“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
56 -*ŞEMS-İ HİDAYET* *(A.S.M)*
Anlamı: Hakkı hak, bâtılı da bâtıl
olarak gösterip, dalaletten ve bâtıl yoldan uzaklaştıran hidayet güneşi Hz.
Muhammed A.S.M
……….*hidayette saadet-i dâreyn vardır. Hidayetin neticesi, nefs-i
hidayettir. Hidayetin semeresi, ayn-ı hidayettir. Zira, hidayet haddizatında
büyük bir nimettir ve vicdanî bir lezzettir ve ruhun cennetidir*… İşaratü'l-İ'caz
“*Birtek adam seninle hidâyete gelse, sahrâ dolusu kırmızı koyun,
keçilerden daha hayırlıdır*.”Hz.Muhammed A.S.M
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
…Acaba bütün efâzıl-ı benî Âdemi
arkasına alıp, arz üstünde durup, Arş-ı Âzama müteveccihen el kaldırıp dua eden
şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkın fahr-i kâinat ne
istiyor?
Bak, dinle: Saadet-i ebediye
istiyor. Bekà istiyor. Lika istiyor. Cennet istiyor. Hem, merâyâ-yı mevcudatta
ahkâmını ve cemâllerini gösteren bütün esmâ-i kudsiye-i İlâhiye ile beraber
istiyor. Hattâ, eğer rahmet, inâyet, hikmet, adalet gibi hesapsız o matlubun
esbab-ı mucibesi olmasaydı, şu zâtın tek duası, baharımızın icadı kadar
kudretine hafif gelen şu Cennetin binasına sebebiyet verecekti.
Evet, nasıl ki onun risaleti şu
dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi. Öyle de, onun ubûdiyeti dahi öteki
dârın açılmasına sebeptir. Acaba ehl-i akıl ve tahkike “İmkân dairesinde, şu varlık âleminden daha mükemmeli,
daha üstünü yoktur.” dedirten şu meşhud intizam-ı fâik, şu rahmet içinde kusursuz
hüsn-ü san’at ve misilsiz cemâl-i Rububiyet, hiç böyle bir çirkinliği, böyle
bir merhametsizliği, böyle bir intizamsızlığı kabul eder mi ki, en cüz’î, en
ehemmiyetsiz arzuları, sesleri ehemmiyetle işitip ifa etsin; en ehemmiyetli, en
lüzumlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin, anlamasın, yapmasın? Hâşâ ve
kellâ!. Yüz bin defa hâşâ! Böyle bir cemâl, böyle bir çirkinliği kabul etmez,
çirkin olmaz.
Yahu, ey hayalî arkadaşım! Şimdilik
kâfidir, geri gitmeliyiz. Yoksa, yüz sene şu zamanda, şu cezirede kalsak, yine
o zâtın garaib-i icraatını ve acaib-i vezâifini, yüzden birisine tamamen ihata
edip temâşâsında doyamayız. Şimdi, gel, üstünde döneceğimiz her asra birer
birer bakacağız. Bak, nasıl her asır, o şems-i hidayetten aldıkları feyizle
çiçek açmışlar; Ebû Hanife, Şâfiî, Bayezid-i Bistâmî, Şah-ı Geylânî, Şah-ı
Nakşibend, İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Rabbânî gibi milyonlar münevver meyveler
veriyor.
Meşhudâtımızın tafsilâtını başka vakte
tâlik edip, o mu’ciznümâ ve hidayet-edâya, bir kısım kat’î mu’cizâtına işaret
eden bir salâvat getirmeliyiz.
Rahmânü’r-Rahîmden, Arş-ı Âzamdan
gelen Furkan-ı Hakîmin kendisine indiği Efendimiz Muhammed’e, ümmetinin
sevapları sayısınca milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun. Risaleti Tevrat,
İncil ve Zebur’da müjdelenen; nübüvveti irhâsâtla, cinlerin hâtifleriyle,
insanlık âleminin evliyalarıyla, beşerin kâhinleriyle müjdelenen; bir
işaretiyle ay parçalanan Efendimiz Muhammed’e, ümmetinin sevapları sayısınca
milyonlar salât ve selâm olsun. Davetine ağaçların koşup geldiği, duâsıyla
yağmurun hemen iniverdiği, sıcaktan korumak için bulutların ona gölge yaptığı,
bir ölçek yemeğiyle yüzlerce insanın doyduğu, parmaklarının arasından üç defa
kevser gibi suların çağladığı, onun hürmetine Allah’ın, kertenkeleyi, ceylânı,
ağaç kütüğünü, zehirli keçinin kolunu, deveyi, dağı, taşı ve toprağı
konuşturduğu, Miracın sahibi ve gözünün asla şaşmadığı o mu’cize-i kübrâda
ruyetullaha mazhar olan Efendimiz ve Şefîimiz Muhammed’e, Kur’ân’ın ilk indiği
andan zamanın sonuna kadar onu okuyan herbir okuyucunun okuduğu herbir
kelimenin hava dalgalarının aynalarına Rahmân’ın izniyle yansıyan bütün
kelimelerinin bütün harfleri adedince, milyonlar salât ve selâm olsun. Bütün bu
salâvatlardan herbiri hürmetine bizi bağışla, ey İlâhımız, bize merhamet et.
Âmin…Mektubat
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
……….. “Halıkımız bizden ne suretle
razı olacak ve bugün ne gibi bir sa’y ile sahife-i hayatımı kapatacağım? Acaba
ümmeti bulunduğumuz o sevgili Peygamber-i Zîşân Aleyhissalâtü Vesselâm
Efendimizin, dalâlet yolunu tutan veyahut dalâlete gidenlerin arkalarından
giden ümmetlerini, ne suretle tarik-i hidâyete getirmek için sa’y etsek
hoşnudiyet-i Peygamberîyi (a.s.m.) celb edebiliriz?” …….Hüsrev R.H / Ruhlarına
Fâtiha