EL-KÂBID / EL-BÂSIT ..bu iki esma bir anlamda çok hikmetler için zıt tecellileri, korku ve ümit gibi denge noktasını ifade ettiğinden ikisi ile birlikte ele alacağız inşallah.
ANLAMI:
EL-KÂBID, İmtihan için kalpleri daraltıp sıkan, rızkı azaltıp ,o takdire göre veren, ruhları kabzeden..
EL-BÂSIT, Rahatlatan, ikram, lütuf, huzur kapılarını açan, genişleten, rızkını bollaştıran, sıkıntıdan kurtaran, rahmet ve merhametine mazhar eden, kuluna ihtiyaçlarını ve ihsan ettiği şeyleri cömertlikle çoklukla ziyadeleştirerek veren, kalbi itminan ve hidayet, ruha vakar ve inbisat ihsan eden anlamına gelmektedir. “Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz.”( Bakara Sûresi, 2/245)
BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:
İnsan tüm yaşayışında her zaman bu iki ismin tecellisine mazhardır. İmtihanın iktiza ettiği her durumda çok açık şekilde müşahede edilir. İnsan bazı şeylerin mahrumiyeti, elinde olanın elinden girmesi gibi şeylerle karşılaşır. Sıkıntılara duçar olur, kalbi daralır. Ve yine tüm bu olanlara karşılık, rahatlık onu bulur, sıkıntıları bertaraf olur, nimetlere kavuşur, kaybettiklerinin fevkinde nimetlere ulaşır. Dolayısıyla hayat bu kabz ve bast tecellisi ile yaşanır. İnsan ise bu iki durumu sabır ve şükrüne vesile yapar ve bu imtihanlara o olgunlukla mukabele ederse imtihanı kazanmış olur. Çünkü o rabbinin verdiği her şeye rıza göstermiştir. Ve ömrü bittiğinde kabz edilen ruhu,bast tecellisine azami mahzar olarak cennete gider. İmtihanı kavrayamayan insanlar ise teklife isyan ile karşılık verirler..işte o zaman kabıd ismi onlar için kahhar gibi iktiza eden diğer esmalar ile ebedi tecelli eder.. El-Iyâzu Billah…
Bununla birlikte kabıd ismi ile direkt olarak lehimizde olan bağ ise; bize ihsan edilen maddi ve manevi nimetleri yerli yerinde kullanmak ve kontrol altında tutmak ve idaresini sağlayabilmek için gerekli iradeye sahip olmak bu ismin insandaki tecellilerindendir.
BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;
Neden kabz ve bast ?..diye hatıra gelen bir soruya bu isimlerin hakikati noktasında cevap olur diye düşünülen bir yeri paylaşalım inşallah..
Hakîm-i Ezelî, inâyet-i sermediye ve hikmet-i ezeliyenin iktizasıyla, şu dünyayı, tecrübeye mahal ve imtihana meydan ve Esmâ-i Hüsnâsına âyine ve kalem-i kader ve kudretine sahife olmak için yaratmış. Ve tecrübe ve imtihan ise, neşvünemâya sebeptir. O neşvünemâ ise, istidatların inkişafına sebeptir. O inkişaf ise, kabiliyetlerin tezahürüne sebeptir. O kabiliyetlerin tezahürü ise, hakaik-i nisbiyenin zuhuruna sebeptir. Hakaik-i nisbiyenin zuhuru ise, Sâni-i Zülcelâlin Esmâ-i Hüsnâsının nukuş-u tecelliyâtını göstermesine ve kâinatı mektubât-ı Samedâniye suretine çevirmesine sebeptir. İşte, şu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki, ervâh-ı âliyenin elmas gibi cevherleri, ervâh-ı sâfilenin kömür gibi maddelerinden tasaffi eder, ayrılır.İşte, bu mezkûr sırlar gibi daha bilmediğimiz çok ince, âli hikmetler için, âlemi bu surette irade ettiğinden, şu âlemin tagayyür ve tahavvülünü dahi o hikmetler için irade etti. Tahavvül ve tagayyür için zıtları birbirine hikmetle karıştırdı ve karşı karşıya getirdi. Zararları menfaatlere mezc ederek, şerleri hayırlara idhal ederek, çirkinlikleri güzelliklerle cem ederek, hamur gibi yoğurarak, şu kâinatı tebeddül ve tagayyür kanununa ve tahavvül ve tekâmül düsturuna tâbi kıldı. Vakta ki meclis-i imtihan kapandı. Tecrübe vakti bitti. Esmâ-i Hüsnâ hükmünü icra etti………………29’ncu söz -2’inci Maksad -4’ncü Esas-3’ncü mesele okunması tavsiye edilir…
BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;
İnsanın kendisine birçok maddi ve manevi nimetler verilmiştir. İnsan bu nimetlerde hikmetli ve iktisadi planda yani yerli yerine tasarruf etme iradesine sahip olup gereği ile muamelede bulunması, kontrol ve hâkimiyet noktasında bu ismin tecellisinden azami derecede hissedardır.
Örneğin kendinde olan maddi nimetleri israftan sakınmak, İslami prensiplerde istimali onda hem kabıd hem basıt isminin bir göstergesidir…………… Elini boynuna asıp bağlama (cimri olma), hem de onu büsbütün açıp saçma (israf etme); aksi halde kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın…İsra /29
Bununla birlikte Ve hizmet-i diniye noktasında, ilmin izzetini muhafaza etmek, ehil olmayanlara karşı mesafeli durmak, hususi durumunu ile ilgili meseleleri yetersiz ve cahil kimselerle paylaşmamak. Ve Mü’min kardeşlerini fenalıklardan sakındırmak, ihsanda bulunmak, mütevazı olmak, iyilikleri önermek, her iki davranışın akıbetlerinden söz edip hayra temayül ettirmeye vesile olmak, menfi hissi mağlup edip, müspet duyguları açığa çıkarmak gibi gayretler yine bu isimlerin kuldaki manevi tecellilerindendir…
Bu zahir ve batın mahiyete mazhar olanlara karşı varlıkların kalpleri teveccüh eder. Çünkü istikametleri yol gösterici ve Allah’ın CC izniyle güven vericidir.
.
.