“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
70 -*HABİBULLAH* *(A.S.M)*
70 -*HABİBULLAH* *(A.S.M)*
Anlamı: Allah'ın çok sevdiği kulu olan Hz. Muhammed (A.S.M.)
*Biliniz ki ben Allah'ın sevgili
kuluyum, dostuyum. Ancak övünme yoktur* (övünmüyorum).Hz.Muhammed A.S.M
*Demek bu kâinatın mânevî güneşi ve
Hâlıkımızın en parlak bir burhanı, bu habibullah denilen zâttır*Şualar
*Allahım! Kadri pek yüce ve makamı pek büyük olan Habibin, Ümmî
Peygamber, Efendimiz Muhammed’e ve Âline ve ashabına salât ve selâm et. Âmin*.
Mektubat / Yirmi Dokuzuncu Mektub
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
*Şüphesiz sen çok büyük bir ahlak
üzeresin*.(Kalem, 68/4)
*De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız,
bana uyun ki, Allah da sizi sevsin*.(Al-i İmran, 3/31)
*Sizin için Allah’ın elçisinde
alınması gereken güzel bir örnek vardır*.(Ahzab, 33/21)
*İbrahim halilulah, Allah’ın dostu;
Musa, safiyullah, Allah’ın seçkin kulu; ben ise -Allah’ın bana bir ihsanı ve
bir ikramı olarak- habibullahım, Allah'ın sevgili kuluyum*.Hz.Muhammed A.S.M
*Hem ism-i âzama mazhar olan Resul-i
Ekrem aleyhissalâtü vesselâm'ın bir âyette mazhar olduğu feyz-i ilâhî, belki
bir peygamberin umum feyzi kadar olabilir*.(Bediüzzaman, Sözler)
……………Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun hadsiz
cemâl ve kemâli vardır. Çünkü, bütün kâinatın aksâmına inkısam etmiş olan cemâl
ve kemâlin bütün envâı, Onun cemâl ve kemâlinin emâreleri, işaretleri,
âyetleridir.
İşte, herhalde, cemâl ve kemâl
sahibi bilbedâhe cemâl ve kemâlini sevmesi gibi, Zât-ı Zülcelâl dahi cemâlini
pek çok sever. Hem kendine lâyık bir muhabbetle sever. Hem cemâlinin şuââtı
olan esmâsını dahi sever. Madem esmâsını sever; elbette esmâsının cemâlini
gösteren san’atını sever.
Öyle ise, cemâl ve kemâline âyine
olan masnuatını dahi sever. Madem cemâl ve kemâlini göstereni sever; elbette
cemâl ve kemâl-i esmâsına işaret eden mahlûkatının mehâsinini sever. Bu beş
nevi muhabbete, Kur’ân-ı Hakîm, âyâtıyla işaret ediyor.
İşte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm, madem masnuat içinde en mükemmel ferttir ve mahlûkat içinde en mümtaz
şahsiyettir.
Hem san’at-ı İlâhiyeyi bir velvele-i
zikir ve tesbihle teşhir ediyor ve istihsan ediyor.
Hem esmâ-i İlâhiyedeki cemâl ve
kemâl hazinelerini lisan-ı Kur’ân ile açmıştır.
Hem kâinatın âyât-ı tekviniyesinin,
Sâniinin kemâline delâletlerini parlak ve kat’î bir surette lisan-ı Kur’ân’la
beyan ediyor.
Hem küllî ubûdiyetiyle rububiyet-i
İlâhiyeye âyinedarlık ediyor.
Hem mahiyetinin câmiiyetiyle bütün
esmâ-i İlâhiyeye bir mazhar-ı etemm olmuştur.
Elbette bunun için denilebilir ki,
Cemîl-i Zülcelâl, kendi cemâlini sevmesiyle, o cemâlin en mükemmel âyine-i
zîşuuru olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever.
Hem kendi esmâsını sevmesiyle, o
esmânın en parlak âyinesi olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever
ve Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma benzeyenleri dahi derecelerine göre
sever.
