12.10.12

Sual: Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?

Sual: Zindan-ı atâlete (kişiyi, toplumu, mânevî hapiste yaşatan tembellik ve faaliyetsizlik zindanına ) düştüğümüzün sebebi nedir?

Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk (çok istek, arzu ve coşku ) ise matiyyesidir. (bineği, taşıyıcısıdır).

İşte, himmetiniz (ciddi gayret, çabanız) şevke binip mübareze-i hayat (hayat mücadelesi) meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd (şiddetli ve dehşetli düşman) olan yeis (ümidsizlik) rast gelir. Kuvve-i mâneviyesini (manevi kuvvetini, moral gücünü) kırar.

Siz o düşmana karşı “Ümidinizi kesmeyin.” (Zümer Sûresi ) kılıncını istimal ediniz.

■Sonra müzahemetsiz olan (zahmet ve zorluğu olmayan ) hakkın hizmetinin yerini zapteden meylüttefevvuk (başkalarına nisbetle üstünlük elde etme meyli, ) istibdadı (baskısı)hücuma başlar. Himmetin (ciddi gayret, çabanın) başına vurur, atından düşürttürür.

Siz (Allah için olunuz.) hakikatini o düşmana gönderiniz.

■Sonra da ilel-i müteselsiledeki (zincir gibi birbirine bağlı olup devam eden sebepler, illetlerin ) terettübü (birbiriyle bağlantılı olarak sıralanmasını )atlamakla müşevveş (karışık) eden aculiyet (acelecilik, sabırsızlık ) çıkar, himmetin (ciddî çaba ve gayretin) ayağını kaydırır.

Siz, “İbadette, musibette ve günahtan kaçınmakta sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; her an cihada hazırlıklı bulunun ve murabıt olun.” (Âl-i İmrân Sûresi) siper ediniz.

■Sonra da, medeni-i bittab (yaratılış îtibariyle medenî ) olduğundan ebnâ-yı cinsinin (aynı cinsin çocukları olan, aynı cinsten gelenlerin ) hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef (yükümlü) olan insanın âmâlini (emel ve arzularını ) dağıtan fikr-i infiradî (tek başına olma fikri ) ve tasavvur-u şahsî ( yalnız kendini düşünme ) karşı çıkar.

Siz de, “İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.” (Keşfü’l-Hafâ) olan mücahid-i âlî-himmeti (yüksek gayret sahibi mücâhidi ) mübarezesine (karşı koyma, çarpışmaya) çıkarınız.

■Sonra, başkasının tekâsülünden (üşenme, tembelliğinden) görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar.

Siz de “Tevekkül etmek isteyenler, sadece Allah’a tevekkül etsinler “başkalarına değil.” (İbrahim Sûresi) olan hısn-ı hasîni (çok sağlam ve güvenli kaleyi ) himmete (ciddî çaba ve gayretinize ) melce ( sığınak) ediniz.

■Sonra da acz ve nefsin itimatsızlığından neş’et eden (doğan, meydana gelen) ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar (gaddar ve acımasız düşman) geliyor. Himmetin (ciddi çaba, gayretin) elini tutup oturtturur.

Siz de, “Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez.” (Mâide Sûresi) olan hakikat-i şâhikayı (çok yüce ve yüksek hakikati ) üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin (ciddi gayret ve çabanın) dâmenine (eteğine) yetişmesin.

■Sonra, Allah’ın vazifesine müdahale etmek olan dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder.

Siz de, “Efendine efendi olmaya çalışma” “Emrolunduğun gibi dos doğru ol.” (Şûrâ Sûresi) olan kâr-aşina (iş bilir, işten anlar) ve vazifeşinas (vazifesini, işini dikkatli yapan, işine bağlı ) olan hakikati gönderiniz. Ta onun haddini bildirsin.

■Sonra, umum meşakkatin (güçlük, zorluk, sıkıntının) anası ve umum rezaletin (alçaklığın) yuvası olan meylürrahat (rahatlığa meyil ) geliyor. Himmeti kaydeder,(elini-kolunu bağlar) zindan-ı sefalete (sefillik zindanına ) atar.

Siz de,“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Sûresi) olan mücâhid-i âlicenabı (yüksek gayret sahibi mücâhidi ) o cellâd-ı sehhara (büyüleyici cellâda) gönderiniz.

Evet, “Size meşakkatte (güçlük, zorluk, sıkıntıda ) büyük rahat var. Zira, fıtratı (yaratılışı, miza ve karakteri) müteheyyiç (heyecanlı, coşkulu ) olan insanın rahatı yalnız sa’y (çalışıp çabalamasında ) ve cidaldedir.” (mücadelesindedir)…….

Bediüzzaman Said Nursi / Münâzarat



.