Esselâmu
Aleyküm Ve Rahmetüllâhu Ve Berekâtuhu
Değerli
Dostlar Merhaba;
İ’lem eyyühe’l-aziz! Misafir olan bir kimse, seferinde
çok yerlere, menzillere uğrar. Uğradığı her yerin âdetleri ve şartları ayrı
ayrı olur. Kezalik, Allah’ın yolunda sülûk eden zat çok makamlara,
mertebelere, hallere, perdelere rastgelir ki, bunların da her birisi için
kendine mahsus şartlar ve vaziyetler vardır….diye devam eder Bediüzzaman..
Din nasihattır diye buyurur Hazreti Muhammed S.A.S..
Gerçek âkıl sahipleri lehinde olanı ve olmayanı bir birinden
ayıran bir görüşe sahip olular..Kısa hayat yolculuğunu anlamlı geçirebilmek
gibi bir gayeyi benimserler..ağır yüklerinden kurtulmak için kendilerine fayda
verecek olan önerilere ve yol gösterimlerine karşı ayak diremezler..
Çünkü kimse layemut değildir..bunu bilir,hayatlarına sonsuz
değer kazandıracak pratik şeylere talip olurlar.
Yine dünya hayatının bir imtihan olduğunu idrak edenler..her
önüne gelen soruya cevap her şıkka bir kabul işareti koymazlar.
Kendilerini tanımayı, davranışları ile sebep sonuç ilişkisini,
kazanıp kaybetme meselesini önemserler. Yine olur olmaz şeylerin kalplerine
girmesine izin vermezler.
Manzarayı okumak için müteyakkız ve uyanık
davranırlar..vicdanlarının ebed sesini işitip..Rableri ve sınanmaları
gerçeğinde hüznü zanlarını bozmazlar…
Derlerin geçiciliği,zevklerin zevali,var olmanın mutlak bir
hedefi,gelip gitmenin yaşamaktan var olan isteği,dünyanın ve içindekilerin mütemadiyen
halden hale girmesi,yıldızlardan gezegenlere,mikroplardan balinalara kadar bir mana
ve devranın döngüsüne kulak kabartır..ve uyumlu ve ahenkli bir vazıyet alırlar.
Özel istekleri ile değil ,kendilerinden istenilenler ile
barışırlar..bozgunculuk yapmazlar..tahrip etmek için zaaf ve fırsat
aramazlar..sırlarını ortalığa saçmazlar..düşmanlarını sevindirecek haller
takınmazlar…
Ömür sermayesi ile yaptıkları ticareti gözden
geçirirler..hatalarında ısrar etmezler…Vaki olan hakikatlere insaf nazarı ile bakıp,ihtimallerden
neşet eden yorumların olasılıklarına kendilerini kaptırıp fikri midelerini bulundurmazlar..
Vefalı olurlar..kadirşinas olurlar..nezaket sahibidirler…
İnsan bazen aldanır..doğru gidişinin önüne bir çok maniler
çıkabilir.Muhtelif gerekçelerin vehmi örtüsü muhakemeyi örtebilir..konuşacak
bir çok sözcük ağzına tıka basa dolabilir..ve insan içinde ne varsa onu rast
geldiği yerde kusabilir.
El ne var diye baktığında ise kendine karşı samimi olursa koca
hiçliği,ruh sıkıntısını,zihni daralmayı,başarısızlığı ve istikrarsızlığı gayet
net görebilir ..hatasında ısrar etmeme zarafetini gösterip,tekrar ayağa
kalkabilme dirayetini bulabilir.
Ancak uyku devam ediyorsa,öfke büyür..izan gözüne kan bürür..hiç
bir şeyi değerlendiremeyecek bir hale giriftar olur..
Unutmamalı ki; hakikatten hakkını isyan değil insan alır…
Din ve teklif muhatabı olan insana ;iman,ibadet ve rıza
denkleminde be sabır ,sebat,şükür,istikamet ,dua vb bileşenleri ile huzur ve
güven halini verir..Çelişki marifet ile yerini emniyete bırakır.
Eğer insan mutlu değilse bir şeyler ter gidiyordur.
İnancı ona yetmiyor ve önünü göremiyorsa bir şeyler
eksiktir.
