20.4.19

Lemeât Tefekkürü

Dinle, havadaki demdeme, kuşlardaki civcive, yağmurdaki zemzeme, denizdeki gamgama, ra’dlardaki rakraka, taşlardaki tıktıka birer mânidar nevaz.

Havada ki yüksek sesleri ,kuşların cıvıldaşmalarını, yağmurun çıkardığı ezgiyi, denizlerin dalgalarındaki haykırışı,gökgürültüsünde kayaların yuvarlanışı gibi çıkan uğultuyu, taşların bir birine çarpmasıyla çıkan ,anlamlı tatlı, ahenkli sesleri dinle……………..

Terennümât-ı hava, naarât-ı ra’diye, nağamât-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecâtı, kuşların seceâtı birer tesbih-i rahmet, hakikate bir mecaz.

O havanın çıkardığı huzur veren fısıltılar, gök gürültüsü denilen o semadan işitilen yüksek sesler, dalgaların hareketinden çıkan nağmeler, hoş sesler, büyük bir zikirdir.Yağmurun ölçülü nağmeleri,kuşların ritimli ötüşleri birer rahmet tesbihi olup,kendi görünen anlamı dışında onları dile getiren bir hakikati ifade eden, tanıtan bildiren, bir lütuf ve keremi haber veren sesler manzumesidir…….

Eşyada olan asvat birer savt-ı vücuttur; ben de varım derler. O kâinat-ı sâkit birden söze başlıyor: “Bizi câmid zannetme, ey insan-ı boşboğaz!”

Nesnelerde olan  sesler var oluşun sesidir. Kendi var edilişlerini ilan edip, düşüncesiz insanlara bizi cansız, manasız zannetme derler.

Tuyurları söylettirir ya bir lezzet-i nimet, ya bir nüzul-ü rahmet. Ayrı ayrı seslerle, küçük âğazlarıyla rahmeti alkışlarlar. Nimet üstünde iner, şükür ile eder pervaz.

Kuşları ya bir nimetin lezzeti dile getirir, ya da bir lütfun ve merhametin inişi….(Onlar da)………Ayrı ayrı seslerle, küçük ağızlarıyla rahmeti alkışlayıp, üzerlerinde kanat çırpıp uçarlar …

Remzen onlar derler: “Ey kâinat, kardeşler! Ne güzeldir halimiz.

İşaret dili ile onlar imâ ederler ki;  “Ey her biri bir dünya olan, aynı elden çıkmış, kabiliyetine göre bir ölçü ve intizamla, yaratılış bütününün içine yerleştirilmiş, her biri bir vazife ile tavzif edilmiş kardeşler! Şu durumumuz ne kadar güzeldir….

“Şefkatle perverdeyiz, halimizden memnunuz.” Sivri dimdikleriyle fezaya saçıyorlar birer âvâz-ı pür-naz.

“Sevgiyle ,ilgiyle,merhametle, ihtiyaçlarımız karşılanarak besletiliyoruz bu halimizden memnunuz”……..diyerek …… dik çıkışlı sesleri ile tâ semavat alemlerine kadar çok nazlı sadalarını saçıyorlar….

Güya bütün kâinat ulvî bir musikidir; iman nuru işitir ezkâr ve tesbihleri. Zira hikmet reddeder tesadüf vücudunu; nizam ise tard eder ittifak-ı evham-saz.

Sanki bütün âlem bir yüce hakikatin musikisini terennüm etmektedir. Kainata yayılan bu mizanlı,ahenkli nağme ve seslerle tüm mahlûkatın; Rablerini noksan sıfatlardan tenzih edip, minnetle anışlarını ancak  iman nuruna sahip olanlar işitebilirler.….Zira  herşeyin yerinde yapılışı ve o yapılışa uygun işleyişi rastlantı düşüncesinin varlığını kabul etmez.İntizamla ,özenle yapılmış düzenlilik ise tüm bir araya getirilmiş kuruntuları kendinden kovup uzaklaştırır………..