“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
74 -*MASNUAT İÇİNDE EN MÜKEMMEL FERD*
*(A.S.M)*
Anlamı: Sani-i Zülcelâl tarafından
sanatlı yapılmış, yaratılmış şeylerin içinde en mükemmel, tek, eşi, benzeri
olmayan Hz. Muhammed (A.S.M)
….İşte her halde cemal ve kemal
sahibi, bilbedahe cemal ve kemalini sevmesi gibi Zat-ı Zülcelal dahi cemalini
pek çok sever. Hem kendine lâyık bir muhabbetle sever. Hem cemalinin şuâatı
olan esmasını dahi sever. Madem esmasını sever, elbette esmasının cemalini
gösteren sanatını sever. Öyle ise cemal ve kemaline âyine olan masnuatını dahi
sever. Madem cemal ve kemalini göstereni sever, elbette cemal ve kemal-i
esmasına işaret eden mahlukatının mehasinini sever. Bu beş nevi muhabbete,
Kur’an-ı Hakîm âyâtıyla işaret ediyor.
İşte Resul-i Ekrem aleyhissalâtü
vesselâm, madem masnuat içinde en mükemmel ferttir ve mahlukat içinde en mümtaz
şahsiyettir…..Mektubat
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
Hikmet-i Mirac nedir?
Elcevap: Miracın hikmeti o kadar
yüksektir ki, fikr-i beşer ulaşamıyor. O kadar derindir ki, ona yetişemiyor. O
kadar incedir ve lâtiftir ki, akıl kendi başıyla göremiyor. Fakat bazı
işaretlerle, hakikatleri bilinmezse de vücutları bildirilebilir. Şöyle ki:
Şu kâinatın Hâlıkı, şu kesret
tabakatında nur-u vahdetini ve tecellî-i ehadiyetini göstermek için, kesret
tabakatının müntehâsından tâ mebde-i vahdete bir hayt-ı ittisal suretinde bir
Miracla, bir ferd-i mümtazı, bütün mahlûkat hesabına kendine muhatap ittihaz
ederek, bütün zîşuur namına makàsıd-ı İlâhiyesini ona anlatmak ve onunla
bildirmek ve onun nazarıyla âyine-i mahlûkatında cemâl-i san’atını, kemâl-i
rububiyetini müşahede etmek ve ettirmektir.
Hem Sâni-i Âlemin, âsârın
şehadetiyle, nihayetsiz cemâl ve kemâli vardır. Cemâl, hem kemâl, ikisi de
mahbub-u lizâtihîdirler. Yani bizzat sevilirler. Öyle ise, o Cemâl ve Kemâl
Sahibinin, cemâl ve kemâline nihayetsiz bir muhabbeti vardır. O nihayetsiz
muhabbeti, masnuatında çok tarzlarda tezahür ediyor. Masnuatını sever; çünkü
masnuatının içinde cemâlini, kemâlini görür. Masnuat içinde en sevimli ve en
âli, zîhayattır. Zîhayatlar içinde en sevimli ve âli, zîşuurdur. Ve zîşuurun
içinde, câmiiyet itibarıyla en sevimli, insanlar içinde bulunur. İnsanlar
içinde, istidadı tamamıyla inkişaf eden, bütün masnuatta münteşir ve mütecellî
kemâlâtın nümunelerini gösteren fert, en sevimlidir.
İşte, Sâni-i Mevcudat, bütün
mevcudatta intişar eden tecellî-i muhabbetin bütün envâını bir noktada, bir
âyinede görmek ve bütün envâ-ı cemâlini, ehadiyet sırrıyla göstermek için,
şecere-i hilkatten bir meyve-i münevver derecesinde ve kalbi o şecerenin
hakaik-i esasiyesini istiab edecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı, o
mebde-i evvel olan çekirdekten, tâ müntehâ olan meyveye kadar bir hayt-ı
ittisal hükmünde olan bir Mirac ile, o ferdin, kâinat namına mahbubiyetini
göstermek ve huzuruna celb etmek ve rüyet-i cemâline müşerref etmek ve ondaki
hâlet-i kudsiyeyi başkasına sirayet ettirmek için, kelâmıyla taltif edip fermanıyla
tavzif etmektir…………………………..Bütün o
kemâlâtının madeni olan mübarek zâtını ona göstermekle ve huzuruyla onu
müşerref eder. Kasrın hakaikini ve kendi kemâlâtını ona bildirir, seyircilere
rehber tayin eder, gönderir. Tâ o sarayın sâniini, o sarayın müştemilâtıyla, nukuşuyla,
acaibiyle, ahaliye tarif etsin. Ve sarayın nakışlarındaki rumuzunu bildirip ve
içindeki san’atlarının işaretlerini öğretip, derunundaki manzum murassâlar ve
mevzun nukuş nedir ve saray sahibinin kemâlâtını ve hünerlerini nasıl
gösterirler, o saraya girenlere tarif etsin ve girmenin âdâbını ve seyrin
merasimini bildirip ve görünmeyen sultan-ı zîfünun ve zîşuûna karşı marziyâtı
ve arzuları dairesinde teşrifat merasimini tarif etsin………….Sözler
*Evet şöyle müzeyyen bir kâinatın,
öyle mukaddes bir Sâniine böyle bir Resul-i Ekrem, ışık şemse lüzumu
derecesinde elzemdir*… Sözler
…Ve şu muhabbet ve rağbet ise,
masnuat içinde en münevver ve mükemmel ferd olan insana daha ziyade müteveccih
olup temerküz etmek ister. İnsan ise, şecere-i hilkatin zîşuur meyvesidir.