Hep ben kaygısı ve çıkar koruma eğilimi varsa istifade defterindeki
notlar yerli değildir.
Ruhunu doğruluk, haklılık kisvesi ile istila eden erdem gulyabanisi,
fiilin ve fikrin ameli nihayeti ile kucağına yalnızlık bırakıyorsa, bir ölçme
biçme hatası kaçınılmazdır.
Kişi aslından belki hayat bulduğu yerden uzaklaştığında,
kurda kuşa yem olur hadisesi bir gerçektir. Cephe değiştiren insanlar hamisiz kalırlar.
Peşin hükümlülük haddi zatında bir felakettir.İnsan kendi
çocuğunu işlediği bir suça inanmamak için elinden geleni yapar..kendisini
etkileyecek şeylerin riskinden çekinir..iyi niyet beslemeye gayret eder..ancak
tüm hayatını subliminal etkileyecek şeytani telkin stratejisine kendini açık
hale getirmekten çekinmez…
Yanlış anlamak,istediği gibi kavramak ,görmek istediği gibi
görmek de başka bir kırılgan noktadır….vs vs vs…
Değerli dostlar aslında insanın tüm girdiği menzillerdeki
mücadelesi iki ayaklı bir mücadeleden başka bir ey değildir.
Bir ayağı..Allah’ı ve icraatlarını ve kurduğu ve
işlettirdiği bu düzenden razı mısın?Sana temas eden tüm olumsuzluklara ve
akıbetlere rağmen onun ilahlığını garazsız bir hüsnü kabul ile kabul ediyor
musun..yarattığı bu alemi,harekete geçirdiği sitemi,ilan ettiği irade eve
hakimiyetini,yaratma fiili ile gösterdiği sanat,ilim kudret gibi halıkıyetine
karşı amenna diyebiliyor musun… gibi durumlara samimi cevap verebilmektir.
Diğer ayağı ise ;belki soru atfı aynı görünen ancak ruha nüfuz
edecek bir cevabı olmayan,lafzı benzeşmelerin oyalamasında akim felsefi bir
cidal nevidir.
Bu ikinci ayağı canlı tutan,birinci ayaktaki
tatminsizliktir.Bu kabul soruları ve sorunlarının önünde muhatabın bir
istekliliği veya farkındalığı söz konusu değilse,kâr zannettiği bir zarar
içerisindedir.
Değerli Dostlar..okumakta ve okunmasında ısrar ettiğimiz,Nur
Risaleleri bize yaratıcımızı tanıtan,görüş açımızı genişlendiren,Rabbimizin
rububiyeti noktasında ,her şey güzeldir deyip onu isbat eden,görünen
çirkinliklerin güzellikleri göstermek için var edilmiş izafi çirkinlikler
olduğu isbat eden..dünya menzilini ebedi hayat mezili ile bağlayan..necisin
nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun diye en müşkül soruların cevabını
veren..Rabbimizin bizden istediği nedir,nasıl bir şuur,huzur ve kulluk
beklediğini gösterip,ona itaat etme meylini oluşmasına önemli sebep olan ve
mukabele etmeyi,şükretmeyi sevdiren eserledir.
Risale-i Nur okumakla..inandığımızı söylediğimiz şeylerin
hakikatleri ortaya çıkar..isim ve sıfat ve şuunatı ile Rabbimizin marifetine
yaklaşırız..Onu severiz ve sevildiğimizi hissederiz…
Peygamberimizin hakikati ile ilgili bilgi ve sünnetine uymak
noktasında hisse sahip oluruz…
Her an Allah’ın sevdiği şeyleri yapmak için içimizde bir
duygu bulur,Peygamberimizin yolundan gitmek için isteklilikle dolarız..
Çünkü Rabbimiz kullarının ;
Kendisinden söz etmesini,
Ona şükretmesini,
Yarattıklarını tefekkür etmesini,
Namaz kılmasını,
Onun rızası için oruç tutulmasını,
İmkanlar nisbetinde,hac ve zekat emirlerinin uygulanmasını,
Bozgunculuk yapılmamasını,
Fitne çıkartılmamasını,
Suz-i zanda bulunulmamasını,
Kendisine dönüleceğinin bilinmesini,
Hesap verileceğini idrak etmesini,
Kendisi ve dini için mücadele edilmesi gibi şeyleri
istemektedir.
