“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
142 - *BÜTÜN ZÎRUHLARIN NURU* *(A.S.M)*
Anlamı: Bütün ruh sahiplerinin nuru,
aydınlığı, ışığı olan Hz. Muhammed (A.S.M.)
Hz. Cabir anlatıyor:
“Ey Allah’ın Resulü! Anam-babam sana
feda olsun, Allah’ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz?”
diye sordum. Şöyle buyurdu:
“Ey Cabir! Her şeyden önce Allah’ın
ilk yarattığı şey senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah’ın kudretiyle onun
dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne
kalem, ne cennet, ne ateş / cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş,
ne ay, ne cin ve ne de insan vardı." Hz.Muhammed A.S.M
… Nasıl ki nur-u muhammedî ve
hakikat-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, divan-ı Nübüvvetin hem fatihası, hem
hâtimesidir. Bütün enbiya onun asl-ı nurundan istifaza ve hakikat-i dininin
neşrinde onun muînleri ve vekilleri hükmünde oldukları ve nur-u Ahmedî (a.s.m.)
cephe-i Âdem’den, tâ zât-ı mübarekine müteselsilen tezahür edip neşr-i nur
ederek, intikal ede ede tâ zuhur-u etemle kendinde cilveger olmuştur. Barla Lahikası / Bediüzzaman Said Nursî R.A
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Bismillâhirrahmânirrahîm*,
Din-i İslâm ve kemâl-i iman için
Allah’a hamd olsun. Daire-i İslâmın merkezi ve envâr-ı imanın menbaı olan
Muhammed ile onun bütün âl ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe
salât ve selâm olsun.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Şu gördüğün
büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u muhammedî (a.s.m.) o
kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Eğer o âlem-i kebir bir şecere
tahayyül edilirse, nur-u muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.
Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz
edilirse, o nur onun ruhu olur.
Eğer büyük bir insan tasavvur
edilirse, o nur onun aklı olur.
Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet
bahçesi tahayyül edilirse, nur-u muhammedî onun andelîbi olur.
Eğer pek büyük bir saray farz
edilirse, nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat ve haşmeti ve
tecelliyat-ı cemâliyesiyle âsâr-ı san’atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve
münâdi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları dâvet ediyor. O sarayda bulunan
bütün antika san’atları, harikaları ve mu’cizeleri târif ediyor. Halkı o saray
Sâhibine, Sâniine iman etmek üzere câzibedar, hayretefzâ dâvet ediyor. Mesnevi-i Nuriye / Habbe
*Âlem-i bekànın mahlûkları, Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın nuruyla pek alâkadardırlar. Çünkü, onun
getirdiği nur iledir ki, Cennet ve dâr-ı âhiret, cin ve insle şenlenecek. Eğer
o olmasaydı, o saadet-i ebediye olmazdı ve Cennetin her nevi mahlûkatından
istifadeye müstaid olan cin ve ins, Cenneti şenlendirmeyeceklerdi; bir cihette
sahipsiz, virane kalacaktı* Mektubat
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİMDEN/SIFATTAN
HİSSEMİZ;*
"Yâ Rabb! Kalbimi nurlandır,
gözümü nurlandır, kulağımı nurlandır, sağımı nurlandır, solumu nurlandır,
üstümü nurlandır, altımı nurlandır, önümü nurlandır, arkamı nurlandır ve beni
nûr eyle (bir başka rivayette) benim damarlarımı nurlandır, etimi nurlandır,
kanımı nurlandır, saçımı nurlandır, yüzümü nurlandır.” Hz.Muhammed A.S.M
“Benim de kanaat-ı kat’iyem çok
tecrübelerle gelmiş ki, ben Risale-i Nur’un tashihatıyla meşgul olduğum zaman,
pek zahir tarzda, hem rızkımda bereket, hem kolaylık görüyorum. Her ne vakit
çalışmazsam o hali görmüyorum.” Bediüzzaman Said Nursî R.A