“
Bismillâhirrahmânirrahim..”
4 - ZÂT-I NURANÎ (A.S.M)
Anlamı: Nurun en cami mazharı. Her türlü karanlığın,
zulmetin kendiyle dağıldığı. Manevi aydınlığın siracı. Her şeyin hakikatini
gösteren ışık. Münevver zat.. Hz. Muhammed A.S.M
BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;
..Herşeyi gösteren güneşi, güneşten sormak gerektir. Evet, herşeyi
gösteren, kendini herşeyden ziyade gösterir. Öyle ise, şemsin şuââtı ile onu
görmek ve tanımak gibi, Hâlıkımızın Esmâ-i Hüsnâsıyla ve sıfât-ı kudsiyesiyle,
Onu kàbiliyetimizin nisbetinde tanımaya çalışabiliriz....Şualar
"Ayinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim / Mir'at-ı
Muhammed'den Allah görünür daim."Barla Lahikası
…Şimdi o zâtı bize tanıttıracak pek çok sâdık muhbirler
vardır. Birincisi: Enbiya meclis-i sâmîsidir.(peygamberlerin a.s yüksek
meclisi) İkincisi: Huluk-u azîm (yüksek meziyetlerin) merkezi olan Zât-ı
Nûrânîsidir… Şuâât
…İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sâni diyor ki:
“Ben seyr-i sülûk-i ruhanîde görüyordum ki, Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâmdan mervî olan kelimat nurludur, Sünnet-i Seniyye şuâı
ile parlıyor. Ondan mervî olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve halleri
gördüğüm vakit, üstünde o nur yoktu. Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına
mukabil gelmiyordu. Bundan anladım ki, Sünnet-i Seniyyenin şuâı bir iksirdir.
Hem o Sünnet, nur isteyenlere kâfidir; hariçte nur aramaya ihtiyaç yoktur.”
Lem’alar
Arkadaş! Şu minber-i âlide hutbe-i ezeliyeyi okuyan ve
şahsiyet-i mâneviyesiyle bizlere meşhud ve yüksek şuûnatıyla âlemde meşhur
olan zât-ı nurânî, (a.s.m.) vahdaniyet-i İlâhiyeye bir burhan-ı sâdık-ı nâtık
ve tevhidin hakikat olduğuna bir delil-i hak ve saadet-i ebediyenin de vücuda
gelmesine kat’î bir delil ve zahir bir burhandır….Reşhalar
..Evet, zât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) nuruyla âlemin şekli
değişti. İnsan ve bütün kâinatın mahiyet-i hakikiyeleri o nur, o ziya ile
inkişaf etti. Ve göründü ki, şu kâinatın mevcudatı, esmâ-i İlâhiyeyi okutan
birer mektubât-ı Samedâniye, birer muvazzaf memur ve bekàya mazhar kıymettar ve
mânidar birer mevcutturlar. Eğer o nur olmasaydı, mevcudat fena-yı mutlaka
mahkûm ve kıymetsiz, mânâsız, faydasız, abes, karma karışık, tesadüf oyuncağı
bir zulmet-i evham içinde kalırdı. İşte, şu sırdandır ki, insanlar zât-ı
Ahmediyenin (a.s.m.) duasına âmin dedikleri gibi, Arş ve ferş ve serâdan
Süreyyaya kadar bütün mevcudat, onun nuruyla iftihar edip alâkadarlık
gösteriyorlar… Onuncu Söz | Mukaddime Haşiyesi
SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;
"Hazine-i rahmetin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı
zât-ı Ahmediye olduğu gibi, en birinci anahtarı dahi Bismillâhirrahmânirrahîmdir.
Ve en kolay bir anahtarı da salâvattır." On Dördüncü Lem'a /İkinci Makam
/ Altıncı sır
…..mahlukatın en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların
ortadan kaldırıcısı Muhammed’e salat getiririm..Celcelutiye