18.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / ZÜLCELÂLÎ VE-L’İKRÂM

ZÜLCELÂLÎ VE-L’İKRÂM

ANLAMI: Azamet ve Kibriya’sıyla tüm ihsanın tam sahibi, Celâl ve cemâl sıfatları ile kaim, her nimet ve ikram zatından gelen, sonsuz kerim olan…

“Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir!”(Rahmân Sûresi, 55/78)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

İnsan Celal ve İkram sahibi Rabbinin keremine her zaman sonsuz derece muhtaçtır. Her nimet onun hazinesinden çıkar ve onun iradesiyle dilediğine dilediği ölçüde verilir. İnsan ve tüm varlıkların hayati hacetleri O’nun lütfu ile giderilir.

Ayrıca insan, insanlar mabeyninde bulduğu hürmet ve saygı ve sair mahlukatın kendine musahhar edilmesi bu ismin tecelli nimetlerindendir.


BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR; (Saymakla bitmeyecek hadsiz geniş bu hakikate Risale-i Nurdan damlalar şeklinde iktifa edeceğiz)

……. her bahar ve yazı birer sofra yapan ve nimetlerle dolduran bir Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve’l-İkramın ziyafetleri kurulmuş ve ihsanlarının sergileri açılmış,…Şulalar

…….Şu koca dağları şu suretle hane-i hayatımız olan zemine direk yapan ve maişetimize hazinedar tayin eden Sâni-i Zü’l-Celâl ve’l-İkrâma, kemâl-i tazimle hamd ü senâ eder…Sözler

……. Mâlikü’l-Mülk-i Zü’l-Celâli ve’l-Cemâli ve’l-İkramın bârgâh-ı merhametine en lâtif bir tesbihi, en lâtif bir şevk içinde, gül gibi en lâtif bir yüzde takdim etmektir…Sözler

…… rüzgârın tasrifiyle hadsiz Rabbânî hizmetlerde istimal ve bulutların teshiriyle, hadsiz Rahmânî işlerde istihdam ve havayı o surette icad eden, ancak Vâcibü’l-Vücud ve Kàdir-i Külli Şey ve Âlim-i Külli Şey bir Rabb-i Zülcelâl-i ve’l-İkramdır der, hükmeder…Şualar

…..Evet, kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahmân, Rahîm ve Lâtif ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelâli ve’l-İkram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet lâtif bir surette gönderir…….Mektubat

Bununla birlikte bu esma içerisinde hem celal hem de cemal vardır.Bu konunun bu boyutuna yine Nurlar’dan tefekküre bir atıfta değinip bir alt başlığa geçeceğiz..

Arkadaş! Cenab-ı Hakkın sıfat-ı ezeliye aleminde biri celali, diğeri cemali, iki türlü tecellisi vardır. Celal ile cemalin sıfat-ı ef’al aleminde tecellisinden lütuf ve kahır, hüsün ve heybet tezahür eder. Ef’al alemine tecelli edince, tahliye ile tahliye, tezyin ile tenzih doğar. Asar ve a’mal aleminden alem-i ahirete intıba’ edince, lütuf Cennet ve nur olarak, kahır da Cehennem ve nar olarak tecelli eder. Sonra alem-i zikre in’ikas edince, biri hamd, diğeri tesbih olmak üzere iki kısma ayrılır. Sonra alem-i kelamda tecelli edince, kelamın emir ve nehye taksimine sebep olur. Sonra alem-i irşada intikal edince, irşadı tergib ve terhib, tebşir ve inzara taksim eder.

Sonra vicdana tecelli edince, reca ve havf husule gelir.

Sonra irşadın iktizasındandır ki, havf ile reca arasındaki müvazene devamla muhafaza edilsin ki, reca ile doğru yollara süluk edilsin, havf ile de, eğri yollara gidilmesin; ne Allah’ın rahmetinden me’yus, ne de azabından emin olunsun. İşarat’ül İ’caz

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Bu isimden istifade etmiş olmanın en önemli tezahürü, nefsi kontrolün sağlanması ve kişinin dünyasında korku ve ümit dengesinin varlığıdır.

İkinci olarak, kendinde, nev’inde, yaşadığı dünyada nimetlerin farkına varacak, ahiret âleminde ehl-i imana vaad edilen niam-ı İlahiyeyi tefekkür edecek ve şükründe bulunacak bir yapıya kavuşmuş olmaktır.



Üçüncü olarak kendisine verilen nimetlerden dengeli bir şekilde ikram edebilmektir.

.