki, bu alemde
en mühim zat budur; Halıkımız hakkında en mühim söz onundur…………o görmüş ve görüyor ve gördüğünü söylüyor…Mektubat
“Bu kadar ahlâk-ı hasene ve
kemâlâtla beraber bu kadar mu’cizat-ı bâhiresi bulunan bir zât (a.s.m.) elbette
en doğru sözlüdür. Ahlâksızların işi olan Hileye, yalana, yanlışa tenezzül
etmesi kàbil değil.” Şualar/Yedinci
Şuâ
BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;
…. Hem zâtıyla, hem lisanıyla, hem
delâlet-i haliyle, hem kaliyle, kâinatın Sâniine delâlet eden şu delil, hem
hakikat-i kâinatça musaddak, hem sâdıktır. Çünkü, bütün mevcudatın vahdâniyete
delâletleri, elbette, vahdâniyeti söyleyen zâtı tasdik hükmündedir. Demek,
söylediği dâvâ da umum kâinatça musaddaktır.
Hem beyan ettiği kemâl-i mutlak olan
vahdâniyet-i İlâhiye ve hayr-ı mutlak olan saadet-i ebediye, bütün hakaik-i
âlemin hüsün ve kemâline muvafık ve mutabık olduğundan, o, dâvâsında elbette
sâdıktır.
DEMEK, RESUL-İ EKREM ALEYHİSSALÂTÜ
VESSELÂM, VAHDÂNİYET-İ İLÂHİYEYE VE SAADET-İ EBEDİYEYE BİR BURHAN-I NÂTIK-I
SÂDIK VE MUSADDAKTIR. ... Mektubat
….
Arkadaş! Hâlıkımızı tarif eden, pek
büyük bir şahsiyet-i mâneviyeye mâlik, burhan-ı nâtık dediğimiz,“Hazret-i
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kimdir?” diye yapılan suale cevaben deriz ki:
Hazret-i Muhammed (a.s.m.) öyle bir zâttır ki, azamet-i mâneviyesinden dolayı
sath-ı arz, o zâtın mescid-i aksâsıdır. Mekke-i Mükerreme onun mihrabı,
Medine-i Münevvere onun minber-i fazl-ı kemâlidir. Cemaat-ı mü’minîne en son ve
en âli imam ve nev-i beşerin hatîb-i şehîridir; saadet düsturlarını beyan
ediyor. Ve bütün enbiyânın reisidir; onları tezkiye ve tasdik ediyor. Çünkü,
dini bütün dinlerin esasatına câmidir. Ve bütün evliyânın başıdır; şems-i
risaletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor.
O zât (a.s.m.) öyle bir kutup ve
nokta-i merkeziyedir ki, onun halka-i zikrinde bulunan bütün enbiyâ-i ahyâr,
ebrâr-ı sâdıkîn onun gelmesine müttefik ve kelâm-ı nutkuyla nâtıktırlar. Ve
öyle bir şecere-i nuraniyedir ki, damar ve kökleri, enbiyânın esasat-ı
semâviyesidir. Dal ve budakları, evliyânın maarif-i ilhamiyesidir.
Bu itibarla, herhangi bir dâvâyı
iddia etmiş ise, bütün enbiyâ mu’cizelerine istinaden ve bütün evliyâ
kerametlerine müsteniden ona şehadet etmişlerdir. Evet, bütün dâvâlarının
tasdiklerini iş’âr eden, bütün kâmillerin hâtem ve mühürleri vardır. Ezcümle:
O zâtın (a.s.m.) dâvâlarından biri
tevhiddir. Bu dâvâyı tasrih ve ifade eden Lâ ilâhe illâllah kelime-i
mübârekesidir. O zâtın halka-i din ve zikrine giren bütün geçmiş ve gelecek
insanlar o kelime-i mukaddeseyi rükn-i iman ve vird-i zeban etmişlerdir. Demek,
o dâvânın hak ve hakikat olduğuna kanaat ve itmi’nan ve iz’anları hâsıl olmuş
ki, zaman ve mekâna şâmil bir tarzda, o kelime-i mübâreke, meşrepleri, meslekleri,
an’aneleri mütehalif, mütebayin insanların ağızlarında Mevlevîler gibi semâvî
deveran ve cevelân ediyor.
Binaenaleyh, gayr-ı mütenahî
şahitlerin tasdikiyle hak ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir dâvâya, hiçbir
vehmin haddi değildir ki, ona dest-i itirazı uzatabilsin!... Mesnevi-i Nuriye/ Reşhalar
SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;
…..İşte, risaleti binler delâil-i
kat’iye ile sabit olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, vahdâniyet-i
İlâhiyenin ve saadet-i ebediyenin en parlak bir delili ve en kat’î bir burhanıdır…………….MADEM
O DELİLDİR VE NETİCESİ MARİFET-İ İLÂHİYEDİR; ELBETTE DELİLİ TANIMAK VE VECH-İ
DELÂLETİNİ BİLMEK LÂZIMDIR….. Mektubat
….
"İslâmiyetin esası sıdktır.
İmanın hassası sıdktır. Bütün kemâlâta îsal edici sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin
hayatı sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâmın nizamı sıdktır.
Nev-i beşeri kâbe-yi kemâlâta îsal eden sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara
tefevvuk ettiren sıdktır.MUHAMMED-İ HÂŞİMÎ ALEYHİSSALÂTÜ VESSELÂM'I MERATİB-İ
BEŞERİYENİN EN YÜKSEĞİNE ÇIKARAN SIDKTIR." İşarat’ül İ’caz
…
"Evet sıdk ve doğruluk
İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir. Riyakârlık, fiilî bir
nevi yalancılıktır. Dalkavukluk ve tasannu, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve
münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni-i Zülcelâlin
kudretine iftira etmektir."Hutbe-i Şâmiye,