25.1.13

Ey İnsan-ı kâsır, âciz ve fakir!

 Bilmelisin ki, senin mahiyet-i nefsinde nihayetsiz bir kusur, nihayetsiz bir âcz, nihayetsiz bir fakr, nihayetsiz bir ihtiyaç, nihayetsiz âmâl dercedilmiş. Cenab-ı Fâtır-ı Hakîm, nasıl ki açlık ve susuzluğu midene vermiş, ta ihsanatını ve lezaiz-i nimetini tanıyasın. Onun gibi, seni kusur ve fakr ve ihtiyaçtan terkip etmiş, ta mirsad-ı kusurunla Fâtır-ı Zülcelâl’in seradikat-ı cemal ve kemaline ve mikyas-ı fakrınla, derecat-ı gına ve rahmetine ve mizan-ı âczinle, meratib-i iktidar ve kibriyasına ve fihriste-i ihtiyacatın tenevvüü ile envâ-ı niam ve ihsanatına bakabilesin ve tanıyasın ve vazife-i hilkatini eda edesin. Bundan bil ki, gaye-i fıtratın ubudiyettir. Ve ubudiyet odur ki: Sen, Fâtır-ı Zülcelâl’in dergâh-ı rahmetinde “Estağfirullah” ve “Sûbhanallah” ile kusurunu ve “Hasbünallah” ve “Elhamdülillâh” ile fakrını ve “Allahû Ekber” ve لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ  ile ve istimdatla âczini ilan etmek ve âyine-i ubudiyetinle Cemâl-i Rububiyet’ini izhar etmektir. (Nur’un ilk kapısı)