19.11.17

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ NOTLARI / EL-EHAD

EL-EHAD ( Bu ismin tecellisine ait bahisler çok kesretli olduğundan, gayet muhtasar tutmaya çalışarak risale-i nurdan ilgili bahislerin 1-2’sine atıfla iktifa edeceğiz)

ANLAMI: Bütün noksan sıfatlardan münezzeh, bir olan, bir tek olan; Zatında şerîki, nazîri, zıddı, niddi olmayan anlamına gelmektedir.

“Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır; O’ndan başka ilâh yoktur.” (Bakara Sûresi, 2/163)

"De ki; O, Allah'dır, bir tektir. Allah Sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.) Doğurmadı ve doğurulmadı. Kimse de O'nun dengi değildir." (İhlâs sûresi /1-4.)

BU İSİM İLE GENEL ANLAMDAKİ BAĞIMIZ:

Cenab-ı Hakk'ın bütün isim ve sıfatlarının yarattığı her şey üzerinde tecellileri vardır. Bu tecellilerdeki genellik vahidiyeti gösterdiği gibi, her bir şeydeki mahsus tecellide Ehadiyeti ifade eder.Yani Vahidiyet, bütün kâinatın birinin olması, bir elden çıkmasıdır. Ehadiyet, Allah’ın C.C her bir şeydeki birlik tecellisidir. İşte bir insanın insanlar içinde kimseye benzemez özellikleri ile halk edilmesi,saçının telinden parmak ucuna kadar bir eşinin olmaması insan üzerindeki ehadiyet mührünü gösterir…Bu çok önemli sırları ifade eden bir rabıtadır.Kurbuyet,özellik,nitelik hep bu esmanın tecellisindedendir…

…………Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş, ziyâsıyla hadsiz eşyayı ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâsındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vâsıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâsı, harareti gibi hâssalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfatıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-ı seb’a gibi keyfiyâtlarının herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.

Öyle de, "Velillahil mesele-l Agla" (temsilde hatâ olmasın) ehadiyet ve samediyet-i ılâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet-i aynasında bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudâtı ihâta ediyor.

İşte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler Zât-ı Akdesi unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden"Bismillahirrahmanirrahim" ’dir. 14. lemanın 2. Makamı/İkinci Sır

…Evet bu öyle bir nimettir ki insan-ı karanlıklardan kurtaran tevhidi bir sır taşır..Yunus Aleyhisselam bu sır ile balığın karnından,İbrahim Aleyhisselam ateşin bağrından o sırla necat bulmuşlardır…..

Birinci lem’a /Ondördüncü Lem’anın İkinci Makamı ve İkinci Şua’nın okunması ve bu manaya taalluk eden derslere dikkat edilmesi tavsiye edilir…

BU İSMİN HAKİKATİNE DAİR;

………… Hadsiz kesret içinde vâhidiyet tecellîsi, hitâb-ı "ıyyake na’büdü" demekle herkese kâfi gelmiyor; fikir dağılıyor. Mecmûundaki vahdet arkasında Zât-ı Ehadiyeti mülâhaza edip, "ıyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn" demeye küre-i arz vüs’atinde bir kalb bulunmak lâzım geliyor. Ve bu sırra binâen, cüz’iyâtta zâhir bir sûrette sikke-i ehadiyeti gösterdiği gibi, herbir nev’de sikke-i ehadiyeti göstermek ve Zât-ı Ehadi mülâhaza ettirmek için, hâtem-i Rahmâniyet içinde bir sikke-i ehadiyeti gösteriyor. Tâ, külfetsiz, herkes her mertebede "ıyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn" deyip, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese hitâb ederek müteveccih olsun….. Ondördüncü Lem’anın İkinci Makamı

…………. Ve herkesin yâdına getiriyorlar ki, bütün şerâit-i hayatiyetlerini tekeffül eden öyle bir vekilleri var ki, birbirine benzeyen ve maddeleri bir olan yumurtalar ve birbirinin misli gibi katreler ve birbirinin aynı gibi habbeler ve birbirine müşabih çekirdeklerden, kuşların yüz bin çeşitlerini, hayvanların yüz bin tarzlarını, nebâtâtın yüz bin nev’ini ve ağaçların yüz bin sınıfını yanlışsız, noksansız, iltibassız, süslü, mizanlı, intizamlı, birbirinden ayrı fârikalı bir surette, gözümüz önünde, hususan her baharda, gayet çok, gayet kolay, gayet geniş bir dairede, gayet çoklukla halk eder, yapar bir kudretin azamet ve haşmeti içinde, beraberlik ve benzeyişlik ve birbiri içinde ve bir tarzda yapılmalarıyla vahdetini ve Ehadiyetini bize gösterir…………. Lem'alar | Yirmi Altıncı Lem'a

BU ESMA-İ İLAHİYEDEN İYİ HUYLAR, ULVİ HİSLER, DOĞRU FİKİR VE GÜZEL DÜŞÜNCELER İLE YÜKSEK AHLÂK EDİNME;

Bu konuyla ilgili kula fıtratındaki Ehadiyet mühründen başka bakan en ehemmiyetli mazhariyet ..ELDE EDİLECEK TEVHİD-İ HAKİKİDİR….

………………….

*Allahu Ehad İsm-i Âzamına dair yedinci nükte-i âzam ve altı İsm-i Âzamın altı nüktesinin yedincisi.*

*İhtar*

*Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. BU RİSALEYİ ANLAYARAK OKUYAN ADAM İMANINI KURTARIR İNŞAALLAH. Maatteessüf, ben burada kimseyle görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyveyi ve âhirdeki Hâtimeyi ve Hâtimeden iki sahife evvelki Meseleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra tamamını teennî ile mütalâa eyle.

Altı İsm-i Âzamın altı nüktelerinin Allahu Ehad’e dair yedinci nükte-i âzamıdır.

Ancak Onun yardımını isteriz.

Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.Muhammed Sûresi, 47:19. âyetinin bir muhteşem nüktesiyle, meşhur bir kasem-i Nebevînin işaretiyle ve ilhamıyla hissettiğim gayet güzel ve çok şirin ve nihayet derecede lâtif üç meyve-i tevhid ve üç muktazîsi ve üç hüccetine dair bir nüktedir.

İşte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yemin ettiği vakit, en çok istimal ve tekrarla her zaman ferman ettiği şu “Muhammed’in hayatı kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki..” kasemidir.

Ve bu kasem gösteriyor ki, şecere-i kâinatın en geniş dairesi ve en müntehâsı ve nihâyâtı ve teferruatı dahi Zât-ı Vâhid-i Ehad’in kudretiyle ve iradesiyledir………………Şualar/İkinci Şua*

.