19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-KAVİYY

EL-KAVİYY

ANLAMI: Tam ve mükemmel kudret sahibi, acz ve zaaftan Müberra mutlak gâlip, her şeye gücü yeten demektir.

" Şüphesiz Allah'ın kendisi, rızık verendir, sağlam olan, kuvvet sahibi olandır.. " Zâriyât sûresi 51/ 58

" Bunun sebebi şuydu: Onlara peygamberleri apaçık delillerle gelmişlerdi. Ama onlar inkâr ettiler. Allah da bu yüzden kendilerini yakalayıverdi. Çünkü O, Kaviyy (çok kuvvetli)'dir, azabı şiddetlidir.. " Mü'min sûresi 40/ 22

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Bu ismin bizdeki taalluku; imanımız nispetinde, tüm olumsuzluklara karşı bir dayanak ve emniyet noktası oluşturur. Çünkü biliriz ki takatimiz yetmeyen her şey onun tasarrufu ve hâkimiyeti altındadır. Ve kuvvet ve kudretine karşı tezellüldedir.

Bir başka açıdan ise, irade ve idaremiz altında olan şeyleri galibane yönetmek ve hâkimane tasarruf edebilmek bu ismin, ilgili latifelerimiz üzerindeki taallukundandır.

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Öncelikle yaratılan herşey, zerreden kürelere kadar bu ismin karşı konulamaz gücü ve hâkimiyeti altındadır.

Bununla birlikte; Kaviyy İsminin anlamını paylaştığımız bölümdeki ayetlerden anlaşılacağı üzere, bu esmanın hayatımıza tasarrufu noktasında, ehl-i imana maddi manevi yardım etme yönü ile düşmanlarına galip gelme ve zelil etmeye muktedir olduğu yönü  vardır.

Dolayısıyla bütün havl ve kuvvet onundur. Ve tüm iktidar sahipleri ve maddi ve manevi kuvvete ihtiyacı olanlar O’dan medet alırlar. Ve ancak o kuvvet ile maddi ve manevi düşmanlarına karşı mukavemet eder ve galip olabilirler.

İ’lem eyyühe’l-aziz! “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh”……. (Allah’ın kudret ve gücünden başka kudret ve güç yoktur. )….cümle-i mukaddesesi, insanın, zerre vaziyetinden, insan-ı mü’min suretine gelinceye kadar camidiyet, nebatiyet, hayvaniyet, insaniyet gibi geçirdiği etvar ve ahvaline nâzırdır. Şu menzillerde insanın letâifi pek çok elem ve emellere mâruzdur. Maahaza, havl ve kuvvetin müteallikleri zikredilmeyerek mutlak bırakılmıştır. Binaenaleyh, bu cümle, tesellî-bahş olup şümûlü dahilinde olan makamlara göre tefsir edilir. Meselâ,

“ Ademden çıkıp vücuda gelmek. ”

 “ Zevale gitmeyip bekada kalmak. ”

 “ Mazarratı def, menfaati celp. ”

 “ Musibetten uzak olup, matluba nâil olmak. ”

 “ Maâsiye düşmemek, ibadete devam etmek. ”

 “ Azaba mâruz kalmamak, nimete mazhar olmak. ”

 “ Zulmete düşmemek, nurla tenevvür etmek.”….Ve hâkezâ, herbir makamda insanın letâifine göre takyid ve tefsir edilebilir… Mesnevi-i Nuriye | Zeylü'l-Habbe

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

………….. İhtiyaç dairesi, nazar dairesi kadar büyüktür, geniştir.

Hattâ, hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya gider; orada da hâcet vardır, belki, her ne ki elde yok, ihtiyaçta vardır. Elde olmayan, ihtiyaçta vardır; elde bulunmayan ise, hadsizdir.

Halbuki, daire-i iktidar, kısa elimin dairesi kadar kısa ve dardır.

Demek, fakr ve ihtiyaçlarım, dünya kadardır.

Sermâyem ise, cüz-i lâyetecezzâ gibi cüz’î bireydir.

İşte, şu cihan kadar ve milyarlar ile ancak istihsâl edilen hâcet nerede; ve bu beş paralık cüz-i ihtiyârî nerede? Bununla onların mübâyaasına gidilmez. Bununla onlar kazanılmaz. Öyle ise, başka bir çare aramak gerektir.

O çare ise şudur ki: O cüz-i ihtiyârîden dahi vazgeçip, irâde-i İlâhiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberrî edip, Cenâb-ı Hakkın havl ve kuvvetine ilticâ ederek, hakikat-i tevekküle yapışmaktır.

"Yâ Rab! Mâdem çare-i necât budur. Senin yolunda o cüz-i ihtiyârîden vazgeçiyorum, ve enâniyetimden teberrî ediyorum.

"Tâ Senin inâyetin, acz ve zaafıma merhameten, elimi tutsun; hem, tâ Senin rahmetin, fakr ve ihtiyacıma şefkat edip, bana istinadgâh olabilsin, kendi kapısını bana açsın."

Evet, her kim ki, rahmetin nihayetsiz denizini bulsa, elbette bir katre serap hükmünde olan cüz-i ihtiyârına itimad etmez; rahmeti bırakıp, ona mürâcaat etmez…..Sözler/17’nci Söz,, okunması tavsiye edilir…

Evet, Allah’tan başka hiçbir güç ve kudret sahibi olmadığını bilmek, tüm muhtaç olduğumuz şeylerde O’na dayanmak, sebeplerin aciz olduğunu yalnızca kudretin perdeleri olduğunu unutmamak, zilletten, tezellülden, zaaftan, kibirden, zulme uğramaktan ve zulmetmekten O’nun havl ve kuvvetine, şefkat ve merhametine sığınmak ve Peygamber efendimizin A.S.M tavsiyesine uyarak …“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh”…….zikrine devam etmekle inayetine mazhar olmalıyız………

"(Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)'ı çok şöyle! Çünkü bu cennet hazinelerinden bir hazinedir."Hz.Muhammed A.S.M



.