26.2.14

Evet İnsan...

Evet, insan bilmediği şeye düşman olduğu gibi, eli yetişmediği veyahut tutamadığı şeylerin adâvetkârâne kusurlarını arar, adeta düşmanlık etmek ister. 

Madem bütün kâinatın şehadetiyle Mahbub-u Hakikî ve Cemîl-i Mutlak, bütün güzel Esmâ-i Hüsnâsıyla kendini insana sevdiriyor ve insanların kendini sevmelerini istiyor; elbette ve herhalde, kendisinin hem mahbubu, hem habibi olan insana fıtrî bir adâveti verip derinden derine kendinden küstürmeyecek. Ve fıtraten en ziyade sevimli ve muhabbetli ve perestiş için yarattığı en müstesnâ mahlûku olan insanın fıtratına bütün bütün zıt olarak bir gizli adâveti, insanın ruhuna vermeyecek. 

Çünkü insan, sevdiği ve kıymetini takdir ettiği bir cemâl-i mutlaktan ebedî ayrılmaktan gelen derin yarasını, ancak ona adâvetle, ondan küsmekle ve onu inkâr etmekle tedavi edebilir. 

İşte, kâfirlerin Allah’ın düşmanı olması bu noktadan ileri geliyor. Öyleyse, herhalde o cemâl-i ezelî, kendisinin âyine-i müştâkı olan insan ile ebedü’l-âbâd yolunda seyahatinde beraber bulunmak için, alâ külli hal, bir dâr-ı bekada bir hayat-ı bâkiyeye insanı mazhar edecek.

Evet, madem insan fıtraten bir cemâl-i bâkîye müştak ve muhib bir surette halk edilmiştir. 
Ve madem bâkî bir cemal, zâil bir müştâka razı olamaz. 

Ve madem insan bilmediği veya yetişemediği veya tutamadığı bir maksuddan gelen hüzün ve elemden teselli bulmak için, o maksudun kusurunu bulmakla, belki gizli adâvet etmekle kendini teskin eder. 

Ve madem bu kâinat insan için halk edilmiş ve insan ise marifet ve muhabbet-i İlâhiye için yaratılmış. 
Ve madem bu kâinatın Hâlıkı, esmâsıyla sermedîdir. 
Ve madem esmâlarının cilveleri daim ve bâkî ve ebedî olacaktır. Elbette ve herhalde insan bir dâr-ı bekaya gidecek ve bir hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaktır. 
Ve insanın kıymetini ve vazifelerini ve kemâlâtını bildiren, rehber-i âzam ve insan-ı ekmel olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, insana dair beyan ettiğimiz bütün kemâlâtı ve vazifeleri en ekmel bir surette kendinde ve dininde göstermesiyle gösteriyor ki: 

Nasıl kâinat insan için yaratılmış ve kâinattan maksud ve müntehap insandır. Öyle de, insandan dahi en büyük maksud ve en kıymettar müntehap ve en parlak âyine-i Ehad ve Samed, elbette Ahmed-i Muhammeddir. 



Ona, Onun AI ve Ashabına ümmetinin iyilikleri sayısınca salât ve selâm olsun! Yâ Allah, yâ Rahman, yâ Rahim! Sen Ferd’sin, Hayy’sın, Kayyûm’sun, Hakem’sin, Adl’sin, Kuddüs’sün; Furkan-ı Hakîmin ve Habîb-i Ekremin hürmetine ve İsm-i Âzamın hakkı için Senden niyaz ediyoruz ki, bizi nefis ve şeytanın şerrinden, cin ve insanların şerrinden muhâfaza eyle! Âmin!

21.2.14

Hem dahi, ey bedbaht ehl-i dalâlet ve gaflet!


“Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir” kaidesi sırrınca, siz, fıtratınızdaki Cenâb-ı Hakkın zât ve sıfât ve esmâsına sarf edilecek muhabbet ve marifet istidadını ve şükür ve ibâdât cihâzâtını nefsinize ve dünyaya gayr-ı meşru bir surette sarf ettiğinizden, bil’istihkak cezasını çekiyorsunuz.

Çünkü Cenâb-ı Hakka ait muhabbeti nefsinize verdiniz; mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belâsını çekiyorsunuz. Çünkü hakikî bir rahatı, o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakikî mahbub olan Kadîr-i Mutlaka tevekkül ile teslim etmiyorsunuz, daima elem çekiyorsunuz.

Hem Cenâb-ı Hakkın esmâ ve sıfâtına ait muhabbeti dünyaya verdiniz ve âsâr-ı san’atını, âlemin esbabına taksim ettiniz; belâsını çekiyorsunuz. Çünkü, o hadsiz mahbuplarınızın bir kısmı size Allaha ısmarladık demeyip, size arkasını çevirip, bırakıp gidiyor.

Bir kısmı sizi hiç tanımıyor, tanısa da sizi sevmiyor, sevse de size bir faide vermiyor. Daima hadsiz firaklardan ve ümitsiz, dönmemek üzere zevâllerden azap çekiyorsunuz.

