12.1.18

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( SEYYİD-ÜL ÂLEMÎN A.S.M )

“ Bismillâhirrahmânirrahim..”

10 - SEYYİD-ÜL ÂLEMÎN (A.S.M)

Anlamı: Âlemîn efendisi, imamı, büyüğü, önderi, temiz ve fazilet sahibi olan Hz. Muhammed A.S.M

……….Onsekizbin âlemin bir Mustafa’sı,

Adı güzel, kendi güzel Muhammed A.S.M…Yunus EMRE

BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;

“….Meşhur Bahîra-i Rahibin meşhur kıssasıdır ki, nübüvvetten evvel, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, amcası Ebu Talib ve bir kısım Kureyşî ile beraber Şam tarafına, ticarete gidiyorlar. Bahîra-i Rahibin kilisesi civarına geldikleri vakit oturdular. İnsanlarla ihtilât etmeyen münzevî Bahîra-i Rahip birden çıkageldi. Kàfile içinde Muhammedü’l-Emin’i (a.s.m.) gördü. Kàfileye dedi: “Şu Seyyidü’l-Âlemîndir ve peygamber olacaktır.” Kureyşîler dediler: “Nereden biliyorsun?” Mübarek rahip dedi ki:

Siz gelirken baktım ki, havada, üstünüzde bir parça bulut vardı. Siz otururken, şu Muhammedü’l-Emin (a.s.m.) tarafına bulut meyletti, gölge yaptı. Hem görüyordum ki, taş, ağaç ona secde eder gibi bir vaziyet gördüm. Bu ise nebîlere yapılır.”..Mektubat

“….Nasıl ki taşlar, ağaçlar, kamer, güneş onu tanıyorlar, birer mu’cizesini göstermekle nübüvvetini tasdik ediyorlar. Öyle de, hayvânat taifesi, ölüler taifesi, cinler taifesi, melâikeler taifesi o zât-ı mübareki tanıyorlar ve nübüvvetini tasdik ediyorlar ki, onlar, onu tanıdıklarını, herbir taifesi bazı mu’cizâtını göstermekle gösteriyorlar ve nübüvvetinin tasdikini ilân ediyorlar..”Mektubat

…… Ay yarıldı." Kamer Sûresi, 54:1. Attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı." Enfâl Sûresi, 8:17. âyetlerinin sarahatiyle, bir parmağının işaretiyle kamer iki parça olması; ve bir avucuyla a’dasının ordusuna attığı az bir toprak, umum o ordunun gözlerine girmesiyle kaçmaları; ve susuz kalmış kendi ordusuna, beş parmağından kevser gibi akan suyu kifayet derecesinde içirmesi gibi, nakl-i kat’î ile ve bir kısmı tevatürle yüzer mu’cizâtın onun elinde zâhir olması…Şualar

"İşte, bak: O zat öyle bir salât-ı kübrâda dua ediyor ki, güya şu cezire, belki arz, onun azametli namazıyla namaz kılar, niyaz eder."

"Bak, hem öyle bir cemaat-i uzmâda niyaz ediyor ki, güya benî Âdemin zaman-ı Âdemden asrımıza, kıyamete kadar bütün nuranî, kâmil insanlar, ona ittibâ ile iktidâ edip duasına âmin diyorlar."..Sözler

… “Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca ve kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamdinle Seni her türlü noksandan tenzih ederiz.” Hz.Muhammed A.S.M

………………….Hem Allahım! Kâinatın zerreleri ve o zerrelerin mürekkebâtı adedince Muhammed’e rahmet et. der, herşey namına bir salâvat getirir. Çünkü herşey nur-u Ahmedî (a.s.m.) ile alâkadardır. İşte, tesbihatta, salâvatlarda hadsiz adetlerin hikmetini anla… Yirmi Dördüncü Söz/ Beşinci Dal

SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;

…..Ve mesleği, herkes KENDİ NEFSİYLE MÜCAHEDE, yani AHLÂK-I AHMEDİYE (A.S.M.) İLE TAHALLÛK ve SÜNNET-İ NEBEVİYEYİ İHYÂ ve BAŞKALARA DA MUHABBET VE -EĞER ZARAR ETMEZSE- NASİHAT ETMEKTİR…Tarihçe-i Hayat

Bu da güzeldir

“Elfu elfi salâtin ve elfu elfi selâmin aleyke yâ Resûlallah” (Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, ey Allah’ın Resulü. ) cümlesi namaz tesbihatında okunurken inkişaf eden lâtif bir nükteyi uzaktan uzağa gördüm. Tamamını tutamadım, fakat işaret nev’inden bir iki cümlesini söyleyeceğim.

