“
Bismillâhirrahmânirrahim..”
11 - SULTAN-I LEVLAK (A.S.M)
Anlamı: Hayatın ve her şeyin yüzü suyu hürmetine
yaratıldığı, hâkimiyet sahibi, hüccet ve delil olan Hz. Muhammed A.S.M
BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;
…. “Habibim sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.”
…. Hem o melek, cin ve beşerin seyyidi olan zat, şu kâinat
ağacının en münevver ve mükemmel meyvesi ve rahmet-i İlâhiyenin timsali ve
muhabbet-i Rabbâniyenin misali ve Hakkın en münevver bürhanı ve hakikatin en
parlak sirâcı ve tılsım-ı kâinatın miftahı ve muammâ-yı hilkatin keşşafı ve
hikmet-i âlemin şârihi ve saltanat-ı İlâhiyenin dellâlı ve mehâsin-i san’at-ı
Rabbâniyenin vassâfı; ve câmiiyet-i istidat cihetiyle, o zat mevcudattaki
kemâlâtın en mükemmel enmuzecidir. Öyleyse, o zâtın şu evsâfı ve şahsiyet-i
mâneviyesi işaret eder, belki gösterir ki, o zat kâinatın illet-i gaiyesidir.
Yani, "O zâta şu kâinatın Hâlıkı bakmış, kâinatı halk etmiştir. Eğer onu
icad etmeseydi, kâinatı dahi icad etmezdi" denilebilir…Mektubat
….. Hem o bürhan-ı hak ve sirâc-ı hakikat, öyle bir din ve
şeriat göstermiştir ki, iki cihanın saadetini temin edecek desâtiri câmidir. Ve
câmi olmakla beraber, kâinatın hakaikini ve vezâifini ve Hâlık-ı Kâinatın
esmâsını ve sıfâtını, kemâl-i hakkaniyetle beyan etmiştir.
İşte o İslâmiyet ve şeriat, öyle bir tarzda muhit ve
mükemmeldir ve öyle bir surette kâinatı kendiyle beraber tarif eder ki; onun
mâhiyetine dikkat eden elbette anlar ki; o din, bu güzel kâinatı yapan Zâtın, o
kâinatı kendiyle beraber tarif edecek bir beyannamesidir ve bir tarifesidir.
Nasıl ki bir sarayın ustası, o saraya münasip bir tarife yapar, kendini
vasıflarıyla göstermek için bir tarife kaleme alır. Öyle de, din ve şeriat-i
Muhammediyede (a.s.m.) öyle bir ihata, bir ulviyet, bir hakkaniyet görünüyor
ki, kâinatı halk ve tedbir edenin kaleminden çıktığını gösterir. Ve o kâinatı
güzelce tanzim eden kim ise, şu dini güzelce tanzim eden yine Odur. EVET, O
NİZAM-I EKMEL, ELBETTE BU NAZM-I ECMELİ İSTER….Mektubat
…. Yani, Hâlık-ı Âlem, istikbalde o zâtı, nev-i beşer
namına, belki mevcudat hesabına bir saadet-i ebediye, bir mazhariyet-i esmâ-i
İlâhiye isteyecek bilmiş, o gelecek duayı kabul etmiş, kâinatı halk
etmiş…Mektubat
………Sultan-ı Levlâke Levlâk, öyle bir reistir ki, bin üç yüz
elli senedir saltanatı devam ediyor. Birinci asırdan sonra herbir asırda lâakal
üç yüz elli milyon tebaası ve raiyeti vardır. Küre-i arzın yarısını bayrağı
altına almış; ve tebaası kemâl-i teslimiyetle ona hergün salât ü selâmla
tecdid-i biat ederek emirlerine itaat ederler. Mektubat
…………
SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;
….. İşte, mezkûr sıfatlarla muttasıf ve her cihetle
sarsılmaz, kuvvetli istinad noktalarına dayanan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü
Vesselâm, âlem-i şehadete müteveccih olarak, âlem-i gayb namına, cin ve insin
başları üzerine ilân ederek, istikbalde gelecek asırlar arkasında duran akvâma
ve milletlere hitap edip öyle bir nidâ eder ki, umum cin ve inse, umum yerlere,
umum asırlara işittiriyor. EVET, İŞİTİYORUZ……………… On Dokuzuncu Mektub
.
.