Risale-i Nur Külliyatı | Sözler | Otuz İkinci Söz | Üçüncü Mevkıf

4.2.14

Bismillah her hayrın başıdır

Bismillah her hayrın başıdır"Bismillah" her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın Lisan-ı hâliyle vird-i zebânıdır. Bismillah ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak dinle!. Şöyle ki:
Bedevî Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himeyesine girsin. Tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedârik edebilsin. Yoksa tek başıyla hadsiz düşman ve ihtiyacâtına karşı perişan olacaktır. İşte böyle bir seyahat için iki adam, sahraya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi. Diğeri mağrur...
Mütevazii, bir reisin ismini aldı. Mağrur, almadı... Alanı, her yerde selâmetle gezdi. Bir kâtıü't-tarîka rast gelse, der: "Ben, filân reisin ismiyle gezerim." Şakî defolur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki, târif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelîl, hem rezil oldu.
İşte ey mağrur nefsim! Sen o seyyahsın. Şu dünya ise, bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Mâdem öyledir; şu sahranın Mâlik-i Ebedî'si ve Hâkim-i Ezelî'sinin ismini al. Tâ, bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisatın karşısında titremeden kurtulasın.
Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin nihayetsiz Aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîm'in dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır.
Başta demiştik: Bütün mevcudat, Lisan-ı hâl ile Bismillah der. Öyle mi?
Evet, nasıl ki görsen: Bir tek adam geldi. Bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevketti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin; o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir. Devlet namına hareket eder. Bir padişah kuvvetine istinad eder. Öyle de her şey, Cenâb-ı Hakk'ın namına hareket eder ki; zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç, Bismillah der. Hazine-i Rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Her bir bostan, Bismillah der. Matbaha-i kudretten bir kazan olur ki: Çeşit çeşit pekçok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar Bismillah der. Rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere, Rezzak namına en lâtif, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. Her bir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, Bismillah der. Sert olan taş ve toprağı deler geçer. Allah namına, Rahman namına der, her şey ona musahhar olur. Evet havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i sühûletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi; hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiiyyûnun ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin salâbet ve hararet dahi, emir tahtında hareket ediyorlar ki; o ipek gibi yumuşak damarlar, birer asâ-yi Mûsâ (A.S.) gibi “Asânı taşa vur!” dedik. (Bakara Sûresi: 60.) emrine imtisâl ederek taşları şakk eder. Ve o sigara kâğıdı gibi ince nazenin yapraklar, birer a'zâ-yi İbrahim (A.S.) gibi ateş saçan hararete karşı "Ey ateş! Serin ve selâmetli ol!" (Enbiyâ Sûresi: 69.) âyetini okuyorlar.
Mâdem her şey mânen Bismillah der. Allah namına, Allah'ın ni'metlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi Bismillah demeliyiz. Allah nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah nâmına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız...
Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiyat istiyor?
Elcevab: Evet o Mün'im-i Hakiki, bizden o kıymettar ni'metlere, mallara bedel istediği fiyat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta "Bismillah" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada, ''bu kıymettar hârika-yi san'at olan nimetler Ehad-ü Samed'in mu'cize-i kudreti ve Hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek'' fikirdir. Bir pâdişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zâhirî mün'imlere medih ve muhabbet edip, Mün'im-i Hakiki'yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir.
Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah nâmına ver, Allah nâmına al, Allah namına başla, Allah nâmına işle. Vesselâm.

Lügatçe:

Lisan-hâl: Bir şeyin duruşu ve görünüşü ile bir mana ifade etmesi.
Vird-i Zeban: Dilden düşmeyen zikir.
Hacat: İhtiyaçlar.
Kâtıü't-tarîka: Yol kesen.
Mağrur: Gururlu.
Şaki: Haydut.
Âb-ı Hayat: Hayat için lüzumlu sıvı.
İntişar: Yayılma, Dağılma.
Musahhar: Emre verilmiş.
Nazif: Temiz, Pak.
Nebat: Bitki.
Taam: Yemek, Yiyecek.
İmtisal: Uyma.
Kemal-i Sühulet: Tam bir kolaylık
Nazenin: İnce, Nazik
Salâbet: Sağlamlık
Belâhet: Ahmaklık

Kaynak: Birinci Söz - Risale-i Nur Külliyatı

12.1.14

Yirmi İkinci Söz'den...


On Dokuzuncu Sözde tarif edilen ve kitab-ı kebirin âyet-i kübrâsı ve o Kur’ân-ı Kebirdeki ism-i âzamı ve o şecere-i kâinatın çekirdeği ve en münevver meyvesi ve o saray-ı âlemin güneşi ve âlem-i İslâmiyetin bedr-i münevveri ve rububiyet-i İlâhiyenin dellâl-ı saltanatı ve tılsım-ı kâinatın keşşâf-ı zîhikmeti olan Seyyidimiz Muhammedü’l-EminAleyhissalâtü Vesselâm, bütün enbiyayı sâyesi altına alan risalet cenâhı ve bütün âlem-i İslâmı himayesine alan İslâmiyet cenahlarıyla,hakikatin tabakatında uçan ve bütün enbiya ve mürselîni, bütün evliyave sıddıkîni ve bütün asfiya ve muhakkıkîni arkasına alıp, bütün kuvvetiyle vahdâniyeti gösterip, arş-ı ehadiyete yol açıp gösterdiğiiman-ı billâh ve ispat ettiği vahdâniyet-i İlâhiyeye, hiç vehim ve şüphenin haddi var mı ki kapatabilsin ve perde olabilsin?

..............

Allahım! Vücub-u vücuduna ve vahdâniyetine delâlet ve celâline ve cemâline ve kemâline 
şehadet eden o zâta rahmet et ki, o, bütün kâinatın ve bütün enbiya ve evliyanın tasdikiyle musaddak şahid-i sadık ve bütün ehl-i tahkikin tahkikatıyla müeyyed burhan-ı nâtık, bütün enbiya ve mürselînin icmâ ve tasdik ve mu’cizelerinin sırrına mazhar olan efendisi, bütün evliya ve sıddıkînin ittifak ve tahkikat ve kerametlerini hâvi olan imamı, hakkaniyeti hadsiz tahkikatla teyid ve tasdik edilen mu’cizât-ı bâhire ve havârık-ı zâhire ve delâil-i kàtıa sahibi, zâtında güzel hasletlerin en nihayet merâtibini, vazifesinde ahlâk-ı ulviyeyi, hilâftan münezzeh olan şeriat-i mükemmelesinde en yüksek seciyeleri câmi’, Kur’ân’ı indirenin, indirilen Kur’ân’ın ve kendisine Kur’ân indirilen zâtın ittifakıyla vahy-i Rabbânînin mazharı, âlem-i gayb ve âlem-i melekûtu seyr ü seyahat ve temâşâ eden, ervâhı müşahede ve melâikeye refakat eden, şahsen ve nev’en ve cinsen kâinatın bütün kemâlâtının fihristesi, şecere-i hilkatin en münevver meyvesi, hakkın sirâcı, hakikatin burhanı, rahmetin timsali, muhabbetin misali, kâinat tılsımının keşşâfı, saltanat-ı Rububiyetin dellâlı, şahsiyet-i mâneviyesinin remz-i ulviyetiyle, Fâtır-ı Âlemin bu kâinatı onu nazara alarak halk ettiği anlaşılan, düsturlarının vüs’ati ve kuvvetinin işaretiyle Kâinat Nâzımının nizâmı olduğu ve Hâlık-ı Kâinat tarafından vaz edildiği zahir olan şeriatin sahibidir-evet, bu nizâm-ı ahsen ve ecmeli câmi’ olan bu dinin nâzımı, ancak bu nizâm-ı etem ve ekmel olan bu kâinatın Nâzımı olabilir. Yer ve gökler var oldukça salâvâtın en efdali ve selâmetin en etemmi, biz Âdemoğulları topluluğunun efendisi ve biz mü’minler topluluğunun imana hidayet edicisi olan Abdullah ibnü Abdilmuttalib oğlu Muhammed’in üzerine olsun. Bu doğru söyleyen ve doğrulanan vahdâniyet şahidi, bütün şahitlerin başları üzerinde bir nidâ edici ve beşer taifelerine bir muallim olarak, bütün kuvvetiyle ve gayet-i ciddiyetiyle ve nihayet-i vusukuyla ve kuvvet-i itmi’nânı ve kemâl-i imânıyla, asırların ve kıt’aların gerisinden ulvî bir nidâ ile seslenip, “Allah’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığına şehadet ederim. O birdir ve Onun hiçbir şeriki yoktur” diye ilân ediyor.