Gördüm ki, gece âlemi, dünyanın yeni açılmış bir menzili gibidir. Yatsı namazında o âleme girdim. Hayalin fevkalâde inbisatından ve mahiyet-i insaniyenin bütün dünya ile alâkadarlığından, koca dünyayı, o gecede bir menzil gibi gördüm.

Zîhayatlar ve insanlar o derece küçüldüler, görünmeyecek derecede küçüldüler. Yalnız o menzili şenlendiren ve ünsiyetlendiren ve nurlandıran tek şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediyeyi (a.s.m.) hayalen müşahede ettim.

Bir adam yeni bir menzile girdiği zaman menzildeki zatlara selâm ettiği gibi, “Binler selâm *HAŞİYE* sana, yâ Resulallah” demeye bir arzuyu içimde coşar buldum. Güya bütün ins ve cinnin adedince selâm ediyorum.

Yani, sana tecdid-i biat edip, memuriyetini kabul ve getirdiğin kanunlarına itaat ve evâmirine teslim ve taarruzumuzdan selâmet bulacağını selâmla ifade edip, benim dünyamın eczaları ve zîşuur mahlûkları olan umum cin ve insi konuşturup, herbirerlerinin namına bir selâmı, mezkûr mânâlarla takdim ettim.

Hem o getirdiği nur ve hediye ile benim bu dünyamı tenvir ettiği gibi, herkesin bu dünyadaki dünyalarını tenvir ediyor, nimetlendiriyor diye o hediyesine şâkirâne bir mukabele nev’inden, “Binler salâvat sana insin” dedim.

Yani, “Senin bu iyiliğine karşı biz mukabele edemiyoruz. Belki Hâlıkımızın hazine-i rahmetinden gelen ve semâvat ehlinin adedince rahmetler sana gelmesini niyaz ile şükranımızı izhar ediyoruz” mânâsını hayalen hissettim.

O zât-ı Ahmediye (a.s.m.), ubudiyeti cihetiyle, halktan Hakka teveccühü hasebiyle, rahmet mânâsındaki salâtı ister. Risaleti cihetiyle, Haktan halka elçiliği haysiyetiyle selâm ister. Nasıl ki cin ve ins adedince selâma lâyık ve cin ve ins adedince umumî tecdid-i bîatı takdim ediyoruz.

Öyle de, semâvat ehli adedince, hazine-i rahmetten, herbirinin namına bir salâta lâyıktır. Çünkü getirdiği nurla herbir şeyin kemâli görünür ve herbir mevcudun kıymeti tezahür eder ve herbir mahlûkun vazife-i Rabbâniyesi müşahede olunur ve herbir masnudaki makasıd-ı İlâhiye tecellî eder.

Onun için, herbir şey, lisan-ı hal ile olduğu gibi, lisan-ı kàli de olsaydı, “Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resulallah” diyecekleri kat’î olduğundan, biz umum onların namına, Cinler ve insanlar sayısınca, melekler ve yıldızlar adedince milyonlar salât insin sana, ey Allah’ın Resûlü.Manen deriz.

…………… Allah’ın bizzat sana salât etmesi yeter. Onun melekleri de Peygambere salât ve selâm ederler………….Said Nursî R.A

*HAŞİYE* : Zât-ı Ahmediyeye (a.s.m.) gelen rahmet, umum ümmetin ebedî zamandaki ihtiyâcâtına bakıyor. Onun için, gayr-ı mütenâhi salât yerindedir. Acaba, dünya gibi koca, büyük ve gafletle karanlıklı, vahşetli ve hâlî bir haneye birisi girse, ne kadar tedehhüş, tevahhuş, telâş eder, Ve birden o haneyi tenvir ederek enîs, mûnis, habib, mahbub bir yaver-i ekrem, sadırda görünüp, o hanenin mâlik-i rahîm-i kerîmini, o hanenin her eşyasıyla tarif edip tanıttırsa, ne kadar sevinç, ünsiyet, sürur, ışık, ferah verdiğini kıyas ediniz, Zât-ı Risaletteki salâvatın kıymetini ve lezzetini takdir ediniz.


.