19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-ĞAFÛR

 EL-ĞAFÛR

ANLAMI: Kulunu hak ettiği cezadan bütünüyle  kurtaran, her günahı bağışlayan, abdinin kusurlarını örterek melaike ve ruhaniyata göstermeyen, tüm hatalarından geçen manasındadır.

“... Muhakkak ki, Allah bütün günahları bağışlar. O Ğafur ve Rahîm’dir.” (Zümer Sûresi, 39/53)

“ İbn Ömer (r.a.) Rasûlullah’ı (s.a.v.) şöyle buyururken işittim: Şüphesiz Allah mümini yaklaştırıp üzerine korumasını örter gizler ve şu günahını biliyor musun, şu günahını biliyor musun? diye sorar. O da evet biliyorum ey Rabbim der, sonunda günahlarını ikrar ettiğinde içinden artık işinin bittiğini, helâk olduğunu görüp düşündüğü sırada Allah, dünyada senin üzerindeki günahları gizleyip örttüm bugün de onları bağışlıyorum buyurur, arkasından iyiliklerinin yazıldığı kitap verilir. Kâfir ve münâfıklara gelince şahitler, Rablerine yalan söyleyenler işte bunlardır, iyi biliniz ki Allah’ın lâneti zalimleredir derler…” Hz. Muhammed A.S.M..Buharî, Müslim, Hanbel, İ. Mâce,  Hûd 18

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Kulun bu isimle irtibatı hayatının neticesi ile bire bir ölçülür ve kıymeti takdir edilemeyecek kadar yüksek bir değerdedir. Affa mazhar olmak en büyük saadettir.

..İşte, bunun içindir ki, Cenâb-ı Hakkın Gafûr, Rahîm gibi iki ismi, tecellî-i âzamla ehl-i imana teveccüh ediyor….Lem’alar

..Rabbımız kendimize yazık ettik. Bizi bağışlamaz ve bize acımazsan kaybedenlerden oluruz, dediler. Araf 7/23

.. Eğer beni bağışlamazsan ve bana acımazsan kaybedenlerden olurum. Hud 11/47

.. Rabbim ben kendime yazık ettim beni bağışla dedi. Kasas 28/16

.. Sizin hatalarınızı bağışlayalım. Bakara 58

..  Günahlarınızı bağışlayalım.  A. Îmran 31

..Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.   Şuara 26/82..

Özetle Kur’an-ı Kerimde ve Hadis-i Şeriflerde bu konu çok geniş olarak ele alınmıştır. Örneğin Rabbimizin affettiği sıfatlar: -emre itaat edenler, muttakiler, hayır sahipleri, çekinenler, zikredenler, hatada ısrar etmeyenler, tövbe edenler, ümit kesmeyenler, Allah yolunda ölenler, sabredenler, salih amel işleyenler, bağışlanma dileyenler, mücahidler, başkalarının kusurlarını affedip görmezden gelenler, doğru söz söyleyenler, Resulullah’a A.S.M ittiba edenler- gibi birçok Ayet-i kerime ile bildirilmiştir. Bununla birlikte, yine bazı Ayet-i Kerimelerde şirk, zulüm, inkâr, dalaletlerini, sapkınlıklarını arttıranlar, münafıklar gibi güruh için ise affın olmadığı açıklanmıştır. Dolayısıyla kul ile Rabbi arasında bu sıfatla ilgili irtibat çok ciddi bir zemindedir. Biz ezkardaki kısıtlı durumumuz nedeniyle şümullü olarak nakl edemiyoruz.

……… Rabbimiz hesap günü beni, ana-babamı ve müminleri bağışla. İbrahim 14/41

Ayrıca bu ismin kulun fıtratı üzerinde, maddi ve manevi zararlardan kendini koruyabilecek, mani oluşturabilecek bir mahiyeti de mevcuttur. Çünkü kusur ve hataların her ne kadar af ile iştigali olsa da, özellik itibariyle ahsen-i takvimde olan bir yaratılışı menfi etkilediğinden ,kulun kendini muhafazası için fıtri hasiyetine bu ismin tecellisinden bir engellik perdesi derc edilmiş..ki bu güzel sanat,harika sıbgat rencide olmasın. Velev oldu af ile temizlenmek suretiyle yakışır nitelik lütfuna mazhar kılınır inşaallah….

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

Yine onlara bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki. Bir de onlar işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler. İşte onların mükâfatı Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir. Ali İmran 135/136

Allah’tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir.  Neml 27/46

Onlar mağfiret dilerlerken Allah onlara azap edecek değildir. Enfal 8/33

Ve Allah’ın mağfiretine mazhar olanların kazandıkları şeylerin hepsi onların lehinedir. Ve dünyada ebedi değeri olan şeylerden oldukları gibi, ahirette sonsuz nimetlerdir. Konuyla ilgili detaylar Kur’an-ı Kerim ve Hadisi Şeriflerde ve de mübarek kitaplarda kesretle bulunmaktadır.

