19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-KAHHÂR

EL-KAHHÂR

ANLAMI: Kahrolmaya istihkak kesp edenleri, düşmanlarını zelil ve kahreden, yenilmeyen, güç sahibi, her şeye istediğini yapacak sûrette yegâne gâlip ve tüm mevcudatı kudret elinde emrine ram edip, hâkim olan manasına gelmektedir.

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

İnsan iç ve dış âlemde düşmanlarına galip olmak için bu ismin desteğine muhtaçtır. Çünkü nefsi olsun, şeytani olsun, afaki olsun düşmanlarının hilesini sezmekte kolay muvaffak olamaz. Bu isim, kalbinin göz bebeğine Rabbinin aks-i nurunu yerleştiren insanda tecelli ettiğinde, kendisini desiselerle kötü yollara sevk eden iç ve dıştan gelen hileleri hisseder. Nefsinin ilzam ve tezkiye eder, onu hevaya değil hüdaya sevk edecek iradi ve fiili bir güce sahip olur. Himmet ve hamiyeti gayrete gelir. Ehli dalalet ve fesat komitelerine karşı hakikat cephesine manen kuvvet verir. İman, salih ameller ve güzel ahlak ile de kendisini perişan etmek için çalışan şeytanı kahreder. Böylelikle de mücadelenin bir lazımı olan Allah’ın kahrına hedef olanları kahretmekle cihad vazifesini yerine getirmiş olur.

“Herkes; kendi âleminde bir kumandan olduğundan, âlem-i asgarında cihad-ı ekber ile mükelleftir ve ahlâk-ı Ahmediye ile tahalluk ve sünnet-i nebeviyyeyi ihya ile muvazzaftır.”Bediüzzaman

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Kahhar isminin hakiki tecellisi ile görüneceği yer cehennemdir. Ve burada tüm azameti ile kâfir, münafık, müşrikleri perişan edecektir. Hukukuna tecavüz edilmiş tüm mahlûkatın haklarını alarak, bu durumun faillerini layık oldukları kahra duçar edecektir.

“Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, Kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkarılacaklardır.” (İbrahim14/, 48)

Bu ismin farklı bir yöndeki tecellisi ise; Ulûhiyet iddiasında olan firavun ve firavuncukları zelil ederek, teslim ettiği akıbet ile onların sefil ve zalim varlıklar olduğunu göstermesidir.

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Öncelikle insan nefis ve şeytanla mücadelesinde Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve Sünnet-i Seniye dairesinde hareket ederek elde ettiği kalbi ve ruhi terakki ile azılı bu iki düşmana galip gelmesidir.

İkinci olarak Kahhâr-ı Zül Celâlinden korkarak günahlara giden yolu kapatmasıdır.

Üçüncü olarak; Zayıfları desteklemek, hakikatin ortaya çıkması ve yaşanmasında cehd ve gayret sahibi olmaktır.

Böylelikle insan; dâhili ve harici düşmanlarına karşı kahredici manevi bir kuvvet ve üstünlük elde eder. Ve iç ve dış düşmanlarının ablukasına karşı bu ismin kendi imanlı mahiyetindeki tecellisinden istifade etmeye ihtiyacı vardır. Bunun için ise imani ve İslâmi hassasiyete sahip olmalıdır.

.