“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
131 - *RESUL-İ ZÎŞAN* *(A.S.M)*
Anlamı: Yeni bir kitap ve yeni bir
şeriat ile bir ümmete veya bütün beşeriyete Allah tarafından Peygamber olarak
gönderilmiş büyük şan sahibi peygamber olan Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
“Allahumme ila habibike Muhammedin
siracinnuri kalbi harabi musveddi vennadimu Biadedi tarafati uyuni tebki me'al
mahzunine Vel muhibbine Vel memnunine
vel mesrurine Salli aleyhi ve sellim “ Âmîn
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Bismillâhirrahmânirrahîm*,
“Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla
söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır—kâfirler isterse
hoşlanmasınlar.” Saf Sûresi, 61:8.
Ahmed yaratılmış o büyük Nur-u
Ehadden,
Her zerrede nurdur, o ezelden, hem
ebedden.
Bir nur ki odur hem yüce, hem
lâyetenâhi,
Ol fahr-i cihan Hazret-i Mahbub-u
İlâhî.
Parlattı cihanı bu güzel nur-u
Muhammed (a.s.m.)
Halk olmasa, olmazdı bir zerre ve
bir fert.
Ol nuru ânın, her yeri, her zerreyi
sarmış,
Baştan başa her dem bu kesif zulmeti
yarmış.
Bir nur ki odur sade ve hem
lâyetezelzel,
Ârî ve berî cümleden üstün ve
mükemmel.
Bir nur ki bütün zerrede ancak o
nümâyân,
Bir nur ki verir kalblere hem aşk
ile iman.
Bir nur ki eğer olmasa ol nur hele
bir an,
Baştan başa zulmette kalır hem de bu
ekvan.
Bir nur ki değil öyle muhat, hem
dahi mahsur
Bir nur ki eder kalbi de pürnur,
çeşmi de pürnur.
Bir lem’adır andan, şu büyük şems ve
kamerler.
Hep işte o nurdan bu acâib koca
âlem,
Halk oldu o nurdan yine Cennetle
Cehennem.
Şek yok ki o nurdur okunan Hazret-i
Kur’ân,
Ol nur-u ezel hem sebeb-i hilkat-i
insan.
Herşeye odur mebde’ ve asıl ve esas
hem,
Ondan görünür nev-i beşer böyle
mükerrem.
Bir zerre değil, bahr-i muhit o
bahr-i münirden,
Hem nasıl beşer hiç kalıyor hepsi de
birden.
Şek yok ki cihan, katre-i nurundan o
nurun,
Şek yok ki bu can, zerre-i nurundan
o nurun……………..
… Mahbubuna uyduk, hepimiz ümmeti
olduk,
Ağlatma yeter, et bizi handân, yine
Ey nur-u Rabbânî!
Ol Ravza-i Pâk-i Ahmedi (a.s.m.)
göster bize bir dem,
Artık olalım hep ona kurban, yine Ey
nur-u Samedânî!
İslâma zafer ver bizi kurtar, bizi
güldür,
A’dâmızı et hâk ile yeksan, yine ey
nur-u Furkanî!
Her belde-i İslâm ile, olsun bu
yeşil yurd,
Tâ haşre kadar Cennet-i cânan, yine
ey nur-u imanî!
Ol Fahr-i Cihan, Âl-i Abâ hakkı
için, yâ Rab.
Hıfzet bizi âfât ve belâdan, yâ
Nûra’l-Envâr, Bihakkı ismike’n-Nûr!
Hasan Feyzi (Rahmetullahi Aleyh)
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya
düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesâba çekme. [Bakara Sûresi: 286.] •
Rabbim, gönlüme genişlik ver; • işimi kolaylaştır, • dilimdeki tutukluğu çöz, •
tâ ki sözümü iyice anlasınlar. [Tâhâ Sûresi: 25-28.]
Allah’ım en efdal, en güzel, en
büyük, en zâhir, en tâhir, en hoş, en iyi, en değerli, en azîz, en azîm, en
şerefli, en yüksek, en pâk, en mübârek, en latîf salâvâtlarınla; en tam, en
çok, en ziyâde, en yüksek, en yüce, en devamlı selâmını bir rahmet, bir rızâ,
bir af, bir mağfiret olarak ihsan eyle. Bunlar, cömertlik ve kereminin bağış
bulutlardan sağanak halinde artarak devam etsin, iyilik cömertliğinin nefis ve
şerefli lütûflarıyla artarak büyüsün, ezeliyetinle mütenâsib olarak, hiç kesilmeden
devam etsin, ebediyetine uygun olarak ardı arkası kesilmesin.
Bütün bunlar, kulun, habîbin,
resûlün, yaratıklarının en hayırlısı, açık ve parıldayan nur, zâhir ve kesin
bürhan, uçsuz bucaksız deryâ, her tarafı kaplayan ışık, parlak güzellik, üstün
şeref, şanlı kemâl olan Efendimiz Muhammed’e olsun. Bu, Senin zâtının
azametiyle ona getirdiğin salâvât şeklinde olsun. Aynı şekilde onun âl ve
Ashâbına da rahmet et. Bu salâvât hürmetine günahlarımızı bağışla, gönlümüze
ferahlık ver, kalplerimizi temizle, ruhlarımıza rahatlık ver, sırlarımızı
temizle, fikir ve düşüncelerimizi arındır, sırlarımızdaki bulanıklığı
sâfîleştir, hastalıklarımıza şifâ ver, kalplerimize vurulmuş kilitleri apaçık
fethinin nuruyla aç. Amin!
Sözler / Yirmi Beşinci Söz