“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
47 -*NURANÎ BÜRHAN-I TEVHİD* *(A.S.M)*
Anlamı: Tevhidin sarsılmaz
delili; her şeyin bir olan Allah'a ait olduğunu gösteren güçlü ve sarsılmaz, nurlu,
ışıklı, nura yakışır, parlak, münevver olan Hz. Muhammed A.S.M
………….İşte, ey nefsim! Birinci saray, bir Müslümandır. Hazret-i
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, onun kalbinde o büyük elektrik lâmbasıdır.
Eğer onu unutsa, el’iyâzü billâh, kalbinden onu çıkarsa, hiçbir peygamberi daha
kabul edemez. Belki hiçbir kemâlâtın yeri ruhunda kalamaz. Hattâ Rabbini de
tanımaz. Mahiyetindeki bütün menziller ve lâtifeler karanlığa düşer. Ve
kalbinde müthiş bir tahribat ve vahşet oluyor. Acaba bu tahribat ve vahşete
mukabil hangi şeyi kazanıp ünsiyet edebilirsin? Hangi menfaati bulup, o
tahribat zararını onunla tamir edersin?...Sözler
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Âyinedir bu âlem, herşey Hak ile
kaim*,
*Mir’ât-ı muhammed’den, Allah
görünür dâim*…
……… *mahiyeti nur ve hüviyeti nuraniye olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü
Vesselâm, dünyada bütün ümmetinin salâvatlarını birden işitir*…Sözler
……. .Nasıl ki nur-u muhammedî ve hakikat-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm,
divan-ı Nübüvvetin hem fatihası, hem hâtimesidir. Bütün enbiya onun asl-ı
nurundan istifaza ve hakikat-i dininin neşrinde onun muînleri ve vekilleri
hükmünde oldukları ve nur-u Ahmedî (a.s.m.) cephe-i Âdem’den, tâ zât-ı
mübarekine müteselsilen tezahür edip neşr-i nur ederek, intikal ede ede tâ
zuhur-u etemle kendinde cilveger olmuştur.
Hem mahiyet-i kudsiye-i Ahmediye,
Risale-i Miracta kat’i bir surette ispat edildiği gibi, şu şecere-i kâinatın
hem çekirdek-i aslîsi, hem en âhir ve en mükemmel meyvesi olmuş. Öyle de,
hakikat-i Kur’âniye zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar, hakikat-i muhammediye (a.s.m.)
ile beraber, müteselsilen enbiyaların suhuf ve kütüplerinde nurlarını
neşrederek, gele gele tâ nüsha-i kübrâsı ve mazhar-ı etemmi olan Kur’ân-ı
Azîmüşşan suretinde cilveger olmuştur.….Barla
Lahikası
…..Nasıl ki Kur’ân, bütün
mu’cizatıyla ve hakkaniyetine delil olan bütün hakaikiyle, muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâmın bir mu’cizesidir. Öyle de, muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâm da, bütün mu’cizatıyla ve delâil-i nübüvvetiyle ve kemâlât-ı
ilmiyesiyle, Kur’ân’ın bir mu’cizesidir ve Kur’ân kelâmullah olduğuna bir
hüccet-i kàtıasıdır….Şualar
……. Enbiya-i sâlifînde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların
ümmetleriyle olan muameleleri hakkında—yalnız zaman ve mekânın tesiriyle bazı
hususat müstesna olmak şartıyla—yapılacak tam bir teftiş ve kontrol
neticesinde, Hazret-i muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda daha ekmel, daha yükseği
bulunmakta olduğu tahakkuk eder. Binaenaleyh, nübüvvet mertebesine nail
olanların heyet-i mecmuası, mu’cizeleriyle ve sair ahvalleriyle, lisan-ı hal ve
kal ile, nev-i beşerin sinni, kemale geldiğinde “Üstadü’l-Beşer” ünvanını
taşıyan Hazret-i muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın sıdk-ı nübüvvetine ilân-ı
şehadet etmişlerdir. O Hazret de (a.s.m.), bütün mu’cizeleriyle Sâniin vücut ve
vahdetini, nurlu bir burhan olarak âleme ilân etmiştir… İşaratü'l-İ'caz
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir
amel-i uhrevî istersen; ve herbir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek
istersen; ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalb etmeyi seversen, Sünnet-i
Seniyyeye ittibâ et. Çünkü, bir muamele-i şer’iyeye tatbik-i amel ettiğin
vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ibadet oluyor, uhrevî çok meyveler
veriyor.
Meselâ birşeyi satın aldın. İcab ve
kabul-ü şer’îyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibadet hükmünü
alır. O tahattur-u hükm-ü şer’î, bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi, Şârii
düşünmekle, bir teveccüh-ü İlâhî verir. O dahi bir huzur verir. Demek, Sünnet-i
Seniyyeye tatbik-i amel etmekle, bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir
hayat-ı ebediyeye medar olacak olan faideler elde edilir.
“Siz de Allah’a ve Resulüne iman
edin ki, o ümmî peygamber de Allah’a ve Onun sözlerine iman etmiştir. Ve ona
uyun-tâ ki doğru yolu bulmuş olasınız.” A’râf Sûresi, 7:158…fermanını dinle.
Şeriat ve Sünnet-i Seniyyenin ahkâmları içinde cilveleri intişar eden Esmâ-i
Hüsnânın herbir isminin feyz-i tecellîsine bir mazhar-ı câmi’ olmaya çalış….Sözler