“
Bismillâhirrahmânirrahim..”
5 - MUHAMMED-İ ARABÎ (A.S.M)
Anlamı: Arap kavmine mensup , pek çok tekrar tekrar övülmüş,
medhedilmiş Hz. Muhammed A.S.M
BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;
"Üç hasletten dolayı Arabı seviniz: Çünkü ben Arabım,
Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil
Arapçadır." Hz.Muhammed A.S.M
“ …Ceziretü’l-Arap ahalisi o asırda ekseriyet-i mutlaka
itibarıyla ümmî idi. Ümmîlikleri için, mefahirlerini ve vukuat-ı tarihiyelerini
ve mehâsin-i ahlâka yardım edecek durub-u emsallerini, kitabet yerine şiir ve
belâğat kaydıyla muhafaza ediyorlardı. Mânidar bir kelâm, şiir ve belâğat
cazibesiyle eslâftan ahlâfa hafızalarda kalıp gidiyordu. İşte, şu ihtiyac-ı
fıtrî neticesi olarak, o kavmin mânevî çarşı-yı ticaretlerinde en ziyade revaç
bulan, fesahat ve belâğat metâı idi. Hattâ bir kabilenin beliğ bir edibi, en
büyük bir kahraman-ı millîsi gibiydi. En ziyade onunla iftihar ediyorlardı.
İşte, İslâmiyetten sonra âlemi zekâlarıyla idare eden o zeki kavim, şu en
revaçlı ve medar-ı iftiharları ve ona şiddet-i ihtiyaçla muhtaç olan belâğatte
akvâm-ı âlemden en ileride ve en yüksek mertebede idiler. Belâğat o kadar
kıymettardı ki, bir edibin bir sözü için iki kavim büyük muharebe ederdi ve bir
sözüyle musalâha ediyorlardı. Hattâ, onların içinde, “Muallâkat-ı Seb’a“
namıyla, yedi edibin yedi kasidesini altınla Kâbe’nin duvarına yazmışlar,
onunla iftihar ediyorlardı. Yirmi Beşinci Söz | Birinci Şule..”
Evet,
Şu kâinatın Sahip ve Mutasarrıfı, elbette bilerek yapıyor ve
hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvir ediyor ve herşeyi
bilerek, görerek terbiye ediyor ve herşeyde görünen hikmetleri, gayeleri,
faideleri irade ederek tedvir ediyor.
Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur.Madem konuşacak;
elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak.Madem zîfikirle
konuşacak; elbette zîşuurun içinde en cemiyetli ve şuuru küllî olan insan
nev’iyle konuşacaktır.Madem insan nev’iyle konuşacak; elbette insanlar içinde
kàbil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.
Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve
nev-i beşere muktedâ olacak olanlarla konuşacaktır. Elbette, dost ve düşmanın
ittifakıyla, en yüksek istidatta ve en âli ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona
iktidâ etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü mânevîsi altına girmiş ve istikbal onun
getirdiği nurun ziyasıyla bin üç yüz sene ışıklanmış ve beşerin nuranî kısmı ve
ehl-i imanı mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip ona dua-yı
rahmet ve saadet edip ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü
vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş; ve resul yapacak ve yapmış; ve sair nev-i
beşere rehber yapacak ve yapmıştır……On Dokuzuncu Mektup / Birinci Nükteli
İşaret
SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;
……………Madem bu kâinatın mevcudatıyla Malikimi ve Hâlıkımı
arıyorum; elbette herşeyden evvel bu mevcudatın en meşhuru ve a'dâsının
tasdikiyle dahi en mükemmeli ve en büyük kumandanı ve en namdar hâkimi ve sözce
en yükseği ve akılca en parlağı ve on dört asrı faziletiyle ve Kur'ân'ıyla
ışıklandıran Muhammed-i Arabî Aleyhisselâtü Vesselâmı ziyaret etmek ve
aradığımı ondan sormak için Asr-ı Saadete beraber
gitmeliyiz”………………Âyetü'l-Kübra
….Sana muasır bir vücut olamadığımdan dolayı müteessirim, ey
Muhammed (a.s.m.)! Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap senin değildir; o
Lâhutîdir. Bu kitabın Lahutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını
ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir
kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. Ben, huzur-u mehabetinde
kemal-i hürmetle eğilirim…Prens Bismarck
.