7.1.14

Feyâ Rabbî, yâ Hâlıkî, yâ Mâlikî!

Seni çağırmakta hüccetim,(delilim) hâcetimdir.(ihtiyaçlarım,muhtaç oluşum) 

Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. (yaşlandığımda gelecekte sıkıntıya düşmemek için hazırlığım) 

Vesilem, fıkdan-ı hile (hilesizliğim)ve fakrimdir. 

Hazinem aczimdir. Re’sülmâlim,(sermayem) emellerimdir. (umudum,şiddetli bir arzuyla isteyişimdir)

Şefîim,(şefaatçim) Habîbin (aleyhissalâtü vesselâm) ve rahmetindir.

Af eyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle, yâ Allah, yâ Rahmân, yâ Rahîm!

Âmin.

Bediüzzaman

10.12.13

Ey Hâkim,Hakem,Hakîm,Kerim ve Rahim olan Rabbim!


İdrakimdeki perdeleri aç,
İz'anımdaki hicabı kaldır..
Bana güzel bir anlayış,
Doğru müstakim bir kavrayış ver..
İlmimi arttır,
Marifetimi çoğalt..
İmanımı ziyadeleştir...
Aklımı nurlandır..
Kalbimi nurlandır..




Ya Kuddüs,Ey Mutahhir..

Ruhumu arındır,
Latifelerimdeki pasları gider...

Âmîn..Âmîn..Âmîn...

8.12.13

Ey Kendisinden Şifa İsteyenlere Şifa Veren !...



“Hastalandığımda O’dur bana şifâ veren.” (Şuarâ Sûresi, 26/80)

Ya Şafî !

Zaaf-ı İman hastalığıma şifa ver..
Muvaffak olamadığım,amel-i salihadaki aczime şifa ver.. 
Aklımdaki hastalıklarıma şifa ver..
Düşüncelerimdeki hastalıklarıma şifa ver..
Kalbimdeki hastalıklarıma şifa ver..
Duygularımdaki hastalıklarıma şifa ver..
Ruhumdaki hastalıklarıma şifa ver..
Vicdanımdaki hastalıklarıma şifa ver..
Fıtratıma bulaşan hastalıklarıma şifa ver..
Kuvvelerimdeki hastalıklarıma şifa ver..
Hayallerimdeki hastalıklarıma şifa ver..
Vesvese hastalıklarıma şifa ver..
Atalet ve gayretsizlik hastalıklarıma şifa ver..
İrade ve tercih hastalıklarıma şifa ver..
Muvazenesizlik hastalıklarıma şifa ver..
İstikrarsızlık hastalıklarıma şifa ver..
Sabırsızlık,hoş görüsüzlük,tahammülsüzlük hastalıklarıma şifa ver..
Gurur,kibir,kendini beğenmek,riya meyilli hastalıklarıma şifa ver..
Kabalık,sevgisizlik hastalıklarıma şifa ver..
İhlassızlık hastalığıma şifa ver..
Manevi zayıflıklarımdan neşet eden hastalıklarıma şifa ver..
Can kafesimdeki hastalıklara şifa ver..
İhtiyaç dairemi,fakr ve hacet şubelerimi zenginleştir..
Fakirlikten,ehli dünyaya tabasbus hastalığıma şifa ver..
Sebep saplantılı hastalıklarıma şifa ver..
Beklenti hastalıklarıma şifa ver..
Şeytani desiselerden,fitne ve fesat şebekelerinden bulaşmış hastalıklarıma şifa ver..
İlimsizlik,cehalet,bilgisizlik ve şevksizlik hastalığıma şifa ver..
Hislerimdeki hastalıklarıma şifa ver..
Tarafgirlik,taassup,körü körüne yönelme hastalıklarıma şifa ver..
Günahlarımın kanserleştirdiği,hatalarımla müzmin dertlere giriftar latifelerime şifa ver..
Meyillerime şifa ver..
Sözlerime şifa ver..
Özüme şifa ver..
Himmet,hamiyet ve hizmetime şifa ver..
Sensizliğe düşme hastalığıma şifa ver..
Ömrüme,gönlüme şifa ver...

Âmîn..Âmîn..Âmîn...

Allah mü’minler topluluğunun gönüllerini ferahlandırsın, şifâ versin ve kalblerindeki ızdırabı gidersin.”  (Tevbe Sûresi, 9/14-15)


“Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere bir şifa, müminlere doğru yolu gösteren bir hidâyet ve rahmet geldi.” (Yûnus Sûresi, 10/57)

“Biz Kur’ân’ı müminlere şifa ve rahmet olarak indiririz. Ama o, zalimlerin ise sadece ziyanını artırır.” (İsrâ Sûresi, 17/82)


“De ki: Kur’ân, iman edenler için hidayet ve şifadır.” (Fussilet Sûresi, 41/44)

Bu hastaligi gider ey insanlarin Rabbi! Sifâ ver, çünkü sifâ verici sensin. Senin verecegin sifâdan baska sifâ yoktur. Öyle sifâ ver ki hiç bir hastalik birakmasin...

