“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
123 - *MÜRŞİD-İ HÂRİKA* *(A.S.M)*
Anlamı: Allah’ın C.C varlık ve birliğini,
emrettiği esasların hak ve hakikat oluşunu, kabul, tasdik ve iz’an..din-i
Mübin-i İslamiyet’te bildirdiği marziyatındaki muhteviyat kabul ve amel etmek
,uhdesine aldığı vazifeyi yerine getirmek konularında insanlara hârika,hayret verici,
görülmedik bir şekilde irşad ile doğru
yolu gösteren Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
..*Binaenaleyh, bu kadar garip,
acip, güzel kâinat için böyle tarifat ve teşrifatçı bir mürşid-i harika
lâzımdır*… Sözler
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
.. Bak, öyle bir ziya-yı hakikat
neşreder ki, eğer onun o nuranî daire-i hakikat-i irşadından hariç bir surette
kâinata baksan, elbette kâinatın şeklini bir matemhane-i umumî hükmünde ve
mevcudatı birbirine ecnebî, belki düşman ve câmidâtı dehşetli cenazeler ve
bütün zevilhayatı zevâl ve firakın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde
görürsün.
.. Şimdi bak, onun neşrettiği nur
ile, o matemhane-i umumî, şevk u cezbe içinde bir zikirhaneye inkılâp etti. O
ecnebî, düşman mevcudat, birer dost ve kardeş şekline girdi. O câmidât-ı
meyyite-i sâmite, birer mûnis memur, birer musahhar hizmetkâr vaziyetini aldı.
Ve o ağlayıcı ve şekvâ edici, kimsesiz yetimler, birer tesbih içinde zâkir veya
vazife paydosundan şâkir suretine girdi… Reşhalar
Bu fakir Said, Eski Said’den çıkmaya
çalıştığı bir zamanda, rehbersizlikten ve nefs-i emmârenin gururundan gayet
müthiş ve mânevî bir fırtına içinde akıl ve kalbim hakaik içerisinde
yuvarlandılar. Kâh Süreyya’dan serâya, kâh serâdan Süreyya’ya kadar bir sukut
ve suud içerisinde çalkanıyorlardı.
İşte, o zaman müşahede ettim ki,
Sünnet-i Seniyyenin meseleleri, hattâ küçük âdâbları, gemilerde hatt-ı hareketi
gösteren kıblenâmeli birer pusula gibi, hadsiz zararlı, zulümatlı yollar içinde
birer düğme hükmünde görüyordum. Hem o seyahat-i ruhiyede, çok tazyikat
altında, gayet ağır yükler yüklenmiş bir vaziyette kendimi gördüğüm zamanda,
Sünnet-i Seniyyenin o vaziyete temas eden meselelerine ittibâ ettikçe, benim
bütün ağırlıklarımı alıyor gibi bir hiffet buluyordum. Bir teslimiyetle,
tereddütlerden ve vesveselerden, yani, “Acaba böyle hareket hak mıdır, maslahat
mıdır?” diye endişelerden kurtuluyordum. Ne vakit elimi çektiysem, bakıyordum,
tazyikat çok. Nereye gittikleri anlaşılmayan çok yollar var. Yük ağır, ben de
gayet âcizim. Nazarım da kısa, yol da zulümatlı. Ne vakit Sünnete yapışsam yol
aydınlaşıyor, selâmetli yol görünüyor, yük hafifleşiyor, tazyikat kalkıyor gibi
bir hâlet hissediyordum. Lem’alar
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
.. *İttihadın hedefi ve maksadı
i’lâ-yı kelimetullah ve mesleği de kendi nefsiyle cihâd-ı ekber ve başkalarını
da irşaddır*. Hutbe-i Şâmiye