Hem san’atını sevdiği için, elbette
Onun san’atını en yüksek bir sadâ ile bütün kâinata neşreden ve semâvâtın
kulağını çınlatan, ber ve bahri cezbeye getiren bir velvele-i zikir ve tesbihle
ilân eden Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever ve ona ittibâ edenleri
de sever.
Hem masnuatını sevdiği için, o
masnuatın en mükemmeli olan zîhayatı ve zîhayatın en mükemmeli olan zîşuuru ve
zîşuurun en efdali olan insanları ve insanların bil’ittifak en mükemmeli olan
Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı elbette daha ziyade sever.
Hem kendi mahlûkatının mehâsin-i
ahlâkiyelerini sevdiği için, mehâsin-i ahlâkiyede bil’ittifak en yüksek
mertebede bulunan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever ve derecâta
göre ona benzeyenleri dahi sever.
Demek, Cenâb-ı Hakkın rahmeti gibi,
muhabbeti dahi kâinatı ihata etmiş. İşte, o hadsiz mahbuplar içindeki mezkûr
beş vechinin herbir vechinde en yüksek makam, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü
Vesselâma mahsustur ki, “Habîbullah” lâkabı ona verilmiş….Mektubat
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN/SIFATTAN HİSSEMİZ;*
*Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) ma'rifetini
ve rızâsını kazanan onun habibidir, sevgili kuludur*.* Hz.Muhammed A.S.M
*Sünnet-i Seniyyeyi esas tutan,
habibullahın zılli altında makam-ı mahbubiyete mazhardır*.Lem’alar
*İnsan için en mühim, âli maksat,
Cenâb-ı Hakkın muhabbetine mazhar olmasıdır. Bu âyetin nassıyla gösteriyor ki,
o matlab-ı âlânın yolu habibullaha ittibâdır ve Sünnet-i Seniyyesine iktidâdır*.Lem’alar
*Eğer Allah’a muhabbetiniz varsa,
habibullaha ittibâ edilecek. İttibâ edilmezse, netice veriyor ki, Allah’a
muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa, netice verir ki, habibullahın Sünnet-i
Seniyyesine ittibâı intaç eder*.
*Evet, Cenâb-ı Hakka iman eden,
elbette Ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve
en kısası, bilâşüphe, habibullahın gösterdiği ve takip ettiği yoldur*.Lem’alar
*Sünnet-i Seniyyenin herbir nev’ine
tamamen bilfiil ittibâ etmek, ehass-ı havassa dahi ancak müyesser olur. Ona
bilfiil olmasa da, binniyet, bilkast, taraftarâne ve iltizamkârâne talip olmak,
herkesin elinden gelir*.
*Farz ve vâcip kısımlara zaten
ittibâa mecburiyet var. Ve ubudiyetteki müstehap olan Sünnet-i Seniyyenin
terkinde, günah olmasa dahi, büyük sevabın zayiatı var*.
*Tağyirinde ise büyük hata vardır.
Âdât ve muamelâttaki Sünnet-i Seniyye ise, ittibâ ettikçe, o âdât, ibadet olur*.
*Etmese itab yok; fakat habibullahın
âdâb-ı hayatiyesinin nurundan istifadesi azalır. Ahkâm-ı ubudiyette yeni
icadlar bid’attır. Bid’atlar ise, اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ (Bugün sizin
için dininizi kemâle erdirdim.” Mâide Sûresi, 5:3. )sırrına münafi olduğu için,
merduttur.( reddedilmiştir)*…Lem’alar
*Allah’ım! Habîb oluşu ve duâsıyla Cennetin
kapılarını açan ve o kapıları ona olan salâvâtlarıyla açmaları için ümmetini
desteklediğin Habîbine rahmet eyle. Ona salât ve selâm olsun*.
*Allah’ım! O seçkin Habîbinin
şefaatiyle bizleri iyilerle birlikte Cennete girdir*. Âmin.
Sözler / Yirmi Sekizinci Söz