Hz Muhammed A.S.M

Âmîn..Âmîn..Âmin...

25.11.13

...hoşnudiyet-i Peygamberî'yi (A.S.M.) celbedebiliriz"

"Halikımız bizden ne suretle râzı olacak ve bugün ne gibi bir sa'y ile sahife-i hayatımı kapatacağım. Acaba ümmeti bulunduğumuz o sevgili Peygamber-i Zîşân Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin, dalâlet yolunu tutan veyahut dalâlete gidenlerin arkalarından giden ümmetlerini, ne suretle tarîk-ı hidâyete getirmek için sa'y etsek hoşnudiyet-i Peygamberî'yi (A.S.M.) celbedebiliriz"

Barla Lahikası / Husrev RH

21.11.13

Bitamamiha...

Bir zaman gençlik gecesinin uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyandığım vakit kendime baktım, vücudum kabir tarafına bir inişten koşar gibi gidiyor. Niyazi-i Mısrî’nin 

“Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere, 

Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber” 

dediği gibi, ruhumun hanesi olan cismimin de hergün bir taşı düşmekle yıpranıyor. Ve dünya ile beni kuvvetli bağlayan ümitlerim, emellerim kopmaya başladılar. Hadsiz dostlarımdan ve sevdiklerimden mufarakat zamanının yakınlaştığını hissettim. O mânevî ve çok derin ve devâsız görünen yaranın merhemini aradım, bulamadım. Yine Niyazi-i Mısrî gibi dedim ki: 

“Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülk-ü tenim, 

Bir devâsız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber.”.......................................




Lem'alar

Aynıyla Hakikat.........

............Gençlik sersemliğiyle zayi ettiğim sermaye-i ömrümün meyvelerini, bütün günahlar, hatîatlar gördüm. Niyazi-i Mısrî gibi feryad eyleyerek dedim: 

Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ, 

Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber. 

Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip, 

Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber. 



Lem'alar

18.10.13

Ey Vedûd! Ey Vedûd!

Ey yüce Arşın Sahibi! Ey kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir isminin tecellileriyle emsalsiz bir şekilde süsleyen Mübdi'! Ey varlıkları ölümünden sonra yeniden inşa edip dirilten Muîd! Ey dilediği her şeyi yapan! Arşının rükünlerini dolduran Zâtının nûru hürmetine; yarattığın bütün varlıklara hükmeden kudretin hürmetine ve her şeyi kaplayan rahmetin hürmetine istiyorum. Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Ey kendisinden yardım isteyene yardım eden! Bana yardım et. Ey güç durumda olanlara yardım eden ve ummadıkları yerlerden ihtiyaçlarını ellerine veren Muğîs! Bana yardım et!

24.8.13

Amel Defterine Yazdırılası Muhteşem,Azim Bir Dua...

Seyyid Ahmed er-Rufai Hazretlerinin Muhteşem Duası Hizbül Ferec’in tercemesi


Elif. Lâm. Mîm. O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar) için bir yol göstericidir. Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır. (Bakara 1-5) Bir olan, ortağı olmayan Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk onundur. Hamd onundur. O her şeye kadirdir.

Ey Allâh’ım! Ey Hayy, Ey Kayyûm olan! Ey Celâl ve İkram sahibi! Senden, yarattıklarına emanet ettiğin esrarın hürmetine istiyorum. Arşının izzeti, zatının kudsiyeti  (kudsiyetin), yüzünün nûru (nurun), İlminin tamamı, kıymetinin sonsuzluğu, kudretinin zenginliği, rahmetinin enginliği, şükrünün hakkı, İradenin gücü ve zatının azameti hürmetine istiyorum. Bütün sıfatların, bütün isimlerin, sırrının gizemi, gizeminin güzelliği ve iyiliğinin bereketi hürmetine istiyorum. Minnetinin kemâli, cömertliğinin feyzi, gazabının kahrediciliği, rahmetinin ona baskın gelişi, sözlerinin sayısı, şerefinin inayeti ve gücünün yüceliği hürmetine istiyorum. Tekliğinin eşsizliği, birliğinin tevhidi, bekanın devamlılığı, kudsiyetinin ebedîliği, rubûbiyetinin ezelîliği ve büyüklüğünün azâmeti hürmetine istiyorum. Celâlin hürmetine istiyorum Allâh’ım (cc). Cemâlin, kemâlin, ikrâmın, efâlinin yüceliği, uluhiyetinin önderliği, Azâmetin, merhametin ve minnetin hürmetine istiyorum Allah’ım. Şefkatin, lütfun, hayrın, ihsânın hürmetine istiyorum. Senin hürmetine Ya Rab! İmdâdınla, senden yardım istiyorum. Senden, her türlü gamdan, kederden, sıkıntıdan bir ferahlık; ve her türlü beladan, şiddetten, darlıktan bir kurtuluş bahşetmeni diliyorum.
                                  
Zamanlarımı seninle bayındır kıl, sırlarımı muhabbetinle aydınlat, gözümü, lütfûnun izlerini görmekle aydınlık eyle, basîretimi yakınlığının nurlarının parıltılarıyla aydınlanmış ve delil kıl. “Kâf – hâ- yâ- aynsâd” hakkı için, “Hâ- mîm- ayn- sîn- kâf” hakkı için, “Tâ-hâ” , “Tâ-sîn”, “Sâd”, “Yâ-sîn”, “Elif-lâm-râ”, “Elif-lâm-mîm, “Nûn”, “Hâ-mîm”, “Tâ-sînmîm” hakkı için. Kur’ân-i Azim’in sırrı hürmetine, Ey Alî, Ey Azîm. Ey Rahman, Ey Rahim. Ey Berr, Ey Kerîm. Ey Evvel, Ey Kadîm. 

Allâh’ım! Ey itaatime ihtiyacı olmayan ve isyanımın zarar veremediği, İhtiyacın olmayan amellerimi kabul buyur. Sana zarar veremeyen günahlarımı bağışla. Allah’ın adıyla, o bize yeter, Allah’tan başka hiçbir güç ve kudret yoktur. Allah’ın adıyla, ki yerde ve gökteki hiçbir şey ona rağmen zarar veremez. O işitendir, bilendir. “ Musa (as) içinde bir korku hissetti. ‘Korkma, sen muhakkak daha üstünsün’ dedik.” (Taha, 67–68) Ya Allâh! Ya Allâh! Ya Allâh! Allâh’a güvendim. Başarım ancak Allâh’tandır.

