“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
42 -*BÜTÜN EHL-İ İMANA İMAM* *(A.S.M)*
Anlamı: Allah'a ve Allah'tan gelen her
şeye inanan mü'minlerin rehberi, reisi, yol göstericisi olan Hz.
Muhammed A.S.M
*O, bütün resullerin seyyididir, bütün enbiyanın imamıdır, bütün
asfiyanın serveridir, bütün mukarrebînin akrebidir, bütün mahlûkatın ekmelidir,
bütün mürşidlerin sultanıdır*….Sözler
*Öyle muhammed (a.s.m.) ki, icmâ ve tasdiklerine mazhar olmakla, enbiya
ve mürselîne siyadet ünvanını; ve ittifak ve tahkiklerini almakla,
imamü’l-evliyâ ve’l-ulemâ lâkabını almıştır*….Katre
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
…Yemen padişahlarından Seyf ibni
Zîyezen, kütüb-ü sabıkada Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın evsâfını
görmüş, iman etmiş, müştak olmuştu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın
ceddi Abdülmuttalib Yemen’e kàfile-i Kureyş ile gittiği zaman, Seyf ibni
Zîyezen onları çağırmış, onlara demiş ki:
“Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir.
Onun iki omuzu arasında hâtem gibi bir nişan var. İşte o çocuk umum insanlara
imam olacak.” Sonra, gizli Abdülmuttalib’i çağırmış. “O çocuğun ceddi de
sensin” diye kerametkârâne, bi’setten evvel haber vermiş….Mu’cizat-ı Ahmediye
(A.S.M)
………………
İ’lem eyyühe’l-aziz! Kâinat bir
şeceredir. Anâsır onun dallarıdır. Nebatat yapraklarıdır. Hayvanat onun
çiçekleridir. İnsanlar onun semereleridir. Bu semerelerden en ziyadar, nurlu,
ahsen, ekrem, eşref, eltaf Seyyidü’l-Enbiyâ ve’l-Mürselîn, İmâmü’l-Müttakîn,
Habîbi Rabbü’l-Âlemîn Hazret-i muhammed’dir….. *Yer ve gökler devam ettikçe
salâvatın en üstünü onun üzerine olsun*…..Mesnevi-i Nuriye
………………
Arkadaş! Âlem-i bekaya delâlet eden
berâhinden maadâ, arkasında saflar teşkil edip dualarına bir ağızdan “Âmin!
Âmin!” söyleyen enbiya, evliya, sıddikîn imamları, *Mahbub-u Ezelînin Habib-i
Ekremi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm*ın tazarruatı, duaları, âlem-i bekada
insanın bekasına pek büyük burhan ve kâfi bir vesiledir. Çünkü, kâinatı serâpâ
istilâ eden şu hüsünler, güzellikler, cemâller, kemâller, o Habibin
tazarruatını işitmemek veya kabul etmemek kadar çirkin, kabih, kusur, naks
addedilecek birşeye müsaade eder mi? Cenâb-ı Hak bütün nekaisten, çirkin
şeylerden münezzeh, müberrâ değil midir? Elbette münezzehtir…… Mesnevi-i Nuriye
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN /SIFATTAN HİSSEMİZ;*
…………Muhabbetullah, ittibâ-ı Sünnet-i
muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı istilzam eder. Çünkü Allah’ı sevmek, Onun
marziyâtını yapmaktır. Marziyâtı ise, en mükemmel bir surette zât-ı
muhammediyede (a.s.m.) tezahür ediyor. Zât-ı Ahmediyeye (a.s.m.) harekât ve
ef’alde benzemek iki cihetledir.
Birisi: Cenâb-ı Hakkı sevmek
cihetinde emrine itaat ve marziyâtı dairesinde hareket etmek, o ittibâı iktiza
ediyor. Çünkü bu işte en mükemmel imam, zât-ı muhammediyedir (a.s.m.)
İkincisi: Madem zât-ı Ahmediye
(a.s.m.) insanlara olan hadsiz ihsânât-ı İlâhiyenin en mühim bir vesilesidir; elbette
Cenâb-ı Hak hesabına hadsiz bir muhabbete lâyıktır.
İnsan, sevdiği zâta eğer benzemek
kabilse, fıtraten benzemek ister. İşte, Habibullahı sevenlerin, Sünnet-i
Seniyyesine ittibâ ile ona benzemeye çalışmaları kat’iyen iktiza eder.
………..Cenâb-ı Hakkın hadsiz merhameti
olduğu gibi, hadsiz bir muhabbeti de vardır. Bütün kâinattaki masnuatın
mehâsiniyle ve süslendirmesiyle kendini hadsiz bir surette sevdirdiği gibi;
masnuatını, hususan, sevdirmesine sevmekle mukabele eden zîşuur mahlûkatı
sever.
Cennetin bütün letâif ve mehâsini ve
lezâizi ve niamâtı bir cilve-i rahmeti olan bir Zâtın nazar-ı muhabbetini
kendine celbe çalışmak ne kadar mühim ve âli bir maksat olduğu bilbedâhe
anlaşılır.
Madem, nass-ı kelâmıyla, Onun
muhabbetine, yalnız ittibâ-ı Sünnet-i Ahmediye (a.s.m.) ile mazhar olunur; elbette ittibâ-ı Sünnet-i Ahmediye (a.s.m.) en
büyük bir maksad-ı insanî ve en mühim bir vazife-i beşeriye olduğu tahakkuk
eder….Lem’alar