Elbette bu isteklerin amacı,hedefi neticesi ilahi bir planın
içerisindedir.Elbette bu isteklerin muhataplarında şuur olması ve bilerek itaat
etmesi bu emrin karşılık bulmasının gereğidir. Malumaliniz aklı olmayanlar mes'ul
değillerdir.Demek aklı olanlar mes'uldür ve bu mes'uliyet bağlamında akıllarını
bu istekler doğrultusunda kullanmak zorundadırlar..
Yoksa haşa Allah’a kendi var ettiği dini öğretmek
hamakatinde bulunmak intihardır.
Güya onun bilinmek ve
itaat edilmek amacının dışında bir gayesi var mış gibi algılamak..bu algıyla
içtihatlar yapmak..ortalığı kan gölüne çevirmek İslâma yapılmış bir cinayettir.Aldanmışlıktır..yanlış
anlamaktır…Ukalalıktır…
Risale-i nur iman tevhid, haşir ve nübüvvet denkleminde
hizmet eden eserlerdir. Allah rızası dışında hiçbir gayeyi hedef edinmemiştir.
Kendisi ile yapılacak insaflı mütalaa tüm nazik sorulara cevap verecek kabiliyettedir…
Fakat garaz, kin, öfke, tekzip, küçük görme, basite alma, alaycı yaklaşmaya
cevap vermeye tenezzül etmemektedir. Çünkü gayesi yüksektir…
O’nun hakikate müşteri olmayana verecek bir şeyi yoktur..istemeyene
karşı yeterli değildir..talip olmayana eksiktir..adavet eden için çelişkiler
doludur..onu önemli görmeyen için değersizdir..insafsız nazarla yaklaşan için hatalar
doludur…Baştan sona kusurludur..okunmaması lazımdır…
Değerli dostlar;
Nurları anlamak ve yaşamak için iki önemli esas vardır..
Birisi:Masanın bu tarafına oturmaktır..
Diğeri:Asla vazgeçmemektir..
Yaratılan tüm mevcudat kendilerine koyulan program ve
istidat ile hayat başlarına ne açarsa açsın hiç vazgeçmezler. Çekirdek çatlamaktan,
yaprak sararmaktan, sel akmaktan, güneş çıkmaktan, filiz sürgün vermekten,
doğmak ve ölmekten ne pahasına olursa olsun vazgeçmezler. Onları anlamlı kılan
ve onlardan anlam mahsulü alan hakikat budur.
Allah Resulü A.S.M vazgeçmemiştir..Sahabeleri
vazgeçmemiştir…Bediüzzaman vazgeçmemiştir..İmamı Gazali vazgeçmemiştir..İmamı
Azam vazgeçmemiştir..Abdülkadir Geylani vazgeçmemiştir..nur talebeleri Bediüzzaman’ın tabiriyle,yakıcı çorbadan
ağızları yandığı halde vazgeçmemişledir. Sizde ne olursa olsun vazgeçmeyenlerden
vazgeçmeyin..vazgeçmenizi söyleyenler ,vazgeçenlerden başkaları değildir.Çünkü
bu vazgeçişi hazmetmenin başka yolu
yoktur.
Evet dostlar..imtihan her yerdedir..her an devam
eder..Kazanıp kazanmadığımızı anlamak için ..yukarı dada değindiğimiz gibi..bir
elimize bir de kalbimizde ne var diye bakacağız…
Eğer fikrimiz,Rabbimizin bizden ne istediği ile meşgul
değil,hareketlerimiz onu razı etmek üzere değilse..sadece konuşuyor bir kalıcı
sonuç elde edemiyor bir visal coşkusu taşıyamıyorsak ..mutlu değilsek,bir güven
hissetmiyorsak,endişe içinde günlerimiz geçiyorsa,ne yapacağımızı bilmiyor bir
hedefimiz yoksa,insanlar bizden uzaklaşıyor sevgisizlik hissediyor ,yalnızlaşıyorsak,dostlarımız
kayboluyor ve biz sürekli mazeretler üretiyor birilerini suçluyorsak bir
şeyleri tekrar değerlendirmek (istersek) acil ve kaçınılmazdır….
Selam ve dua
..