“Allah, O’ndan başka ilah yoktur; O, Hayydir, Kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz.) O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara, 255)

Ey mülkünde faniliği ve zevali olmayan! Lütfunla yetiş bana. Zira ben zayıfım, sensin Kavî. Ben fakirim, sensin Ganî. Ben mağlubum, sensin Galib. Ben âcizim, sensin her şeye Kadîr. “Bana kâfidir Allah, Ondan başka yok ilâh. O’na güvendim, O’dur arş-ı azimin rabbi.” (Tevbe, 129) Allah bana yeter, O ne güzel dosttur.

Ey Allâh’ım! Tüm işlerimizde âkıbetimizi hayreyle, Bizi dünyanın belâsından ve âhiretin azabından kurtar. Şerri olan her kötüden, “Perçeminden tuttuğun” (Hud, 56) tüm canlıların şerrinden, zâtının celâline sığınırım Allâh’ın, kutsiyetinin cemâline sığınırım.

Ey Allâh’ım! Senden selâmet ve saâdet istiyorum. Dünya yurdunun güzel sonunu, hayırlıların dostluğunu, iyilerin sevgisini, ve cehennemden kurtuluşu istiyorum. 

Ey Allâh’ım! Uyku girmez gözlerinle koru beni, haksızlığı olmayan kuşatmanla kuşat beni. Bana olan kudretinle merhamet et bana, ki ümîdim senken ben helâk olmam. Bana lutfettiğin nice nimetlerin var ki onlara lâyıkıyla şükredemedim, beni imtihan ettiğin nice belâların var ki onlara da hakkı ile sabredemedim. Ey lâyıkıyla şükredemediğim nimetlerinden dolayı beni mahrum etmeyen, Ey hakkıyla sabredemediğim imtihanlarından dolayı beni utandırmayan, Ey hatalarımla görüp de beni rüsvây eylemeyen, Senden, İbrahim’e (as) ve İbrahim (as) ailesine salât ettiğin, bereket verdiğin ve merhamet ettiğin gibi, Muhammed’e (sav) ve Muhammed (sav) ailesine de salât eylemeni istiyorum. Şüphesiz sen hamd edilmeye lâyık ve en şerefli olansın.

Ey Allâh’ım! Dinim konusunda, dünyamda bana yardım et, ahiretime takvamla yardım et. Uzak kaldığım, bilmediğim şeylerden koru beni. Huzuruna getirdiklerimle baş başa bırakma beni.

Ey günahlardan zarar görmeyen, mağfiretin noksanlaştırmadığı, Seni noksanlaştırmayanı bana ver, sana zarar vermeyen günahlarımı bağışla.

Ey Allâh’ım! Senden yakın bir kurtuluş ve sabr-ı cemîl istiyorum. Her belâdan âfiyet, âfiyette devamlılık istiyorum. İnsanlara muhtaç olmamayı diliyorum Sen’den. Her türlü şerden selâmet diliyorum. Alî ve Azîm olan Allah’tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur.

Ey Allâh’ım! Ey kederleri açan, gamları gideren, darda kalmışların
davetine icabet eden, dünya ve âhiretin Rahmanı ve bu ikisinin Rahim olanı, bana merhameti Sen edersin, başkasının merhametine muhtaç bırakmayacak şekilde bana merhamet eyle.
                                  
Ey Allâh’ım! Ban dokunan her kederden bir kurtuluş ve çıkış ver bana. Ummadığım yerden beni rızıklandır. Ey ölümü geçen (ölümün yetişemediği)! Ey sesleri işiten (seslerin gizlenemediği)! Ey öldükten sonra kemikleri giydiren! Muhammed’e (sav) ve Muhammed (sav) ailesine salât eyle. İşimde bana bir ferahlık ve çıkış ver. Zira Sen bilirsin, ben bilemem. Sen Kadîr’sin ben âciz. Ve Sensin gaybları bilen. Ya Allâh! Ya Allâh! Ey Rahmân!

Ey Rahîm! Ey Tevvâb! Ey Celâl ve İkrâm sâhibi! Ey imdâd dileyenlerin kurtarıcısı!Ey darda kalanların duasına icabet eden! Yüzümü sana döndüm, pişman ve içten olarak sana güvendim, ihtiyacımı, huzurunda titreyerek, ancak sana arz ederim.

Ey Allâh’ım! Ahdimi ahdine kat. Beni salihlere ekle, celâlinle destekle.Muttakî kullarından kıl beni. Senin hürmetine Allâh’ım, yüzümü yalnız senin yönüne çevir. Kalbim ancak Sen’in kapına vurgun. Beni sevdiklerine ve dost ehline yakınlaştır, münkir düşmanlarının dostluğundan koru. Beni Marifet-i Muhammedi’nin hakikatine erdir, Sıfat-ı Mustafaviyye ile ziynetlendir. Dilimi şükrünle döndür. Nutkumu ve kalbimi zikrinle işlet. “İlyasgillere selam.” (Saffat,181) “Ya Rabbî, bu dert bana iyice dokundu. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın” (Enbiyâ, 83) “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.” “Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.” (Enbiyâ, 87-88)

Ey Allâh’ım! Sırrımı, âşikârımı ve başıma geleni şüphesiz Sen bilirsin. Senden başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Ey Allah, Ey Alî, Ey Azîm! Bana keder vereni benden gider. Lütfunla işimi gözet. Rahmetin ve kereminle bana yetiş. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.

Ey Allâh’ım! Ey her şikâyetin muhatabı! Ey fısıltıyı dahi işiten! Ey her belâyı def eden! Ey her gizliyi bilen! Ey her sıkıntıyı bertaraf eden! Ey İbrahim’e (sav) imdâd eyleyen! Ey Musa’yı (sav) kurtaran! Ey İsa’yı (sav) katına yükselten ve ey Muhammed’i (sav) seçen.

