“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
40 -*BÜRHAN-I NÂTIK* *(A.S.M)*
Anlamı: Tevhidi ve hakikatlerini,
imana dair marifet şubelerini, evveli, ahiri, zahir ve batını, marziyat-ı Rabbaniyeyi,
maksad-ı aliyeyi, rızâ-yı bâriyi konuşan,
tüm gizli açık delilleri bildiren, gösteren, kendisi delil olan Hz.
Muhammed A.S.M
….Neam, evet. Mârifetullah denilen kâbe-i kemâlâta giden minhacların en
müstakim ve en metini, Sahib-i Medine-i Münevvere Aleyhisselâtü Vesselâm
yaptığı tarik-i hadid-i beyzâsıdır ki, ruh-u hidayet hükmünde olan Muhammed
Aleyhisselâtü Vesselâm, avâlim-i gaybın mişkât ve zücacesi hükmünde olan
kalbinin mâkes ve tercümanı makamında olan lisan-ı sâdıkı, berahin-i Sâniin en
sadık bir delil-i zîhayat ve bir *hüccet-i Nâtıka* ve bir *burhan-ı fasihtir*.
Evet, hem zâtı, hem lisanı birer burhan-ı neyyirdir. Neam, hilkat tarafından
zât-ı Muhammed burhan-ı bâhirdir. Hakikat canibinden lisanı, şahid-i sadıktır.
Evet, Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâm hem Sânie, hem nübüvvete, hem haşre, hem
hakka, hem hakikate bir hüccet-i katıadır……*Allah’ım, Senin Vücub-u Vücuduna
delâlet eden Muhammed’e (a.s.m.) salât ve selam et*………..Muhakemat
…İşte, şu zât, şu mevcudat Hâlıkının vahdâniyetinin hakkaniyeti
derecesinde hak bir burhan-ı Nâtık, bir delil-i sadık olduğu gibi, haşrin ve
saadet-i ebediyenin dahi bir burhan-ı katıı, bir delil-i sâtııdır…Mektubat
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
“Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü
hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter.” Fetih
Sûresi, 48:28.
“De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize,
göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın gönderdiği peygamberim. Ondan başka
ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Dirilten de Odur, öldüren de.” A’râf Sûresi,
7:158.
Tevhidin bir burhan-ı Nâtıkı olan
Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, risalet ve velâyet cenahlarıyla, yani
kendinden evvel bütün enbiyanın tevatürle icmâlarını ve ondan sonraki bütün
evliyanın ve asfiyanın icmâkârâne tevatürlerini tazammun eden bir kuvvetle,
bütün hayatında bütün kuvvetiyle vahdâniyeti gösterip ilân etmiş ve âlem-i
İslâmiyet gibi geniş, parlak, nuranî bir pencereyi marifetullaha açmıştır.
İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Rabbânî, Muhyiddin-i Arabî, Abdülkàdir-i Geylânî gibi
milyonlar muhakkıkîn-i asfiya ve sıddıkîn o pencereden bakıyorlar, başkalarına
da gösteriyorlar. Acaba böyle bir pencereyi kapatacak bir perde var mı? Ve onu
itham edip bu pencereden bakmayanın aklı var mı? Haydi, sen söyle…..Sözler
*Öyle bir Allah ki, vücub-u vücuduna
ve Vahid, Ehad, Ferd, Samed olduğuna Hazret-i Muhammed (a.s.m.) bir şahid-i
sadık ve bir burhan-ı Nâtıktır*..Mesnevi-i Nuriye
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN /SIFATTAN HİSSEMİZ;*
*Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a
mahsustur. Peygamberlerin hâtemi olan Muhammed’e ve bütün âl ve ashabına salât
ve selâm olsun.*
*Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete
lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayydır, O Kayyûmdur.*” Bakara Sûresi, 2:255.
Allah’a, meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâdan
geldiğine iman ettim. Ölümden sonra diriliş haktır. Allah’tan başka ilâh
olmadığına şahitlik ederim. Muhammed’in, Allah’ın resulü olduğuna da şahitlik
ederim.
………
Hem deme ki: "Ben hiçim; ne
ehemmiyetim var ki, bu kâinat bir Hakîm-i Mutlak tarafından kasdî olarak bana
teshir edilsin, benden bir şükr-ü küllî istenilsin?"
Çünkü, sen çendan nefsin ve suretin
itibarıyla hiç hükmündesin. Fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli
kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudatın belâğatli bir lisan-ı
nâtıkı ve şu kitab-ı âlemin anlayışlı bir mütalâacısı ve şu tesbih eden
mahlûkatın hayretli bir nâzırı ve şu ibadet eden masnuâtın hürmetli bir ustabaşısı
hükmündesin.
Evet, ey insan! Sen, nebatî
cismaniyetin cihetiyle ve hayvanî nefsin itibarıyla sağîr bir cüz, hakir bir
cüz'î, fakir bir mahlûk, zayıf bir hayvansın ki, bütün dehşetli mevcudat-ı
seyyâlenin dalgaları içinde çalkanıp gidiyorsun. Fakat muhabbet-i İlâhiyenin
ziyasını tazammun eden imanın nuruyla münevver olan İslâmiyetin terbiyesiyle
tekemmül edip, insaniyet cihetinde, abdiyetin içinde bir sultansın; ve
cüz'iyetin içinde bir küllîsin; küçüklüğün içinde bir âlemsin; ve hakaretin
içinde öyle makamın büyük ve daire-i nezaretin geniş bir nâzırsın ki,
diyebilirsin: "Benim Rabb-i Rahîmim dünyayı bana bir hane yaptı. Ay ve
güneşi o haneme bir lâmba; ve baharı, bir deste gül; ve yazı, bir sofra-i
nimet; ve hayvanı bana hizmetkâr yaptı. Ve nebâtâtı o hanemin ziynetli
levazımatı yapmıştır."
Netice-i kelâm: Sen eğer nefis ve
şeytanı dinlersen, esfel-i sâfilîne düşersin. Eğer hak ve Kur'ân'ı dinlersen,
âlâ-yı illiyyîne çıkar, kâinatın bir güzel takvimi olursun….Sözler