Meyve ise, en cem'iyetli ve en uzak ve en ziyade nazarı âmm ve şuuru küllî bir
cüz'üdür. Nazarı âmm ve şuuru küllî zât ise, o San'atkâr-ı Zülcemal'e muhatap
olup görüşen ve küllî şuurunu ve âmm nazarını tamamen Sâni'in perestişliğine ve
san'atının istihsanına ve nimetinin şükrüne sarfeden en yüksek, en parlak bir
ferd olabilir….Sözler
………..Madem şu kâinatın Hâlıkı, her
nevide bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi halk edip, o nev’in medar-ı fahri
ve kemâli yapar. Elbette, esmâsındaki İsm-i Âzam tecellîsiyle, bütün kâinata
nisbeten mümtaz ve mükemmel bir ferdi halk edecek.
Esmâsında bir İsm-i Âzam olduğu
gibi, masnuatında da bir ferd-i ekmel bulunacak ve kâinata münteşir kemâlâtı o
fertte cem edip kendine medar-ı nazar edecek.
O fert, herhalde zîhayattan
olacaktır. Çünkü envâ-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır. Ve herhalde, zîhayat
içinde o fert zîşuurdan olacaktır.
Çünkü, zîhayatın envâı içinde en
mükemmeli zîşuurdur. Ve herhalde, o ferd-i ferid, insandan olacaktır. Çünkü,
zîşuur içinde hadsiz terakkiyâta müstaid, insandır.
Ve insanlar içinde, herhalde o fert
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olacaktır………….Mektubat
Allah’ım,
Güzel isimlerinin tecelliyâtı için
câmi’ bir ayna olmasıyla sıfat ve isimlerinin güzelliklerine olan muhabbetinin
nurları kendisinde temessül eden; masnuâtının en mükemmel ve en bedîi olması,
kemalât-ı sanatının enmûzeci ve mehâsin-i nukuşunun fihristesi bulunmasıyla
sanatına olan muhabbetinin şuâları kendisinde temerküz eden; mehâsin-i
sanatının en yüksek dellâlı, hüsn-ü nukuşunun ilânı konusunda istihsan
edicilerin en yücesi, sanatının kemâlâtını tavsifte en hârika zât olmasıyla
kendisinde, sanatının istihsan edilmesine olan rağbet ve muhabbetinin letâifi
tezâhür eden; Senin ihsanınla bütün mehâsin-i ahlâkı ve Senin lûtfunla bilcümle
latîf vasıfları câmi’ olmasıyla kendisinde mahlûkatının mehâsin-i ahlâkına ve
masnuâtının latîf evsâfına olan muhabbet ve istihsanının aksâmı toplanmış
bulunan; Kur’ân’ında zikrettiğin ve sevdiğin bütün ihsan sahibi, sabırlı,
mü’min, müttakî, tevbekâr ve Sana yönelmiş kimselere; Kur’ân’ında sevdiğin ve
Seni sevmekle şereflendirdiğin bütün nev’lere üstün bir misdak ve mikyas olan,
öyle ki, Seni sevenlerin imamı, Sence mahbub olanların efendisi ve dostlarının
reisi olan zâta ve onun bütün âl ve Ashâb ve ihvânına salât ve selâm eyle.
Âmin. Bunu rahmetinle yap, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!
Sözler / Yirmi Yedinci Söz / Bediüzzaman
Said Nursî R.A
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
*Dünya ve âhirette ebedî ve daimî
süruru isteyen, iman dairesindeki terbiye-i Muhammediyeyi (a.s.m.) kendine
rehber etmek gerektir*…..Sözler