Ey Allâh’ım! Peygamberlerinin efendisine, resullerinin ekremine, Habîbine, nebîne, elçine, Efendimiz Muhammed’e (sav), onun âline ve ashabına salât eyle. Duamı kabul eyle. Zira ben, en fakir hâlimle sana yalvarıyorum, güçsüzlüğümle, çaresizliğimle, hatta garîb, itik, bulunduğu halden yalnız senin kurtarabileceğini bilen darda kalmışın yakarışıyla sana yalvarıyorum. Ey Erhame’r-Rahimin, bana merhamet et. Ey meded isteyenlere çokça imdâd eyleyen, bana da imdâd eyle. Başıma gelen kederden beni kurtar. Beni kuşatan gamdan koru beni. Lutfet bana Ey Latîf! Ey Rahîm! Ey isteyenlerin istediklerine sahip olan! İsteyemeyenlerin gönüllerini bilen, imdadınla bana yetiş. Ey her isteğe, katında amade bir makam, ve mesul bir cevab olan, Ey her seslenene, katında kapsamlı ve deruni bir ilim olan, Senin vaadlerin haktır. Nimetlerin bereketli ve dâimdir. Rahmetin geniştir. Ehli olduğunu bana yaptır, Ehli olduğumu bana yaptırtma. Zîra sakınılmaya lâyık olan da Sen’sin, mağfiret sahibi olan da. “Allah, kesin olarak bildirdi ki kendisinden başka yoktur ilâh” (Âl-i İmran, 18)

Ey Allâh’ım! Kudsiyetinin nûruna sığınırım. Her türlü hastalıktan, âfetten, hayırla gelenin dışında cinnî ve insî her gelenden, affediciliğinin bereketine, celâlinin azametine sığınırım, ey Erhame’r-Rahimin.

Ey Allâh’ım! Korunmadan önce sensin korunağım, sığınmadan önce sensin sığınağım. Ey Firavun askerlerinin huzurunda boyun eğdiği! Ey zorbaların zirvelerinin önünde eğildiği! Ey göklerin ve yerin kilitleri elinde olan.

Ey Allâh’ım, zikrin benim şiarım ve kaftanım, rahmetinin gölgesinde uykum ve kararım, sanadır her vahimden firarım, sayenledir her krizden intisârım, sanadır itimadım, ve kudsiyetinin kereminedir istinâdım. Şehadet ederim ki yoktur senden başka ilâh, muhafız çadırlarına al beni, ağır gelen kederlerimden beni koru, senin hürmetine Ey Rahman! Ey Rahim!.

Vâhid ve Ehad isminle istiyorum Allâh’ım, Ferd ve Samed isminle yalvarıyorum, Azim ve Vitr isimlerini vesile ediniyorum Allâh’ım, senin kudsiyetinin nûru, kâinatın her köşesini doldurmuştur. Hatta, mâsiva korkusunun tozları, evhamımın gönlüne karışmasın, ve mâsiva umutlarının izleri, fikrimin yelkenine değmesin diye geceleyin içine düştüğüm, sabahleyin içinde kalktığım şeyden beni kurtardın. Azâbından ve ikâbından beni kurtar Allâh’ım, leyl ü nehârımda, nevm ü karârımda beni koru Allâh’ım. Zâtını tazimle, arşının mükemmelliğini yücelterek diyorum ki senden başka yoktur ilâh.

Ey Allâh’ım! Sav benden kullarının şerrini. Hıfzına, inayetine, emniyet ve sıyanet otağına al beni. Lütfuna, keremine ve ihsanına beni hissedar eyle.

Ey Allâh’ım! Hamdinle seni tesbih ederim, ismin kutsaldır senin, gücün yücedir.

Ey Allâh’ım! Ey işlerin felaketini gideren! Kederlerin güçlüğünü gideren, Ey büyük sıkıntıdan kurtaran! ve ey bir şeyin olmasını dilediğinde kendisine “kün fe yekun”un yeterli geldiği. Ey Rabb! Ey Rabbim! Günah saldırıları zayıf kulunu kuşattı. Onlara ve her türlü şiddete engel olan sensin. Senden başka ilah yoktur. Yetiş! Yetiş! Merhamet! Merhamet! İnayet! İnayet! Kulun, elçin, efendimiz Muhammed’e (sav) ve âline salât et. Tüm işlerimde bana ve müslümanlara lutfet. Allâh’ım, efendimiz Muhammed (sav) ümmetini koru! Allâh’ım, efendimiz Muhammed (sav) ümmetine merhamet eyle! Allâh’ım, efendimiz Muhammed (sav) ümmetini ıslah et! Allâh’ım, efendimiz Muhammed (sav) ümmetini kurtar!

Ey Allâh’ım! Beni, mahlukata ümit bağlayanlardan eyleme, onlara güvenenlerden eyleme, gönlümün yularını yarattıklarından birine bağlayacaksan eğer, Onu sevdiklerinden eyle, ki gayretim, sevdiğine yönelik olsun da karışsın, son damlasına kadar, Muhabbetini boşaltırcasına döktüğün o sevdiğin kuluna. Zira sen sevdiklerinin dostusun. Gönlümün gayretini, göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa, muhabbetinin süslemediğinden ve sevginden bir damla bile vermediğinden sav. Sırrımın gözetiminden, emanet perdeleri kaldır ki yalnız sana yönelene, sana güvenene iltifat edeyim. Azmimin kararını sevket seçtiklerine, dostlarına, yakından sevdiklerine, salih kullarına, gönderilmiş elçilerine ve dostluğu ne güzel olanlara. Allâh’ım, Seni razı edecek davranışlarda sabit kıl beni, sevdiklerine yaklaştır, sevgim ve öfkem son damlasına kadar senin için olsun, düşmanlarına beni yaklaştırma. Üzerimdeki nimetini ve ihsanını sürdür. Zikrini bana unutturma. Her halde şükrünü ilham et bana. Nimetlerinin  evamının değerini ve afiyetin sürekliliğinin kadrini öğret bana.

Ey Allâh’ım! Dinim, dünyam ve ahiretim için, senden af, afiyet, bitmez afiyet istiyorum.

Ey Allâh’ım! Kalbime senin ümidini koy, gayrısının ümidini sök. Ki mâsiva ümidi taşımayayım.

