“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
133 - *RESUL-İ MÜCTEBA ALEYHİ
EKMEL-ÜT TAHA* *(A.S.M)*
Anlamı: Seçilmiş resul.. en üstün,
mükemmel selamlar dualar üzerine olan Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
Allah’ım! Habîb oluşu ve duâsıyla
Cennetin kapılarını açan ve o kapıları ona olan salâvâtlarıyla açmaları için
ümmetini desteklediğin Habîbine rahmet eyle. Ona salât ve selâm olsun.
Allah’ım! O seçkin Habîbinin
şefaatiyle bizleri iyilerle birlikte Cennete girdir. Âmin.
Sözler / Yirmi Sekizinci Söz
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Bismillâhirrahmânirrahîm*,
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız
bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:31.
âyet-i azîmesi, ittibâ-ı sünnet ne
kadar mühim ve lâzım olduğunu pek kat’î bir surette ilân ediyor. Evet, şu
âyet-i kerime, kıyâsât-ı mantıkıye içinde, kıyas-ı istisnâî kısmının en
kuvvetli ve kat’î bir kıyasıdır. Şöyle ki:
Nasıl mantıkça kıyas-ı istisnâî
misali olarak deniliyor: “Eğer güneş çıksa gündüz olacak.” Müsbet netice için
denilir: “Güneş çıktı. Öyleyse netice veriyor ki, şimdi gündüzdür.” Menfi
netice için deniliyor: “Gündüz yok. Öyleyse netice veriyor ki, güneş çıkmamış.”
Mantıkça, bu müsbet ve menfi iki netice kat’îdirler.
Aynen böyle de, şu âyet-i kerime der
ki: Eğer Allah’a muhabbetiniz varsa, Habibullaha ittibâ edilecek. İttibâ
edilmezse, netice veriyor ki, Allah’a muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa,
netice verir ki, Habibullahın Sünnet-i Seniyyesine ittibâı intaç eder.
Evet, Cenâb-ı Hakka iman eden,
elbette Ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve
en kısası, bilâşüphe, Habibullahın gösterdiği ve takip ettiği yoldur.
Evet, bu kâinatı bu derece in’âmât
ile dolduran Zât-ı Kerîm-i Zülcemâl, zîşuurlardan o nimetlere karşı şükür
istemesi, zarurî ve bedihîdir.
Hem bu kâinatı bu kadar mucizât-ı san’atla
tezyin eden o Zât-ı Hakîm-i Zülcelâl, elbette, bilbedâhe, zîşuurlar içinde en
mümtaz birisini Kendine muhatap ve tercüman ve ibâdına mübelliğ ve imam
yapacaktır.
Hem bu kâinatı had ve hesaba gelmez
tecelliyât-ı cemal ve kemâlâtına mazhar eden o Zât-ı Cemîl-i Zülkemal, elbette,
bilbedâhe, sevdiği ve izharını istediği cemal ve kemal ve esmâ ve san’atının en
câmi ve en mükemmel mikyas ve medarı olan bir zâta, herhalde en ekmel bir
vaziyet-i ubudiyeti verecek ve onun vaziyetini sairlerine nümune-i imtisal edip
herkesi onun ittibâına sevk edecek. Tâ ki o güzel vaziyeti başkalarında da
görünsün… Lem’alar
*Ya Erhamerrahimin, bu Resul-i
Ekremin (a.s.m.) hürmetine, bizi, onun şefaatine mazhar ve sünnetinin ittibaına
muvaffak ve dar-ı saadette onun Al ve Ashabına komşu eyle*! Amin, amin, amin.
*Allah’ım, okunan ve yazılan
Kur’an’ın harfleri adedince ona, Aline ve Ashabına salat ve selam eyle*. Amin.
Şualar /On Beşinci Şuâ
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
… Nurlarınızın şuâı gözlerimizi
kamaştırıyor. Kalblerimizi bütün sâfiyetiyle Allah’a, Kur’ân’a ve Resul-i
Müçtebâya (a.s.m.) ve o iki cihan serverinin aziz vârislerine bağlıyor ve
bağlamıştır. Bu bağ öyle bir bağ ki, inayet-i Hakla, hiçbir maddiyunun ve
hiçbir mülhid ve fırak-ı dâllenin değil, dünya kâfirlerinin bütün kuvvetleri
bir araya gelse, bu kudsî rabıta-i kalbiye bağını koparamaz. “Elhamdulillahi
Hâzâ min fadli rabbî” ( Allah’a hamd
olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.) Ahmed Nazif Çelebi (R.H)