Evet bu ismin hakikati hasiyetinde şunları da söyleyebiliriz. Allah güzeldir, güzeli sever..Hadis-i Şerifi iktizasınca Allah güzelliğin görünmesini takdir etmiştir. Bu nedenle güzelliğe mahzar kıldığı her kabiliyette güzelliği ve sanatının, ilminin güzelliğini maddi manevi izhar etmiştir. (4’ncü Şua 6’nci Mertebe-i Hasbiye'nin Okunması Tavsiye Edilir)..Bununla birlikte güzelliğin güzelliğini örtecek çirkinlikleri, beşerin bulaşık eli karışmadığı müddetçe gizler. Ve güzelliği ve güzeli muhafaza etmeyi irade sahibi kullarından da ister.

Ve her yarattığına bir cild-i mahsus dokuyup onun batınındaki görüntünün zahirce olan görüntüsünü setreder. Kalplerdeki kötü hasletleri tövbe ile siler affeder. Küfürde ileri girmiş olanların kalplerinden cerihalar, akrepler ve yılanlar çıkmasın diye kalplerini mühürler ve bir nişan-ı mahsusu simalarına verir. Ve ehl-i iman basiret ve feraseti ile avam-ı müminin ise safiyeti ile onları tanır hisseder.

Ve o öyle Gâfurdur ki; kulun kusuruna şahit olan zişuur ve ziruha ve seyyiat sahibine nisyan ile unutturur… "Nisyan dahi bir nimettir. Yalnız her günün âlâmını çektirir, müterâkimi (birikmiş olanları) unutturur... Bediüzzaman

Ve kulunu, affediciliğini, lütfunu ve ihsanını göstererek tevazu ile terbiye eder. O’na seyyiatından özür dilemesini sevdiğini söyler. Gönüllerine güzellikler serperek onlara günahların çirkin yönlerindeki elemi hissettirip, maddi manevi maniler yaratarak fenalıklardan uzaklaştırır. Kusurlarından temizlenip tap taze ve sonsuz nimetlere, yeniden başlangıçlara mazhar olacağını belirtip bağışlar ve onure edip, şükre davet eder. Yani nimet üstüne nimet verip hadsiz şefkat sahibi olduğunu, kullarına acıdığını ve onları sevdiğini gösterir…

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Bu noktada ise, öncelikle insan, nefsi şeytani vesilelerle oluşmuş günahlarından, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyecek şekilde tövbe ederek onun merhamet ve affediciliğine ve şefkatine sığınmalıdır. Aynı hataları yapmamak adına azmetmelidir. Diğer müminlerinde affedilmesi için dileklerde bulunarak al-i cenap olmalıdır. Anne Baba ve akrabalarının bağışlanmasını da istemeli bunu bir alışkanlık haline getirmelidir. Kusur ve ona neden olan her şeyle arasını açmalıdır.

Başkalarına ait kusurları örtücü olmalı, kendine karşı olanları ise intikam hissinden kurtulup affedebilmelidir. Çünkü bu haslet kendisi içinde şefaat edici bir haslet olacaktır.

 “ Rasûlullah (s.a.v.) (Hz. İbrahim’in duası olan): Ey Rabbim şüphesiz ki o putlar insanlardan çoğunu saptırmıştır. Kim bana uyarsa muhakkak ki o bendendir. Kim de emirlerime karşı gelirse şüphesiz sen çok bağışlayıcı çok merhamet edicisin (İbrahim 36) mealindeki ayet-i ile Hz Îsâ’nın duası olan “Eğer onlara azap edersen onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan elbette sen dilediğini yapmaya kadirsin ve sen her şeyi hikmetle yaparsın” (Maide 113) mealindeki ayeti tilavet buyurdu ve ellerini kaldırdı, şöyle yalvardı:



Allah’ım ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfire et) ve ağladı. Allah Teâlâ hazretleri: Ey Cibril Muhammed’e git dedi –Rabbin bildiği halde- niye ağladığını sor diye emretti. Cebrail (a.s.) Ona gelip niye ağladığını sordu. (Rabb Teâlâ’ya dönüp Muhammed’in) ne söylediğini o çok iyi bildiği halde haber verdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hazretleri: Ey Cebrail Muhammed’e git ve ona söyle ki: Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz, asla kederlendirmeyeceğiz. (Müslim Ktb. Stt. Terc. 12/407)


.