Ey Allâh’ım! Kuvvetim azalıp, ümidim kesilmeden, rağbetim tükenmeden, arzuhalim ulaşmadan, ve “yakin”den önceki ve sonraki nesillerden birine verdiklerin dilime gelmeden, onu bana tahsis eyle Ey Rabbe’l - âlemin. Allâh’ım, çareler tükendi, ümit kesildi, İş bitti. Senden başka ne bir sığınak var ne de kurtuluş. Ey en zorları bile kolaylaştıran! Ey demirin sertliğini dahi yumuşatan! Ey va’d ve vaid işlerini gerçekleştiren! Ey her gün yeni bir halde ve işte olan! Beni darlık ve sıkıntı girdaplarından, en geniş kurtuluşa, en aydın yola çıkar. Gücümün yettiğini de yetmediğini de sana havale ediyorum. Âlî ve Azîm Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur. Allâh’ım! Senden af istiyorum. Sana dönüyorum. Her işte sana güveniyorum. Bildiğim günahtan dolayı af istiyorum. Bilmediğim günahtan dolayı senden af istiyorum. Zîra sen bilirsin ben bilemem. Sen ki gaybları bilensin, günahları affedensin, Ayıbları örtensin, sıkıntıları giderensin, ve sanadır dönüş. Allâh’ım! Senin verdiğin afiyetle bedenimin işlediği her günahtan bağışlanma diliyorum. Fazlınla gücümün ulaştığı, rızkının yağdırmasıyla elimin uzandığı her günahtan bağışlanma diliyorum. Korktuğumda, tedbirine inanarak, hilmine, affının keremine güvenerek işlediğim her günahtan bağışlanma diliyorum.

Allah’ım, tüm günahlarım için senden af diliyorum. Bu günahlar yüzünden emanetime ihanet ettim, kendimi alçalttım, ihmal ettim. Duygularımı öne çıkardım, şehvetlerimin peşinden gittim, başkaları için çalıştım, bana uyanları da yanlış yola saptırdım. Bu günahlar yüzünden yüce yaratılışıma rağmen mağlup oldum. Başka dostlukları senin dostluğuna değiştim de yaptığım amellerimden dolayı beni huzuruna kabul etmedin. Çünkü sen ey kusurlardan uzak olan, İsyan etmemi istemedin. Fakat senin ilmin benim tercihlerimin, amelimin ve irademin önündedir. Sen benim için bir kader çizdin, fakat beni zorlamadın, bana en ufak haksızlık yapmadın, hükmünü benim tercihimi gözeterek uyguladın. Ey tüm merhametlilerden daha merhametli olan Allah’ım! Senden af ve mağfiret diliyorum. Ey zor anımda sahibim! Ey yalnızlığımda yoldaşım! Ey sahipsiz ve kimsesiz olduğumda beni koruyup kollayan! Ey nimette olduğumda benim velinimetim! Ey sıkıntımı gideren! Ey dualarımı işiten! Ey gözyaşlarıma acıyan! Ey günahlarımı, hatalarımı affeden! Ey benim gerçek ilahım! Ey benim sağlam dayanağım! Ey benim ayrılmaz yakınım! Ey benim şefkatli sahibim! Ey Beyt-i Atik’in (Kâbe) rabbi olan Allah’ım! Beni, en kısa zamanda, dar boğazların çemberinden, katından yakın ve sağlam bir kurtuluşla, yolların genişliklerine çıkar ya Rab!

Ey Allah’ım! Bütün endişe ve kederimi gider. Beni tüm üzüntülerden ve sıkıntılardan kurtar. Ey endişeleri gideren! Ey tasaları yok eden! Ey yağmuru yağdıran! Ey dara düşenin duasına icabet eden! Ey dünya ve ahiretin Rahmân ve Rahîmi olan Allah’ım! Mahlûkatın en hayırlısı sâf, pâk, temiz ve ümmî peygamber Hz. Muhammed’e ve onun yine pak, temiz ailesine sâlât ve selâm eyle. Allah’ım! İçime sıkıntı veren şeyi kaldır. Çünkü sabrım tükendi, çarem azaldı, gücüm zayıfladı. Ey her türlü zarar ziyanı! musibet ve hüznü ortadan kaldıran! Ey tüm sırları ve gizli halleri bilen! Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım! “İşlerimi sana ısmarlıyorum. Çünkü Allah kullarını görendir.” (Mümin, 44) “Başarım yalnız Allah’tandır. Ben de ona tevekkül ettim.” (Hûd, 88) “Çünkü o büyük arşın sahibidir.” (Tevbe, 129) Allah’ın izzetinin şerefiyle korundum. Azametinin büyüklüğüyle, ulvîliğinin yüceliğiyle, kudretinin iktidarıyla, saltanatının gücüyle, ve Lâ İlâhe illallâh ile korundum. Allahın katında hükmü yazan kalem ile Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (güç ve kuvvet yalnız Allaha aittir) ile kendimi muhafaza altına aldım. Allah’a iman ettim. O bana yeter.

Ey Allah’ım! Ey gözlerin göremediği! Ey şüphelerin karıştıramadığı! Ey kimsenin anlatamadığı! Ey olayların değiştiremediği! Ey felaketlerin korkutamadığı! Ey dağların ağırlığını, denizlerin miktarını, yağmur damlalarının, ağaç yapraklarının, gecenin örttüklerinin, gündüzün aydınlattıklarının, sayısını bilen Allah’ım! Ey göklerin kendisinden bir şey gizleyemediği! Ey yeryüzünün kendisinden bir şey saklayamadığı! Ey her denizin dibini, her dağın ulaşılmaz zirvesini bilen Allah’ım! Ömrümün sonlarını en hayırlı zamanlarım, en son yaptıklarımı en hayırlı amelim, sana kavuştuğum günü en hayırlı günüm eyle. Ey güç ve kuvvet sadece kendisine ait olan yüce ve büyük olan Allah’ım! Duamı kabul eyle. Allah’ım! Bana ateş atanın ateşini söndür. Bana kederini bulaştırmak isteyenin kederinden beni uzak eyle. Beni sağlam zırhına büründür. Beni yeterli örtülerinle ört. Allah’ım! Kim bana düşmanlık ederse sen ona mani ol. Kim beni oyuna getirirse sen oyununu boşa çıkar. Kim bana zorbalık yaparsa sen onun hakkından gel. Kim beni yok etmek için bir tuzak kurarsa sen onun tuzağını yok eyle. Allah’ım! Kim hakkımda kötülük düşünürse kötülüğünü aleyhine çevir. Allah’ım! Boğazını tuzağına, tuzağını boğazına geçir ki ölümü kendi eliyle olsun. Senin himayene tutundum, senin mukaddes gücüne sığındım Allah’ım! Ey nimetleri yağdıran! Ey intikam duygularına karşı koruyan! Ey ortaya çıkardıktan sonra üzüntü ve tasaları gideren! Ey mazlumların sahibi! Ey zalimlerin hesabını gören! Ey başlangıcı olmayan Evvel! Ey nihayeti olmayan Âhir! Ey isminden başka unvana ihtiyaç duymayan! Bu işimde bana bir rahatlık, kaygılarımın derin çukurundan beni kurtaracak bir çıkış yolu nasip eyle. Ya Latif! Ya Latif! Ya Latif! Gizli lütfundan bana lütfet. Yüce desteğinle ve makamını bilemediği halde arşı kaplayan kudretinle bana yardım et. Ey sebepleri yaratan! Ey tüm kapıları açan! Ey bütün sesleri işiten! Ey tüm dualara karşılık veren! Ey bütün ihtiyaçları gideren! Ey yardım isteyenlere imdad eyleyen Allah’ım! senden bir çıkış yolu bekliyor, senin lütfunu gözetiyorum. Hazreti Muhammed’e ve onun ailesine rahmet eyle, beni kurtar, bana lütfet. Bir an olsun beni bana bırakma. Beni yarattığın her hangi birine de muhtaç etme Allah’ım! Ey göklerde ve yerde kudret sahibi! senden başka ilah yok. Hikmet sahibi (Hakim)! ikram sahibi olan (Kerim)! Allah’tan başka ilah yoktur. Sonsuz rahmet sahibi olan (Rahman ve Rahim) Allah’tan başka ilah yoktur. Göklerin, yerin ve büyük arşın rabbi olan Allah’tan başka ilah yoktur. Allah’ım gizli açık, dünyevi ve uhrevi tüm ihtiyaçlarımı sana arz ettim. Kulun senin kapına geldi. Miskinin senin kapına geldi. Fakirin senin kapına geldi Ya Rab!

Ey keyfiyetini yalnız kendisinin bildiği! Ey kudretine başkasının erişemediği! Ey gizli olmayan aşikâr! Ey uzak olmayan yakın! Ey mağlup olmayan galip! Ey hayatın kaynağı! Ey her şeyin mutlak hâkimi! Senin güç ve kuvvetinden yardım istiyorum. Ey en merhametlilerden daha merhametli olan! Bana merhamet eyle. Ey yedi kat göklerin ve onların gölgelediklerinin! Ey yerlerin ve onların üstündekilerinin, tüm şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi olan Allah’ım! Tüm yaratılmış olanların kötülüklerine karşı benim yanımda ol ki hiç biri beni alt etmesin ve bana taşkınlık yapmasın. Ey yakınlığı izzet veren ve övgüsü yücelten! Senden başka ilah yok. Yalnız sen varsın Allah’ım!

Ey Allah’ım, Hazreti Hüseyin’in, kardeşinin, dedesinin, babasının, annesinin ve oğullarının hürmetine beni ve tüm müslümanları içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumdan kurtar

Allah’ım! Allah’ım! Senin kulun ve peygamberine, her an ve her yerdesalât ve selâm eyle.

Hz. Muhammed (sav)’e, mukaddes sırların okyanusu,
gizemli işaretlerin tılsımı,
gayb ilimlerinin kabında saklı olan,
varlık âlemleri henüz ortaya çıkmadan kara bulutlarla dolu gökyüzünü kaplayan ilk şimşek, henüz varlık örtüsü insan türüyle yarılmamışken o mukaddes burçlarda parlayan ilk yıldız, lütuf âleminde karanlık ve aydınlık (varlık ve yokluk) arasında sallanan canlar canı,
o ulu varlıktan çıkıp bu ümmetin kalplerine doğan büyük hidayet güneşi, Hz. Muhammed (sav)’e salât ve selâm eyle.
Dalga dalga meded ummanı,
ilm-i ilahinin geçit ve ovalardaki keskin sembolü,
ruhani hırkasının (hilat-i risalet) eteğinde şaşırtıcı mucizeler saklı olan Allah’ın en büyük mucizesi,
gayelerin gayesi olan amaca yükselten merdivenlerin ilki bizim efendimiz,
Allah yolunda olan herkesin efendisi, fazilet, cömertlik, yardım severliğin ve mutluluğun kaynağı,
Hz. Muhammed (sav)’e salât ve selâm eyle.
En yüce sevgili,
dalgalı deniz,
tılsımlı hazine,
en doğru yol,
en kuvvetli nur,
en parlak ay,
en sağlam delil,
en güçlü,
en keskin kılıç,
gaybî ilmin taşıyıcısı,
ezeli yardımın çığlığı,
ondan başka tüm kapıların hala kapalı olduğu Allahın kapısı,
yolunun nurunun parlaklığı peçelemediği müddetçe hâlâ reddolunmayan makbul yüz,
Hz. Muhammed (sav)’e salât ve selâm eyle.
Sarılanın kurtulduğu,
emin ve salim olduğu Allahın ipi,
Allah’a ulaşmak için ondan girenin kabul ve merhamet edildiği kurtuluş kapısı,
efendilerin efendisi,
tüm varlığın sebebi olan,
efendimiz,
peygamberimiz Muhammed aleyhisselama,
onun ailesine, ashabına, onun ardınca gidenlere, onun tarafında olanlara, onun yolunu tutanlara, onun denizinden kananlara salât eyle selam eyle Allah’ım.
Onun hatırına bize yardım eyle.
Onun yakınlığı ile bizi ödüllendir.
Onun milleti (dini) ve sünneti üzere bizi yaşat ve bizim canımızı al.

Bizim ve tüm müslümanların sonunu hayreyle. Bizi, anne babamızı, evlatlarımızı, ecdadımızı, tüm müslüman erkek ve hanımları, tüm mümin erkek ve hanımları bağışla ya Rabbi. Allahın selamı tüm peygamberlerin üzerine olsun. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.


Milyonlarca Âmin...